• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/insanveislam.org/
  • https://twitter.com/insanuislam











Abdurrahman AKBAŞ
a.akbas25@hotmail.com
İKİNCİ EL HAYATLAR
10/10/2018

Kıyafetler yepyeni.. Eşyalar gıcır gıcır... Haneler şatafatlı... Hayatlar ikinci el!

Kapitalizmin insana attığı en büyük kazıklardan biri, özgünlüğü genç kuşakların gözünde değersizleştirmesidir. Olayın trajikomik yani ise, bunu "kendin ol!" diyerek yapması. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu? Yazık ki insan bu duruma çoktan teşne... Daha çok kazanmayı nihaî amaç gören sermaye sahiplerinin, büyük bir hırsla bu noktaya abanmalarını anlamak hiç de zor değil. Özenti üzerine kurulu hayat tasavvurunun her geçen gün yaygınlaşması başka ne ile izah edilebilir ki? İnsan, özentiyi özünün idrakine tahvil edemediği sürece yemlenmeye devam edecektir. 

Özenti Nedir?
Özenti, insanın beğendiği bir durumda olma ve beğendiği şeye benzeme çabası olarak ifade edilir. Esasen bu çaba, yetersizlik hissinden kaynaklanan kendini tamamlama istediğinin tezahürüdür. Yetişkinlere nazaran gençlerde bu çaba daha belirgindir ve gençleri rol model aramaya sevkeder. Fıtrî bir haslet olan "beğenilme arzusu" da bu çabayı destekler. Esasen yetişme çağındaki birinin böyle bir çabanın içinde olması gayet doğaldır. Çünkü insan, özdeşim kurarak hayatı öğrenir. Sosyalleşmesini büyük ölçüde böyle tamamlar.

Klasik toplumsal yapılarda insan için özenilesi ilk örnek, genellikle başta ebeveyn olmak üzere aile bireyleriydi. Daha sonra yakın çevresinin ve yaşadığı toplumun takdirini kazanmış şahsiyetler dikkat çekerdi. Yani örneklik misyonuna sahip kişiler daha özgün ve daha yereldi. Topluma özgü değerlerin kuşaklar arası aktarımı bu sayede gerçekleşirdi. Üyesi olunan toplumun maddi-manevi değerleriyle mücehhez ve toplumsal beğeni kazanmış kişiler, tam da bu rolün insanlarıydı. Bütün bu rol modeller, hayatın doğal akışı içerisinde tebarüz ederdi. Hiçbiri kurgulanmış değildi. Gençlerin, toplum için değer ifade eden bu şahsiyetlere özendirilmesi ise, topluma yeni değerler kazandırma çabasından başka bir şey değildi. Dolayısıyla bu çerçevedeki bir özenti, o toplum için bir sorun teşkil etmezdi.. 

Asıl sorun, kapitalizmin tek tip ürünlerine dünyanın heryerinde müşteri bulma ihtiyacıyla başladı. Her toplumun ihtiyaç ve zevklerine göre ürün hazırlamaktansa her toplumu aynı şeye muhtaç hale getirmek ve tek tip zevke alıştırmak işi daha da kolaylaştıracaktı. Özenti, bu iş için oldukça kullanışlı bir zaaf olarak görüldü. Para babalarının dikkatleri insandaki bu zaafa odaklandı. Tabi ilk olarak toplumdan topluma farklılaşan değerler ve beğeni kriterlerinin değişmesi ve küresel tekdüzelik kazanması sağlanmalıydı. Bunun için moda kavramı üzerinden geleneksel toplumsal yapılara yönelik büyük algı operasyonları yapıldı. Önce tu kaka yapılarak özgün değerlerinden koparıldı insanlar. Israrla zihinlere kazınan "Sen hâlâ annenin margarinini mi kullanıyorsun?" küçümsemesi tam da buydu. Sistem boşluk kabul etmez. Yıkılan her bir değerin yerine yapay değerler(!) ikame edildi. Spordan sanata, eğitimden siyasete, eğlenceden estetiğe dünyanın her yerinde karşılık bulacak küresel rol modeller (ikonlar) oluşturuldu. Medya ve iletişim araçlarıyla bunların propagandası yapıldı. Devasa bütçeli filmler, televizyon dizileri, reklam filmleri, broşürler, gazete ilanları vs..vs.. hep bu amaca hizmet etti. Öyle ki birçok şirketin reklam giderleri, işçi giderlerinden daha büyük rakamlara ulaşabildi. Bu sayede ihtiyaç ve talep bağlamında küresel tekdüzelik hedefine ulaşıldı. 

Şimdi "moda" adı altında dayatılan kapitalist hayat tarzının egemenlik günlerini yaşıyoruz. Basın yayın organlarına bir bakalım şöyle. Her yerde allanıp pullanıp takdim edilen rol modeller ve onların, gösterişe dayalı şatafatlı hayatları.. Kendinden geçiren lezzetler, yiyecekler, içecekler, eğlenceler, âlemler, gözlerini boyadı insanların. Gerçekler yerini kurguya bırakınca üretim de yerini tüketime terketti. Şimdi neye ihtiyacımız olduğunu onlar biliyor. Ne giyeceğimizi, ne yiyeceğimizi, nasıl yaşayacağımızı onlar belirliyor... Nasıl bir evde ne tür eşyalar kullanacağımıza onlar karar veriyor. Sunulan kalıba uyarsak moderniz, değilsek ilkel...

Çoğumuz yuttuk bu zokayı. Küresel kapitalizmin sadık müşterileriyiz artık. "Modelistten az kullanılmış moda hayat"lar yaşamanın hayaliyle sabahlıyoruz. Özenmekle kalmadık, özentiyi yaşama biçimi yaptık. Kendi organik hayatımızı, kurgulanan bu hormonlu hayatlara sahip olmak adına heder ediyoruz. Bu uğurda varımızı yoğumuzu harcıyoruz. Harcama yaptığımız oranda değerli olacağımızı ve harcadıkça özendirilen hayata ulaşacağımızı zannediyoruz hâlâ. Oysa tükettikçe tükeniyoruz farkına varmadan. Özentimiz özümüze omayınca, özgünlüğümüzün ölümü oldu.

Her şeyimiz yepyeni ama hiçbiri bizden değil.. Her biri basmakalıp. Her biri fabrikasyon... Özgün denebilecek kaç eşya var evlerimizde.. Kendi tasarladığı eşyaları, eskitinceye kadar kullananlardan yaşayan kaldı mı? Bırakın eşyaları, evlerimiz (binalarımız) bile tekdüze... Ruhsuz, sanatsız, hayatsız.. Ve kimse halinden memnun değil. Hep başka hayatlar yaşama hevesinde...

Oysa Akif'in dediği gibi, derin köklere sahip bu medeniyet ağacının dallarını iki üç balta ayıramamalıydı mazisinden...



1692 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

KADİR GECESİ BİR BAŞLANGIÇTIR - 08/05/2021
Kadir Gecesi Bir Başlangıçtır
NAMAZIN RUHU: ALLAH'I ANMAK - 25/05/2020
Namazla alakalı üzerinde önemle durulan husus, şeklinden ziyade anlam ve ruhuyla alakalıdır. Bu bağlamda namazın, insanın bireysel ve sosyal hayatındaki potansiyel etkisine ve anlamına işaret eden ayetler üzerinde tefekkür etmek elzemdir.
NAMAZ BİR LÜTUFTUR - 21/05/2020
İslam’da ibadet denince akla ilk gelen, dış görünüşü itibariyle bir takım şekil, zikir ve kıraatten ibaret fakat gerçek mahiyeti, Yaratıcı kudret karşısında derin bir huşu ve içten bir münacat olan namaz ibadetidir.
İLETİŞİM ÇAĞINDA BİLGİNİN YÖNETİMİ: DİJİTAL YAYINCILIK - 23/02/2020
Genç kuşakların ve özellikle ilk oyuncakları elektronik cihazlar olan günümüz çocuklarının hayat tasavvurları, istikametleri ve istikballeri, onların ellerinden düşürmedikleri akıllı cihazlarında yer alabilenler tarafından belirlenecektir..
İNSAN, ŞEYLERİN NESİ OLUR? - 04/01/2020
“İnsan nedir?” sorusuna dair en temel yargının, “İnsan şeydir.” önermesi olduğunu düşünüyorum. Bu önerme, her ne kadar ağyârını mâni olmasa da efrâdını câmi bir tanımdır. Zira insan, ontolojik bakımdan bir “şey”dir.
ERDEMLİ HAYATIN SACAYAĞI ÜÇ ORGAN - 21/09/2019
İnsan bedeninde hayatî öneme sahip üç organ var ki bunlar, onun sadece yaşamasını değil, hayatının kalitesini de tayin eder. Birbirleriyle sıkı etkileşim içinde olan bu organlar, ancak birlikte sıhhatli olursa insanın sağlık ve izzetine vesile olur
EN BÜYÜK GÜVENCE - 19/06/2019
Çocukluğumuzun güvencesi insanlar vardı hayatımızda. Şimdi büyüdük ve güvencesi olduk çocuklarımızın. Ne var ki büyüse de bir güvence arıyor insan. Hem güven kadar neye ihtiyaç duyurulur ki?
KELİMELER ELE VERİR - 13/06/2019
Herhangi bir meramı anlatmak için kullanılan kelimelerin, muhatabı bilinçaltı gerçeklere ulaştıracak kodlar barındırdığı üzerinde bir tedebbür denemesi... Kelimelerimiz, kimliğimizdir.
ÇOCUKLARIMI NASIL TERBİYE ETMELİYİM? - 08/06/2019
Çocuk terbiyesi, günümüzde her ne kadar eğitim-öğretim (talim-terbiye) misyonuyla okullara (öğretmenlere) yüklenmiş gibi görünse de bu iş aslen ebeveynin görevidir. İşte "Ne olmalıyım?" sorusuna İslamî perspektiften birkaç cevap:
 Devamı
Üye Girişi
Aktif Ziyaretçi19
Bugün Toplam29
Toplam Ziyaret4724524
MAKALELER
EĞİTİM SUNUMLARI