• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/insanveislam.org/
  • https://twitter.com/insanuislam











DOĞRULUK VE DÜRÜSTLÜK

DOĞRULUK VE DÜRÜSTLÜK Prof. Dr. Nusrettin BOLELLİ

DOĞRULUK VE DÜRÜSTLÜK

Yard. Doç. Dr. Nusrettin BOLELLİ

Doğru olmaktan maksat, sözde, davranışlarda, iş ve eylemlerde doğru ve dürüst olmaktır.  Ayrıca esnaf ve sanatkârların alış-verişlerinde ve yaptıkları işlerde dürüst olmaları da doğruluk kapsamına girer.
Bütün iş ve davranışlarda, dînimizin emirlerine uymakla hâsıl olan güzel ahlâktan biri de doğruluktur. Doğruluk, insanların söz, iş ve davranışlarda dürüst olmasıdır. Özü ve sözü doğru olan insanlar, güvenilir ve sevilen kimselerdir. İnsan niyetinde, ibâdetlerinde, iş ve davranışlarında doğru olmalı ve bundan hiç ayrılmamalıdır.

  • Doğru olma hâli; dürüstlük, sıdk, sadâkat, istikamet, hak, birr, hidâyet anlamına gelen itikâdî ve ahlâkî bir kavram. Allah’ın emrine ve kanunlarına uygun bir yol izlemek ve insanların haklarına riâyet etmek demektir. İman eden ve inancını hayata geçiren doğru insan, Hz. Peygamber (s.a.s.)’in en güzel ahlâkını örnek alır.
  • Kur’ân-ı Kerim, doğruluğa dair birçok âyeti kapsar. Sıdk, istikamet; hidâyet gibi çeşitli türevleri olan doğruluk, ahlâkî vasıfların tümünü kendinde toplar. Özünde Allah’a, meleklere, âhirete, kitaplara, peygamberlere inanan, mallarını akrabaya, yetimlere, yoksullara harcayan, namaz kılan, zekât veren, oruç tutan, sabreden, sözünde duran, cihat eden… müminlerin bütün bu vasıfları doğruluk hâlinin tezâhürleridir. Doğruluk vasfı, Doğru Yol’un anlaşılmasıyla gerçeklik kazanır.
  • “Alemlerin Rabb’i Allah’a hamdolsun, Rahman’dır, Rahîm’dir. Din (kıyamet) gününün sahibidir. Ancak sana kulluk eder, ancak senden yardım dileriz. Bizi doğru yola ilet. Nimet verdiğin kimselerin yoluna…” (el-Fâtiha, 1/1-6) âyetleriyle başlayan Kur’ân-ı Kerim, doğruluk yolunu ve bunun aksini sapmışların yolu olarak çeşitli ayetlerle açıklar. O’na kulluk etmek, doğruluğun ve doğru yolun ta kendisidir. Allah, O’na inananları ve yoluna yapışanları rahmet ve lutfa mazhar eder, onları doğru yola iletir. Öğüt alanlar için ayetleri Allah geniş geniş açıklamıştır. “…. Emrolunduğun gibi dosdoğru ol…” (Hûd, 11/112; eş-Şûrâ, 42/15) buyuran Allah, hâlis kullarını azmış şeytandan korumaktadır. (bk. Hicr Süresi) Allah, müminlerin kendisinden korkmalarını ve ölçü ve tartıyı doğru tutmalarını emretmektedir. Sözünde doğru olması için uyarılan müminler, doğrulukları karşılığında cennet’e gireceklerdir. Onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.
  • Doğruluk, en iyi, takva hâlinde gerçekleşebilir. Âyette “Doğrularla beraber olun” (et-Tevbe, 9/119) buyurulması, bu kavramın toplumsal oluşuna delâlet eder. Doğruluk bir misâktır, kulluk ahdidir: Ahde vefa ve sadakatın mükâfatı hem dünyada hem âhirette verilecektir. Sıddıkların özellikleri ana hatlarıyla açıklanmıştır. Bunlar; sabır, itaat, infâk, istiğfar, ihlâs, takva, hayâ, emanet gibi özelliklerdir.
  • Doğruluğun karşısında yalancılık, bâtıl, delâlet gibi özellikler bulunmaktadır. Muttakiler, asla yalan söylemezler. Hz. Peygamber, “el-Emîn” olarak tanınmıştı. Yalancılık ise, dar anlamıyla insanın günlük hayatta söz ve davranışlarında doğruluktan uzaklaşması anlamına gelir. Geniş anlamda Allah’ın emir ve yasakları ile alay etmek, Allah’a iftirada bulunmaktır. Bu da müşriklerin sıfatıdır. Allah yalancı kâfirleri doğru yola iletmeyeceğini Kur-‘ân’da birçok âyette açıklamış, onları lânetlemiş ve büyük bir azaba uğraya-caklarını bildirmiştir. Allah mü’minlere şöyle buyurmuş: “Yalan sözden kaçının. “ (el-Hacc, 22/60). Bir diğer yalancı grup, münâfıklardır. Bunların özelliği yalan yere yemin etmeleridir. Bunlar, sahtekâr kimseler olup küfürlerini gizlemişlerdir.

 

  • Davranışlarda doğruluğa hakkâniyet de denir. Bu da adalet, insaf ve merhametten ibarettir. Doğruluğun, vahye dayanan temellerinin anlaşıl-masından sonra, düşüncenin eyleme geçirilmesinde en başta dile hakimiyet gelmektedir. Dil, düşüncenin iletim vasıtasıdır. Müminler, söz söylerken doğruyu söyler, gereksiz yere konuşmaz, kötü söz söylemezler; ya hayır konuşurlar yahut susarlar.

 

  • Doğruluk; düşüncede, sözde, niyette, iradede, azimde, vefâ ve amelde doğruluk şeklinde ortaya çıkar. Bütün bunların kaynağı, Kur’ân ve Hz. Peygamberin hadislerindedir. Öte yandan, düşünce ve eylem birliği doğruluğun esasıdır. Düşüncede ve inançta tam manasıyla İslâm’a yönelin-medikçe ve İslâmî hükümlere teslim olunmadıkça davranışların doğru olması mümkün değildir. Doğru olan ahlâk Hz. Peygamber’in ahlâkıdır; bunun dışında doğru bir yol yoktur. Zira Rasûlullah (s.a.s.) “dosdoğru ol” mesajı ile “Hûd sûresi beni kocattı” diye buyurarak doğruluğun önemini ve insana yüklediği sorumluluğu ifade etmiştir (Kadı Beydâvî, Envârü’t-Tenzîl, I, 580; Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’ân Dili, IV, 2829) Yine O, “Beni Rabbim en güzel şekilde terbiye etti.” (el-Münâvî, Feyzu’l-Kadir şerhu Camii’s-Sahih, 310) buyurmuştur.
  • Bugünkü beşerî sistemlerin işleyişi gerek toplumsal düzeyde gerek fert olarak, yalancılık temeline dayalıdır. Çünkü insanlarda Allah korkusu azalmıştır. İnsanlar arası ahlâkî ilişkiler sun’î ve doğruluktan uzaktır. Toplum, emin bir toplum değildir, kuşku toplumudur. Böyle bir toplumda hakikat, beyanların aldatıcılığı sebebiyle ortaya çıkamamakta; insanlar Allah için, O’na inanarak davranamadıklarından birbirlerine söz ve işlerinde güven duygusunu tamamen kaybetmiş görünmektedirler.
  • İslâm dışı fert ve toplum hayatında doğruluğun bir anlamı yoktur. Çünkü düzenler, zulüm üzerine kuruludur ve insanlar şahsî çıkarları peşinde birbirlerini kandırmak için türlü oyunlara başvurmaktadırlar. Bu bozuk bir hayat düzenidir. Sorumsuz, çirkin davranışların hâkim olduğu düzen, müslümanların hakka yaklaştırıcı en güzel hasletlerini de yozlaştırmıştır. İnsanlar, her geçen gün doğru yoldan uzaklaşmaya, âhiret yurdunu ara-maktansa, materyalist dünyanın hevâ ve heveslerine uymaya başlamışlardır. Cahil olan bir toplumda müslümanlar da gayr-i İslâmî günlük hayata ayak uydurmuş gözüktükleri ve tanınamadıkları için, İslâm’ı tanıtmak ve yaşatmak mümkün olmamaktadır. Bizzat müslümanların doğruluk düsturuna uymamaları bir toplumun helâk olması için yeterlidir. Çünkü hakkı tavsiye eden olmazsa veya insanlar hatâ içinde yüzerken hakkı tavsiye etmeye kalkılırsa o toplum çökmüş demektir. Bir sahabi (Ebu Amr Süfyan b. Abdullah) Hz. Peygamber’e “Ya Rasûlullah bana İslâm’ı öyle tanıt ki, senden başka birine sorma ihtiyacını duymayayım” deyince, Rasûlullah şöyle buyurmuştur: “Allah’a inandım de, sonra da dosdoğru ol.” (Müslim, İman, 62; Ahmed b. Hanbel, Müsned, III, 413). Başka bir hadis-i şerifte de “Doğru olunuz, kurtuluşa erersiniz.” (İbn Mâce, Tahâre, 4, Dârimî, Vudu’, 2) buyurulmuştur.
  • Anglikan kilisenin Dâru’l-Hikmeti’l-İslâmiyye’ye sorduğu “İslâm, fikre ve hayata ne vermiştir?” sorusuna bir İslâm âlimi tek cümle ile “Fikre tevhid, hayata istikamet (doğruluk) vermiştir.” şeklinde cevaplamıştı. Doğruluk ilkesini bırakan ve bezginliğe yönelenlere Allah şöyle buyurur: “… Benim âyetlerimi birkaç paraya satmayın ve benden sakının. “ (el-Bakara, 2/41).
  • İslâm’ın hayat yolu sırat-ı müstakim’dir; yani dosdoğru yoldur. O yola girenlere bir üzüntü ve korku yoktur. Her şeyden önce doğruluk, müslümanın inancına dayanan bir özelliğidir. Meselâ, dosdoğru namaz kılmayan bir mümin, ibadette tam doğruya uymadığından, diğer davranışlarında da hatalı olacaktır.
  • Rasûlullah şöyle buyurur: “Doğruluk insanı iyiliğe yöneltir, hayırlı işlerde cennet’e kılavuzluk eder. Bir kimse, doğruluğu prensip edinirse sıddîk olur. Yalancılık da insanı kötülüğe ve fücura sürükler. Kötülük de cehennem’e götürür. Bir kimse yalancılığı prensip edinirse Allah’ın divanında kezzâb (yalancı) defterine yazılır.” (Tecrid-i Sarih Tercümesi, XII, 146). (Şamil, İslam Ansiklopedisi,Sait KIZILIRMAK)
  •  Doğruluk, dînimizin emrettiği ve her müslümanda bulunmasını istediği en güzel huylardandır. Sevgili Peygamberimiz doğru olan kimselerin, dünyada ve âhirette kurtuluşa ereceklerini bildirmiştir.   Bir hadîs-i şerifte de şöyle buyruldu: (Doğruluk iyiliğe götürür, iyilik de Cennete götürür. Kişi doğru söyleye söyleye Allah katında Sıddîklar (doğrular) derecesine kavuşur).

 

  • Doğruluğun aksi yalancılıktır. Olgun ve tam bir müslümanın, yalandan uzak olup, doğruluk ile ahlâklanması lâzımdır.
  • Özellikle çıkarlarını düşünen insanların çoğaldığı, fedakârlığın azaldığı yerlerde yalan dolan, hile, ahlâksızlık artar ve insanlar ikiyüzlü olurlar. Böyle bir ortamda doğru sözlü olan, sözünü esirgemeyen ve sakınmadan herkesi eleştiren kişiyi kimse sevmez. Herkes onu kınar, yanından ve yöresinden uzaklaştırmaya çalışır. Çünkü bu kişi doğru sözleriyleahlâksızlık üzerine bina edilmiş menfaat düzenini bozmaya çalışır ve çok kimseyi rahatsız eder. Dolayısıyla çıkarları zedelenen, kusurları yüzüne söylenen, ikiyüzlülükleri yüzlerine çarpılan insanlar tarafından hor görülüp kovulurlar.

 

  • Doğru söz (ağudan) zehirden acıdır.
  • Kimi insanlara (özellikle yalancı, çıkarcı, ahlâkı bozuk) kusurlarını, yanlış-larını, düzensizliklerini, yolsuzluklarını ortaya çıkaran sözleri yüzüne karşı söylemek çok acı gelir. Çünkü çoğunlukla bu tür insanlar, ya açıklarının ortaya çıkmasını istemezler, ya da doğru sandıkları hareketlerinin yanlış olduğunu kabul etmezler.
  • Doğrunun yardımcısı Allah`tır.
  • Doğru olan kimsede bulunması gerekli olan bazı özellikler: 2- Doğru sözlü olmalıdır.4- Verdiği sözde durmalıdır.

 

  • 5- Her işinde doğru olmalıdır.
  • 3- Dîne ait bütün işlerde doğru olmak lâzımdır.
  • 1- Doğru ve sağlam bir niyete sahip olmalıdır.
  • Doğru insanların bulunduğu toplum, düzenli ve huzurlu olur. Böyle bir toplumda kötülükler azalır, insanlar rahat ve mutlu olur.

Yüce Allah, Kur’ân-ı Kerim’in bir çok âyetinde doğruluğu ve doğru kimseleri överek şöyle buyurmuştur:

Nisa suresi :

اَللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۜ لَيَجْمَعَنَّكُمْ اِلٰى يَوْمِ الْقِيٰمَةِ لَا رَيْبَ ف۪يهِۜ وَمَنْ اَصْدَقُ مِنَ اللّٰهِ حَد۪يثًا۟ ﴿87﴾

87- Allah ki ondan başka hiç bir ilah yoktur. Elbette sizi kıyamet günü toplayacaktır. Bunda asla şüphe yoktur.  “Allah’tan daha doğru sözlü kim olabilir.” (Nisa suresi, 87)

وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ سَنُدْخِلُهُمْ جَنَّاتٍ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِد۪ينَ ف۪يهَٓا اَبَدًاۜ وَعْدَ اللّٰهِ حَقًّاۜ وَمَنْ اَصْدَقُ مِنَ اللّٰهِ ق۪يلًا ﴿122﴾

122- İman edip salih amelleri işleyenleri ise altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacağız, onlar, orada ebedi olarak kalacaklardır. Bu Allah’ın gerçek va’didir. Allah’tan daha doğru sözlü kim vardır? . (Nisa suresi, 87).

  

Hud suresi:

فَاسْتَقِمْ كَمَٓا اُمِرْتَ وَمَنْ تَابَ مَعَكَ وَلَا تَطْغَوْاۜ اِنَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَص۪يرٌ ﴿112﴾

112. Emr olunduğun gibi dosdoğru ol!. (Hud sures,i 112)

Bakara suresi

قَوْلٌ مَعْرُوفٌ وَمَغْفِرَةٌ خَيْرٌ مِنْ صَدَقَةٍ يَتْبَعُهَٓا اَذًىۜ وَاللّٰهُ غَنِيٌّ حَل۪يمٌ ﴿263﴾

263- İyi (güzel ve tatlı ) bir söz ve bağışlamak ardından eziyet gelen bir sadakadan daha hayırlıdır. Allah Ganidir (Hiç bir şeye muhtaç değildir), Halimdir (yumuşak davranandır.) . (Bakara suresi, 263)

Nisa suresi

وَمَنْ يُطِعِ اللّٰهَ وَالرَّسُولَ فَاُو۬لٰٓئِكَ مَعَ الَّذ۪ينَ اَنْعَمَ اللّٰهُ عَلَيْهِمْ مِنَ النَّبِيّ۪نَ وَالصِّدّ۪يق۪ينَ وَالشُّهَدَٓاءِ وَالصَّالِح۪ينَۚ وَحَسُنَ اُو۬لٰٓئِكَ رَف۪يقًاۜ ﴿69﴾

69- Kim Allah’a ve peygambere itaat ederse, işte onlar, Allah’ın kendilerine nimet verdiği peygamberler, sıddıklar (dosdoğru olanlar), şehitler ve salih kimselerle beraberdirler. Onlar, ne güzel arkadaştır! . (Nisa suresi, 69)

 

Mâide suresi

قَالَ اللّٰهُ هٰذَا يَوْمُ يَنْفَعُ الصَّادِق۪ينَ صِدْقُهُمْۜ لَهُمْ جَنَّاتٌ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِد۪ينَ ف۪يهَٓا اَبَدًاۜ رَضِيَ اللّٰهُ عَنْهُمْ وَرَضُوا عَنْهُۜ ذٰلِكَ الْفَوْزُ الْعَظ۪يمُ ﴿119﴾

119. Allah buyurur ki : “Bugün, doğru söyleyenlerin doğrulukları kendilerine fayda vereceği bir gündür. Onlara altlarından ırmaklar akan ve içinde ebedi kalacakları cennetler vardır. Allah, onlardan razıdır, onlar da Allah’tan razı olmuşlardır. İşte en büyük kurtuluş ve kazanç budur. (Maide suresi, 119)

 

Tevbe suresi

يَا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا اللّٰهَ وَكُونُوا مَعَ الصَّادِق۪ينَ ﴿119﴾

119. Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve özü-sözü doğru olanlarla beraber olun. (Tevbe suresi, 119)

Ahzab suresi

لِيَجْزِيَ اللّٰهُ الصَّادِق۪ينَ بِصِدْقِهِمْ وَيُعَذِّبَ الْمُنَافِق۪ينَ اِنْ شَٓاءَ اَوْ يَتُوبَ عَلَيْهِمْۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ غَفُورًا رَح۪يمًاۚ ﴿24﴾

24. Çünkü Allah, sözünde duranları, sadakatları sebebiyle mükafatlandıracak, münafıklara da dilerse, azab edecek yahut da tevbelerini kabul edecektir. Şüphesiz ki Allah, «Gafur’dur» çok bağışlayandır, «Rahim’dir» çok merhametlidir. (Ahzab suresi, 23)

اِنَّ الْمُسْلِم۪ينَ وَالْمُسْلِمَاتِ وَالْمُؤْمِن۪ينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ وَالْقَانِت۪ينَ وَالْقَانِتَاتِ وَالصَّادِق۪ينَ وَالصَّادِقَاتِ وَالصَّابِر۪ينَ وَالصَّابِرَاتِ وَالْخَاشِع۪ينَ وَالْخَاشِعَاتِ وَالْمُتَصَدِّق۪ينَ وَالْمُتَصَدِّقَاتِ وَالصَّٓائِم۪ينَ وَالصَّٓائِمَاتِ وَالْحَافِظ۪ينَ فُرُوجَهُمْ وَالْحَافِظَاتِ وَالذَّاكِر۪ينَ اللّٰهَ كَث۪يرًا وَالذَّاكِرَاتِ اَعَدَّ اللّٰهُ لَهُمْ مَغْفِرَةً وَاَجْرًا عَظ۪يمًا ﴿35﴾

35. Şüphesiz müslüman erkekler ve müslüman kadınlar, mü’min erkekler ca mü’min kadınlar, ibadete devam eden erkekler ve ibadete devam eden kadınlar, (sözünde ve hareketlerinde doğru olan erkekler ve doğru olan kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, Allah’tan korkan erkekler ve Allah’tan korkan kadınlar, zekât ve sadakalarını veren erkekler ve ırzlarını koruyan kadınlar için Allah, mağfiret ve büyük bir mükafat hazırlamıştır. (Ahzab suresi, 35)

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا اللّٰهَ وَقُولُوا قَوْلًا سَد۪يدًاۙ ﴿70﴾ يُصْلِحْ لَكُمْ اَعْمَالَكُمْ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْۜ وَمَنْ يُطِعِ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ فَقَدْ فَازَ فَوْزًا عَظ۪يمًا ﴿71﴾

70. Ey iman edenler! Allah’dan korkun ve doğru söz söyleyin.

71. Ki (Allah) işlerinizi düzeltsin ve günahlarınızı bağışlasın. Kim Allah’a ve Resülüne itaat ederse büyük bir başarıya ermiş olur. (Ahzab suresi, 70-71)

Zümer suresi

فَمَنْ اَظْلَمُ مِمَّنْ كَذَبَ عَلَى اللّٰهِ وَكَذَّبَ بِالصِّدْقِ اِذْ جَٓاءَهُۜ اَلَيْسَ ف۪ي جَهَنَّمَ مَثْوًى لِلْكَافِر۪ينَ ﴿32﴾ وَالَّذ۪ي جَٓاءَ بِالصِّدْقِ وَصَدَّقَ بِه۪ٓ اُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُتَّقُونَ ﴿33﴾ لَهُمْ مَا يَشَٓاؤُ۫نَ عِنْدَ رَبِّهِمْۜ ذٰلِكَ جَزٰٓؤُا الْمُحْسِن۪ينَۚ ﴿34﴾ لِيُكَفِّرَ اللّٰهُ عَنْهُمْ اَسْوَاَ الَّذ۪ي عَمِلُوا وَيَجْزِيَهُمْ اَجْرَهُمْ بِاَحْسَنِ الَّذ۪ي كَانُوا يَعْمَلُونَ ﴿35﴾

32. Artık Allah hakkında yalan uydurandan ve kendisine «Hak» geldikten sonra onu yalanlayan kimseden daha zalim kim vardır? Kafirler için cehennem de yer mi yok?

33. Doğruyu getirene ve onu tasdik edenler ise onlar takva sahiplerinin ta kendi-leridir.

34. Onlar için Rableri katında diledikleri her şey vardır. İşte iyilik yapan ve güzel davrananın mükâfatı budur.

35. Çünkü Allah, onların yaptıkları günahların en kötüsünü bile bağışlayacak, onları, yaptıkları amellerin en güzeli ile mükâfatlandıracaktır. (Zümer suresi, 32,33,34,35)

* Muhammed suresi:

21- Allah’a karşı dürüst ve samimî davransalardı, elbette kendileri için çok daha iyi olurdu. ( Muhammed suresi, 47/21)

  • Müslümana özünde ve sözünde ve işinde dürüst olmak yaraşır.

 

  • İşte bu Kitap, Allah’ın doğruluk rehberidir, onunla istediğini doğru yola eriştirir. (Zümer Suresi/23)
  • Rabbinin sözü, doğruluk ve adaletle tamamlandı. O’nun sözlerini değiştirebilecek yoktur. (Enam Suresi / 115) El-Ahkaf suresi
  • اِنَّ الَّذ۪ينَ قَالُوا رَبُّنَا اللّٰهُ ثُمَّ اسْتَقَامُوا فَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَۚ ﴿13﴾ اُو۬لٰٓئِكَ اَصْحَابُ الْجَنَّةِ خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۚ جَزَٓاءً بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ ﴿14﴾

13. Şüphe yok ki, “ Rabbimiz Allah’tır!” diyen, sonra da dosdoğru olanlar için ne korku vardır, ne de üzüntü. İşte onlar cennetliktirler, yaptıklarının karşılığı olarak orada ebedî olarak kalacaklar. (Ahkaf suresi, 13-14)

Nebe suresi

يَوْمَ يَقُومُ الرُّوحُ وَالْمَلٰٓئِكَةُ صَفًّاۜ لَا يَتَكَلَّمُونَ اِلَّا مَنْ اَذِنَ لَهُ الرَّحْمٰنُ وَقَالَ صَوَابًا ﴿38﴾

  1. O gün Ruh (Cebrail) ve melekler sıra sıra dururlar. Rahmânın izin verdikleri dışında hiç kimse konuşamaz. İzin verilen de doğruyu söyler. (Nebe suresi, 38)Ölçü ve tartıyı adalete uygun yapmak için Yüce Allah şöyle buyurmuştur: وَيَا قَوْمِ اَوْفُوا الْمِكْيَالَ وَالْم۪يزَانَ بِالْقِسْطِ وَلَا تَبْخَسُوا النَّاسَ اَشْيَٓاءَهُمْ وَلَا تَعْثَوْا فِي الْاَرْضِ مُفْسِد۪ينَ ﴿85﴾
  2. Hud suresi :

85. Ve ey kavmim! Ölçüyü ve tartıyı adaletle yapın; insanlara eşyalarını eksik vermeyin; yeryüzünde bozguncular olarak dolaşmayın. (Hud suresi, 85).

Mutaffifin suresi:

  1. وَيْلٌ لِلْمُطَفِّف۪ينَۙ ﴿1﴾ اَلَّذ۪ينَ اِذَا اكْتَالُوا عَلَى النَّاسِ يَسْتَوْفُونَۘ ﴿2﴾ وَاِذَا كَالُوهُمْ اَوْ وَزَنُوهُمْ يُخْسِرُونَۜ ﴿3﴾ اَلَا يَظُنُّ اُو۬لٰٓئِكَ اَنَّهُمْ مَبْعُوثُونَۙ ﴿4﴾ لِيَوْمٍ عَظ۪يمٍۙ ﴿5﴾ يَوْمَ يَقُومُ النَّاسُ لِرَبِّ الْعَالَم۪ينَۜ ﴿6﴾2. Onlar, İnsanlardan, kendileri bir şeyi ölçerek aldıkları zaman tam ölçerler. 4. Onlar büyük bir gün için tekrar diriltileceklerini zannetmiyorlar mı?
  2. 5. Öyle bir gün ki, insanlar o gün âlemlerin Rabbinin huzurunda divan duracaklar. ( Mutaffifin suresi:1-5)
  3. 3. Kendileri başkalarına bir şeyi ölçüp tartarak verdiklerinde eksik ölçer ve tartarlar.
  4. 1. Eksik ölçüp tartanların vay haline.

Doğruluk hakkında bazı hadisler:

عنالنبيصلّىاللهعليهوسلمقال: (إنالصّدقيهديإلىالبرّ،وإنالبرّيهديإلىالجنّة،وإنالرجل ليصدقحتىيكونصديقًا،وإنالكذبيهديإلىالفُجور،وإنالفُجوريهديإلىالنار،وإنالرجل ليكذب،حتىيكتبعنداللهكذابًا.

-Doğruluğa yapışın, çünkü doğruluk iyiliğe götürür, doğruluk ve iyilik (sahipleri) de cennettedir. Yalandan sakının, çünkü yalan kötülüğe götürür, yalan ve kötülük (sahipleri) de cehennemdedir.

-Tehlikeyi doğrulukta görseniz de doğruluğu yapışın, çünkü kurtuluş doğruluktadır.

    -Yalan sözden ve yalan yere yemin etmekten sakının!

-Yalandan sakının, çünkü yalan bir tarafta, iman da bir taraftadır. Yalan ile iman bir arada bulunmaz.

– حدثنابشربنمحمد: أخبرناعبدالله: أخبرنامعمر،عنهمَّامبنمنبه،عنأبيهريرة،عنالنبيصلىاللهعليهوسلمقال : ( إياكموالظن،فإنالظنأكذبالحديث،ولاتحسسوا،ولاتجسسوا،ولاتحاسدوا،ولاتدابروا،ولاتباغضوا،وكونواعباداللهإخوانًا(.

-Birbirinize haset (kıskançlık) etmeyiniz. Birbirinize buğz etmeyiniz. Birbirinizden yüz çevirmeyiniz. Birbiriniz hakkında kötü zandan bulunmaktan kaçınınız. Birbirinizin eksikliğini ve kusurunu görmeye çalışmayınız. Birbirinizin gizli hallerini ve gizli hayatını araştırmayınız. Menfaat yarışına girmeyiniz. Birbirinize küsmeyiniz. Ey Allah’ın kulları hepiniz kardeş olunuz!

-Büyüklerine saygı, küçüklerine şefkat ve merhamet göstermeyen bizden değildir.

-Kendiniz için istediğiniz şeyi Müslüman kardeşin için de istemedikçe olgun                                

mümin olamazsınız.

-Kolaylaştırın, zorlaştırmayın, müjdeleyin, nefret ettirmeyin.

-Merhamet edene, Allah merhamet eder. Yerdekilere merhamet edin, Allah da size merhamet etsin.

Ben, güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim.(Hz Ebu Hüreyre (ra)245  (Raâmuz el-ehadis)

Dört özelliğe sahip olanlar kârdadır: Bunlar, doğruluk,hayâ, güzel huy ve şükürdür. ( İbn Abbas)

-İnsanların en hayırlısı, ahlakı en güzel olandır.

* Çocuklarınıza mutlaka doğru söyleyin. Bilin ki onlar bir kere yalanınızı yakalarlarsa, bir daha size güvenmezler.

* Ne olursa olsun doğru konuş, doğruluk ve dürüstlükten ayrılma. Dünyada hiçbir şey, menfaat için yalan söylemeye değmez.

* Her doğruyu söylemek zorunda değilsin, fakat söyleyeceğin şey mutlaka doğru olmalıdır.

 

Peygamberimiz Ebu Zer el-Giffâriye nasihatta bulunarak şöyle buyur-muştur:

-Sana Allah’tan korkmanı tavsiye ederim. Zira o korku, bütün işlerinin zinetidir. Sana Kur’an okumanı, Allah’ı zikretmeni tavsiye ederim. Zira o, senin gökte (melekler tarafından) anılmana sebeptir, yeryüzünde ise senin için nurdur. Sükutunun (susmanın) uzun olmasını tavsiye ederim. Ancak hayır söz müstesna.  Zira bu sükut, şeytanı senden uzaklaştırır ve din işinde sana yardımcı olur. Çok gülmekten de sakın. Çünkü o, kalbi öldürür ve yüzün nurunu giderir. Cihâda devam et. Çünkü o, ümmetimin ruhbanlığıdır. Miskinleri sev ve onlarla düşüp kalk. Kendinden aşağıdakine bak, yukarıdakine bakma. Zira, sana Allah’ın verdiği nimetleri küçümsememen için bu hal daha uygundur. Seninle alakayı kesseler bile, akrabanı ziyaret et. Acı da olsa hakkı (doğruyu) söyle. Allah yolunda kınayanların kınamasından korkma. Kendi nefsin hakkında bildiğin şeyler, insanlardan seni alıkoysun. Yaptığın şeylerde onlara üstünlük taslama. Şu üç hasletin bulunması, kişiye ayıp olarak yeter; Kendi kusurlarını bilmeden başkasının kusurlarını görmesi, aynı hal kendisinde de olduğu halde başkalarında utanılacak hal görmesi ve arkadaşına eziyet etmesi. Ey Ebu Zer! Tedbir gibi akıl, (şüpheli şeylerden) sakınmak gibi vera’ (Allah korkusu), güzel huy gibi de şeref yoktur.  (Hz Ebu Zer (r.a) 157)

Allah’a inandım de, sonra dosdoğru ol (dosdoğru yürü) . ( Sahih-i Müslim)

Kimseden bir şey istememeyi taahhüt (garanti) edene, Ben Cenneti taahhüt ederim.

 

Doğruluk İle İlgili Hadisler:

* Emrolunduğun gibi dosdoğru ol.

* Doğrularla beraber olun.

* Yalan sözden kaçının.

* Beni Rabbim en güzel şekilde terbiye etti.

  • Peygamberimiz bir hadiste şöyle buyurmuştur : -Benim için 6 şeyi tekeffül edin (garanti edin, söz verin), size Cenneti söz veriyorum; 2- Bir vaatte (sözde) bulunduğunda sözünden dönmesin, 4- Gözünüzü yumunuz (harama bakmayın), 6- İffet ve namusunuzu koruyun! 5744 – حدثناابنسلام: حدثناإسماعيلبنجعفر،عنأبيسهيلنافعبنمالكبنأبيعامر،عن أبيه،عنأبيهريرة: أنرسولاللهصلىاللهعليهوسلمقال: (آيةُ المنافقثلاث: إذاحدثكذب،وإذاوعدأخلف،وإذااؤتمنخان).: 33
  • 5743 – حدثناعثمانبنأبيشيبة: حدثناجرير،عنمنصور،عنأبيوائل،عنعبداللهرضيالله عنه، عنالنبيصلىاللهعليهوسلمقال : ( إنّالصّدقيهديإلىالبر،وإنّالبريهديإلىالجنة،وإنّالرجل ليصدقحتىيكونصديقًا،وإنّ الكذبيهدِيإلىالفُجور،وإنّالفُجوريهديإلىالنّار،وإنّالرّجلليكذب،حتىيكتبعنداللهكذابًا.).
  • * Doğru olunuz, kurtuluşa erersiniz.
  • 5- Elinizi (haramlardan) çekin,
  • 3- Kendisine bir şey emanet edildiğinde hıyânet etmesin,
  • 1- Biriniz konuştuğu zaman yalan söylemesin,
  • “Şüphesiz ki sözde ve işte doğruluk insanı hayra ve üstün iyiliğe yöneltir. İyilik de hayırlı işler de cennete iletir. Bir kimse, doğruluğu prensip edi-nirse, Allah katında sıddık (doğrucu) diye kaydedilir. Yalancılık da insanı yoldan çıkarmaya kötülüğe ve fücura (günah işlemeye) sürükler. Kötülük de cehenneme götürür. Bir kimse yalancılığı meslek edinince, Allahın divanında kezzâb (çok yalancı) diye yazılır.”

 

(Buharî, Edeb 69; Müslim, Birr 103-105; Ebu Davud, Edeb 80; Tirmizî, Birr 46; İbn Mâce, Mukaddime  7, Duâ 5; (Riyazu’s-sâlihîn, trcm. VI,497)

  • Acı da olsa, doğruları söyleyiniz. (Hadis-i Şerif)

 
Hülâsa

Efendimizin buyurduğu gibi: “Hepiniz çobansınız ve hepiniz çobanlığınızdan sorumlusunuz.”  Yâni başta Cumhurbaşkanı, baş-bakan, Vali, Kaymakam, müdür, komutan, asker, polis, İdarece, âmir, memur, öğretmen, öğrenci, aile reisi, ev hanımı, esnaf ve komşuların birbirlerine karşı doğru, dürüst ve düzgün davranmaları gerekir.

Bu konuyu biraz açıklayarak şöyle diyebiliriz:

1.Vali, vilayetindeki memurlarına karşı âdaletli davranmalı. Onlara eşit tarzda muamelede bulunmalıdır.

2.Kaymakam, kazasındaki memurlarına karşı âdaletli davranmalı. Onlara eşit tarzda muamelede bulunmalıdır.

3. a) Âmir, mahiyetindeki memurlara karşı âdaletli davranmalıdır. Onlara haksızlık etmemeli. Görev dağıtımın eşit olarak yapmalıdır.

b) Devlet malını, kendi şahsî işlerde kullanmamalı.

4. Öğretmen, öğrencilerine karşı; derste ve notlarda eşit ve âdil davranmalıdır.

5. Öğrenci, verilen ödevleri zamanında yapmalı. Başkasının yaptığı ödevin fotokopisini veya internetten konuyla ilgili bilgileri alıp bunları ödev olarak vermemelidir.  Vatana ve millete faydalı olan hizmetler yapmalıdır.

6. Aile reisi, aile fertlerine eşit muamelede bulunmalı, onların kimseye muhtaç olmamaları için var gücüyle çalışmalıdır.

7. Ev hanımı, ev eşyalarını ve malını korumalı. Çocuklarının ahlaklı olarak yetiş-melerini sağlamalıdır. Kocasının izni olmadan evinden kimseye bir şey vermemeli.

8. Komşu, komşusunun malını ve aile fertlerini kendi malı gibi korumalı. Komşusuna her türlü yardımda bulunmalı ve destek olmalıdır.

Allah, bizi doğruluk ve dürüstlükten ayırmasın. Hepimize vatanı, milleti ve insanlık için faydalı ve yararlı hizmetler yapan kullarından eylesin.

 

BİBLİYOGRAFYA            

Kur’a-ı Kerim,

Ahmed b.Hanbel, el-Müsned, I-VI,  İstanbul, 1984.

‘Aynî, Bedreddîn Ebû Muhammed Mahmud b. Ahmed (ö. 855/ 1451) , ‘Umdetu’l-kârî şerhu Sahîhi’l-Buhârî, I-XX, Beyrut, trs.

Buhârî, Muhammed b. İsmail, el-Câmi’u’s-sahîh, I-VIII, İstanbul, 1984,

Ebû Dâvud, Süleyman b. Eş’as es-Sicistânî, es-Sünen, I-IV, İstanbul, 1984.

Encyclopaedia of Religion and Ethics, Newyork, 1937.

İbn Hacer el-‘Askalânî Şihâbuddin, Fethu’l-Bâri şerhu Sahihi’l-Buhârî, I-XIV, 1402/1982.

İbn Mace, Ebu ‘Abdillâh el-Kazvinî, es-Sünen, I-II, Thk.M.Fuad ‘Abdulbâkî, Kahire, 1952.

İlhan Ayverdi, Misalli Büyük Türkçe Sözlük, I-III, İstanbul, 2005.

İslâm Ansiklopedisi, I-XIII, İstanbul 1978(1988.

Kehhâle, Ömer Rıza, A‘lâmunnisâ, I-V, Beyrut, 1982.

Komisyon, el-Mu’cemu’l(müfehres li elfâzi’l-ehâdisi’n(Nebevî, I-VIII, İstanbul, 1982(1988.

Mehmet Dağ ve Hıfzurrahmân, İslâm Eğitim Tarihi, Ankara, 1974.

el-Meydânî, Ebu’l-Fadl Ahmed b. Muhammed b. Ahmed b. İbrâhim en-Neysâburî, Mecme’u’l-emsâl, I-II (thk. Na’im Hüseyin Zerzur), Beyrut, 1988.

Mustafa Taşçı, Nesillerden Nesillere Armağan Sözler Hazinesi, Düşünce Kitabevi, İstanbul, 2004.

Muzaffer Coşkun, Yıldız Cümleler ve Unutulmaz İbretli Sözler, Gonca Yayınevi, İstanbul, 1984.

Müslim b. Haccâc el-Kuşeyrî, el-Cami’u’s-sahîh, I-VIII, thk. M. Fuad ‘Abdulbâkî, İstanbul, 1981.

Nesâî, Ebu ‘Abdirrahmân Ahmed b. Şu’ayb, es(Sünen, I-VIII, Beyrut, trs.

Şâmil,  İslâm Ansiklopedisi, İstanbul, 1986.

Şerif Benekçi, Örnekli Açıklamalı Atasözleri, Damla Yayınevi, İstanbul, 1995.

Tirmizî, Ebu ‘İsâ,  el-Câmi’u’s-sahîh, I-X, İstanbul, 1987.

Zirikli, el-A’lâm, I-VIII, Beyrut, 1984.

238 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
Üye Girişi
Aktif Ziyaretçi8
Bugün Toplam797
Toplam Ziyaret4763647
MAKALELER
EĞİTİM SUNUMLARI