• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/insanveislam.org/
  • https://twitter.com/insanuislam











Abdullatif ACAR
acarabdullatif@hotmail.com
KAFANA TAKMA, ÖYLE Mİ?
10/06/2019

"Takma kafana", "Amaann boş ver" bu cümleler çoğu zaman vurdum duymaz, bana ne anlayışıyla hareket etmeyi şiar edinenlerin sözü olarak, bencilce tutum ve davranışların, umursamazlıkların ifade şekli olarak çıkar karşımıza. Hayatımızda takılması gereken öyle meseleler olur ki takmadığımızda kafamıza, o bizim helak sebebimiz olabilir (Allah muhafaza). Dolu olan ve bizimle ilgisi bulunan bir meseleyi ‘boş vermek' ancak içinde bulunduğumuz boşluğu daha da derinleştirir. Deve kuşu avcıdan saklanmak için başını kuma gömerek korunacağını zanneder ancak kocaman vücudu dışarıdadır bunu hesap edemez. Aynen bunun gibi; insan da çoğu zaman sorun ve problemlerden ne kadar uzak kalmaya çalışırsa o kadar mutlu olacağını düşünür.

Çözüm üretmek, ancak o meseleyi görmeniz ve buna göre tedbirler almanızla mümkündür. Vurdum duymazlık ve görmemezlikten gelmek bir sıkıntı ve problemin üzerini bilebile örtmek İslam'ın asla tasvip ettiği bir durum değildir. Çünkü İslam, dünya hayatını bir bütün olarak ele alır. Ve bu bütünlük içerisinde fertlere toplum endeksli görevler yükler. Toplumun bir ferdi olduğu halde Kendi kısır döngüleri ve menfaatleri uğruna "duymadım, görmedim, bilmiyorum" anlayışıyla hareket etmeyi şiar edinen, böyle yaparak olay ve hadiselerden sıyrılacağını zannedenler, işi basitçe yorumlama hastalığına yakalanmış insanlardır. İslam bu hastalığın kalplerdeki açtığı yarayı iyileştirip "biz" olma şuuruyla çözmeyi öncelemiş, bununla özelde insanın, genelde toplumun huzur ve saadetini hedeflemiştir.

Kötülükler ve haksızlıklar karşısında duyarlılık imanın gereğidir. Allah Resulü bir hadisi şerifte müminin sorumluluğuyla ilgili şöyle buyuruyor: "Kim bir kötülük görürse, onu eliyle değiştirsin. Şayet eliyle değiştirmeye gücü yetmezse, diliyle değiştirsin. Diliyle değiştirmeye de gücü yetmezse, kalbiyle düzeltme cihetine gitsin ki, bu imanın en zayıf derecesidir." (Müslim, iman 78)

Mesela! Diyelim çevrenizde aç susuz insanlar var, siz onları görmemezlikten gelemesiniz; gücünüz yettiğinde müdahale edip o sıkıntıdan onları kurtarmanız gerekir. Yolda kalmışa yoldaş, darda kalmışa arkadaş olmanız, dertlinin derdiyle dertlenmeniz gerekir. Düşen birisini tutup kaldırmanız, çare arayana çare olmanız gerekir. Hiçbir şey yapamıyorsanız da tarafınızı belli eder sonra gerisini akıllıca yorumlarsınız. "Zaferden değil seferden sorumluyuz." Sözü çok önemlidir. Sefere çıkmayanın zaferi de olmaz, saadeti de... Unutmamalı.

Yanı başınızda ki komşunuzun evi yanıyor "bana ne" diyebilir misiniz? Hiçbir şey olmamış gibi davranır mısınız? Akıllı insan, bu evin alevi müdahale edilmese benim evimi de yakacak, diye düşünür. Toplum olarak, millet ve ümmet olarak bir gemide hepimiz yolculuk yapıyoruz. Bugün zulüm altında inleyen, bölük pörçük olmuş ümmetin içler acısı hali de "bana ne "anlayışının bir neticesidir. Ümmet kan ağlıyorsa o ümmetin fertlerinin ihmalkarlığı nedeniyledir bu.

Müslümanlar fırtınalı bir asırda, dalgaların hırçınca gemiyi dövdüğü bir zamanda yaşama tutunmaya çalışıyor. Ümmetin yolculuk yaptığı bu geminin her bir parçası tahrip ediliyor küçük küçük sandallar yapıp sahil ve selamete çıkma düşüncesiyle. Bilinmiyor ki o dalgalara o sandallar dayanamayacak, mutlaka batıp denizin dibini boylayacak.

Allah Resulü bu hususta yine gemiden misal veriyor "takma kafanı" diyenleri uyarıyor. Buyuruyor ki:

"Allah'ın emirlerine uyanlarla uymayanların durumu, bir gemi için kura çekenlere benzer. Bir bölümü geminin üst kısmına düşmüş, diğerleri de alt kısmına düşmüştür. Alt kısımda kalanlar, su ihtiyacı olduğu zaman üst güverteye çıkıp su ihtiyacını gidermektedirler. Onlar şöyle derler: ‘Bizim bölümden bir delik delelim de üsttekilere eziyet etmeyelim.' Eğer üsttekiler, onlara ilişmez de serbest bırakırsa, hepsi helâk olur. Ellerinden tutup engel olurlarsa onlar da kurtulur, kendileri de." (Buhari)

Elbette ki İslam aleminin bu günkü durumu bir sonuçtur. Biz müminler olarak değerlerimizden uzak bir hayatı tercih ettik. Komşuluk, akrabalık ilişkilerini öteledik, ana baba hakkını umursamadık. Dünyada sadece kendi çıkarlarımızı önceleyip meseleye bir bütün olarak bakamadık. Duyarsızlıklarımız, anlayış kabiliyetlerimiz ibadet ve itaatten, zikir ve fikirden uzak kalmamız nedeniyle zayıfladı. Dünya sevgisini her şeyin üstünde gördük, bidat ve hurafelerin girdabına yakalandık. Paylaşmanın zevkinden çok haz ve günlük lezzetlerin peşine koştuk. Makam ve mevkiinin sarhoşluğuna kapıldık. Dini ve ahlaki değerlerimizi hep tali şeyler olarak bildik. Menfaatlerine dokunulduğu zaman Şahan kesilen insanlar dinine dokunduğunda yerinden kımıldamaz oldu. Eğitim ve öğretim ahlak eksenli verilmedi. Din eğitimi toplumun huzur ve saadetinin yegâne vesilesi olarak görülmedi, saygı, sevgi özgürlük söylemlerine kurban edildi. Bir tarafı yaparken öteki tarafı unuttuk unuttuğumuzu hatırlayınca çoğu zaman iş işten geçmiş oldu.

Bu gemi batarsa tekrar ediyorum her insan bundan zarar görecek. Hala "takma kafana" demeye devam edecek miyiz?

Selam ve dua ile...



740 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

KURBAN VE TESLİMİYET - 08/08/2019
Kurban ibadetinin teslimiyet ile ilgili yönünü ele alınmış, bu teslimiyetin ise müslümanın bütün hayatına şamil olduğu vurgulanmıştır.
CAMİDE AÇAN ÇİÇEKLERİ SOLDURMAYIN - 30/06/2019
Camilerde çocuklara nasıl davranılması gerekir
Üye Girişi
Aktif Ziyaretçi50
Bugün Toplam3462
Toplam Ziyaret5916946
MAKALELER
EĞİTİM SUNUMLARI