• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/insanveislam.org/
  • https://twitter.com/insanuislam











Nail ÇAM
nailcam09@hotmail.com
NİÇİN KULLUKTA BULUNMALIYIZ?
22/07/2020

(Kalbî Amellerin Ehemmiyet Kazanmasında Niyetin Önemi)

Uzuvların amellleri olduğu gibi kalbin de amelleri vardır. İman, ikrar, marifet, rıza, teslim, tevekkül, mehabbet, şefkat ve takva kalbî amellerdendir. 


Kalbi amellerin en mühimi, niyettir. Niyet, bir fiili yapmayı kastetmektir. Niyet, ilim ve amel arasındaki vasıtadır. Bir iş yapan, niçin yaptığını bilmiyorsa onun kastı yoktur.

Denilmiştir ki: Cehennem ehli, cehennemde ebedi olarak kalırlar; çünkü dünyadayken niyetleri, dünya şayet ebedi olacak olsaydı ebediyyen Allah’a asi olarak yaşamaktı. Cennet ehli de cennette ebedi olarak kalacaktır; çünkü dünyadayken niyetleri, dünya ebedi olacak olsaydı ebediyyen Allah’a itaat etmekti. Niyetleri onları ve bunları, bulundukları yerde ebedi kıldı. Herkes niyetine göre iş yapar. (İsra, 84)

Amellerdeki döngü, sahih ve fâsid akîde, güzel ve çirkin ahlak gibi nefsin vasıflandığı halete tabi olan niyete göredir. Eğer nefis, sahih ve güzel niyet üzere olursa bu haletle ebedi olarak kalsa bile dünyada hayır işler; bu nedenle cennette ebedi kalır. Şayet batıl ve çirkin bir niyet üzere olursa Allah’a asi olur ve cehennemde ebedi kalmaya müstehak olur. 

İnsanlar, ibadetlerinde farklı farklıdırlar. Kimisi, cenneti tama ettiği için ibadet eder; kimisi cehennemden korktuğu için ibadet eder; kimisi şükür ve sevgisinden ibadet eder. Kim ki Allahı cemali, celâli ve şefkati ile tanır; ibadete ehil olduğu ve muhabbeti nedeniyle onu sever, ona bağlanır, onu özler, ibadetini ona has kılarsa Allah da onu sever ve manen kendine yakınlaştırır. Bu vasıflardaki kişi için Allah buyurmuştur ki: “onun için katımızdan bir yakınlık ve güzel bir dönüş vardır.” (Sad, 25)

Niyet, namazda veya oruçta veya eğitimde: niyet ettim Allah rızası için namaz kılmaya veya oruç tutmaya veya öğrenmeye şeklinde sırf mücerret sözle söylemekten ibaret değildir. Bu, sadece dilin hareketi ve nefsin konuşması olur. Muteber niyet, hemen veya daha sonra, garaz ve talebinde bulunduğu şeye nefsin dirilmesi, meyletmesi ve yönelmesi şeklinde olur. Eğer canlanma ve meyil meydana gelmediyse sırf sözle  ve manayı düşünmekle niyet edilen şey elde edilmez. Örneğin bir müderrisin kalbinde, şöhret bulma, üstünlüğünü gösterme ve öğrencilerin kendine gelmesi olsa diliyle söylemiş olduğu Allah’a yaklaşma söyleminin önemi yoktur. 

Namaza niyet esnasında kalp, kendini dünyaya kaptırmışsa aynen birini sevdiğini söyleyenin onu elde etmek için hiçbir çaba sarfetmemesi gibi bir durum ortaya çıkar. Hasılı, kamil manada bir niyet için kalbin dünyevî işlerden yüz çevirmesi, zemmedilen şeylerden temizlenmesi ve düşüncenin acil hazlarla irtibatının kesilmesi gerekir. 

Niyetten murad, amel esnasında kalbin etkilenmesi; kalbin taate boyun eğmesi, ahirete yönelip dünyadan uzaklaşmasıdır. Böylelikle uzuvlar da taat eder, masiyetten el çeker. Çünkü kalp ve uzuvlar arasında güçlü bir alaka vardır; herbiri diğerinden etkilenir. Uzuvlardan birinde bir acı olduğunda kalp etkilenir ve ızdırap çeker; kalp korkup elem duysa azalar da etkilenir ve titrerler. Kalp tabi olunan bir emir; uzuvlar da tabi olan reâya gibidir. 

Niyet, amelin aslı ve amelde bulunmaya tahrik edendir. Niyet, amelin ruhudur; amel ise niyetin bedeni gibidir.

Niyetin tashihi, en zor işlerdendir; niyet mücerred garaz ve gaye değildir. İbadetlerin kemali, kabulü ve üstünlüğü niyete bağlıdır. Niyetin tashihi, zor egzersizler, doğru düşünce ve fasılasız uzun mücadele ile dünya sevgisini kalpten ihraç etmekle olur. Çünkü kalp, bedenin sultanıdır; kalp, bedeni ele geçirince uzuvlar ona tabi olur. Bir ağızda iki dil bulunmadığı gibi, bir göğüs boşluğunda iki kalp bulunmadığı gibi, bir kalpte de iki muhabbet bir arada bulunmaz. Allah şöyle buyurur: “Allah bir kişinin göğsünde iki kalp yaratmamıştır.” (Ahzab, 4)

Şimdi, ulemanın, kulların niyetlerine göre onlara atfettikleri vasıflarla ibadet çeşitlerini maddeler halinde ele alalım.

1. Şâkirûn’un ibadeti: Allah’a, sonsuz nimetlerini şükretmek için ibadet etmektir. Hz. Ali demiştir ki: Bir topluluk (cennete girerek) güvende olmak için ibadet eder; bu, tüccarların ibadetidir.  Bir topluluk (cehennemden) korktuğu için ibadet eder; bu, kölelerin ibadetidir. Bir topluluk da nimetlere teşekkür için ibadet eder; bu hürlerin ibadetidir.  Çünkü hürriyet, nimet verene teşekkür etmeyi emreder.

Sevap ümidi ile ibadet etmek çok hoş bir şey değildir. Çünkü bu niyet ve düşünce, ümit ettiği için itaat eden kölelerde bulunur ki eğer ümit etmezse itaat etmez. Korkudan dolayı ibadet etmek de çok hoş bir şey değildir. Çünkü bu niyet ve düşünce de kölelerde bulunur ki korku olmazsa itaat etmez.


2. Mukarrabûn’un ibadeti
:  Bunlar, Allah’a yakınlaşmak için ibadet ederler.  Yakınlaşmaktan maksat, konum, rütbe ve kemaldir; çünkü Allah, bütün cihetlerden kâmildir, insan ise nâkıstır. İnsan kendisindeki nâkısa ve rezillikleri izale etmek ve kemalat vasıfları ile vasıflanmak isteği  ile manevi olarak Allah’a yaklaşır.  Bir rivayette denilmiştir ki: “Allah’ın ahlakı ile ahlaklanın!”تخلقوابأخلاقالله


Bir kişi, birinin ismini devamlı anar veya onun hizmetiyle meşgul olursa sanki o, onunla beraber gibidir. 

3. Muhsinler’in ibadeti
:  Bunlar, Allahtan haya ettiklerinden dolayı ibadet ederler. Çünkü akılları, güzelliklerin güzelliğine çirkinliklerin de çirkinliğine hükmeder. Bunlar bilirler ki, Allah her zaman ve yerde, onların gönüllerindekine muttali, düşüncelerinde olanları bilen; işlerinin inceliklerini en ince ayrıntısına kadar kuşatandır. Bu nedenle Allah’la düelloda bulunmak anlamına gelecek olan günah işlemekten haya ederler ve Allah’a taate koşarlar. Allah Rasûlü bir hadiste buna işaret etmiştir: “Allah’ı görüyormuş gibi kullukta bulun, sen onu görmesen de o seni görür.” Lokman (as) oğluna şöyle vasiyette bulunmuştur: “Oğul, Rabbinin emrinden çıkmak istediğinde Allah’ın seni görmeyeceği bir yere git!”


4. Mütelezziz olanların ibadeti
: Bunlar, ehl-i dünyanın dünya nimetlerinden aldığı lezzetten daha büyüğünü Rablerine ibadet yapmaktan alanlardır.  Allah rasûlü buyurdu ki: “ ibadet aşkı yönünden insanların en üstünü,  ibadete sarılan ve kalbiyle onu seven; bedenini ibadete veren ve kendini ona hasreden ve de dünyadan hiçbir zorluğu veya kolaylığı hesaba katmayandır.


5. Muhibbûn’un ibadeti: Allah’a olan sevgilerinden dolayı ibadet ederler. Bunlar, Allah sevgisinde taatleri ve ibadetleri ile en yüksek kemâl derecesine ulaşmışlardır. Seven, sevdiğinin hoşnutluğunu tercih eder, başka bir karşılık beklemez. Ceza ve azap kaygısı taşımaz. Allah sevgisi, kalpte iktidar olduğunda Allah sevgisi dışındaki sevgiler oradan temizlenir. Allah şöyle buyurdu: “Allah onları sever onlar da allahı”  Hz Ali’nin dediği gibi Muhibbûn, Allah’ın azabına dayanırlar; fakat ayrılığına dayanamazlar. 

Allah’a, ona olan sevgiden dolayı ibadet etmek, emniyettir.  Zira, kim ki Allahı severse Allah da onu sever; Allahın sevdiği kişi de güvende olanlardan olur. 

6. Âriflerin veya sıddîklerin ibadeti
: Allah ibadete layık olduğu için ibadet ederler. Hz. Ali der ki: “ilahi! Cehenneminden korktuğumdan ve cennetini tama ettiğimden dolayı sana ibadet etmiyorum; Ben, seni ibadete layık bulduğumdan ibadet ediyorum.”


Allahın cenneti ve cehennemi olmasa veya farz-ı muhal asiler cennete, itaatkârlar cehenneme girecek olsaydı bile, Allah ibadete layık olduğu için ibadet edebilmektir kulluk. 

7. Sevap kazanmak, cennetteki huri ve köşk gibi nimetlere sahip olmak ve de azaptan kurtulmak isteyenlerin ibadeti: Allah buyurdu ki: cenneti isteyerek ve cehennemden korkarak bize ibadet ederler.

Bu düşünceyle yapılan ibadetin sıhhati konusunda ulema arasında farklı görüşler vardır. Denilmiştir ki, sevap kazanmak ve ceza korkusu ile bir eylemde bulunan sevap kazanamaz. 

DEĞERLENDİRME VE SONUÇ

İnsanların niyetleri, farklı farklıdır. Niyetlerden bazısı, riya ve ucb gibi, amelin fesad ve butlanını gerektirir. Bazı niyetler, ameli sahih yapar; bazısı ameli kemal üzere yapar. Kemal mertebeleri ise çoktur. 

İbadeti niyet bağlamında üç kategoride özetleyebiliriz: 

1) Korku nedeniyle Allah’a kullukta bulunmak ki, bu kölelerin itaat tarzıdır. 

2) Sevap kazanmak ümidiyle Allah’a kullukta bulunmak ki, bu ticaret erbabının ibadet tarzıdır. 

3) Sevgiden dolayı Allah’a kullukta bulunmak ki, bu hürlerin ibadet tarzıdır. Bu sonuncusu ibadetlerin en üstünüdür.

Birinci kısımdakiler, cehennemden ve azaptan korktukları için ibadet ederler; bunlar kölelere benzer, zira köleler, efendilerinden korktuklarından ve cezalarından kaçındıklarından itaat ederler. İkinci kısımdakiler, kendine verilecek olan ücretle iş yapan kişi gibidirler. Üçüncü kısımdakiler, Allah’a olan sevgilerinden dolayı ibadet edenlerdir ki; seven sevdiğinin hoşnutluğunu veya Allahı sevenler derecesine ulaşmayı ve Allah’ın muhabbetini elde etmeyi talep eder. Bu da hürlerin ibadet şekildir. Yani şehvete köle olmaktan kurtulan, şehvet lezzetlerini talep eden nefsi emmare halkalarını boynundan söküp atan kişilerin ibadetidir. Bunlar Rablerinin rızasından ve Rablerine yakın olmaktan başka bir şey istemezler.  Cennet ve cehennemi dikkate almazlar. 

Akıl sahibi olan kişiler bu üçüncünün en üstün amel olduğunu anlarlar. En üstün olmasının anlamı, diğer iki ibadet de sahihtir; fakat üçüncüsü kadar değerli değildir demektir. Tafdildeki bu mana, cezadan kurtulmak ve sevap kazanmak için yapılan ibadet batıldır diyenlere karşı bir delildir. 

Allah’ı âlemi yaratan bir ilah ve de kâdir ve âlim olan olarak düşünmeksizin itaatkarları nimetlendirdiği cenneti ve asileri azap ettiği cehennemi olduğu düşüncesi ile ibadet edenin kulluğu, cenneti kazanmak ve cehennemden kurtulmak içindir. Allah da onu ibadet ve taati nedeniyle cennete girdirir, cehennemden kurtarır. Kişi için ancak niyet ettiği şey vardır. 



1284 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

NAMAZ KIRAATİNDE TEKNOLOJİK CİHAZ KULLANMAK - 10/12/2020
Farz ve nafile namazlarda yazılı bir metinden, cep telefonundan, PC’den vs. okuyuşta bulunmak câiz midir? Sorusuna cevap bulunabilecek bir yazı.
GENÇ KUŞAKLARI KENDİ EMEKLERİMİZLE HELÂK ETMEYELİM - 13/05/2020
Önce iman! Eyleme sevketme düşüncesi ile yaptığımız işler imansızlığa götürmesin gençlerimizi. Yanlış taktik neticede bizi, imansızlık ve inançsızlık için çaba sarfedenlerle aynı ligde top koşturuyor olmak gibi bir duruma sokabilir.
ALLAH’TAN KORKULUR MU? - 04/05/2020
Korkunç, çirkin, zararlı, şerli ve kötü olan şeyden korkulur. Türkçede kullandığımız şekliyle korkuyu bu gibi etkenler doğurur. Havfullah, haşyetullah ve takvallah korkuyla ne kadar ve nasıl ilintilidir?
İKİ ASLI, EKİNİ VE NESLİ HELAK ETMEK - 27/04/2020
Bakara 205. Âyet... Bir zihniyetin portresi..
CUMA MÜSTAKİL BİR NAMAZ MIDIR? - 20/03/2020
Eski ulemamızın bahis mevzuu yaptığı; fakat günümüzde sorgulanmadığı, gündem yapılmadığı ve dillendirilip yazılmadığı için pek bilinmeyen esaslı bir mevzuuyu ele alıp değerlendirmeyi size bıraktık.
İNSANIN İNSANA SECDE ETMESİ - 10/03/2020
Açıklanmaya ve izaha muhtaç olan bir rivayetti. Zira bu rivayet hakkında çok tartışmalar olmuş ve olmaktadır. Rivayetin senedi sahih olsa da metin tenkidi yöntemi ile anlamaya ve yorumlamaya çalıştık.
POZİTİF DÜŞÜNCE (TEFÂÜL) - 23/12/2019
Kolaylaştırın, zorlaştırmayın; müjdeleyin, nefret ettirmeyin! Her çığlığı aleyhte sanmayın! Belki o, müjde verecek; belki de sizi uyandıracak da tehlikeden kurtaracaktır.
YABANCI BİR KADINLA MUSÂFAHA YAPMAK - 02/10/2019
Dört mezhebin, yabancı bir kadınla musafaha yapmanın hükmü hususunda söylediklerini ve hükümlerine dayanak aldıkları akli ve nakli gerekçeleri ifade etmeye çalıştım.
ĞIYÂBÎ CENAZE NAMAZI - 27/06/2019
Aktüel olan ve Muhammed Mursî ile yakın bir zamanda gündeme gelen ‘ğıyâbî cenâze namazı’ ile ilgili görüşleri bir araya getirip ilgililerin istifâdesine sunmaya çalıştım.
 Devamı
Üye Girişi
Aktif Ziyaretçi13
Bugün Toplam2369
Toplam Ziyaret4762330
MAKALELER
EĞİTİM SUNUMLARI