• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/insanveislam.org/
  • https://twitter.com/insanuislam











MAHREMİYET ve SANAL DÜNYA

MAHREMİYET ve SANAL DÜNYA - Fatma BAYRAM

...
MAHREMİYET ve SANAL DÜNYA

Fatma BAYRAM Başvaiz/Üsküdar Müftülüğü

 

Mahremiyet kavramı, kapsadığı alan nedeniyle felsefe, sosyoloji, hukuk, din ve tıp gibi birçok ilim dalını ilgilendirmekte bu da tanımlanmasını daha da zorlaştırmaktadır. Köken olarak “haram/ yasak” kelimesinden türemiştir. Kamusal ile ilişkisi bakımından “yabancıya kapalı, özel alana ait olan” demektir. Mahremiyet kavramı insanlık tarihi boyunca var olmuştur ve her ne kadar mahiyet değiştirse de varlığını sürdürmeye devam etmektedir.

Mahremiyet Kavramının Tarihi ve Dönüşümü

Sosyal bilimciler gözetim kavramının geçirdiği üç temel aşamadan bahseder. Bunlardan ilki modern öncesi dönemin, sadece orada bulunduğunuz anı gözetleyebildiğiniz “yüz yüze” gözetleme biçimidir. İkincisi modernite ile birlikte başlayan ve bugünle birlikte geçmişi de gözetleyen bürokratik, dosyaya dayalı gözetleme biçimidir. Az sayıda kişinin çok sayıda kişiyi gözetlediği bu gözetleme biçimi Foucault’a göre iktidarın insanların gündelik hayatlarıyla olan ilişkisini tanımlar. Panoptikon adı verilen bu gözetleme biçiminde, hapishane mimarisinde olduğu gibi kendisi görülmeden çoğunluğu gözetleme imkânı veren bir hiyerarşik yapı vardır. Üçüncü aşamayı yaşayan postmodern toplumda ise bireyler panoptikonda olduğu gibi baskı altında değildir. Bu dönem Bauman’ın ifadesiyle “gözetimcisi olmayan, gönüllü gözetim” dönemidir. Bu sistemde az sayıda kişi çok sayıda kişiyi değil, çok sayıda kişi az sayıda kişiyi gözetlemektedir. Bilgisayar teknolojileri ile birlikte artık herkesin gizliliği tehdit altındadır. (Bu noktada gözetlemenin aşamaları hakkında sosyal teorilere ilham veren üç romanı tavsiye etmek istiyoruz: “Biz”, İvanoviç Zamyatin; “Cesur Yeni Dünya”, Aldous Huxley ve “Bin Dokuz Yüz Seksen Dört”, George Orwell)

Mahremiyetin tarihini yazan David Vincent’e göre mahremiyet için sonun başlangıcı 1960’ların ortalarıdır. Kamera ve dinleme cihazları içeren izleme teknolojileri ve bilgisayarların hükümetler ve ticarî sektörler tarafından kullanılmaya başlanması tehlikenin işaretleriydi. (Ticaretin mahremiyeti yok etmek isteyen doğası hakkında “Çember” isimli distopik romanı tavsiye edebiliriz.) 2006’da “Mahremiyetin Kaybı”nı yayınlayan David Holtzman mahremiyetin kutuplardaki buzullardan daha hızlı eridiğini ve bunun geri çevrilemez bir durum olduğunu belirtiyor ve şöyle diyordu: “Mahremiyet, bugün bildiğimiz haliyle, kayıptır.” 2010’da Zückerberg mahremiyetin artık sıfır düzeyinde olduğunu bildiriyor ve bu konuyu aşmamızı tavsiye ediyordu.

“Gözetim toplumu” kavramının mimarı Garry T. Marx’ın ortaya koyduğu “yeni gözetim”de eskiye oranla zora ve şiddete dayalı yöntemler azalmış ve iknâyı esas alan yumuşak teknikler benimsenmiştir. (Postmodernizme dikkat!) Gözeten ve gözetleyenin aynı zaman diliminde olduğu eski sistem yerine artık gözetlenen, geçmişi, bugünü ve yarını ile tüm zamanlarda kontrol altında tutulmaktadır. Önceden gözetim teknolojileri sınırlı bir elitin kontrolünde iken, artık görece daha demokratik olarak toplumun genelinin kullanımına açık hâle gelmiştir. Artık sıradan kişiler, kendileri de dâhil olmak üzere herkesi gözetlemektedirler. İnternette bırakılan izler, kredi kartları, konum bildiren akıllı telefonlar ve kişilerin kendi istekleriyle yaptıkları özel paylaşımlar göstermektedir ki artık insanlar özel hayatlarını saklamak istememekte; tam tersine statü elde etmek için onu alenîleştirmektedirler. Enformasyon teknolojileri bunu özgürleşme olarak pazarlıyorlar. Gerçekte ise bireyleri kendi rızalarıyla daha görünür hâle getiren bu teknolojiler, kolayca kişisel yaşamın her türlü detayına erişerek mahremiyeti ve özgürlüklerin alanını işgal ediyor.1

Gözetlerken de Gözetlenmek

Bu noktada bireyin kendisinin bu sürece gönüllü, hatta istekli olarak katıldığını tekrar belirtmek gerekir. Söz gelimi Facebook’ta var olmaya çalışan birey, Foucault’nun tanımladığı görünmez denetleyicinin yerini, neredeyse büyük bir gönül rızasıyla ve bu durumdan haz duyarak kendisi almaktadır. Bu konuda yapılan araştırmalar Facebook kullanıcılarının temel motivasyonlarından birinin gözetlemekten ve gözetlenmekten duyulan haz olduğunu göstermektedir. Bu noktadan hareketle görünmeden gözetleme olanağına sahip iktidar olgusunun her bir kullanıcı tarafından içselleştirip uygulandığı varsayılmaktadır. Artık birey mahremiyet mağduru olmaktan çıkmış duygularını kamera önünde göstermeye ve yeniden canlandırmaya istekli “duyguötesi mağdur”a dönüşmüştür. Artık her şey seyirlik ve gösteriye dönüktür. Her an her yerde görünür olmak isteyen birey, gözetlerken de gözetlenmek istemektedir. Gözetlendiğinin gözetlenmesinden korku duyarak değil, bunun ayırdında olarak yeni bir tatmin duygusu yaratmıştır. ABD’li psikoloji profesörü Rowland Miller’in ifadesiyle sosyal paylaşım siteleri utanmayı unutturmuştur.

İnstagramın Fenomen Gelinleri: Tükettikçe Sergileyen, Sergiledikçe Tekrar Tüketen Bir Kısır Döngü

Galatasaray Üniversitesi’nde mezuniyet tezi olarak instagramın fenomen gelinlerini çalışan Beyza Aydın’a göre İnstagram bir performans sergileme alanıdır. Her aktör performans sonrasında alkış lanmayı (beğeni toplamayı) beklemekte ve performansını buna göre şekillendirmektedir. Araştırmacı, instagram fenomenlerinin altın gününe davet edilir. Instagram’dan tanışan ve birbirleriyle arkadaş olan fenomen gelinlerin diyaloglarında mahremiyet algısının çöküşüne, ailenin ve çocukların metâlaştığına şahit olur. Instagram’da fenomen olmak için her gün belli bir mesai harcamak gerektiğini ve etkileşimlerini arttırmak için sürekli taktikler geliştirdiklerini öğrenir. Bu taktiklerin detayları takipçi artırmak için harcanan saat, verilen emek ve hiçbir gerçekliği olmayan beğenilerin mahiyetini ortaya koymaktadır. Bir gece fenomenlerin birbirini desteklediği whatsapp gruplarına girmediğinde yeni takipçi gelmediği için gecesini boşa geçmiş sayanlarla, misafir geldiğinde ya da dışarı çıktığında instagramı ihmal ettiği için rahatsız olanlara kadar dile getirilen sosyal medya merkezli yaşam biçimi günlük rutinlerin nasıl değiştiği hakkında fikir vermektedir. Yüz yüze etkileşim artık bir vakit kaybıdır. Onun yerine fotoğraf çekmek, fotoğraf paylaşmak ve insanlarla sosyalleşmeyi medya üzerinden yapmak kendilerini daha iyi hissetmelerini sağlamaktadır. Instagram fenomeni gelinlerin hayatları bu platformdan ibarettir. Bunun yanı sıra bu kadın fenomenlerin hepsinin en az 50 bin takipçisi bulunmaktadır. Bu da demek oluyor ki en az 50 bin kişi bu kadınların hayatlarını izlemektedir. Fenomen gelinler ev kapılarını sosyal medyaya açtıktan sonra artık her aldıklarını sergileme ihtiyacı duymaya başlamaktadırlar. Tükettikçe sergileyen, sergiledikçe tekrar tüketen bir kısır döngüye giren gelinlerle yapılan görüşmelerde gösteriş amaçlı tüketimin normalleştiği anlaşılmıştır. Araştırma sırasında fenomen gelinlerin bu durumu yadırgamayıp, aksine normal gördükleri ortaya çıkmıştır. Onlar bu durumu “ailelerini ve sosyal konumlarını temsil etmek, insanların bunu talep etmesi, varlık göstermek, meslekî performans, özen göstermek ve şık olmak” gibi kavramlarla rasyonalize etmişlerdir. Gelin fenomenler bu platformu sadece sosyalleşmek ve güzel vakit geçirmek için bir araç olarak değil, aynı zamanda kendi statülerini kanıtlayabilecekleri, varlıklarını sergileyebilecekleri bir alan olarak da görmektedirler. Bu yolla evlerinin sınırlarını mahallerinin ötesine taşıma imkânı bulmuşlardır. Yani sosyal medya insanda olmayan bir şeyi var etmemiş; aslında asırlardır var olan gösterişçiliğin etki alanını genişletmiştir. Aslında bu çalışmada kendisi ile görüşülen on altı fenomenin on üç tanesinin tesettürlü olması tesettürün temsil ettiği mahremiyetle, sosyal medyada fenomen olmak için özel hayatın sergilenmesinin normal ve savunulabilir görülmesi, zihinlerdeki parçalanmanın çarpıcı bir örneğidir. Sadece evlerini ve tükettikleri eşyaları değil, eşlerini ve bilhassa çocuklarını bir tüketim nesnesi gibi sergileyen bu gelinlerden biri yeni doğan bebeğinin erkek olmasının kendisine yeterince takipçi kazandırmadığını bu nedenle bir de kız yapacağını söyleyerek işin nereye vardığını ortaya koymaktadır. Başkaları tarafından izlenmenin, beğenilmenin kendilerini iyi hissettirdiğini, bunun her insan için mutluluk verici bir durum olduğunu belirten gelinler için instagram artık sanal bir dünya değildir. Aksine içinde yaşadıkları dünyayı onun malzemesi olarak gördükleri gerçek dünyalarıdır. Gidilen bir davet veya gezide çekilen görseli paylaşmakla, bir görsel yayınlamak için davetlere veya gezilere katılmak birbirine karışmış, hatta birbiri ile yer değiştirmiş durumdadır. Facebook’un kurucusu Mark Zuckerberg’in 2010 yılında yaptığı bir konuşmada sosyal normların ne olduğunu yansıtacak bir sistem olması için sistemlerini sürekli yenileyip güncellediklerini söylemesi sosyal ağların dönüştürücü gücüne tanımlayıcılığı da eklediğini açıkça göstermektedir.

Herkesi Gören Ama Hiç Kimse Tarafından Görülmeyen Bir Kadir-i Mutlak

Google’ın CEO’su Eric Schmidt’in “Saklayacak bir şeyiniz varsa paylaşmayın!” sözü ise gösteri toplumunun sosyal ağlarında yer almamanın giderek kişiyi şaibeli hâle getirdiğini gösterir. Bireyin özel yaşam ala nına giren hisleri, cinselliği, aile ilişkileri, hastalıkları, inançları, meslek sırları, planları, mektupları, yalnızlığı, yatak odası vb. özelliklerinin eriş tiği alenîlik düzeyi o noktaya varmıştır ki artık davranışı gizli tutma ira desinin perdelediği varsayılan kutsanmış öznelliğin de hiçbir muteber tarafı kalmamıştır. Bu durum Fatma Barbarosoğlu’nun da işaret ettiği gibi geleneksel dünyadan kopuşun önemli göstergelerinden biridir. Geleneksel kültürde gören ve görünen ilişkisinde üstünlük görünende değil, görendedir. Kâinatın sahibi, Kadir-i Mutlak Allah, herkesi gören ama hiç kimse tarafından görülmeyendir. (Tesettür konusuna bir de bu açıdan bakmak gerekir.) Modernleşme ile birlikte insanlar artık kendilerini gözleyen bir Tanrı’nın varlığını hesaba katarak yaşamayı bırakmış, oyunu birbirleri için oynamaya başlamışlardır. Dünya hâlâ bir tiyatro sahnesidir. Ne var ki seyirciler artık “öteki” insanlardır.

İslâmî Anlayışta Mahremiyet

Konuya İslâm dininin nasıl baktığına gelince, öncelikle şunu belirtmemiz gerekir ki İslâmî anlayışta mahremiyet, bireyin tercihine bırakılmayıp, sınırları Allah tarafından belirlenmiş bir alandır. İnsanı yoktan var eden Yaratıcı, onun mahrem alanını da bizzat tayin etmiş, indirdiği kurallarla koruma altına almış ve kullardan da onu korumasını istemiştir. Bu meyanda Hazreti Peygamber (s.a.v.) “Kim müslüman kardeşinin ayıplarını araştırırsa Allah da onun ayıplarını takip eder.”2 buyurarak insanların özel hayatlarını takip etmenin, sonunda kişinin kendisine zarar verecek bir kusur olduğunu bildirmiştir. İnsanların gizli hallerine vâkıf olup da bunu gizleyen kişinin gizli hallerini de Allah’ın gizleyeceğini ve kıyamet gününde onu mahcup etmeyeceğini3 söyleyerek inananları sır tutmaya teşvik etmiştir. Bunlara ilaveten dinimiz devlete ait sırların korunmasını da emretmiş, bunun aksine davranmayı münafıklıkla bir tutmuştur.4 Mahremiyete en şiddetli müdahale sayılan iftira İslâm hukukunda aynı şiddetle cezalandırılır.5 İslâm’da iftira haram kılındığı gibi asılsız olması muhtemel haberlere doğruymuş gibi ilgi göstermek ve bunlara araştırmadan inanmak da yasaklanmıştır.6 Kur’ân-ı Kerîm’de, Hz. Âişe’ye yapılan iftira karşısında müslümanların tutumu değerlendirilirken bütün müminlerin, böyle bir habere hemen inanmayıp iftiraya uğrayan hakkında hüsnüzanda bulunmaları gerektiği vurgulanmakta, bu tür asılsız isnat ve iftiraların yayılmasından hoşlananların dünyada ve ahirette ağır bir şekilde cezalandırılmayı hak ettikleri bildirilmektedir.7

İslâm’a göre bütün hukukî düzenlemelerin temelinde beş mukaddes şeyin korunması amacı vardır. Bunlar; hayat, inanç, akıl, nesil ve maldır. Allah’tan gelen bütün emir ve yasaklar bu beş kutsalın korunması içindir. İslâm’a göre insan dünyaya geldiğinde (hatta ana karnında canlılığının ilk dakikalarından itibaren) bu sayılan hakların tamamına sahiptir. Bunların arasında özel hayatın dokunulmazlığı da vardır. İnsana, onun şerefli bir varlık oluşunu dikkate alarak davranma zorunluluğu İslâm’da ölüye gösterilecek muamelelere dahi yansımıştır.

İslâm’da özel hayatın dokunulmazlığı esası çerçevesinde Kur’an-ı Kerim insanların özel hallerini araştırmayı ve kişilik haklarına saldırı demek olan arkadan çekiştirmeyi8 ; kendi evinden başka evlere9 ve istirahat zamanlarında özel odalara izinsiz girmeyi10, hatta bakmayı yasaklamıştır. İslâm hukukçuları bu ayet ve hadislere bakarak gizli ve özel konuşmaların dinlenilmesini veya orada bulunan küçüklerden soruşturulup öğrenilmeye çalışılmasını da haram saymışlardır. Bu çerçevede yazışmalar da konuşma gibi kabul edilmiştir. Peygamberimiz izin almadan başkasının mektup vs. gibi özel yazısına bakanın ateşe bakmış olacağını bildirmiştir.11

İslâm’ın kişisel mahremiyete gösterdiği özen sadece görünenle sınırlı değildir; gören de kendi bakışlarının mahremiyetini korumakla mükelleftir. Yani kendi özel alanımızı yabancı bakışlardan korumamız gerektiği gibi, kendi bakışlarımızı da başkalarının mahrem hayatından uzak tutmakla sorumluyuz.12 Efendimiz (s.a.v.) Ebû Davud ve Tirmizi’de geçen bir rivayette eşlerinin, gözleri görmeyen Abdullah b. Ümmü Mektum’un yanında tesettüre riayet etmelerini istemiş ve “O görmüyorsa siz de mi görmüyorsunuz?” buyurmuştur. Bugün gerçek dünyanın yerini almaya başlayan sanal dünyada her türlü duygunun aktif bir şekilde yaşandığı VR (virtual reality) teknolojileri Hazreti Peygamber’in bu davranışını daha kolay anlamamıza yardım ediyor. İslâmî anlayışa göre sanal alemde yapılan her davranış dinî açıdan onun gerçek hayattaki hükmünü taşır. Söz gelimi gerçek hayatta sarılıp öpmeniz caiz olmayan birine mesaj yazarken “kucaklıyorum, öpüyorum” gibi ifadeler yazamazsınız. Gerçek flörtle sanal alemdeki flörtün dinen hiçbir farkı yoktur. Kısacası sanal dünya mahremiyete dikkat açısından gerçek dünya ile aynı hükümleri taşır.

Din İşleri Yüksek Kurul Uzmanı Doç. Dr. Ülfet Görgülü’nün tespiti ile Din İşleri Yüksek Kurulu’na gelen soruların mahremiyetle ilgili olarak sınıflandırılan kısmında ağırlıklı olarak flört, zina, dinî nikah, boşanma, sosyal medya üzerinden arkadaşlık ve pornografi konularında sorular bulunmaktadır. Bu konularda sorunlar yaşayan kişilerin aynı zamanda bu sorunu Din İşleri Yüksek Kuruluna soracak vicdanî kaygıya sahip olmaları postmodernizmin bireyi dönüştüren sistemi hakkında bize bir fikir vermektedir. Modernizm ve öncesi dönemlerde dönüşüm zoraki ve dayatmacı iken, postmodernizmde birey rahatsız olduğu bu dönüşümün gönüllü öznesi haline getirilmiştir.

 

Kaynakça

• ARMAĞAN, Servet, İslam Hukukunda Temel Hak ve Hürriyetler, DİB Yay., Ankara, 1987.

• AYDIN, Mustafa, Güncel Kültürde Temel Kavramlar, Açılım Kitap, İstanbul, 2011.

• AYDIN, Nevzat, “Hadislerde Mesken Mahremiyetini Tehdit Eden Unsurlara Karşı Alınan Önlemler”, EKEV Akademi Dergisi, S. 63, Yıl: 19, (Yaz, 2015)

• BARBAROSOĞLU, Fatma Karabıyık, Şov ve Mahrem, Profil Yay., İstanbul 2016.

• Din, Gelenek ve Ahlak Bağlamında Mahremiyet Algıları Sempozyumu, Ordu İlahiyat Fakültesi Vakfı Yay., Ordu, 2015.

• KARADOĞAN İSMAYILOV, Ebru - SUNAL, Gözde; “Gözetlenen ve Gözetleyen Bir Toplumda, Beden ve Mahremiyet İlişkisi: Facebook Örneği”, Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi, S. 6, Yıl:2012.

• KÖSE, Hüseyin (editör), Medya Mahrem Medyada Mahremiyet Olgusu ve Transparan Bir Yaşamdan Parçalar, Ayrıntı Yay., İstanbul, 2011.

• Musahhah Fetvalar, DİB Yay., 2012.

• SAVAŞ, Ferhat, Dijital Dünyanın Gerçekliği, Gerçek Dünyanın Sanallığı Bir Dijital Medya Ürünü Olarak Sanal Gerçeklik, TRT Akademi, S. 2, 2016. • ŞİŞMAN, Nazife, Yeni İnsan, İnsan Yay., İstanbul, 2017.

• ULUDAĞ, Süleyman, İslâm’da Emir ve Yasakların Hikmeti, TDV Yay., Ankara, 1989.

• VINCENT, David, Mahremiyet, (çev. Deniz Cumhur Başaraner), Epos Yay., Ankara, 2016.

• https://www.sciencefocus.com/future-technology/virtual-reality-recognising-the-risks/

 

Dipnotlar

1 Bireyin sosyal medyada bıraktığı izlerin nasıl hayatının tamamını kuşatan bilgiler şeklinde depolandığını görmek için Guardian’da çıkan şu makaleye bakabilirsiniz: https://www.theguardian.com/commentisfree/2018/ mar/28/all-the-data-facebook-google-has-on-you-privacy

2 İbn Mace, Hudud, 5.

3 Ebu Davud, Edeb, 38, 60.

4 Enfal, 8/27.

5 Nisa, 4/112; Nur, 24/4-16.

6 İsrâ, 17/36; Hucurât, 49/6.

7 Nûr, 24/12, 19.

8 Hucurât, 49/12.

9 Nur, 24/27.

10 Nur, 24/58-59.

11 Ebu Davud, Dua, 23.

12 Nur, 24/30-31.

Kaynak: Din ve Hayat Dergisi, Yıl: 2019 Sayı: 39

1641 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
Üye Girişi
Aktif Ziyaretçi13
Bugün Toplam988
Toplam Ziyaret4763838
MAKALELER
EĞİTİM SUNUMLARI