• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/insanveislam.org/
  • https://twitter.com/insanuislam











Abdussamet AYDIN
abdussamed_aydin@hotmail.com
İNANÇ YÜREKTE OLMALI ELEKTE DEĞİL
02/10/2017

Birçoğumuz biliriz eleği. Kullanımı oldukça azalmıştır ama birçok yöre veya alanda kullanılmaktadır hala.  Birçok eski araç gibi elekte yenilmiştir teknolojiye. Ama yine de tamamıyla yenilmiştir diyemiyoruz bu gün itibariyle. Hala varlığını inatla sürdürmektedir.

Türk dil Kurumu Sözlüğü, eleği şöyle tarif eder: Taneli veya un gibi toz durumunda olan şeyleri yabancı maddelerden ayıklamak veya incesini kabasından ayırmak için kullanılan ve tek tarafa gerilmiş, gözenekli tel, kıl, bez vb.'nden oluşan araç.

Evet, elek, çok faydalı bir araçtır. İşe yarayanla yaramayanı bir birinden ayırarak size faydalı olanı sunar... Kabasını incesinden ayırır…

Biz inançtan, din ve dindarlıktan bahsediyorsak, orada da bir eleğe ihtiyaç vardır elbet. Fakat bu elek sadece hakikati batıldan, kolayı zor olandan ayırmak için kullanılmalı. İşimize geldiğinde eleğin üstündekini, gelmediğinde ise altındakini almak için değil.

Bu tanım yani, “incesini kabasından ayırmak ” tanımı bizim konumuz açısından çok manidardır. Çünkü biz inançtan bahsediyoruz, dinden, dindardan, dindarlıktan bahsediyoruz… Yani hakikatten bahsediyoruz, adaletten bahsediyoruz; nezaketten, nezafetten, letafetten, nezahetten bahsediyoruz. Kolaylıktan bahsediyoruz... Kabalıktan, zorbalıktan, taassuptan değil. Öfkeden, ötekileştirmekten, nefretten, kinden değil… Bu alanda konuşacak olan, sözü olan bir daha bir daha düşünmeli ve sözünü bundan sonra söylemeli. Söylemelidir ki, güzellikler neşv- ü nema bulsun. 

Asırlardır -maalesef- ehil olan olmayan, bilen bilmeyen her bir dindar almış eline bir elek, habire inanç eliyor, din eliyor, dindar eliyor. İncesine, kabasına; faydalısına, faydasızına bakmadan; liyakatini ehliyetini tartmadan, sürekli ve amansızca eliyor... İşine geliyorsa alıyor, gelmiyorsa atıyor. Anlayış yok, merhamet yok, ayıklamak yok, kazanmak yok… Tüm hesaplar yok etme üzerine.

İşte bugün… Aynı şeylerden bahsediyoruz yine. İslam coğrafyasının tamamında elekler aynı hızla elemeye devam ediyor. (İstisna yok, Şii, Sünni, mezhep, meşrep ayırım yapmaksızın)  

Nereye kadar? Ne zamana kadar..?

Kısa vadede olumlu bir tabloyla karşılaşacağımız pek mümkün görünmüyor. İslam beldelerinde ruhlar birbirinden ayrılmış, birbirlerine saldırıyorlar. Bedenler ise, bir takım dini ve geleneksel hareketleri dikkat ve titizlikle yapmaktan başka endişe taşımıyorlar. Tekfir, tehdit, düşman çoğaltma almış başını gitmektedir. Ahlak asırlardır göç etmiş ve pek döneceğe de benzemiyor bu coğrafyaya. Ruhlara hiçbir gıda verilmiyor... Namaz kılmak, oruç tutmak, kurban kesmek gibi bir takım hareket kaideleri ile yetiniliyor. Ve işin en acı olan tarafı ise dinin bu olduğu zannediliyor müntesipleri tarafından.

Büyük ruhlar yetişmiyor, yetiştirilemiyor bu güzel topraklarda asırlardır.. Yürek hep ihmal ediliyor. Varsa yoksa görsellik.  Bu gün bizi birbirimize bağlayan yegâne bağ, başka dinden olanlara karşı düşmanlık; kendi dinimizden olanlara ise öfke, kin, nefret, ötekileştirme, tekfir etme, zındık vs. ilan etme halidir. İnanç halimiz, dindarlığımız türlü sefaletlerle ihtirasların parça parça ettiği hasta bir vücudu andırmaktadır adeta.

Kimse yüreğe bakmıyor. Ahlakı önemsemiyor. Özü sözü bir olmayı yeğlemiyor. Güvenilir olmak, ahde vefa, sadakat, adalet, hakikat, vefa bize hiç uğramamış; bu coğrafyanın, dağlarına, ovalarına, insanlarına hayat vermemiş, nefes aldırmamış sanki.

Ne olacak peki?

Çözüm nedir, nerededir?

Kayıplar nasıl kazanılacak?

Yürekler yeniden nasıl birleşecek, nasıl kaynaşacak..?

Evet, yazımızın başlığını bir daha hatırlayalım. Demiştik ki: “İnanç yürekte olmalı, elekte değil.” Yani inanç (yani iman), hep özne olmalı, nesne değil.  Eğer elekte eleniyorsa inanç, o artık özne değil nesnedir. Eğer böyle ise -ki durum onu gösteriyor-, bu da yolun sonu demektir. İsteyen istediği gibi inancı eler ve işine geleni alır işine gelmeyeni de atar. Dün olduğu gibi, bu gün de böyle. Eğer ders alınmaz ise yarında böyle olacaktır.

 

 

 



1828 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

KENDİNLE YÜZLEŞ - 22/04/2018
KENDİNLE YÜZLEŞ
CAMİLER VE İMAMLAR - 02/10/2017
CAMİLER VE İMAMLAR Abdussamet AYDIN Başvaiz
Üye Girişi
Aktif Ziyaretçi15
Bugün Toplam1282
Toplam Ziyaret4767604
MAKALELER
EĞİTİM SUNUMLARI