• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/insanveislam.org/
  • https://twitter.com/insanuislam











Nail ÇAM
nailcam09@hotmail.com
FARZ-I AYN MI, FARZ-I KİFAYE Mİ ÜSTÜNDÜR?
16/10/2018

Konu, önemli bir usûl konusu. Ülkemizde son yıllarda siyasi, ekonomik ve terör anlamında yaşananlar, özellikle sosyal farzların önemini anlamamızda fazlası ile bizlere yardımcı olmuş ve olmaya da devam etmektedir.

Ülkelerin gücünü ve üstünlüğünü eğitim, sağlık, teknoloji, sanayi, askeri ve ekonomik alanlardaki gelişmişliği ortaya çıkarmaktadır. Bunlar da dini terminolojide, farzı kifaye olarak ifade edilen alanlardır. 

Sosyal farz ve muhayyer farz olarak da isimlendirilen ‘farzı kifaye’ ile ferdî farz ve muayyen farz olarak da isimlendirilen ‘farzı ayn’ etrafında söylenenleri özetle aktarmaya çalışacağım. 

Farzı ayn: Edası, mükellefin bizzat kendisine zorunlu olan namaz, oruç, hac gibi taleplerdir. Farzı kifaye ise: Edası, mükelleflerden tek tek fertlere değil de bir topluluğa zorunlu olan taleplerdir. Mükelleflerden bazısı yaptığında görev yerine getirilmiş, günah ve sorumluluk diğerlerinden düşmüş olur. Cenazenin yıkanması, kefenlenmesi, namazının kılınması, selamı almak, ezan, insanların davalarına bakmak, dini meselelerine çözüm getirmek gibi. (Mühezzeb fi usulil fıkhil mukaren (1/161)

Şârî’, farzı ayn’da işi yapana bakar. Çünkü bunları, her mükellefin kendisinin yapması gerekir. Şârî’, farzı kifâyede ise failden sarfı nazar ederek fiile, yani yapılan eyleme bakar. Burda işi yapanın Ali, Ayşe olmasının önemi yoktur.(Şenkıtî, müzekkera usulil fıkh ala’r-ravza, s. 13-14)

Hangisinin daha üstün olduğu mevzuunda üç görüş ortaya konulmuştur.

1. Görüş: Farzı kifayeyi yerine getirmek daha faziletlidir. Ebu’l-Meâli el-Cüveynî ve babası Ebû İshâk el-İsfirâînî’nin meşhur görüşü budur. (Zerkeşi, Bahru’l-muhît, 1/332, Şerhu muhtasari’r-Ravza, 2/410; el-İsnevî, et-Tevhîd, s.76)

Bu görüş sahipleri, görüşlerini şu şekilde delillendirmişlerdir: Farzı kifayenin faydası daha geneldir. Fail, farzı kendinden ve başkasından düşürmektedir. Fakat farzı ayn böyle değildir. Çünkü onu yapan, farzı sadece kendinden düşürmektedir. Faydası daha çok olan, faydası az olana öncelenir; faydası başkasına da olan amel (müteaddi), faydası sadece yapana olan amelden (kasır) üstündür. (Zerkeşi, Bahru’l-muhît, 1/332; Şerhu muhtasari’r-Ravza, 2/410) 

Farzı kifayeyi yapan, ümmetin yerine geçmekte, ümmetten zorluğu kaldırmaktadır. Farzı ayn, kifayeye göre kâsırdır.

Bu görüşe bazılarınca şöyle itiraz edilmiştir: Bu şahıslar, farzı kifaye farzı ayn’dan daha faziletlidir demediler. Onlar, farzı kifayeyi yerine getirmek yani onunla iştiğal, farzı aynı yerine getirmekten daha faziletlidir veya farzı kifayeyi yerine getirmenin farzı aynı yerine getirmeye göre ayrıcalığı vardır, dediler. İki ibare arasında farklılık vardır. (Teşnîfu’l-Mesâmi’, 1/253)

Bu itiraza da şöyle cevap verilmiştir: Bunlar, ibadetin kendisinin üstünlüğünü değil; sevabının çokluğu manasında onlarla iştiğal etmenin üstünlüğünü kastetmişlerdir. Bunu da ümmetten günahı düşürmek çabası ile illetlendirmişlerdir. (el-Ğaysu’l-Hâmi’, s. 841)

• Farz-ı kifayenin farz-ı aydan üstün olduğu düşüncesinde olan Hüseyin Atay şöyle demektedir: “İmam Cüveyni, imam Nevevi, ibn Salah ve başkalarının fetvası, farzı kifayenin daha önemli olduğu doğrultusundadır. Şimdi bu fetvaya göre farzı ayn olan hac yerine, bulundugu yerde müslümanların muhtaç oldugu bir şeyi yapmak daha farzdır. Namaz da farzı ayndır. Namaz vaktinde doktorun ameliyat ve tedaviye devam etmesi daha büyük bir farzdır. Günümüzde zenginlerin, bir öğrenciyi okutması, basılacak bir kitabı bastırması, kütüphanelere kitaplar alması, öğrencilerin barınması icin yurtlar yapması gibi sosyal farzlara (farzı kifaye) yönelmesi daha büyük farzlardır. İslamda farzı aynlar, sosyal hizmetlere alıştırmak icin bir egitim vasıtasıdır.”

• Yûsuf Karadâvî de şöyle der: “Kâfir zulmü altındaki müslümanı kurtarmak, hac farizasından önce gelir. Çünkü: 

1) Derhal yapılması istenen yükümlülük, ertelenebilir olandan önce yapılır. Hacta fevrilik değil terahi vardır; yani hac, ileriki yıllara bırakılabilir. Zulüm altındakini birini kurtarmakta ise fevrilik esastır; ertelenemez. 

2) Faydası topluma olan amel, faydası ferde olandan önce yapılır. 

3) Zulum altındaki müslümanın canını korumak, dini bir ritüeli korumaktan önceliklidir.” (öncelikler fıkhı)

2. Görüş: İkisi de faziletçe birbirine eşittir. Merdâvî, bu görüştedir. Bu görüş, şu şekilde delillendirilmiştir: Her iki tür farzda, birinde bulunup diğerinde bulunmayan meziyetler vardır. Bu nedenle fazilet açısından ikisi de eşittir. (et-Tahbîr Şerhu’t-Tahrïr, 2/883)

3. Görüş: Farzı aynı yerine getirmek daha üstündür. Çoğunluk bu görüştedir. (Karâfî, el-Furûk, 2/201; Zerkeşi, Bahru’l-muhît, 1/332; Şerhu muhtasari’r-Ravza, 2/410; et-Tahbîr Şerhu’t-Tahrïr, 2/882) 

Bu görüş şu şekilde delillendirilmiştir: Şârî’, farzı ayna aşırı ihtimam göstermiştir. Bütün mükelleflerden talep edilen bir eylem, bazı mükelleflerden talep edilen eylemden daha fazla önem kazanır. (Şerhu’l-Muhallâ alâ Cem’il- Cevâmi’ 1/237; Ğayetu’l-Vüsûl, 1/28) 

Muhakkkak ki farzı kifâyedeki maslahat, eylemin tekrarlanması ile tekrar etmez. Farzı aynda ise eylemin tekrarlanması ile maslahat tekrarlanır. Bütün sûretlerinde maslahatı tekrarlanan bir eylem, maslahatı sadece bazı sûretlerinde tekrarlanan eylemden daha kuvvetlidir. ( Karâfî, el-Furûk, 2/201; Zerkeşi, Bahru’l-muhît, 1/332) 

Bu ifade edilenleri şu şekilde cem etmek mümkündür: Farzı kifâyenin farzı ayna üstünlüğünü savunan görüş, bir  şahıs hakkında teâruz ortaya çıktığı ve ikisinin de tahsis olmasının mümkün olmadığı zamana hamlolunur. Ki bu, her ikisinin de farzı ayn olması anlamına gelir. Durum böyle olduğunda, kişinin kendisinden ve başkasından zorluğu kaldıran şeyi yapması evlâ olur. Ancak ayn ve kifâye teâruz etmez, farzı ayn bir şahısla alâkalı olur ve de farzı kifâyeyi yapan bulunursa farzı aynı yapmak evlâ olur. 

Şöyle bir örnek verelim: Ramazan günü, düşman bir beldeye saldırsa ve devlet başkanı bazı insanları düşmanla mücadele etmeleri için görevlendirse ve orucu bozmaları için zorlasa bu durumda farzı aynda teâruz (cihad görevi ve oruç tutma) ortaya çıkar. Bu durumda düşmanla mücadele etmek, oruca öncelenir. Çünkü düşmanla mücadele edip onu kovmanın müslümanlara sağlayacağı fayda, orucun sağlayacağı faydadan daha büyüktür. Ancak bir şahıs hakkında, ayn ve kifâye teâruz etmezse- yöneticinin cihad için başkalarını görevlendirmesi ile kifayenin başkaları eliyle gerçekleşmesinde olduğu gibi- oruç, düşman tehlikesini savuşturmaya öncelenir. (Zerkeşi, Bahru’l-muhît, 1/332) 

Son söz: Farzı aynı yapmayan biri, farzı kifaye ile meşgul olsa örneğin: Namaz kılmayan biri, insanların setr-i avretini sağlayan dokuma ve giyim sektöründe çalışsa yaptığı bu işin de bir farzı yerine getirmek olduğu bilinci onlara verilmelidir. Ameller niyetlere göredir çünkü. 

Tüm sosyal içerikli kifâî türü meşru işlerde çalışarak başkalarının işlerini üstlenenler dua ve teşekkürü hak etmektedirler.



2397 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

NAMAZ KIRAATİNDE TEKNOLOJİK CİHAZ KULLANMAK - 10/12/2020
Farz ve nafile namazlarda yazılı bir metinden, cep telefonundan, PC’den vs. okuyuşta bulunmak câiz midir? Sorusuna cevap bulunabilecek bir yazı.
NİÇİN KULLUKTA BULUNMALIYIZ? - 22/07/2020
Allahın cenneti ve cehennemi olmasa veya farz-ı muhal asiler cennete, itaatkârlar cehenneme girecek olsaydı bile, Allah ibadete layık olduğu için ibadet edebilmektir kulluk.
GENÇ KUŞAKLARI KENDİ EMEKLERİMİZLE HELÂK ETMEYELİM - 13/05/2020
Önce iman! Eyleme sevketme düşüncesi ile yaptığımız işler imansızlığa götürmesin gençlerimizi. Yanlış taktik neticede bizi, imansızlık ve inançsızlık için çaba sarfedenlerle aynı ligde top koşturuyor olmak gibi bir duruma sokabilir.
ALLAH’TAN KORKULUR MU? - 04/05/2020
Korkunç, çirkin, zararlı, şerli ve kötü olan şeyden korkulur. Türkçede kullandığımız şekliyle korkuyu bu gibi etkenler doğurur. Havfullah, haşyetullah ve takvallah korkuyla ne kadar ve nasıl ilintilidir?
İKİ ASLI, EKİNİ VE NESLİ HELAK ETMEK - 27/04/2020
Bakara 205. Âyet... Bir zihniyetin portresi..
CUMA MÜSTAKİL BİR NAMAZ MIDIR? - 20/03/2020
Eski ulemamızın bahis mevzuu yaptığı; fakat günümüzde sorgulanmadığı, gündem yapılmadığı ve dillendirilip yazılmadığı için pek bilinmeyen esaslı bir mevzuuyu ele alıp değerlendirmeyi size bıraktık.
İNSANIN İNSANA SECDE ETMESİ - 10/03/2020
Açıklanmaya ve izaha muhtaç olan bir rivayetti. Zira bu rivayet hakkında çok tartışmalar olmuş ve olmaktadır. Rivayetin senedi sahih olsa da metin tenkidi yöntemi ile anlamaya ve yorumlamaya çalıştık.
POZİTİF DÜŞÜNCE (TEFÂÜL) - 23/12/2019
Kolaylaştırın, zorlaştırmayın; müjdeleyin, nefret ettirmeyin! Her çığlığı aleyhte sanmayın! Belki o, müjde verecek; belki de sizi uyandıracak da tehlikeden kurtaracaktır.
YABANCI BİR KADINLA MUSÂFAHA YAPMAK - 02/10/2019
Dört mezhebin, yabancı bir kadınla musafaha yapmanın hükmü hususunda söylediklerini ve hükümlerine dayanak aldıkları akli ve nakli gerekçeleri ifade etmeye çalıştım.
 Devamı
Üye Girişi
Aktif Ziyaretçi15
Bugün Toplam153
Toplam Ziyaret4724648
MAKALELER
EĞİTİM SUNUMLARI