• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/insanveislam.org/
  • https://twitter.com/insanuislam











Nail ÇAM
nailcam09@hotmail.com
MEŞRU GEREKÇEYLE KILINAMAYAN NAMAZLARIN KAZÂSI
26/10/2017
  • Hadîslerde iki durum, vaktinde kılınamayan namazın sonradan kılınması için meşru birer mazeret olarak ifâde edilmiştir ki bunlar, “unutmak ve uyuyakalmak”tır. 

“Kim bir namazı unutursa veya uyuyakalırsa bu namazın keffâreti, hatırladığında kılmasıdır." (Buhari, Müslim, Tirmizi ve Nesâî)

Bu nass nedeni ile ulema, uyuyakalanın ve unutanın fevt ettiği namazı uyanınca veya huatırlayınca kılması gerektiği mevzuunda ittifak etmiştir. Bu iki durum dışındaki fâitelerde ise içtihâd söz konusudur. 

Meşrû mazeretle ilgili olarak Hz. Peygamberden nakledilen fiili uygulamalar da vardır. Bu rivâyetlerden biri şudur: 

Bir sabah namazında, Hz. Peygamber ve ashâb uyuyakalmış ve uyanınca namazı kılmışlardır. 

Söyle ki: Bir gazâ dönüşü ashâb, asker yorulduğu için bir sözcü seçerek onu Hz. Peygambere göndermişlerdir. Sözcü, durumlarını arz ettikten sonra; Hz. Peygamber, bir şahsi nöbetçi bırakarak uyumayı uygun bulmuştur. Fakat nöbetçi de uyuyakalmıştır. Uyandıklarında ashâb aralarında: namazda gevşek davranmamızın (tefrit) keffâreti nedir? diye fısıldaşmaya başlamışlar; bunu işiten Hz. Peygamber, şöyle buyurmuştur: "uyuyakalmada, gevşeklik yoktur. Gevşeklik, ancak diğer namazın vakti girinceye kadar namazı (kasten) kılmamaktadır. Kim uyuyakalırsa, uyandığında kılsın." (Müslim) 

Diğer bir rivâyet de şudur: "Hendek savaşı günü Hz. Ömer, Kureyş kâfirlerine beddua ede ede gelmiş ve “Ya Rasûlallah, neredeyse güneş batıncaya kadar ikindiyi kılamadım” demiştir. Bunun üzerine Hz. Peygamber, şöyle buyurmuştur: "Vallahi, ben daha kılmadım." 

Bundan sonra Buthan vâdisine inilmiş, Rasûlullah ve ashap abdest almış; güneş battıktan sonra, ikindi ve sonra da akşam namazı kılınmıştır." (Buhâri, Müslim, Nesâî, İbn Mâce)

  • Âlimlerce, meşrû bir mazeret sayılan “bayılma” nedeniyle fevt olan namazın kazâsına gelince;

Bu konu, -her ne kadar ibâdetler taabbudîdir, illetini akıl kavrayamaz denilse de- içtihâdî alanlardan birisidir. Şöyleki: kimileri vakit çıktığı için bayılandan kazâyı ıskât etmiştir; kimileri de kazâyı gerekli görmüştür. Kazâyı gerekli görenler de bir sayı belirlemiştir ki o da beş vakittir. Bundan fazla baygın geçen vakitler kazâ edilmez. 

Bayılan hakkındaki bu ihtilâfın nedeni, bayılmanın uyuyakalmaya mı yoksa mecnûnluğa mı ilhâk edileceği ile ilgilidir. Bayılmayı uyuyakalmaya benzetenler, kazâyı gerekli görürken; mecnûnluğa benzetenler, kazâ vücûbiyetini düşürmüşlerdir. (İbn Rüşd, Bidâyetuil-müctehid) 

1. Hanbelî mezhebine göre bayılan, müddetin uzun veya kısa olduğuna bakılmaksızın namazı kazâ eder. İnsâf'ta (3/1) şöyle denilmiştir: "mezhepte sahîh olan, bayılana namazın kazâsının gerekli olduğudur." Mecnûnun durumunda olduğu gibi bayılana namazın kazâsının farz olmadığı da söylenmiştir. Fâikte, bu tercih edilmiştir. 

2. Şâfiî mezhebine göre bayılan, namazı kazâ etmez. Nevevî, Mecmû'da (3/8) namaz hakkında şöyle der: "sürenin az veya çok olduğuna bakılmaksızın bayılmak, delirmek, hastalık, ihtiyaçtan dolayı ilaç içmek veya sarhoş edici bir şeye zorlanmak gibi haram olmayan bir nedenle aklını yitiren kişi namazı kazâ etmez. Bu konuda mezhepte ihtilâf yoktur. Çünkü namaz, tekrar eden olduğundan kazâsı zor olur. 

3. Mâliki mezhebinde de bayılan kişi namazı kazâ etmez. İbn Abdilber, Kâfi’de (1/732) bayılanın aklını kaybetmiş olmasından dolayı namazı kazâ etmeyeceğini söyler. 

4. Hanefî mezhebinde, eğer bayılma bir gece ve gündüzden fazla sürerse namazı kazâ etmez. Bir gün bir gece veya daha az sürerse kazâ eder. (Mülteka'l-Ebhur, 1/821)

Özetle ifâde etmek gerekirse: 3 mezhebe göre, bayılma nedeniyle vakti çıkan namaz kazâ edilmez. İmâm Nevevî’nin görüşü, daha esnektir. İmam Ahmed'in mezhebine göre ise -bir kavl haricinde- baygınlık sürecinde fevt olan namaz kazâ edilir. 

Kanaatimizce, yoğun bakımdaki ve bitkisel hayattaki hasta iyileşebilirse, bayılıp şuurunu kaybedenle ilgili bu söylenenlerden cumhûrun görüşüne göre amel edebilecektir.

  • “Savaş” hâlinde namazın fevtine gelince: Mâlikî, Şâfiî mezhepleri ve Ahmed'in meşhur kavline göre, savaş esnasında namazın vakit dışına ertelenmesi câiz değildir. Ahmed'in diğer kavline göre ise muhayyerlik vardır. Hanefî mezhebinde ise savaşla meşgul olunur; namaz, vaktinden sonra kılınır. 

Günümüzdeki savaşlarda ve terörle mücadelede, Hanefî mezhebinin görüşünün tercîh edilmesinin daha isâbetli olduğunu söylemek mümkündür. Zira günümüz savaşları, eskiden olduğu gibi kılıç ve okla değil kilometrelerce uzaktan atılan top, füze  gibi silahlarla yapılmaktadır. Savaş esnasındaki namazın kılınışı ile ilgili âyeti o günün şartlarına göre yorumlamak daha isâbetli görünmektedir.

  • Zenâat, ziraat, av veya başka bir işle uğraşma nedeniyle namazın vakit dışına te’hirine ise cevâz verilmemiştir. Aynı şekilde abdestsizlik, cünüplük ve necâset durumlarında su yokluğu, suyun kullanılmasının zarar vereceği gibi gerekçelerle de namazın vakit dışına ertelenmesine cevâz verilmemiştir. Böyle durumlarda namaz, teyemmümle kılınır. Hasta, haline göre vakit içinde kılar. Giyecek hiçbirşey bulamayan da, çıplak olarak kılar. 

Cerrahlık gibi bir işle uğraşan ve uzun müddet ameliyatta kalan kişiler de savaşan veya terörle mücadele eden güvenlik görevlileri gibi namazını, uğraşısı bitince Hendek savaşındaki uygulamada olduğu gibi kılabilecektir.

FEVT EDİLEN NAMAZLAR NE ZAMAN KAZA EDİLİR 

Bu konuda farklı görüşler vardır: Bu görüşler, aşağıdaki şekildedir: 

1) SAFİÎ MEZHEBİ 

Eğer fevt, özürsüz yere ise hemen (fevrî) kaza gerekir; bir özürden dolayı ise kaza terâhî üzere gerekir. 

İlk kısımdan, kazanın fevr üzere gerekmeyeceği bazı durumları istisna etmişlerdir. 

Birinci durum: Cuma hutbesi esnasında fâitenin hatırlanmasıdır. Böyle bir durumda, Cuma namazının kılınmasından sonraya kadar fâitenin kılınması ertelenir. 

İkinci durum: Özürsüz yere terk edilen fâitenin ve hazır olan vakitten bir rekatın kılınamayacak kadar İçinde bulunan vaktin daralmasıdır. Bu durumda, vaktinin çıkmaması için hâzır olan öncelenir; fâite sonra kılınır.

Üçüncü durum: Hâzır olan vaktin namazına başladıktan sonra, vaktin daralmış veya geniş olup olmadığına bakılmaksızın fâite hatırlanırsa hâzır olan tamamlanır. 

2) HANEFÎ MEZHEBİ 

Nâfile namazla meşgul olmak, kazânın fevri olmasına engel olmaz. Ancak evlâ olan, fevt olanın kazâsıyla meşgul olmaktır. Sünnet-i revâtibler, duhâ, tesbîh, tahiyyetu'l-mescid, öğlenin dört rek'at ilk sünneti ve akşamdan sonraki altı rek'at dışındaki nâfileler kazâdan sonraya ertelenir. Bu sayılanlar ise önce kılınıp kazâ sonra kılınabilir. 

3) HANBELÎ MEZHEBİ 

Fevt olan namazIarı olan kişiye, mutlak nâfile kılmak haramdır. Sünen-i revâtib ve vitir gibi mukayyet nâfileleri, fevt olan namazın kazâsından önce kılarsa geçerli olurlar. Eğer fevt olan namazlar çoksa mukayyet nâfileyi terk etmesi evlâdır. Bundan sabah namazının sünneti istisnâ edilmiştir. Fevt olan namazlar çok olsa bile sabah namazının sünnetinin kazâsı talep edilir. 

4) MÂLİKÎ MEZHEBİ 

Üzerinde fevt olan namaz olan kişinin sabah namazının sünneti dışında nâfile namaz kılması haram olur. Teravih gibi nâfile bir namaz kılarsa namazın taat olması cihetiyle ecir kazanır; kazâyı geciktirmesi cihetinden dolayı da günahkâr olur. 

Görüldüğü üzere cumhûra göre, namaz borcu olanın nâfile kılmak yerine fevt ettiklerini kazâ etmesi gerekmektedir. Bir başka ifâde ile, fevt olan namazların fevrî olarak kazâ edilmesi gerekmektedir. 

Hanefîler ise, fevrîliği önemsemekle birlikte nâfilenin terkini hoş karşılamamıştır. Bunun gerekçesi de, nâfilelerin (sünen-i revâtib) nass ile, kazânın da içtihad ile sâbit olmasıdır denebilir. 



1581 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

NAMAZ KIRAATİNDE TEKNOLOJİK CİHAZ KULLANMAK - 10/12/2020
Farz ve nafile namazlarda yazılı bir metinden, cep telefonundan, PC’den vs. okuyuşta bulunmak câiz midir? Sorusuna cevap bulunabilecek bir yazı.
NİÇİN KULLUKTA BULUNMALIYIZ? - 22/07/2020
Allahın cenneti ve cehennemi olmasa veya farz-ı muhal asiler cennete, itaatkârlar cehenneme girecek olsaydı bile, Allah ibadete layık olduğu için ibadet edebilmektir kulluk.
GENÇ KUŞAKLARI KENDİ EMEKLERİMİZLE HELÂK ETMEYELİM - 13/05/2020
Önce iman! Eyleme sevketme düşüncesi ile yaptığımız işler imansızlığa götürmesin gençlerimizi. Yanlış taktik neticede bizi, imansızlık ve inançsızlık için çaba sarfedenlerle aynı ligde top koşturuyor olmak gibi bir duruma sokabilir.
ALLAH’TAN KORKULUR MU? - 04/05/2020
Korkunç, çirkin, zararlı, şerli ve kötü olan şeyden korkulur. Türkçede kullandığımız şekliyle korkuyu bu gibi etkenler doğurur. Havfullah, haşyetullah ve takvallah korkuyla ne kadar ve nasıl ilintilidir?
İKİ ASLI, EKİNİ VE NESLİ HELAK ETMEK - 27/04/2020
Bakara 205. Âyet... Bir zihniyetin portresi..
CUMA MÜSTAKİL BİR NAMAZ MIDIR? - 20/03/2020
Eski ulemamızın bahis mevzuu yaptığı; fakat günümüzde sorgulanmadığı, gündem yapılmadığı ve dillendirilip yazılmadığı için pek bilinmeyen esaslı bir mevzuuyu ele alıp değerlendirmeyi size bıraktık.
İNSANIN İNSANA SECDE ETMESİ - 10/03/2020
Açıklanmaya ve izaha muhtaç olan bir rivayetti. Zira bu rivayet hakkında çok tartışmalar olmuş ve olmaktadır. Rivayetin senedi sahih olsa da metin tenkidi yöntemi ile anlamaya ve yorumlamaya çalıştık.
POZİTİF DÜŞÜNCE (TEFÂÜL) - 23/12/2019
Kolaylaştırın, zorlaştırmayın; müjdeleyin, nefret ettirmeyin! Her çığlığı aleyhte sanmayın! Belki o, müjde verecek; belki de sizi uyandıracak da tehlikeden kurtaracaktır.
YABANCI BİR KADINLA MUSÂFAHA YAPMAK - 02/10/2019
Dört mezhebin, yabancı bir kadınla musafaha yapmanın hükmü hususunda söylediklerini ve hükümlerine dayanak aldıkları akli ve nakli gerekçeleri ifade etmeye çalıştım.
 Devamı
Üye Girişi
Aktif Ziyaretçi7
Bugün Toplam158
Toplam Ziyaret4755191
MAKALELER
EĞİTİM SUNUMLARI