• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/insanveislam.org/
  • https://twitter.com/insanuislam











Abdurrahman AKBAŞ
a.akbas25@hotmail.com
PEYGAMBERLER NEDEN İNSANDIR?
11/01/2018

Akıl; “idrak, muhakeme kabiliyeti, kavrayış, zekâ, insanların tehlikeye düşmesine engel olan şey, düşünme, kavrama ve bilgi elde etme gücü” anlamlarına gelir. Akıl; eşyanın, güzellik, kemâl ve noksanıyla ilgili vasıflarını idrak etmemizi sağlayan bir kabiliyettir. Akıl insanoğluna verilmiş manevi bir kuvvettir. İnsan bu kuvvet ile gerekli bilgileri elde eder.

Bu yönüyle akıl, Allah'ın insanlar üzerindeki en büyük lütuflarındandır. İnsanı yeryüzündeki diğer varlıklardan ayıran en değerli özellik, onun akledebilmesidir. İnsan, bu kabiliyetiyle mahlûkat içerisinde müstesna bir yere sahiptir. Bu kabiliyetiyle varlıklar, olaylar ve olgular arasında sebep-sonuç ilişkisi kurar ve muhakeme (akletme) yoluyla iyi-kötü ayrımını fark eder.

İnsana rehberliği bakımından akıl, adeta herkese müstakil olarak tahsis edilmiş bir peygamberdir. Kur’an-ı Kerim’de peygamberi dinlemek (ona uymak) ve akletmek, adeta eşdeğer birer olgu olarak ifade edilmiştir.[1] Bu sebeple İmam Maturîdî, insanın aklını kullanarak Allah'ın varlığını ve birliğini keşfetme kabiliyetine sahip olduğunu söyler. Dolayısıyla peygamberlerden haberi olmayan (fetret ehli) insanların bile Cenab-ı Hakk'ın kendilerine verdiği aklı kullanıp, yer, gök ve içindekilere ibret nazarıyla bakarak Allah'ın varlığını idrak (iman) etmeleri gerektiğini ve ahirette bundan sorumlu olacaklarını savunur..

Bu açıdan bakınca diyebiliriz ki; Allah'ın, sadece akıl melekesiyle insanoğlunu hidayeti bulmakla sorumlu tutması, adaletiyle asla çelişmezdi. Çünkü temiz akıl[2], insana böyle bir sorumluluğu yüklenecek kadar büyük bir imkân sunmaktadır. Fakat Allah, adaletiyle değil, merhametiyle tecelli ederek insanoğluna başka lütuflarda da bulunmuştur. Kendi türünden (insan) peygamberler göndermiştir. Zira insan, aklıyla kâmil bir imana ulaşsa da kulluğun (ibadetin) niteliğini ancak bir örneğe bakarak kavrayabilir.

Nitekim insan, fiillerinde daima bir örneğe ihtiyaç duyar. Mesela, örneksiz üretemez. Genellikle icatlarını hep tabiatta var olan bir model üzerinden benzetme yoluyla gerçekleştirir. İlham kaynağı hep mevcut varlıklardır. İnsanoğlunun yoktan var ettiği veya bir benzeri olmadan meydana getirdiği hiçbir şey söz konusu değildir. Çünkü yoktan var etmek ve örneği olmadan bir şey yaratmak el-Bedi' olan Allah'a mahsustur. “O, gökleri ve yeri örneksiz yaratandır. Bir işe hükmetti mi ona sadece “ol” der, o da hemen oluverir.”[3]

Ayrıca Allah dilese herkese dünyevî ve uhrevî sorumluluklarını (ibadetlerini) münferiden vahyedebilirdi (ki O, her şeye gücü yetendir). Ancak, böyle bir teklif, insanoğlu için altından kolay kolay kalkılamayacak bir sorumluluk doğururdu. Çünkü insan, dinî hayatını şekillendirmede bilgiye veya bir kitaba duyduğu ihtiyaçtan daha çok bir örneğe/modele ihtiyaç duyar. İnsan, telkinden ziyade temsilden etkilenir. Duyduğunu değil gördüğünü benimser. Söyleneni değil yapılanı özümser. İnsan, dinî tecrübe ve dinî bilgi birikimini kahir ekseriyetle örnek alarak elde eder.

Hz. Âdem’in çocuklarıyla ilgili olarak anlatından Kur'ânî kıssada da insanın bu yönüne dikkat çekilmektedir.[4]

Şöyle ki; Hz. Âdem'in iki oğlu Habil ve Kabil, Allah'a birer kurban sunarlar. Allah, niyetlerine atfen Hâbil'in kurbanını kabul edip Kâbil'inkini kabul etmez. Bunun üzerine Kâbil, kardeşinin mazhar olduğu ilahî lütuftan ötürü ona haset ederek bir kavga başlatır. Belki de yeryüzünün ilk ihtilafı olan bu kavga Hâbil'in ölümüyle sonuçlanır ki muhtemelen Kâbil, ilk defa böyle bir durumla karşılaşmıştır. Kardeşinin ölümüne sebep olmanın pişmanlığıyla ne yapacağını bilmez bir vaziyetteyken Allah ona örnek/rehber olması bakımından hemcinsinin cesedini toprağa gömen bir kargayı örnek olarak gönderir. Kâbil, bu kargayı örnek alarak kendi kardeşinin cesedini toprağa gömer ve neyi nasıl yapacağını ancak bu surette öğrenir. “Nihayet Allah, ona kardeşinin ölmüş cesedini nasıl örtüp gizleyeceğini göstermek için yeri eşeleyen bir karga gönderdi. “Yazıklar olsun bana! Şu karga kadar olup da kardeşimin cesedini örtmekten âciz miyim ben?” dedi. Artık pişmanlık duyanlardan olmuştu.”[5]

Bu kıssa açıkça göstermektedir ki insan, ilham kaynağı olacak bir model/örnek olmadan dinî hayatını gerçekleştirme konusunda son derece acizdir. Her bilenin üstündeki el-Alîm olan Yüce Yaratıcı, hiç şüphesiz insanın bu acziyetini de en iyi bilendir. Allah’ın, insanoğluna kendi türünden peygamberler göndermesi de ezelî ilminin ve engin merhametinin tecellisidir. Bu hakikat, Kur'an'da "Biz seni âlemlere rahmet olarak gönderdik"[6] şeklinde ifadesini bulmuştur. 

Kur’an’da, doğuştan lütfedilen akıl nimetinin yanı sıra kendi türlerinden peygamber (örnek insan) gönderilmesinin, insanlar için büyük bir nimet olduğuna vurgu yapılmaktadır: “Andolsun, Allah, mü’minlere kendi içlerinden; onlara âyetlerini okuyan, onları arıtıp tertemiz yapan, onlara kitab (Kur'an) ve hikmeti (Sünnet) öğreten bir peygamber göndermekle büyük bir lütufta bulunmuştur. Oysa onlar, daha önce apaçık bir sapıklık içinde idiler.”[7]

Hayatı görerek öğrenen insan, dindarlığını bir model olmadan gerçekleştirebilir mi? İşte, Allah’ın insanlar için gönderdiği peygamberlerin de birer insan olmasının en temel sebebi örneklik makamında olmalarıdır. Çünkü insan, ancak kendisi gibi varlığı örnek alabilir. İnkârcıların insanüstü (melek vs.) bir elçi beklentilerini dillendirmelerine karşın Allah, “De ki: “Eğer yeryüzünde, (insanlar yerine) yerleşip dolaşan melekler olsaydı, elbette onlara gökten bir melek peygamber indirirdik”[8] diye cevap vererek peygamberlerin örneklik misyonunu ortaya koymaktadır. Bu da gösteriyor ki insan, ilahî bir kitaptan daha ziyade ilahî himayede bulunan beşerî bir örneğe daha çok muhtaçtır.

“Andolsun, Allah’ın Resûlünde sizin için; Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı uman, Allah’ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır.”[9]

O halde insanoğlu, Kur’an ve sünnet bütünlüğü ile kıyamete kadar yaşayacak olan ve her haliyle insan olan son peygamber Hz. Muhammed (sav)’in örnekliğini bir ilahî lütuf bilmeli. Tevhid inancı etrafında vahdeti yalnız onu örnek almakla gerçekleştireceğini unutmamalı. Başka örneklerin meşruiyet tespiti için de O’nu mikyas kabul etmeli. Zira insanlar, ilahî himayede bulunan peygamberin örnekliğinden uzaklaştıkça, nevzuhur bireylerin örnekliğinde birbirine tezat oluşturacak derecede dindarlık çeşitlemelerine sebep olmaktadır. Yaratıcı’nın tayin ettiği örnekten uzaklaşılması, ibadet ve ahlak ölçütlerinin ilahî olmaktan çıkarak beşerî mahiyet arz etmesine ve başkalaşmasına sebep olmaktadır.


Allah, bizleri son ve en güzel örnek olan Hz. Muhammed (sav)'in rehberliğinden, örnekliğinden ve yolundan ayırmasın…



[1] Mülk, 67/10.

[2] Âl-i imran, 3/190.

[3] Bakara, 2/117.

[4] Maide, 27-31.

[5] Maide, 5/31.

[6] Enbiya, 21/107.

[7] Al-i imran, 3/164.

[8] İsra, 17/95.

[9] Ahzab, 33/21.



1364 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

KADİR GECESİ BİR BAŞLANGIÇTIR - 08/05/2021
Kadir Gecesi Bir Başlangıçtır
NAMAZIN RUHU: ALLAH'I ANMAK - 25/05/2020
Namazla alakalı üzerinde önemle durulan husus, şeklinden ziyade anlam ve ruhuyla alakalıdır. Bu bağlamda namazın, insanın bireysel ve sosyal hayatındaki potansiyel etkisine ve anlamına işaret eden ayetler üzerinde tefekkür etmek elzemdir.
NAMAZ BİR LÜTUFTUR - 21/05/2020
İslam’da ibadet denince akla ilk gelen, dış görünüşü itibariyle bir takım şekil, zikir ve kıraatten ibaret fakat gerçek mahiyeti, Yaratıcı kudret karşısında derin bir huşu ve içten bir münacat olan namaz ibadetidir.
İLETİŞİM ÇAĞINDA BİLGİNİN YÖNETİMİ: DİJİTAL YAYINCILIK - 23/02/2020
Genç kuşakların ve özellikle ilk oyuncakları elektronik cihazlar olan günümüz çocuklarının hayat tasavvurları, istikametleri ve istikballeri, onların ellerinden düşürmedikleri akıllı cihazlarında yer alabilenler tarafından belirlenecektir..
İNSAN, ŞEYLERİN NESİ OLUR? - 04/01/2020
“İnsan nedir?” sorusuna dair en temel yargının, “İnsan şeydir.” önermesi olduğunu düşünüyorum. Bu önerme, her ne kadar ağyârını mâni olmasa da efrâdını câmi bir tanımdır. Zira insan, ontolojik bakımdan bir “şey”dir.
ERDEMLİ HAYATIN SACAYAĞI ÜÇ ORGAN - 21/09/2019
İnsan bedeninde hayatî öneme sahip üç organ var ki bunlar, onun sadece yaşamasını değil, hayatının kalitesini de tayin eder. Birbirleriyle sıkı etkileşim içinde olan bu organlar, ancak birlikte sıhhatli olursa insanın sağlık ve izzetine vesile olur
EN BÜYÜK GÜVENCE - 19/06/2019
Çocukluğumuzun güvencesi insanlar vardı hayatımızda. Şimdi büyüdük ve güvencesi olduk çocuklarımızın. Ne var ki büyüse de bir güvence arıyor insan. Hem güven kadar neye ihtiyaç duyurulur ki?
KELİMELER ELE VERİR - 13/06/2019
Herhangi bir meramı anlatmak için kullanılan kelimelerin, muhatabı bilinçaltı gerçeklere ulaştıracak kodlar barındırdığı üzerinde bir tedebbür denemesi... Kelimelerimiz, kimliğimizdir.
ÇOCUKLARIMI NASIL TERBİYE ETMELİYİM? - 08/06/2019
Çocuk terbiyesi, günümüzde her ne kadar eğitim-öğretim (talim-terbiye) misyonuyla okullara (öğretmenlere) yüklenmiş gibi görünse de bu iş aslen ebeveynin görevidir. İşte "Ne olmalıyım?" sorusuna İslamî perspektiften birkaç cevap:
 Devamı
Üye Girişi
Aktif Ziyaretçi14
Bugün Toplam1211
Toplam Ziyaret4756244
MAKALELER
EĞİTİM SUNUMLARI