• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/insanveislam.org/
  • https://twitter.com/insanuislam











Dr. Mehmet ÖZEL
mehmetozelli@hotmail.com
KÖKTENCİLİK, RADİKALİZM ÇIKMAZINDA UZLAŞI KÜLTÜRÜ
23/10/2018

Köktencilik batı dünyasının ürettiği bir kavramdır. İncil metinlerini referans alan ve modernist olmayan yorumlar bu şekilde nitelendirilmiştir. Dolayısıyla dini nassları referans alan tüm söylemler köktenci ya da radikal söylem olarak değerlendirilmiştir. Bu meyanda olmak üzere İslam dünyasında, özellikle radikallik kavramı tasavvufa karşı konumlanan akımlar için kullanılır. Özellikle kendilerini tasavvufçu olarak niteleyen çevreler radikal nitelemesini karşı tarafı tavsif için kullanır, ancak bu niteleme biçimi sorunlu bir niteleme biçimidir. Zira İslam dünyasında dini nassları referans almayan hiçbir dini akım yok gibidir. Bu anlamda bir batılı gözüyle bakıldığında Kur’an ve sünneti referans alan her söylem köktenci veya radikaldir.

Köktencilikle radikal kavramı arasında etimolojik olarak bir anlam farkı olmazsa da radikal kavramı şiddete bulaşmış guruplar için kullanılmaktadır. Bu sebeple radikal İslam söylemi ile İslami terör kavramları eş anlam içeren ifadeler olmaktadır. Ancak bu tanımlamaların İslamofobi endüstrisinin bir ürünü olarak kavramsal bir daraltma içerdiklerini de göz ardı etmemek gerekiyor.

Tüm bunların ötesinde İslam dünyasında radikalizm denince her ne kadar radikal İslami akımlar akla gelse de aslında radikal laik akımların da olduğu gözden kaçmamalıdır. Bu iki radikal söylem, varlıklarını birbirlerine borçludurlar. Zira her biri “öteki zıt” üzerinden konumlanarak varlık mücadelesi vermektedir. Bu anlamda radikal laisim de radikal İslamcı söylemler de ötekini yok sayma bu anlamda toplumsal fay hatlarını daha kırılgan hale getirme vazifesi görmektedirler. Yani her ikisi de ötekileştirme ve ötekini siyasal merkezin dışında tutma konusunda şiddete yönelmeyi normal görmektedirler. Bir farkla ki radikal laik hareketler darbe gibi batı destekli ve daha resmi şiddet unsurlarına başvurmaktadır.

Radikal laik söylem batılı pozitivist ve seküler akıldan beslenirken ve İslam’ı ya da dini tamamen yok saymak saikiyle hareket ederken bir taraftan da aydınlanmacılık adı altında toplumsal ilerlemenin önündeki en büyük engelin İslam olduğunu savunmaktadır. Tabi ilerlemeden anladığı da batılılaşmaktır. Bu sebeple İslamcılığın topuma kattığı tüm renklere düşmanlık etmekte bir beis görmemektedir. Mesela modernist İslamcı düşünürlerin “aslında İslam laikliğe aykırı bir din değildir” söylemini bile yok saymaktadırlar. Burada şunu da söylemek gerekiyor ki radikal laisizm tüm kurgularını toplumsal değişim üzerinden yapmış, bu anlamda içinde bulunduğu toplumun tüm geleneğini küçümsemekte hiçbir beis görmemiştir.

Toplumsal fay hatlarını sürekli canlı tutan İslamcı radikalizm ise öteki ile uzlaşmak yerine onunla kavga etmeyi tercih etmiştir. Bu anlamda ötekini yaftalarken dini referansları kullanmıştır. Ancak, radikal İslam düşüncesini besleyen etkenlerden birisi radikal laisizm olsa da asıl bu düşünceyi besleyen etken İslamcılığın her türünü siyaset dışı tutan batılı zihindir. Zira Türkiye’de seçimle iktidara gelen bir patiyi sırf kendi menfaatleri ile uyuşmayan bazı yanları olduğu için dikta ilan eden batılı zihin, kendi menfaatleri ile uyuşunca askeri darbeyle iktidara gelen Sisi’yle hiçbir sorun yaşamamaktadır.

İslam dünyasında 1,5 milyar nüfusa karşılık gelen Sünni İslam’ın dünya siyasetinin merkezinin dışında tutulması Sünni İslam düşüncesinin söylemlerini kullanan birçok örgütün karşılık bulmasına hem de yüksek oranda karşılık bulmasına sebep olmuştur. Merkezden uzaklaştırılan, çoğu zaman kendini ifade etmesine müsaade edilmeyen Sünni İslam dünyası sömürgeciliğe karşı verdiği mücadelede her seferinde bu tip radikal yapılanmaların ağına düşmektedir.

Radikal İslamcılar aslında söylem bazında haklı birçok argümana sahipken, hareket noktasında şiddete başvurarak haklı iken haksız duruma düşmektedirler. Radikal İslamcı söylemi besleyen radikal laisizm ve sömürgeci batılı zihin, İslami geleneği yok saymakla çözüme yönelen her söylemi terörize etme konusunda büyük maharet sergilemektedir.

Hem yerel bazda hem de küresel bazda gerektiğinde şiddet kullanılarak –darbe yapılarak, demokrasi için tehlike ilan edilerek, laiklik için düşman kabul edilerek-  siyasi çözümün dışında tutulan İslamcılar, söylem bazında haklı olsalar da toplumsal destek bakımından zayıftırlar. Bunun en büyük sebebi ise başvurdukları hareket tarzıdır.

Şunu da ifade etmek gerekiyor ki bu iki uç radikal söylemin uzlaşmaz yapıları batılının İslam dünyasına müdahalesini kolaylaştırmaktadır. Müdahalelere açık bir toplum olmamızın temelinde bu uzlaşmaz yapımız yatmaktadır. Bu açıdan en sekülerinden en dindarına kadar İslam toplumu olarak derin bir uzlaşı kültürüne muhtacız. Uzlaşmadan kastımız kesinlikle batı destekli yozlaşmış dini anlayışlar değildir.

Hassaslaştırılan sinir uçlarımız bu uzlaşıya ne kadar müsaade eder, o ayrı bir konu…  


1082 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

KUR’AN’IN YAKILMASI, YERYÜZÜNDE TANRILAŞANLARIN HÜSRANI VE KÜRESEL DİRENİŞ - 03/02/2023
Kur’an’ın savunduğu hakikat ve değerler batıda onu tehdit edecek kadar dile gelmiştir ki kitleler ona dikkat kesilir ve yakar olmuştur. Yoksa mesela; Tipitaka’yı, Veda’yı, Avesta’yı, kimse yakmaz. Çünkü bunların kutsal kitap olduğu bile bilinmez.
KUL VE TAKDİR - 03/11/2020
Niyet kulluk ise, “insan kaderini yaşar” cümlesi ile “insan kaderini çizer” cümlesi arasında pek bir fark yoktur. Her ikisi de kulluğa götürür. Ama eğer niyet isyan ise; “kaderini yaşamak”, günahları Allah’a fatura etmeye sevk eder.
TARTIŞMALARIN ODAĞINDAKİ OKULLAR: İMAM-HATİP OKULLARI - 02/10/2020
İmam hatip okulları gerek (ön yargılı)dindar gerekse dine mesafeli kesimler tarafından ideolojik ve kategorik bir kadre tabi tutulmaktadırlar. Bu okulları aşan bir din eğitimi modeli önermedikçe, yapılan bu tip ithamlar ahlakî olmaz.
SÜNNET Mİ GELENEK Mİ? - 16/06/2020
Şunu da söylemeliyim ki kitap ve sünnet dinin kaynaklarıdır, gelenek ise dinin kaynağı değil, "kitap ve sünnetin nasıl yorumlamalıyız" sorusunun cevabıdır. Tenkide açık olmak kaydıyla, bu günkü sorunlarımızın çözümü için umut vaad etmektedir.
VİRÜSTEN Mİ, YOKSA KİRLERİMİZDEN Mİ ARINMALIYIZ? - 11/04/2020
Tam bu noktada, insan olarak karar vermeliyiz; kirlerimizden mi arınmalıyız, yoksa virüslerimizden mi? Bence kirlerimizden arınmazsak virüsten kesinlikle arınamayız.
KUR’AN-I ANLAMAK MÜMKÜN MÜ? - 03/08/2019
Eğer Kur’an-ı anlamaktan kasıt muradı ilahiye tekel uygulamak ya da muradı ilahiyi anlama ameliyesini yöntemsiz kılmak ise böyle bir anlama mümkün değildir ve faydalı da değildir.
SORU SORMAK SANATTIR YA DA KISSADAN HİSSE - 16/07/2019
Aynı zamanda kıssanın kendisi zaten bir hisse barındırır. Onun için sen kıssayı anlat, isteyen hissesini alır.
AHLAK EĞİTİMİ ÜZERİNE - 10/07/2019
Sonuç olarak genel geçer bir ahlaki sisteme sahip olmadığımız gibi, eskileri bir kenara atmayı aydınlanmacılık kabul eden hastalıklı bir zihinle de karşı karşıyayız.
HANGİ NİMET DAHA BÜYÜK? - 21/05/2019
“En büyük nimet hangisi?” derlerse, “bana küçüğünü söyle ki ben de büyüğünü söyleyeyim” demelisin.
 Devamı
Üye Girişi
Aktif Ziyaretçi16
Bugün Toplam364
Toplam Ziyaret4724859
MAKALELER
EĞİTİM SUNUMLARI