• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/insanveislam.org/
  • https://twitter.com/insanuislam











Mehmet CÖMERT
mcomert34@gmail.com
MABED ve MEDENİYET
02/01/2018

Cami, İslam toplumunun kalbidir. Kalp, bünye için gerekli kanı pompalar ve kirli kanı da temizler. Kalbin çalışamaz duruma geldiği anda ise bünye yaşamını yitirir. Aynen bunun gibi İslam medeniyetinin yaşayabilmesi için de camilerin işlevlerini bihakkın yerine getirmeleri gerekir.

İnsanlık tarihinde görülen bütün medeniyetlerin kaynağı mabeddir. Mabedsiz ve inançsız bir topluma rastlanmamıştır. Bizim medeniyetimizin kaynağı da cami veya diğer adıyla mesciddir. Mescid olmasaydı İslam medeniyeti diye bir şey de olmayacaktı. Ünlü düşünürümüz Sezaî Karakoç'un ifadesiyle İslam medeniyetinin ‘ana rahmi' mesciddir.

Mescid, İslam toplumuna hayat bahşeden temel damardır. Mimariden ve estetik görüntüden ibaret bir yapı değildir mescid. Mescid, toplumun her kesimine insani değerler aşılayan, onları her türlü zararlı unsurlardan koruyan hayatî bir kurumdur. Mescid, diğer dinlerdeki mabedler gibi belli zamanlarda bazı ayin ve ritüellerin icra edildiği mistik bir mekan değildir. Mescid, ölülerin yıkanıp ahirete uğurlandığı değil, ölü ruhların ağırlanıp hayata kavuşturulduğu bir mekandır.

Hz. Rasulullah(as) Medine'ye teşrif edince ilk faaliyet olarak mescid inşa etmiştir. İnşa edilen Mescid-i Nebevî, Medine'nin hem fiziksel yapısının, hem de oradaki hayatın merkezi haline gelmiştir. Mescid, ibadetle beraber adliî işlemler, eğitim-öğretim, savaş ve barış kararları gibi diğer toplumsal faaliyetlerin de merkezi olmuştur. Gelen yabancı elçiler burada karşılanmış ve ağırlanmıştır. Kısacası toplumsal hayatın kalbi burada atmıştır. Yani mescid, şehrin etrafında döndüğü ana merkez olmuştur. Mescid'in bu özelliği, Hulefâ-i Raşidîn döneminde de devam etmiştir. İslam dünyasının batılılaşma dönemine girdiği vakte kadar camiler üstlendikleri bu toplumsal misyonlarını kimi bazı eksiklerle beraber sürdürmüşlerdir.

Rasulullah (sav), toplumu camiden yönetmiştir. Hz. Peygamber (sav), toplumu ilgilendiren hemen her konuyu camiye taşımış ve orada çözüme kavuşturmuştur. İslam medeniyeti tasavvurunda camiler ‘Allah'ın evleri'dir. İnsanlık bir aile, camiler de o ailenin her tür ihtiyacının giderildiği müşterek mekanlardır. Cami'nin kubbesi gökyüzünü simgeler. Gök kubbe, altındaki herkesi barındırır ve korur. Camiler de herkese açık ve herkesi kucaklayan bir misyona sahip olmalılar. ‘Allah'ın evler'inde herkes için güvenlik garantisi vardır. "Hani, biz Kabe'yi insanlara toplantı ve güven yeri kılmıştık..." (Bakara, 125.)

İnancı ne olursa olsun her insan camiye girebilir. Tevbe suresinin 28. ayetinin yasakladığı şey, Arap müşriklerin Mescid-i Haram'da kendi inançlarına göre ayin ve ibadetlerini icra etmeleridir. Cahiliye dönemi Arapları Mescid-i Haramı çıplak olarak tavaf ederlerdi. İşte ayetin yasakladığı şey onların bu batıl, cahilî ayinleridir. Yoksa bir insanın mescide girmesi niye yasak olsun? İslam'ın bu çok önemli merkezini bu ayete dayanarak gayr-ı müslimlere kapatmak doğru değildir. Kısaca mescid manevi bir tedavi merkezidir. Bu manevi hastahaneye her tür hasta kabul edilmeli ve bu mekanlar her tür manevi hastalığa duçar olmuş hastaların tedavilerini yapabilecek şekilde ehliyetli kadrolarla donatılmalıdır.

Cami, insanı ve toplumu her şeyi yaratan kudret ve iradeye yaklaştıran bir kurumdur. Bireyin kendisine, toplumuna ve bütün varlık alemine karşı sorumluluklarının bilincini aşılayan bir okuldur cami. Caminin minaresi tevhidi, kubbesi de evrenselliği simgeler. Caminin mesajı bütün insanlaradır. Cami, kötülük ve şerlerle mücadelenin de karargah ve karakolu gibidir. Bir beldenin Müslüman olduğunun sembol ve simgesidir cami.


Ne yazık ki, yaklaşık iki yüz yıldan beri başlayan batılılaşma süreciyle beraber mescid hem hayatın, hem de şehrin dışında bırakılmıştır. Adeta mabetsiz şehirler oluşturulmuştur. Modern kentlerde AVM, üniversite, finans merkezleri, sinema-tiyatro-gösteri salonları, spor stadyumları ve sivil toplum kuruluşları merkezde yer almışlar. Bu mekanlar kapitalizm ve sekülerizmin mabedleridir.

Medeniyetimizi yeniden inşa etmenin yolu, camilerimizi aslî hüviyetlerine kavuşturmaktan geçer. Yapılması gereken şey camilerin sayısını çoğaltmak değil, kimliğini ihya etmektir. Camiler, tevhidin sesini sadece kulaklara değil, kalplere de ulaştıracak şekilde yeniden inşa edilmeye muhtaçtırlar vesselam.

 



1026 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

DÜNYAYA ALDANIŞIN HİKÂYESİ - 02/08/2022
Dünyaya Aldanışın Hikâyesi
SAHİBİNE ÜZÜNTÜ VEREN GÜNAH - 24/05/2022
SAHİBİNE ÜZÜNTÜ VEREN GÜNAH
RAMAZAN DERSLERİ - 06/04/2022
RAMAZAN DERSLERİ
DERYADAN KATRELER - 01/03/2022
DERYADAN KATRELER
İSLAM'IN DİĞER ADI MERHAMET VE ADALETTİR - 24/01/2022
İSLAM'IN DİĞER ADI MERHAMET VE ADALETTİR
SUSMAK, BÜYÜK İNSANLARIN DİLİDİR - 18/12/2021
Susmak, Büyük İnsanların Dilidir
ALLAH KADİR MİDİR? - 24/11/2021
Allah Kâdir midir?
GEL EY MUHAMMED BAHARDIR - 17/10/2021
Gel Ey Muhammed Bahardır
AYAĞIMIZA BATAN DİKENLER, ARADIĞIMIZ GÜLÜN HABERCİSİDİR - 18/08/2021
AYAĞIMIZA BATAN DİKENLER, ARADIĞIMIZ GÜLÜN HABERCİSİDİR
 Devamı
Üye Girişi
Aktif Ziyaretçi14
Bugün Toplam747
Toplam Ziyaret4758273
MAKALELER
EĞİTİM SUNUMLARI