• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/insanveislam.org/
  • https://twitter.com/insanuislam











Hayırlı Amellere Koşanlar

HAYIRLI AMELLERE KOŞANLAR

 

وَسَارِعُواْ إِلَى مَغْفِرَةٍ مِّن رَّبِّكُمْ وَجَنَّةٍ عَرْضُهَاالسَّمَاوَاتُ وَالأَرْضُ أُعِدَّتْ لِلْمُتَّقِينَ:

    “Rabbinizin mağfiretine ve takva sahipleri için hazırlanmış bulunan, eni göklerle yer kadar geniş olan cennete koşuşun.”   (ALİ-İMRAN SURESİ – 133. AYET)

 

     Cennet, iman ehlinden olup ta güzel amel işleyen kimseler için hazırlanmış bulunan ahiret hayatının saadet yurdudur. Büyüklüğü ve genişliği, ayette de belirtildiği gibi göklerle yer kadardır. Keremine nihayet olmayan Allah tarafından yaratılan, içi gözlerin görmediği, kulakların işitmediği ve hayallere sığmayacak kadar güzel bulunan cennet, ahiret sermayesi olan işlerle kazanılacaktır. İman denilen muharrik kuvvetle coşan insan, güzel amellere koşacak ve ilahi bir lütufla cennete ulaşacaktır. Aklını nefsinin heveslerinin peşine takılan kimse hüsrana uğrar. Dinimizin emirlerine sarılan gufrana mazhar olur. Peygamberimiz (SAV) şöyle buyuruyor:

 

ألكيس من دان نفسه وعمل لمابعد الموت والعاجز من أتبع نفسه هواهاوتمنىعلىالله الأماني.

 

     “Akıllı, kendisini hesaba çeken ve ölümden sonrası için iş görendir. Aciz, nefsini hevasına tabi kılan ve Allah’tan layık olmadığı şeyleri dileyendir.”

     Cennet, emel ile değil, amel ile kazanılacaktır. Dini vazifeleri ifa etmeden cenneti arzulamak, hayal ipine hülya dizmeye benzer. Şu hususu iyi bellemeliyiz: Cennet ucuz değil, cehennem lüzumsuz değildir.

     Ömür sermayesinin kıymetini bilen kimse, zamanını israf etmemeli ve her dakikasını hayırlı amellerle değerlendirmelidir. Peygamberimiz (SAV) şöyle buyurur:

 

إغتنم خمساقبل خمس:شبابك قبل هرمك وصحتك قبل سقمك وغناك قبل فقرك وفراغك قبل شغلك وحياتك قبل موتك.

 

     “Beş şey gelmezden önce beş şeyi; ölümünden önce hayatının, hastalığından önce sağlığının, meşguliyetinden önce el boşluğunun, fakirliğinden önce zenginliğinin, ihtiyarlığından önce gençliğinin kıymetini ganimet bil.”

     Sıhhati yerinde olan kimse, hem farz olan ibadetlerini ifa eder hem de fazilet ve sevabı olan amelleri işlemeye çalışır. Sağlığı yerinde olmayan bir mümin faziletli amellere ait birçok işleri yapamayacak duruma düşer. Namazın kıyamına muktedir olamaz ve oturarak namaz kılmak zorunda kalır. Secde yapamayacak duruma gelir de ima ile secdeyi,  ifa eder. Peygamberimiz (SAV) şu uyarıyı yapıyor:

 

نعمتان مغبون فيهماكثيرمن الناس:الصحة والفراغ.

 

     “İki değerli nimet vardır ki, insanların çoğu bunlarda aldanmış bulunmaktadır. Onlar: Sıhhat ve boş vakittir.”

                                      

      Bir diğer hadis-i şerif te şöyledir:

 

أيهاالناس توبوآإلىالله قبل أن تموتواوبادروابالأعمال الصالحة قبل أن تشغلوا.

 

     “Ey insanlar! Ölümünüzden önce tevbe ediniz, meşguliyetinizden evvel iyi işler yapmaya sürat ve gayret ediniz.” Başka bir hadis ise şöyledir:

 

بادروابالأعال سبعا هل تنتظرون إلافقرا منسياأوغنيامطغياأومرضامفسداأوهرمامفنداأوموتامجهزاأوالدجال فشرغآءب ينتظرأوالساعة فالساعة أدهىوأمر.

 

     “Yedi sıkıntılı hal gelmeden önce iyi işler yapmaya acele ediniz: Unutkan kılan fakirlik, azdıran zenginlik, mizacı bozan hastalık, bunaklaştıran ihtiyarlık, ani gelen ölüm, vukuuna intizar olunan gaibin şerlisi deccal yahut belası daha şiddetli olan ve acı olan kıyametten başka bir şeyi mi gözetiyorsunuz?”

 

                  BU HADİSTE YER ALAN SIKINTILI HALLERİ ELE ALALIM:

 

     UNUTKAN KILAN FAKİRLİK: İnsanın hayatında fakirlik öyle olur ki, insana bildiği şeyleri unutturur. Hele zenginlikten sonra gelen bir yokluk ve yoksulluk, kişinin dimağına tesir eder. Sabah evden çıkarken hanımı, zaruri ihtiyaçlarla ilgili eksikleri hatırlatır. Çocuklar şunu-bunu ister. Bu şahıs iş bulup çalışamamış ve istenilenleri alamamıştır. Akşam sofraya konulacak ekmeği bile alamamış olan bu kimsenin fakirliği, onu şaşkın ve unutkan kılar. Adını bile sorsalar, cevabını verirken bocalar.

AZDIRAN ZENGİNLİK: Helal-haram demeden kazanılan mal, sahibini azgınlığa sevk eder. Düşüncesi, kasası, kesesi; zevkini ve nefsinin arzularını tatminden ibaret olur. Böyle bir mal, sahibi için felah değil, felakettir. İnsanı şaşkın kılan fakirlik ile azdıran ve saptıran mal sahibi için söylenmiş bir atasözü vardır :“Fukaranın şaşkını, beyaz giyer kış günü; ağniyanın azgını kürk giyer yaz günü.”

İNSANIN HASTALIĞI: Ağrı ve sancılar arttığı zaman, mizacı bozulur. Uykusunu alamaz, iştahı kaçar ve bitkin bir hale gelir. Sabırlı ve yumuşak huylu bir insan, hastalığın sinirleri üzerinde yaptığı tahribatla, sinirli ve tahammülsüz bir hale gelir. En ufak bir sözden bile sinirlenir.

BUNAKLAŞTIRAN İHTİYARLIK: Bu hal gelip çatınca, kişi ne yapacağını ve nasıl hareket edeceğini şaşırır. Bugün söylediğini yarın unutur: konuştuğu bir sözü söylemediğini iddia eder. Bu gibi haller gelip çatmadan önce, can tende, irade sende ve paran kesende iken hayırlı işler yapmada gayret göstermelisin.

     Ahiret hayatında vaat olunan cennete mal veya can fedakârlığıyla ulaşılabilir. Bu gerçeğe inanmış olan ve gerekli fedakârlığı gösterenlerin başında Peygamberimiz (SAV) gelir. Ebu Sirvea Ukbe b.El-Haris şöyle rivayet ediyor:

     “Medine’de, Peygamberimiz (SAV)’in arkasında ikindi namazını kılmıştım. Selam verdi, sonra hemen ayağa kalkıp cemaatin omuzlarından atlayarak hanımlarından birinin evine gitti. Halk, onun hızlı gidişinden endişelendiler. Çok geçmeden ashabının yanına çıktı. Onları, çabuk dönüşünden endişelenmiş gördü ve şöyle buyurdu: “Yanımızda bulunan altın veya gümüş parçasından bir şeyi hatırladım. Beni Allah yoluna yönelmekten alıkoymasından hoşlanmadım, derhal dağıtılmasını emrettim.”

     Ashab-ı Suffe’yi bitkin halde gören Peygamberimiz (SAV), kendi evinde onlara ikram edecek bir şey bulunmadığını görünce, Hz Ebu Bekir ve Hz Ömer (RA) ‘a bildirerek evlerinde olan yiyecekten bir miktarını getirmelerini istedi. Her ikisi de kalkıp hemen gitti ve çok geçmeden pek çok yiyecekle geldiler.

                   Bu iki büyük sahabenin tavrını şu hadis-i şerif açıklar:

 

عن زيدابن أسلم عن أبيه قال سمعت عمرابن الخطاب يقول أمرنارسول الله(صعلم)أن نتصدق ووافق ذالك عندىمالافقلت اليوم أسبق أبابكرإن سبقته يوماقال فجءت بنصف مالىفقال رسول الله(صعلم):مآأبقيت لأهلك قلت مثله وأتى أبوبكربكل ماعنده فقاليآأبابكرمآأبقيت لأهلك فقال أبقيت لهم الله ورسله.قلت لآأسبقه إلىشئ أبدا.

 

     “Zeyd b. Elsem, babasının şöyle dediği rivayet eder: Ömer b. Hattab’ın şöyle dediğini işittim: Peygamber (SAV) bize tasaddukta bulunmamızı emretmişti. Bu emir, varlıklı olduğum bir zamana rastlamıştı. Ben: Ebu Bekir’i geçebilirsem işte bugün geçebilirim.”dedim de malımın yarısını getirdim. Peygamberimiz (SAV): “Ehl-i beytine ne bıraktın?” diye sordu. Ben: “Bunun bir mislini” dedim. Ebu Bekir, elindeki ve evindekilerin hepsini getirmişti. Peygamberimiz (SAV): “Ya Ebu Bekir, ehline evladına ne bıraktın?” diye sordu. O: “Onlara Allah’ı ve Rasülünü bıraktım.” diye cevap verdi. Bunun üzerine ben: Faziletli hiçbir şeyde onu geçemeyeceğim. Dedim.”

     Hz Ebu Bekir (RA) cömertlikte esen yelden ve akan selden daha hızlıydı. Onun Allah’ın rızasına erişmekteki gayreti ve insanları memnun etmekteki himmeti son derece ileriydi. Bu konudaki bir hadis şöyledir:

     Hz Ömer (RA) rivayet ediyor: “Peygamberimiz (SAV) bir gece Ebu Bekir’in evinde sohbet ediyordu. Ben de oradaydım. Bu sırada Peygamber (SAV) dışarı çıktı. Onunla birlikte biz de dışarı çıktık. Ne görelim: Bir adam mescitte namaz kılıyordu. Peygamberimiz (SAV) ayaküzeri durdu ve onun kıratını dinlemeye başladı. Biz de onun durumunu anlamaya çalıştık. Peygamberimiz (SAV): “Kur’an’ı indirildiği gibi taptaze okumak kimi sevindirirse Ümmü Abd’in oğlunun kıratı gibi okusun.” buyurdu. Sonra o kişi dua yapmaya oturdu. Peygamberimiz (SAV): “İste! O sana verilecektir.” buyurdu.

     Hz Ömer (RA) demiştir ki: “Allah’a and olsun ki, Sabahleyin erkenden ona gideceğim ve kendisine bu hususu müjdeleyeceğim.” dedim. Bu müjdeyi vermek için sabahleyin oraya vardığımda Ebu Bekir’i benden önce oraya gelmiş ve müjdeyi vermiş buldum. Allah’a yemin olsun ki, hayırlı bir iş yaptığım yarışta onu asla geçemedim. Ebu Bekir beni daima geride bıraktı.”

     Hz Ebu Bekir Sıdık (RA)’ın hayırlı amellere olan çalışmasını ve gayretini şu hadis te dile getirir:

 

عن أبىهريرة قال:قال رسول الله(صعلم)من أصبح منكم اليوم صآءما؟قال أبوبكر:أنا.قال فمن تبع منكم اليوم جنازة.قال أبوبكر:أنا.قال فمن أطعم منكم اليوم مسكينا؟قال أبوبكر:أنا.قال فمن عاد منكم اليوم مريضا؟قال أبوبكر:أنا.فقال رسول الله(صعلم):ماجتمعن فىأمرىإلادخل الجنة.

 

     “Ebu Hüreyre (RA)’ın rivayetinde, Peygamberimiz (SAV) şöyle demiştir: “Bugün içinizden oruçlu olarak sabaha dâhil olan kimdir? Ebu Bekir (RA): “Benim.” dedi. Peygamberimiz (SAV): “Bugün aranızdan kim bir cenazenin ardından gitti? Diye sordu. Ebu Bekir (RA): “Ben.” dedi. Peygamberimiz (SAV): “Bugün içinizden kim bir yoksulu doyurdu?” diye sordu. Ebu Bekir (RA): “Ben.” diye cevap verdi. Peygamberimiz (SAV): “Bugün sizden kim bir hastayı ziyaret etti?” diye sordu. Ebu Bekir (RA): “Ben.” cevabını verdi. Bunun üzerine Peygamberimiz (SAV): “Bunlar bir kimsede toplanmaya görsün. O kimse muhakkak cennete girer.” buyurdu.

     Muhammedi güneşten nur ve feyiz alan Ashab-ı Kiram, hayırlı işlere amil olmakta büyük bir heves taşımaktaydı. Peygamberimiz (SAV)’in ağzından çıkacak bir müjdeyi hemen tatbik sahasına çıkarırlardı. Bunun örneği şudur:

     Ashap’tan Cabir b. Abdullah (RA) rivayet ediyor: “Uhud harbi günü bir adam, Peygamberimiz (SAV)’e: “Şayet Allah yolunda öldürülürsem, ben nerede olacağım?” diye sordu. Peygamberimiz (SAV): “Cennette olursun.” buyurdu. Adam elindeki hurmaları attı ve şehit olasıya kadar savaştı.”

     Ebu İshak rivayet ediyor: Bera (RA)’ı şöyle derken işittim: “Peygamberimiz (SAV)’e yüzü demirden yapılmış bir başlıkla örtülü bir adam geldi ve: “Ey Allah’ın Rasülü! Savaş mı yapayım, Müslüman mı olayım?” dedi. Peygamberimiz (SAV): “Önce Müslüman ol, sonra savaş yap.” buyurdu. Adam, hemen İslam diniyle müşerref oldu, sonra da savaştı ve şehit oldu. Bunun üzerine Peygamberimiz (SAV):

 

عمل قليلاوأجركثيرا.

 

     “Az bir iş yaptı, çok büyük sevaba nail oldu.” buyurdu.

     Uhud harbine gece vakti askeri sevk eden Peygamberimiz (SAV), o gece evlenip gerdeğe giren Hanzala b. Ebu Amir’in evinin önünden geçerken: “Ya Hanzala! Haydi, harbe.” diye seslendi. Peygamberimiz (SAV)’in bu davetini duyan Hanzala, hemen silahını aldı ve askerin arasına katıldı. Sabahleyin savaş başlayınca kahramanca dövüşen bu sahabe şehit oldu. Onun, duvağı ile dul kalan hanımı Cemile Binti Abdullah, savaş sonu yollara çıkan halkın arasına karıştı. Peygamberimiz (SAV) geçerken: “Ey Allah’ın Rasülü! Hanzala nerede?” diye sordu. Peygamberimiz (SAV): “O şehit oldu.” cevabını verince, hanımı: “Ya Rasülallah, siz çağırdığınız zaman Hanzala gusül yapmaya fırsat bulamadan savaşa katıldı. Emir verin de onu yıkasınlar.” dedi.

     Bunun üzerine Peygamberimiz (SAV) şu müjdeyi verdiler:

 

إنىرأيت الملآءكة قفيل حنظلة ابن أبىعامربين السمآءواللأرض نمآءالمزن فىصحاف الفضة.

 

     “Ben, melekleri, gümüş çanaklar içindeki yağmur sularıyla gök ile yer arasında Hanzala b. Ebu Amir’i yıkarken gördüm.”

     Bu yüce saadete nail olan Hanzala (RA)’a GASİLÜL MELAİKE (Meleklerin yıkadığı şehit unvanı verildi.

     Allah, iman ile coşan, amelleriyle cennete koşan iyi kulların şevk ve gayretini bizlere de ihsan eylesin.

 

KAYNAK : KÜRSÜDEN MÜMİNLERE VAAZLAR     MEHMET EMRE

Üye Girişi
Aktif Ziyaretçi13
Bugün Toplam379
Toplam Ziyaret4704467
MAKALELER
EĞİTİM SUNUMLARI