• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/insanveislam.org/
  • https://twitter.com/insanuislam











İlim Payelerin En Üstünüdür

İLİM PÂYELERİN EN ÜSTÜNÜDÜR


Allah Kuran’da şöyle buyuruyor:[1]

اقْرَأْ بِاسْمِ رَبِّكَ الَّذِي خَلَقَ. خَلَقَ الْإِنسَانَ مِنْ عَلَقٍ. اقْرَأْ وَرَبُّكَ الْأَكْرَمُ. الَّذِي عَلَّمَ بِالْقَلَمِ. عَلَّمَ الْإِنسَانَ مَا لَمْ يَعْلَمْ.

Bu ayetler, Kuran’ın ilk nazil olan ayetleridir. Efendimiz Hira mağarasında iken nazil olmuşlardır. Efendimiz, kendisine Peygamberlik verilmeden önce Mekke’de bulunan Nur dağındaki Hira mağarasına gider, orada günlerce kalırdı. Buraya giderken azığını da beraberinde götürürdü. Azığı bitince eve döner, azık alır ve tekrar mağaraya giderdi. Efendimiz, bu mağaraya yalnızlıktan hoşlandığı için giderdi. Mağaradaki sessizlik, onun düşünmesine yardımcı olurdu. Efendimiz burada hem kendi varlığı hakkında, hem de her çeşit değer ölçülerini yitirmiş olan ve sosyal yönden çok kötü durumda bulunan o günkü toplumun, bu durumdan nasıl kurtulacağı hakkında düşünürdü. İşte bir gün Efendimiz Hira mağarasında düşünceye daldığı sırada Cebrail adındaki melek, gelerek kendisine bu ayetleri getirmiş ve Peygamber olarak görevlendirilmiş olduğunu müjdelenmişti.

İbn Kesir Tefsirinde bu ayetlerle ilgili olarak şöyle diyor:

-Bu ayetler Kuran’dan ilk nazil olan mübarek ayetlerdir. Bunlar, Allah’ın biz kullarına ilk rahmeti ve ihsan ettiği ilk nimetidir.

Evet, bu ayetler Oku diye başlıyor. Allah’ın biz kullarına ilk emridir bu. Ayette okuma emredilirken neyin okunacağı belirtilmemiştir. Kişinin kendisi, içinde yaşadığı toplum, hatta insanlık için yararlı olacak bütün ilimlerin okunup, öğrenilmesi bu emrin kapsamı içindedir. Ayrıca okumaya başlarken, Allah’ın adını anarak Ondan yardım dileyerek başlanılması emrediliyor. Besmele, her işimizin başında bir anahtar görevi görür. Besmele çekmeden, Allah’ın adını anmadan başlanılan her hangi bir işte başarıya erişilemeyeceği Efendimiz tarafından bildirilmiştir. Okuyup, öğrenmek gibi önemli bir işe başlarken, Allah’ın adını anarak başlamamız özel olarak emrediliyor.  Okur-yazar olmayan bir Peygambere inen ilk ayetlerde okumaktan ve kalemle yazmaktan söz ediliyor, -Rabbin insanoğluna kalemle yazmayı öğretmiştir, deniliyor, kalem o gün olduğu gibi bugün de insan hayatında en etkili öğretim aracıdır.

Değerli Kardeşlerim!

 İlim en üstün payedir. Allah  Hz.Adem’i bu özelliği ile meleklere tercih ederek, yeryüzünde halife tayin etmiştir. Konu ile ilgili olarak Kuran’da şöyle buyuruluyor:[2]

وَإِذْ قَالَ رَبُّكَ لِلْمَلاَئِكَةِ إِنِّي جَاعِلٌ فِي الأَرْضِ خَلِيفَةً قَالُواْ أَتَجْعَلُ فِيهَا مَن يُفْسِدُ فِيهَا وَيَسْفِكُ الدِّمَاء وَنَحْنُ نُسَبِّحُ بِحَمْدِكَ وَنُقَدِّسُ لَكَ قَالَ إِنِّي أَعْلَمُ مَا لاَ تَعْلَمُونَ. وَعَلَّمَ آدَمَ الأَسْمَاء كُلَّهَا ثُمَّ عَرَضَهُمْ عَلَى الْمَلاَئِكَةِ فَقَالَ أَنبِئُونِي بِأَسْمَاء هَـؤُلاء إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ. قَالُواْ سُبْحَانَكَ لاَ عِلْمَ لَنَا إِلاَّ مَا عَلَّمْتَنَا إِنَّكَ أَنتَ الْعَلِيمُ الْحَكِيمُ. قَالَ يَا آدَمُ أَنبِئْهُم بِأَسْمَآئِهِمْ فَلَمَّا أَنبَأَهُمْ بِأَسْمَآئِهِمْ قَالَ أَلَمْ أَقُل لَّكُمْ إِنِّي أَعْلَمُ غَيْبَ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ وَأَعْلَمُ مَا تُبْدُونَ وَمَا كُنتُمْ تَكْتُمُونَ.

Görülüyor ki, Allah  Hz.Adem’i halife olarak yaratmış ve durumu melekleri ile istişare eder gibi onlara bildirmiştir. Onların, yeryüzüne kendilerinin halife olmasını istemeleri üzerine, Hz.Adem’i bilgilendirmiş ve bu bilgi sayesinde onu halife tayin ettiğini onlara da kabul ettirmiştir. Bilgi bir üstünlük sebebidir. Çünkü Kuran’da buyuruluyor ki:[3]

يُؤتِي الْحِكْمَةَ مَن يَشَاءُ وَمَن يُؤْتَ الْحِكْمَةَ فَقَدْ أُوتِيَ خَيْراً كَثِيراً وَمَا يَذَّكَّرُ إِلاَّ أُوْلُواْ الأَلْبَابِ.

Ayetteki hikmet, yararlı olan bilgi demektir. İnsanlığa yararlı olan bilgi, ona sahip olan için elbette bir üstünlük vesilesidir. Allah bilenlerle bilmeyenlerin aynı kefeye konmasının doğru olmayacağını bildirmiştir:[4]

قُلْ هَلْ يَسْتَوِي الَّذِينَ يَعْلَمُونَ وَالَّذِينَ لَا يَعْلَمُونَ إِنَّمَا يَتَذَكَّرُ أُوْلُوا الْأَلْبَابِ.

 Efendimiz de her vesile ile ilmin üstünlüğüne dikkat çekmiştir. Bir defasında Ebu Zer’e hitaben şöyle buyurmuştur:[5]

يا أبا ذر لأَنْ تَغْدُ و فتعلَّمَ أية من كتاب الله خير لك من أن تُصلى مائة ركعة، ولأنْ تَغْدُ و فتعلَّمَ بابا من العلم عُمل به أو لم يُعمل خير من أن تصلى ألف ركعة.  

Yaşayışına yön vermek ve başkalarına öğretmek için ilim öğrenen kimse Allah yolundadır ve Allah’ın hoşnut olduğu bir işle meşgul demektir.

Kesir b. Kays anlatıyor: Ben Dımışk (Şam) camiinde Ebu’d-Derda’nın yanında oturuyordum. Bir adam geldi ve:    

-Ey Ebu’d-Derda, Efendimizden rivayet ettiğini duyduğum bir hadis için Efendimizin şehri olan Medine’den geldim, dedi. Ebu’d-Derda, geliş amacının bu olup olmadığını öğrenmek için ona:

-Şam’a bir ticaret için gelmedin mi? diye sordu. Adam:       

-Hayır, öyle bir iş için gelmiş değilim, dedi. Ebu’d-Derda:

-Hadis öğrenmekten başka bir iş için de mi gelmedin? diye sordu Adam:

-Hayır, (rivayet ettiğini duyduğum hadisi senden dinlemekten başka bir iş için gelmedim) dedi. Bunun üzerine Ebu’d-Derda: 

-Ben Allah’ın Peygamberinden işittim, O şöyle buyurdu:[6]

من سلك طريقا يلتمس فيه علما سهّل الله له طريقا إلى الجنة، وإن الملئكة لتضع أجنحتَها رضا لطالب العلم، وإنَّ طالب العلم يستغفر من فى السماء والأرض حتى الحيتان فى الماء. وإن فضل العالم على العابد كفضل القمر على سائر الكواكب. إن العلماء ورثة الأنبياء. إن الأنبياء لم يُوَرِّثوا دينارا ولا درهما، إنما ورَّثوا العلم، فمن أخذ بحظٍّ وافرٍ.

Hadisten şu hususlara işaret etmektedir:

1. İlim öğrenmek için harcanan çaba, Allah yolunda harcanmış bir çabadır ve insanı cennete götürür. Daha açık bir ifade ile ilim yolu, cennet yoludur ve ne güzel bir yoldur. Bu yola giren kimseye melekler yardımcı olur. Yalnız melekler değil, yerde ve göklerdekiler bu öğrenciye dua eder, Allah’ın onu bağışlamasını dilerler.

2. Çoğu zaman tartışılan bir soruya da cevap verilmektedir. Soru şu: İnsan ilimle mi meşgul olmalı, yoksa nafile ibadete mi ağırlık vermeli? Bunlardan hangisi ilim mi, nafile ibadet mi Allah’ın rızasını kazanmaya daha muvafıktır? İşte tartışılan bu soruya şu cevap verilmektedir: Alim ile abid arasında, ay ile yıldızlar arasındaki kadar fark vardır. Çünkü bilgin bilgisi ile çevresini aydınlatır ve içinde yaşadığı topluma hatta bütün insanlara ışık tutar, yol gösterir. Abid ise, her ne kadar yaptığı nafile ibadetle övülmeye değer ise de, başkalarına bir yararı olmaz. İbadeti ancak kendisine yarar sağlar. İlmi tercih eden ise öyle değil, O, öğrendiği bilgi ile hem kendisine hem de çevresine yararlı olur. Bakınız Efendimiz ne buyuruyorlar:[7]

لأنْ يُهدى بك رجل واحد خير لك من حُمُر النعيم.

3. Alimlerin Peygamberlerin varisleri olduğu da müjdelenmektedir. Şüphesiz öyledir. Çünkü Peygamberler ilimden başka miras olarak bir şey bırakmamışlardır. Alimler de ilim öğrenme yolunu seçmekle Peygamberlerin varisleri olmak gibi bir şerefi kazanmış oluyorlar.         Efendimizin arkadaşlarından Ebu Hüreyre hemen hemen Efendimizden hiç ayrılmayan bir sahabi idi. O, Efendimizle bulunduğu sürece, ilim öğrenir, Efendimizin sözlerine dikkat ederek onları ezberlerdi.         Bu sahabi, bir gün Medine’de sokağa çıktı. Halk sokakta dolaşıyordu. Onlara şöyle seslendi:

-Efendimizin mirası bölüşülüyor, siz ise burada vakit geçiriyorsunuz, gidip o mirastan payınızı alsanız ya? deyince, halk:

-Nerede bölüşülüyor? diye sorarlar. Ebu Hüreyre:     

-Mescitte bölüşülüyor, diye cevap verir. Halk koşarak mescide gider, sonra geri dönerler. Ebu Hüreyre onların geri geldiklerini görünce, sorar: Ne oldu? Onlar cevap verir:

         -Biz mescide gittik, ama sizin söylediğiniz gibi orada taksim edilen herhangi bir şey görmedik, derler. Ebu Hüreyre tekrar sorar:

-Siz mescitte hiç kimse görmediniz mi? der. Onlar:

-Evet, bazı kimseler gördük, bir kısmı namaz kılıyor, bir kısmı Kuran okuyor, bir kısmı da helal ve haram gibi konular tartışıyordu, derler. Bunun üzerine Ebu Hüreyre:

-Yazıklar olsun size, işte o, Peygamberin mirasıdır, der.[8]

Değerli Kardeşlerim! Evet, alim yaşadığı sürece çevresini aydınlatarak Allah’ın rızasını kazanacağı gibi, yetiştirdiği öğrenciler ve bıraktığı yazılı eserlerle öldükten sonra da amel defterinin kapanmamasını sağlar.

Ebu Hüreyre Efendimizin şöyle buyurduğunu nakletmiştir:[9]

قال رسول الله: إذا مات الإنسان إنقطع عملُه إلا من ثلاث: صدقةٍ جاريةٍ أو علمٍ يُنتفع به أو ولد صالح يدعو له.

İnsanın kazançları arasında en çok övülmeye değer olanı ilim olduğu için, Allah alimlerin derecelerini yükselteceğini bildirmiş ve şöyle buyurmuştur:[10]

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِذَا قِيلَ لَكُمْ تَفَسَّحُوا فِي الْمَجَالِسِ فَافْسَحُوا يَفْسَحِ اللَّهُ لَكُمْ وَإِذَا قِيلَ انشُزُوا فَانشُزُوا يَرْفَعِ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا مِنكُمْ وَالَّذِينَ أُوتُوا الْعِلْمَ دَرَجَاتٍ وَاللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرٌ.

Bu ayet, ilmin fazileti ve alimin üstünlüğü hakkında açık bir delildir. İlim tahsil eden kimsenin derecesini, Allah‘ın yükselteceğine işarettir. 

Allah  Efendimize şöyle emrediyor:[11]

فَتَعَالَى اللَّهُ الْمَلِكُ الْحَقُّ وَلَا تَعْجَلْ بِالْقُرْآنِ مِن قَبْلِ أَن يُقْضَى إِلَيْكَ وَحْيُهُ وَقُل رَّبِّ زِدْنِي عِلْماً.

Efendimiz de bu emre uyarak şöyle dua etmiştir:[12]

-Allah’ım, bana öğrettiğin ilimden beni yararlandır, yararlı olacak ilmi bana öğret. İlmimi artır. Her hal üzere Allah’a hamd olsun. Efendimiz, Allah’ın kendisine verdiği ilimden yararlandırılmasını istiyor. Başka bir duasında kendisine faydalı olmayan ilimden de Allah’a sığınıyor.

İnsan niçin ilim öğrenir?

İnsan, öğrendiğini hayata geçirmek ve başkalarına da öğretmek, faydalı olmak için ilim tahsil eder. Bu düşünce ile ilim tahsil edilmelidir. Böyle ilim tahsil edilirken ömrü vefa etmeyip, ölen kimselerle ilgili olarak Efendimiz şu müjdeyi veriyor:[13]

من جاء أجله وهو يطلب العلم لقىَ اللهَ ولم يكن بينه وبين النبيين إلا درجةَُ النبوة.

İlim sahiplerinin diğer insanlara göre derecelerinin bu kadar üstün olmasının sebebi nedir? denecek olursa, bu sorunun cevabını da Kuran vermiştir:[14]

...إِنَّمَا يَخْشَى اللَّهَ مِنْ عِبَادِهِ الْعُلَمَاء إِنَّ اللَّهَ عَزِيزٌ غَفُورٌ.

Çünkü alimler Allah‘ı daha iyi tanır ve Onun Peygamberleri aracılığı ile insanlara gönderdiği mesajları daha iyi kavrar. Nitekim bu konuda da Kuran’da buyuruluyor ki:[15]

وَتِلْكَ الْأَمْثَالُ نَضْرِبُهَا لِلنَّاسِ وَمَا يَعْقِلُهَا إِلَّا الْعَالِمُونَ.

Değerli Müminler! Efendimiz iki şeyin gıpta edilmeye değer olduğunu bildiriyor. Bunlardan biri, Allah’ın kendisine mal verip de, o malı Allah yolunda harcamaya muvaffak kıldığı kimse, diğeri de kendisine ilim verip de o ilim gereğince hükmetmesini ve başkasına da o ilmi öğretmesini nasip ettiği kimsedir. Konuyla ilgili hadis şu şekildedir:[16]

عن بن مسعود قال قال رسول الله: لا حسد إلا فى اثنتين: رجلٌ أتاه الله مالا فسُلِّطَ على هلكته فى الحق ورجل أتاه الله الحكمة فهو يَقضى بها ويعلِّمها.

Değerli Müminler! Okuma-yazma, bilgi edinme, edindiği bilgiden yararlanma ve başkalarını da yararlandırma hakkında hadis kitaplarında pek çok rivayetler vardır. Bilgi insana hem dünyada ve hem de ahirette faydalıdır. Bilgisiz yapılan ibadet bile makbul değildir. Bunun için olsa gerek ki, Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:[17]

طلب العلم فريضة على كل مسلم.

Çünkü yeterli dini bilgimiz olmazsa, ibadetlerimizi kusursuz yapamayız. Bu da ahiretteki derecemizi etkiler. Yeterli ve sağlıklı dini bilgimizin olmaması, hem ibadetlerimizi eksiksiz yapmamıza, hem de bazı kimselerin şahsi çıkarları için bizi kullanmalarına sebep olur. Zaman zaman bunun örnekleri basına yansımakta ve bunları izlemekten rahatsız olmaktayız

Diğer taraftan kıyamet günü Allah  ilim sahiplerine iltifat buyuracaktır. Efendimiz şöyle buyurmuştur:[18]

يبعث الله العباد يوم القيامة ثم يميِّز العلماء فيقول: يا معشر العلماء إنى أضَعْ فيكم علمى لِأُعذبكم، إذهبوا قد غفرت لكم.

Değerli Müminler! Görülüyor ki, dinimiz okumaya ve bilgi sahibi olmaya büyük önem vermiştir. Bilindiği üzere, İslam’da ilk savaş, Bedir savaşıdır. Bu savaşı müslümanlar kazanmıştır. Bu savaşta esirler de alınmıştır. Efendimiz arkadaşlarına danıştıktan sonra, esirlerin fidye karşılığında serbest bırakılmalarını emretmiştir. Ancak fidye verecek durumda olmayanlardan her birinin, on müslüman çocuğa okuma-yazma öğretmeleri halinde onların da serbest kalacağını bildirmiştir.[19] Zeyd b. Sabit, bu şekilde okuma- yazma öğrenenlerdendir. Bu olay, Efendimizin okuma- yazmaya ne kadar önem verdiğini göstermektedir. Efendimizin şu sözü de bunu teyit etmektedir:[20]

الكلمة الحكمة ضالة المؤمن، فحيث وجدها فهو أحق بها.

Efendimizin bizzat uygulaması ve bu hadisi, ilim öğrenmek için yer, zaman yaş ve cinsiyetin önemli olmadığını göstermektedir. Feyzu’l-Kadir’de(Suyuti) şöyle bir hadis vardır:

أطلبوا العلم ولو بالصين.

Bugünkü teknolojinin, ilmin ürünü olduğunda şüphe yoktur. Dinimizin ilim tahsil etmeye neden bu kadar önem verdiği daha iyi anlaşılmaktadır. Müslümanlar, ilmin her çeşit ürününden yararlanırken ilimle meşgul olmamaları düşünülebilir mi?     Kuran, düşmanlarımıza karşı gücümüzün yettiği kadar kuvvet hazırlamamızı emrediyor. Teknik ilerledikçe kuvvet de değişiyor. Kuran indiği zaman savaşlarda etkili olan, kılıç ve ok gibi silahlardı. Ama Kuran bunları hazırlayın demiyor, kuvvet hazırlayın diyor. Kuvvetin ne olduğu Efendimize sorulduğunda, O: Kuvvet atmaktır, buyurmuş ve bunu üç defa tekrarlamıştır. O halde bulunduğumuz asırda en etkili silah hangisi ise onu hazırlamamızın gerektiği bildiriliyor. Bu da ancak bilgi ile mümkündür.       Atalarımız dini ilimlere olduğu kadar müsbet ilimlere de önem vermişlerdi. Çünkü Kuran sadece dini ilimleri değil, diğer ilimleri de tavsiye etmiştir. Kuran, yer ve gökler ve bunlardaki yaratılış inceliklerinden söz ediyor ve bu konularda düşünmemizi istiyor. Bu konularda düşünmek, ancak diğer ilimlere aşina olmakla mümkündür.

Öyle ise Değerli Kardeşlerim! Dinimiz ve dünyamız için gerekli olan bilgileri öğrenmeli, bu konuda çocuklarımızı yetiştirmeliyiz. Atalarımız öyle yapmışlardı. Sadece dini ilimlerde değil, diğer ilimlerde de zamanlarına göre ileri gitmiş; müsbet ilimlerin temellerini atmışlardı. Bizler de onlar gibi dinimizin emir ve tavsiyelerine kulak vererek, yavrularımızın iyi yetişmelerine, özen göstermeli, bir takım zararlı akımlarla ilgilenmelerine imkan vermemeliyiz. Onlara mal bırakmak yerine, malımızı, onların bilgi sahibi olmaları için harcamalıyız. Bakınız Hz. Ali ne güzel söylüyor:[21]

-İlim maldan hayırlıdır. Çünkü Mal harcamakla azalır, ilim harcamakla çoğalır.

Bir hadisle konuşmamızı bitirelim:[22]

أغْدِ عالما أو متعلِّما أو مستمِعا أو محِبا، ولا تكن الخامسةَ فتَهْلِكَ.

 


[1] Alak, 96/1-5.

[2] Bakara, 2/30-33.

[3] Bakara, 2/269.

[4] Zümer, 39/9.

[5] İbn Mace, Mukaddime, 16.

[6] Buhari, İlim, 10; Ebu Davud, İlim, 1; Tirmizi, İlim, 19; İbn Mace, Mukaddime, 17.

[7] Buhari, Cihad, 102; Ahmed b, Hanbel, 5, 238.

[8] Taberani, Evsat.

[9] Müslim, Vasiyet, 14; Ebu Davud, Vesaya, 10; Tirmizi, Ahkam, 36; Nesai, Vesaya, 8.

[10] Mücadele, 58/11.

[11] Taha, 20/114.

[12] İbn Mace, Mukaddime, 23.

[13] Taberani, Evsat.

[14] Fatır, 35/28.

[15] Ankebut, 29/43.

[16] Buhari, İlim, 15.

[17] İbn Mace, Mukaddime, 23.

[18] Taberani, Kebir.

[19] Şibli, İslam Tarihi, 1, 346.

[20] Tirmizi, İlim, 19.

[21] Gazzali, İhya, 1, 7.

[22] Mecmau’z-Zevaid, 1, 122.  

Kaynak:  Lütfi Şentürk - Diyanet Aylık Dergi

Üye Girişi
Aktif Ziyaretçi24
Bugün Toplam1872
Toplam Ziyaret4771000
MAKALELER
EĞİTİM SUNUMLARI