• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/insanveislam.org/
  • https://twitter.com/insanuislam











Hucurat Suresi 9-10. Ayetler Tefsiri

HUCURAT SURESİ – 9/10. AYETLER

 

وَإِن طَائِفَتَانِ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ اقْتَتَلُوا فَأَصْلِحُوا بَيْنَهُمَا فَإِن بَغَتْ إِحْدَاهُمَاعَلَى الْأُخْرَى فَقَاتِلُوا الَّتِي تَبْغِي حَتَّى تَفِيءَ إِلَى أَمْراللَّهِ فَإِن فَاءتْ فَأَصْلِحُوا بَيْنَهُمَا بِالْعَدْلِ وَأَقْسِطُوا إِنَّ اللَّهَ يُحِبُّ الْمُقْسِطِينَ:إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ إِخْوَةٌ فَأَصْلِحُوا بَيْنَ أَخَوَيْكُمْ وَاتَّقُوا اللَّهَ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ:

9-) “Eğer müminlerden iki zümre vuruşacak olurlarsa, aralarını düzeltip barışı sağlayın. Buna rağmen onlardan biri diğerine tecavüz ederse, mütecaviz tarafla Allah’ın emrine dönünceye kadar savaşın. Dönerlerse, o takdirde aralarını adaletle düzeltin ve hep adil davranın. Şüphesiz ki Allah, adil davrananları sever.”

10-) “Müminler ancak kardeştirler. O halde iki kardeşinizin arasını düzeltin. Allah’tan korkun ki, merhamete layık görülesiniz.”   (HUCURAT SURESİ – 9/10. AYETLER)


İNİŞ SEBEBİ

 

Ensar’dan Sa’d b. Ubade (RA) hastalanmıştı. Hz Peygamber (SAV) onu ziyaret edip hatırını sormak üzere evinden çıktı. Henüz İslam’a girmemiş ve girmek niyetinde de olmayan, aynı zamanda İslamiyet’i içinden çökertmeyi planlayan Abdullah b. Übey’in bulunduğu meclise uğradı. Mecliste Yahudi, müşrik, putperest, münafık ve Müslüman olan birçok kişi bulunuyordu. Hz Peygamber (SAV) binek olarak bir merkebe binmişti. Hz Peygamber (SAV)’in geldiğini gören Abdullah, O’nu küçük düşürmek için hemen burnunu tıkayarak hayvanın kokusundan rahatsız olduğunu söyledi. Hz Peygamber (SAV) merkebinden inip Müslümanlara selam verdi. Sonra da mecliste yer alanları İslam’a davet etti ve arkasından Kur’an okudu. Bu duruma büsbütün sinirlenen Abdullah b. Übey, içinde gizlediği kin ve düşmanlığını açığa vurarak: “Dediğin, okuduğun güzel bir söze benzemiyor. Eğer hak olduğunu iddia ediyorsan, onu bize okuyarak eziyet etme; kendi arkadaşlarına dön de onlara anlatıp oku.” diyerek küstahlıkta bulundu. Orada hazır bulunan müminlerden Abdullah b. Revaha (RA) söze karıştı ve: “Ya Rasülallah! Bineğinin kokusunu meclisimize saç; çünkü onu cidden seviyor ve hoşlanıyoruz.” dedi. Bunun üzerine inançları ayrı olan o insanlar birbirlerine ağır sözler sarf etmeye başladılar. Hz Peygamber (SAV) onları yatıştırmaya çalıştı ve çok geçmeden sözleri tesirini gösterdi, hepsi de susup oturdular. Hz Peygamber (SAV) de bineğine binip Sa’d b. Ubade (RA)’ın evine doğru hareket etti.

     Bu olay üzerine yukarıdaki ayetler indi.

     KATADE’nin tespitine göre: Ayetler, Ensar’dan iki kişi hakkında inmiştir. Aralarında bir haktan dolayı ihtilaf çıkmıştı. Hak sahibi olduğunu iddia eden adam diğerine: “Bunu senden kahr-u cebirle alacağım.” derken, diğeri de: “Hz Peygamber (SAV)’e gidelim. Aramızda O hükmetsin.” diyordu. Bu teklif hasmı tarafından kabul edilmeyince, yumruk tokat birbirlerine girdiler. İlgili ayetler bu sebeple indi.


Medine’de birbirleriyle asırlık kin ve düşmanlık güden EVS ve HAZREC kabileleri hakkında indiği de söylenir.

 

İLGİLİ HADİSLER

 

Hz Peygamber (SAV) şöyle buyurdu: “İster zalim olsun ister mazlum olsun, din kardeşine yardım et.” Bunun üzerine Ashap’tan biri sordu: “Ya Rasülallah! Şuna mazlum olduğu için yardım edelim; ya zalime nasıl yardımda bulunalım?” Hz Peygamber (SAV) ona şu cevabı verdi: “Onu zulümde bulunmaktan men edersin. İşte bu, senin ona yardımda bulunman demektir.”

 

MÜMİNLERİN İKİ GRUBA AYRILIP BİRBİRLERİYLE VURUŞMASI

 

وَإِن طَائِفَتَانِ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ اقْتَتَلُوا فَأَصْلِحُوا بَيْنَهُمَا فَإِن بَغَتْ إِحْدَاهُمَاعَلَى الْأُخْرَى فَقَاتِلُوا الَّتِي تَبْغِي حَتَّى تَفِيءَ إِلَى أَمْرِ اللَّهِ:

 

       “Eğer müminlerden iki zümre vuruşacak olurlarsa, aralarını düzeltip barışı sağlayın. Buna rağmen onlardan biri diğerine tecavüz ederse, mütecaviz tarafla Allah’ın emrine dönünceye kadar savaşın.

 

     İslam, bütünüyle ve her yönüyle “TEVHİD” yani Allah’ı bir bilip o’nun birliğinin ışığı altında birlik ve dirlik, beraberlik ve kardeşlik kurma dinidir. Kısacası TEVHİD; kainatın nizamı, dünyanın dengesi, insanlığın en yüksek amacıdır. İslam’ın da özü ve mayasıdır. Gerçek bu olunca, Müslümanların farklı gruplara, başka başka isimler altında değişik zümrelere bölünmesi, bu öze ve mayaya ters düşer. Müslümanların gruplara ayrılarak bozuşup vuruşması ise, İslam’ı sarsar, denge ve düzeni bozar; din düşmanlarına fırsat hazırlar.

     İmanın altı şartıyla İslam’ın beş şartı, dini bütün hükümleriyle, sistemleriyle kendinde özetlemekte ve her Müslüman’ın bu şartlara bağlı kalmasını farz kılmaktadır. Bölünüp zümreleşenler bu şartlara arkalarını dönmüş sayılırlar. Gerek mezhep taassubuna gerekse siyasi taassuba kapılıp ikilik yaratmak; kişisel çıkar uğruna zümrelere ayrılmak ve diğer Müslüman gruplarla tartışmak, vuruşmak haramdır.

     Böyle durumlarda İslam Devleti ağırlığını koyup ihtilafı derhal giderir ve buna rağmen hala Müslümanlardan bir grup veya ülke, diğerine tecavüze devam ederse, Müslümanlardan müdahale imkânı olan kavim veya ülkeler mütecaviz tarafla, Allah’ın emrine dönünceye kadar savaşmakla yükümlüdürler. Tabii bu yükümlülük – ihtilaf küçük bir zümre arasındaysa – fertlere de racidir. Ülkeler ve kavimler arasındaysa, İslam devletlerini ilgilendirir. İhtilaflı kavim veya ülke arasında adil bir barış sağlarlar. Nitekim Hz Peygamber (SAV) şöyle buyurur:

     “Müslüman’a sövmek fısk; onunla vuruşmak küfürdür.”

 

HUKUKİ YÖNÜ

 

1-) Mütecaviz taraf veya grupla – tecavüzünü bırakıncaya kadar – savaşmak farz-ı kifayedir. Yani Müslümanlardan bir kısmının bu görevi yüklenmesiyle farz yerine gelmiş olur. Ama hiç kimse müdahale etmezse, hepsi günahkâr sayılır.

2-) Taraflar arasında barış sağlanınca, kısas hükmü geciktirilir. Zira böyle bir uygulamayı çabuklaştırmak fitneye sebep olabilir. Nitekim Hz Ali (RA) İslam halifesi seçildiği halde, Hz Osman (RA)’ı öldürenler hakkındaki kısas hükmünü hayli geciktirmiştir.

3-) Bu durumda mal ve kan davası söz konusu olamaz. Çünkü böyle durumlarda önemli olan barışı sağlayıp İslam birliğini korumaktır. Kısasın ötesinde başka bir kan ve mal davası barışı bozabilir.

4-) Esirler öldürülmez, kaçanın peşine düşülmez, ele geçirilen mal ganimet edilmez. Bütün bunlar her iki tarafa haram kılınmıştır.

5-) Müslümanlardan iki grubun birbiriyle vuruşması büyük günahtır. Ancak böyle bir vuruşma onlardan imanı giderip küfrü gerektirmez. Hz Peygamber (SAV)’in: “Müslüman’la vuruşmak, savaşmak küfürdür.” buyurması, “Küfre yaklaştırıcı, kâfirin ekmeğine yağ sürücü ve fırsat verici” şeklinde yorumlanmıştır. Aynı zamanda olayın dehşetini ve doğuracağı elim sonucu yansıtmaya yönelik bir anlatım tarzıdır.

     Nitekim Cemel ve Sıffın savaşlarına katılıp Hz Ali (RA)’a karşı baş kaldıranlar hakkında kendisine soru tevcih edenlerle Hz Ali )RA)arasında şu konuşma geçmiştir:

     ---- Size karşı silah kullananlar müşrikler miydi?

     ---- Hayır, çünkü onlar şirkten kaçıp uzaklaşanlardır.

     ---- Peki, onlara münafık diyebilir miyiz?

     ---- Hayır, çünkü münafıklar Allah’ı pek az anarlar ve içlerinde küfür ve nifak vardır. Dıştan Müslüman görünmeye çalışırlar, oysa bunların içinde küfür yoktur.

     ---- İyi ama onlar hakkında ne demeli?

     ---- Onlar, bize serkeşlik edip baş kaldıran kardeşlerimizdir.

     Aynı zamanda 10. ayette: “O halde kardeşlerinizin arasını düzeltin.” buyrularak, savaşa vuruşmaya rağmen din kardeşliği bağının kopmadığı, kopmayacağı belirtilmekte ve yanlış bir hüküm vermemiz önlenmektedir.

     Ayrıca ayetlerin siyak ve sibakı dikkate alınınca, imanın din kardeşliğiyle, din kardeşliğinin takva ile birleştirilip bütünleştirildiği görülür. Bunlardan birinin diğerini kuvvetlendirdiğine işaret söz konusudur.

 

KAYNAK : İLMİN IŞIĞINDA ASRIN KUR’AN TEFSİRİ   CELAL YILDIRIM

Üye Girişi
Aktif Ziyaretçi7
Bugün Toplam560
Toplam Ziyaret4706851
MAKALELER
EĞİTİM SUNUMLARI