• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/insanveislam.org/
  • https://twitter.com/insanuislam











MEKÂN BİLİNCİ

MEKÂN BİLİNCİ

MEKÂN BİLİNCİ

Abdurrahman AKBAŞ
DİB Başkanlık Vaizi

İnsan, mekânla kayıtlı bir varlıktır. Onun varlık alanına çıkışı ile mekân arasında zihinsel, duyusal ve duygusal bir bağ vardır. İnsanın mevcudiyetinin ilk fiziksel çerçevesi ve dünya hayatının başlangıç mekânı olan ana rahmi, bir varlık alanı olarak insanı çepeçevre kuşatan, besleyen, olgunlaştıran ilk mekândır. Çevre ile tanışma ve bütünleşmesinin çeşitli evrelerine sahne olan ev ise varoluşun sürekliliğini sağlayan, güvenlik ve mahremiyet sınırlarını belirleyen mekânsal çerçeveyi ifade etmektedir. Zamanla kapsamı genişleyerek mahalle, semt, kasaba, şehir ve ülke boyutlarına ulaşan bu çerçeve, artık güvenlik ve mahremiyetten öte bir nispet ve egemenlik alanına dönüşmektedir. Bu sebeple mekân ile insan arasında güçlü bir ünsiyet gelişmekte ve insan, hayat serüveni boyunca sevincine, hüznüne, öfkesine, nefretine, acılarına ve hayallerine sahne olan mekâna karşı varoluşsal bir yakınlık hissetmektedir. Nihayetinde özgürlük, güvenlik, mahremiyet ve egemenlik alanı addettiği, ev, yuva ve vatan bildiği mekân için ölümü dahi göze alacak bir motivasyona bürünebilmektedir.

Mekânın inanç, kültür ve tarih değerleriyle kendini gösteren ve aidiyet oluşturan bir karakteri vardır. İnsan ve mekân arasındaki dinamik ilişkinin ve etkileşimin neticesinde öznel bir algı olarak gelişen aidiyet, kavramsal açıdan kişinin kendini konumlandırdığı mekânı işaret eden imgesel bir haritadır. Benlik, kimlik, tutum ve davranış açısından insanı tanımak, inanç, düşünce, tasavvur, bakış açısı ve hayat tarzı bakımından onu anlamak için bu haritayı doğru okumak kâfidir. Bu haritanın şekillenmesinde bir bağıntı alanı olarak mekân ise birey ve toplumun zihin kalıbı, duygu derinliği, sanat zevki, kültür ve medeniyet birikimi gibi özelliklerini bütüncül bir çerçevede yansıtmaktadır. Bu yüzdendir ki müşterek algılarla şekillenen mekân bilincinin oluşturduğu şehirler, ait oldukları toplumun inanç, kültür ve değerlerini kendisinde toplayan bir manifesto olarak görülmüştür. Mekân ile insan arasında karşılıklı bir etkileşim söz konusudur. Bu bakımdan mekân, orayı kendi varlığına mesken kılanların aynasıdır. Mekânın insana ayna olduğu kadar insan da mekânın temsil ettiği değerlerin müşahhas bir görünümüdür. Çünkü aidiyet bilinciyle kendisine bağlananların duygu ve düşünce dünyasından beslenen mekânlar, aynı zamanda onların duygu ve düşüncelerine referans olmaktadır.

Fakat son birkaç asırdır yaşanan bilimsel ve teknolojik gelişmeler, insan mekân etkileşimini farklı bir boyuta taşımış; insanların zaman ve mekân algılarında köklü değişimlere sebep olmuştur. Özellikle son yıllarda büyük bir gelişme göstererek mesafeleri ortadan kaldıran ve sınırları anlamsız hâle dönüştüren yeni iletişim ve etkileşim araçları, zamanı insanın aleyhine daralttığı gibi onun mekân bilincinde de ciddi örselenmelere yol açmıştır. Anlık enformatik fonksiyonu bulunan internet ve yeni medyanın toplumsal tutum ve kanaatleri belirleyecek ölçüde yaygınlaşmasıyla birlikte klasik zaman ve mekân algısı büyük oranda erozyona uğramıştır. Her şeyin dijital bir yapıya evrildiği bu süreçte, birey ve toplum ilişkilerini belirleyen özellikleriyle fiziksel mekân da yerini siber mekâna bırakmıştır. Küresel ölçekte revaç bulan sanal/siber mekân, mevcudiyetin gerçekleşme alanı olan fiziksel mekânın üzerinde bir kara bulut gibi gölgesini her geçen gün daha da yoğunlaştırmaktadır. Bilişim teknolojilerinde yaşanan gelişmelerin baş döndürücü hızı ise bireysel ve toplumsal algıları manipüle etme hususundaki güncelliğini korumaktadır.

Dünya, insanlığın geleceği açısından kaygı verici boyutlara ulaşan büyük bir değişim sürecinden geçmektedir. Elbette değişim, hayatın doğası gereği yaşanan bir süreçtir. Ancak bugün tüm dünyayı bir kasırga gibi girdabına çeken değişimin kaynağı, hızı ve seyri, üzerinde ciddiyetle durulması gereken bir konudur. Sebep ve sonuçları bakımından iyi okunması gereken bir durumdur. Nitekim günümüz insanının bilinç, tutum, davranış ve hayat algısı üzerinde köklü dönüşümlere yol açan bu durum, sosyal ilişkilerin ağırlıklı olarak fiziksel mekândan soyutlanmış bir düzlemde sürdürülmesine zemin hazırlamaktadır. Bulunduğu yerden hiç ayrılmadan dünyanın diğer ucuyla iletişim imkânı sağlayan elektronik araçlar ve internet ağı, hafızayı biçimlendiren, davranışları şekillendiren ve aidiyet oluşturan mekândan bireyi soyutlayarak onu küresel siber toplumun bir üyesi hâline dönüştürmektedir. Gelinen noktada inanç, kültür ve medeniyet değerleriyle bütünleşen gerçek ve niteliksel bir mekân bilincinden uzaklaştıkça insan, sanal ve niceliksel çokluğun öne çıkarıldığı bencilce bir hayatı idealize etmektedir.

Mekânın öznesi olmaktan küresel kapitalist hegemonyanın nesnesi olmaya giden süreçte, insanın savruluşunu sembolize eden görünümlerin başında ise yine toplumsal hayata dair bütün görünümlerin müşterek zemini olan mekân yer almaktadır. Olağanüstü bir hızla değişen algı ve beraberinde örselenen bilinç, kaotik bir görünüm olarak daima önce mekâna yansımaktadır. Zira toplumların müşterek zihin kodlarındaki tutarlılık, düzen ve istikrar, ilk olarak mekânda kendini gösterdiği gibi oradaki parçalanma, dağılma, bunalım ve başkalaşım da en somut hâliyle yine mekânda belirmektedir. Baskın kültürlerin tahakkümü altında ruhundan koparılan mekân, aidiyete medar olan fiziksel niteliğini, toplumsal özgünlüğünü ve yöresel farklılığını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyadır. Mekânın ayna tuttuğu insan da aynı tehdidin hedefindedir.

Diğer taraftan büyük bir hızla dijitalleşen dünyanın bireyselleşen insanı, yalnızlık, karamsarlık ve umutsuzluk gibi sorunlara düçar olmaktadır. Emanet ve mahremiyet kavramlarının anlam alanıyla kesişen mekân bilinci bakımından derin travmalar yaşamaktadır. Bu durum aynı zamanda zihinsel bunalımların, ahlaki savrulmaların ve sosyal çözülmelerin de tahrik gücünü oluşturmaktadır. Zira bireyselliği yaşam biçimi hâline dönüştürerek vaktinin büyük bir kısmını sanal/siber ortamlarda geçiren modern insan, adalet, hakkaniyet ve sorumluluk duygusunun sadece fiziksel mekânı ilgilendirdiği yanılgısına düşebilmektedir. Mekân birliğinin sosyal ve duygusal müeyyidesinden kurtulduğu vehmine kapılarak orada her türlü değer ve ilkeden fütursuzca uzaklaşabilmektedir. Bu bir savrulmadır. Bunun arka planında mekân birliğinin sağladığı duygudaşlıktan mahrumiyetin yer aldığını söylemek yanlış olmayacaktır. Mekân algısı bozulan bireyin aidiyet bilincinden uzaklaşması, bulunduğu ana, mekâna ve onun taşıdığı değerlere yabancılaşması kaçınılmazdır. Mekânın bir emanet ve emanete sadakatin bir erdem olduğunu unutanlar, elbette hangi suyun sakası ve hangi ocağın taşı olduklarını da unutacaklardır.

İnsanı kökeninden uzaklaştıran, mekâna aidiyeti ortadan kaldıran ve mekânın taşıdığı değerlere sadakati zedeleyen bu durum, dünyevileşmenin trajik bir sonucu olarak görülmelidir. Oysa nispeten dünyalı olsa da insan, büsbütün buraya ait değildir. Zamandan ve mekândan münezzeh olan Allah, mekânı emanet ettiği insana, yaratılışta kendi ruhundan üfleyerek onu zaman ve mekân ötesine raptetmiştir. İnsan ile ötesi arasında kutlu bir bağ vardır. Onun bu dünyada aradığı da esasen söz konusu bağın ifade ettiği hakikattir.

Bireysel ve toplumsal hayatın zaman ve mekânla irtibatının, adalet, emanet ve merhamet ekseninde onarılmasına ihtiyaç vardır. Meselenin hallini kolaylaştıracak öncül ise her boyutuyla mekânı ilahi iradenin bir tecelligâhı olarak görme ve onunla kurulacak tüm ilişkileri bu minvalde düzenleme kararlılığıdır. Böyle bir kararlılık, insanın mekân algısını manipüle edecek değişkenlerin etkisini en aza indirerek mekân bilincinin sağlam ve tutarlı bir zemine oturtulmasını sağlayacaktır. Zamandan ve mekândan münezzeh bir varlığa kulluk şuuruyla diri tutulan zihin, doğal olarak uhdesinde bir emanet bildiği mekânı güzelleştirmenin gayreti içinde olacaktır.

Kaynak: Diyanet Aylık Dergi


885 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
Üye Girişi
Aktif Ziyaretçi9
Bugün Toplam655
Toplam Ziyaret4763505
MAKALELER
EĞİTİM SUNUMLARI