• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/insanveislam.org/
  • https://twitter.com/insanuislam











Kaf Suresi 16-29. Ayetler Tefsiri

KAF SURESİ – 16/29. AYETLER

 

وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ:إِذْ يَتَلَقَّى الْمُتَلَقِّيَانِ عَنِ الْيَمِينِ وَعَنِ الشِّمَالِ قَعِيدٌ:مَا يَلْفِظُ مِن قَوْلٍ إِلَّا لَدَيْهِ رَقِيبٌ عَتِيدٌ:وَجَاءتْ سَكْرَةُالْمَوْتِ بِالْحَقِّ ذَلِكَ مَا كُنتَ مِنْهُ تَحِيدُ: وَنُفِخَ فِي الصُّورِ ذَلِكَ يَوْمُ الْوَعِيدِ:وَجَاءتْ كُلُّ نَفْسٍ مَّعَهَا سَائِقٌ وَشَهِيدٌ:لَقَدْكُنتَ فِي غَفْلَةٍ مِّنْ هَذَا فَكَشَفْنَا عَنكَ غِطَاءكَ فَبَصَرُكَ الْيَوْمَ حَدِيدٌ:وَقَالَ قَرِينُهُ هَذَا مَا لَدَيَّ عَتِيدٌ:أَلْقِيَا فِي جَهَنَّمَ كُلَّ كَفَّارٍعَنِيد:ٍمَّنَّاعٍ لِّلْخَيْرِ مُعْتَدٍ مُّرِيبٍ:الَّذِي جَعَلَ مَعَ اللَّهِ إِلَهاًآخَرَ فَأَلْقِيَاهُ فِي الْعَذَابِ الشَّدِيدِ:قَالَ قَرِينُهُ رَبَّنَا مَا أَطْغَيْتُهُ وَلَكِن كَانَ فِي ضَلَالٍ بَعِيدٍ:قَالَ لَا تَخْتَصِمُوا لَدَيَّ وَقَدْ قَدَّمْتُ إِلَيْكُم بِالْوَعِيدِ:مَا يُبَدَّلُ الْقَوْلُ لَدَيَّ وَمَا أَنَا بِظَلَّامٍ لِّلْعَبِيدِ:

     16-) “And olsun ki, insanı yarattık ve nefsin ona ne gibi vesveseler verdiğini biliriz. Ve biz ona şah damarından daha yakınızdır.”

     17-) “Hani sağında ve solunda oturan denetleyici ve tespit edip yazıcı iki melek vardır.”

     18-) “Ağzından ne gibi bir söz çıkarsa mutlaka yanında onu görüp gözeten bir gözcü vardır.”

     19-) “Ölümün kişiyi kendinden geçirme sıkıntısı gerçekten gelince ona: “İşte bu senin ürküp korktuğun şeydir.” denilir.”

     20-) “Sur’a üfürüldü (üfürülecek). Bu vaat edilen gündür.”

     21-) “Her canlı beraberinde bir sürücü, bir de şahitle gelir.”

     22-) “And olsun ki, sen bundan (Bu günden) habersizdin. Artık senden perdeyi kaldırıverdik; o nedenle bugün gözün oldukça keskindir.”

     23-) “Beraberindeki arkadaşı (Onu sevk etmekle görevli melek): “İşte bu (onun amelini yansıtan defter) yanımda hazırdır.” der.”

     24.25.26-) “Atın cehenneme her inatçı nankör kâfiri, hayra engel olan saldırgan şüpheciyi; Allah ile beraber başka tanrı edineni atın şiddetli azaba.”

     27-) “Yandaşı (olan şeytan, sapık, inkârcı, şekillendirilmiş put): “Ey Rabbimiz! Ben bunu azdırmadım, ama o, uzak bir sapıklık ve şaşkınlık içinde idi.” (der.)”

     28-) “Allah:“Benim huzurumda çekişip tartışmayın. Size daha önce uyarımı göndermiştim.”

     29-) “Benim yanımda söz değişmez ve ben, kullarıma zulmedici değilim.” buyurur.”

 

İLGİLİ HADİSLER

 

     “Şüphesiz Allah, ümmetimin içinden geçen şeylerden dolayı, onlar o şeyleri dillerine getirmedikleri veya onlarla amel etmedikleri takdirde onları bağışlamıştır.”

     “Doğrusu adam ilahi rızaya uygun bir söz söyler de o sözün nereye varacağını pek hesaba katmaz; derken aziz ve celil olan Allah ona, kendisine kavuşacağı gün rızasını gerekli kılar. Yine adam ilahi gazaba yol açacak bir söz söyler de onun nereye varacağını hesaba katmaz; derken Allah ona, kendisine kavuşacağı gün gazabını gerekli kılar.”

     “Sübhanallah! Ölümün bir takım sekreleri (insanı kendinden geçiren sıkıntıları) vardır.”

     “İyilikleri yazan melek, kötülükleri yazan meleğin karşısında emindir. Kul bir iyilik işlediğinde, sağdaki melek soldaki meleğe: “Onu yedi saat geciktir de belki tesbihte veya istiğfarda bulunur.” der.”

     “Koruyucu (iki) melek, kula veya cariyeye (erkek veya kadına) indikleri zaman beraberlerinde mühürlü kitap bulunur. Kulun veya cariyenin ağzından çıkan her sözü yazarlar. Ayrılmak istedikleri zaman ise, biri diğerine: “Yanında o mühürlü kitabı aç.” der. Açılınca yazdıklarıyla o kitapta yazılı bulunan şeylerin aynı olduğunu görürler.”

 

ALLAH İNSANA YAKINDAN DA YAKINDIR

 

وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ:

 

     “And olsun ki, insanı yarattık ve nefsin ona ne gibi vesveseler verdiğini biliriz. Ve biz ona şah damarından daha yakınızdır.”

 

     İnsan bir takım duygu, düşünce, hayal, kuruntu, ümit, şüphe ve vesvesenin dönüp dolaştığı bir alandır. Her an bir şeyler hatırından geçebilir. İyi veya kötü bir takım hayaller kurabilir. Çünkü içinde nefis denilen aşağı âleme yönelik şehevi bir güç vardır. O bakımdan sözü edilen gücün istekleri sınırsız ve çoğu zaman ölçüsüzdür. Diğer yandan buna karşın onun ruhuna ilhamda bulunan melekler vardır.

     Ama her iki durumda da Allah onu kudretiyle, ilmiyle kuşatmış; bütün duygu ve düşüncelerine nüfuz etmiştir ve etmektedir. İçinden geçen her şeyi mutlak anlamda bilir. Bu çok yakın ilgi, insanın devamlı surette ilahi kontrol altında bulunduğunu; her an denetlendiğini gösterir. Kişinin bu hakikate inanması ise, içinde manevi bir bekçi oluşturur. Böylece hem duygu ve düşüncelerini; hem de söz ve davranışlarını disiplin altına alıp günlük hayatını düzende tutmaya özen gösterir.

     HABL-İ VERİD terkibi üzerinde farklı yorumlar yapılmıştır:

     İBNİ ABBAS’A GÖRE: İnsanın boynunun iki tarafındaki şah damarıdır.

     HASAN EL-BASRİ’YE GÖRE: Kalbe bağlı bir damardır.

     Her iki yorum da dikkate alındığında amacın, ilahi ilim ve kudretin yakınlığını ve kapsayıp kuşatma özelliğini, her şeye nüfuz etme vasfını belirtmek olduğu anlaşılır.

    

KİŞİNİN SAĞINDA VE SOLUNDA YER ALAN İKİ MELEK

 

إِذْ يَتَلَقَّى الْمُتَلَقِّيَانِ عَنِ الْيَمِينِ وَعَنِ الشِّمَالِ قَعِيدٌ:

 

     “Hani sağında ve solunda oturan denetleyici ve tespit edip yazıcı iki melek vardır.”

 

     Allah’ın ilminin ve kudretinin her şeyi kapsayıp kuşattığına ve her duygu ve düşüncenin, niyet ve azmin iç yüzünü bildiğine göre, iyilik ve kötülükleri yazmaya gerek var mıdır? Bunun cevabı gayet açıktır: Varlık âlemi önceden belirlenmiş plan ve programa göre sevk ve idare edilmekte ve sayısı belirsiz melekler vazife yapmaktadırlar. Allah’ın mülkünde ortağı, tasarrufunda yardımcısı yoktur. Kudretinin yüceliğini, ilminin sınırsızlığını izhar için varlık âlemini bir takım kanunlara bağlamıştır. Artık kıyamet kopuncaya kadar O, kendi kanunlarına müdahale etmemektedir.

     Böylece Allah bu düzenli ve ölçülü tasarrufuyla, biz insanları da düzenli ve dengeli olmaya davet ediyor ve hayatta başarının sırlarından birini dolaylı olarak bize hatırlatıyor. Her halimizi tespit edip yazan melekler ve bizi her an gözetip duran Yüce Kudret olduğuna göre, hayatımızı bu inanç doğrultusunda değerlendirmek zorundayız ve bunun başka yorumu söz konusu olamaz.

 

İNSAN YALNIZ DEĞİLDİR

 

     Her şey insan için, insan da Allah’ı bilip O’na ibadet için yaratılmıştır. Varlık âleminin değer ve anlamı insan unsurunun var olmasıyla anlaşılıp vücut bulur. İnsan türü yoksa şu âlemin var olmasının anlam ve hikmeti kalmaz.

     Böylece insanoğlu Allah’ın has tecellilerine mazhardır, yalnız başına değildir. Çevresinde sayısını kesin belemediğimiz koruyucu, doğruyu ilham edici görevli melekler bulunmaktadır. Onu, kâfir cinlerden, azgın şeytanlardan korumaya çalışan bu görevliler, kulun niyet, inanç ve düşüncesine göre koruyucu kapı olmayı sürdürürler. Ne var ki insanların çoğunun bundan haberi ve bilgisi olmadığı gibi, bu hususta inancı da yoktur. Ayrıca iyilik ve kötülükleri anında yazan melekler de insanın sağ ve sol omuzlarında hizmetlerini kusursuz sürdürürler.

     Bütün bu manevi ve planlı olaylar, insanın yalnız olmadığını ve sadece fizik aleminin değil, fizik ötesi manevi varlıkların onun çevresinde yer aldığını göstermektedir.

 

ÖLÜM, CANLILAR HAKKINDA CARİ BİR KANUNDUR

 

وَجَاءتْ سَكْرَةُالْمَوْتِ بِالْحَقِّ ذَلِكَ مَا كُنتَ مِنْهُ تَحِيدُ:

 

     “Ölümün kişiyi kendinden geçirme sıkıntısı gerçekten gelince ona: “İşte bu senin ürküp korktuğun şeydir.” denilir.”

 

     “Ölüm haktır.” sözü çoğu zaman kullanılır. Ölüm sekresinin hak ile gerçekleşeceği ise, bize önemli bir konuyu öğretmektedir. Şöyle ki: Ölüm canlılar için hem lüzumlu, hem de ikinci hayata dönmek için şarttır. O bakımdan ölüm, iki hayatı hikmet ve anlamıyla birbirine uyumlu ve dengeli manada bağlayan bir köprüdür. Artık bu köprüyü kaldırmak veya yönünü değiştirmek, iki hayat arasındaki uyum ve dengeyi felce uğratmak mümkün değildir. Dünyanın iki ayrı hareketinde nasıl bir denge ve uyum kanunu hâkimse, canlılar için de ölüm olayında öylesine bir denge söz konusudur. Zira ikinci hayat ebedilik vasfı taşıdığından, ondaki ortam ve şartlar çok farklıdır; birinci hayatın ortam ve şartları orada yoktur. O bakımdan birinci hayatın şartlarına göre yaratılan bedeni atıp ikinci hayatın şartlarına uygun yaratılacak bir bedene ihtiyaç vardır. Ölüm olayının sebep ve hikmetlerinden biri de budur.

 

SURA ÜFÜRÜLMESİ

 

وَنُفِخَ فِي الصُّورِ ذَلِكَ يَوْمُ الْوَعِيدِ:

 

     “Sur’a üfürüldü (üfürülecek).Bu vaat edilen gündür.”

 

 

     SUR: Sözlükte, boynuza benzer üfleme aleti anlamına gelen bir isimdir. Melek İsrafil (AS)’ın üfürmekle görevli olduğu Sur, nasıl bir alettir? Şüphesiz bunun keyfiyet ve kemiyetini bilemeyiz. Allah, anlamımızı kolaylaştırmak için bu ismi kullanmıştır. Hz Peygamber (SAV)’den rivayet edilen hadislerde ise, aynı isme yer verilmiş ve daha iyi kavrayabilmemiz için bazı benzetmelerde bulunulmuştur.

     Sura ikince defa üfürülmesiyle ölüler dirilip kalkar ve vaat edilen ahiret günü ve onunla ilgili düzen kurulmuş olur. Böylece bu ayetle, müminlerin ikinci hayata daha güzel hazırlanmaları, inkârcı maddecilerin de ölmeden önce, bu olayın hikmetini iyice düşünmeleri istenmektedir.

 

İNSANLA BİRLİKTE BİR SÜRÜCÜ, BİR DE ŞAHİT BULUNUR

 

وَجَاءتْ كُلُّ نَفْسٍ مَّعَهَا سَائِقٌ وَشَهِيدٌ:

 

     “Her canlı beraberinde bir sürücü, bir de şahitle gelir.”

 

     Ruhların, hazırlanan bedenlere girmesiyle ikinci hayat başlar. Her kişi beraberinde bir sürücü, bir de şahit bulunduğu halde mahşer alanına getirilir.

     Sürücü ve şahitten maksat nedir? Bu iki kavram üzerinde farklı yorum ve tespitler yapılmıştır:

     1-)İBNİ SERİR ET-TABERİ’YE GÖRE: Bir melek onu sürüp mahşer alanına getirirken, bir melek te onun amellerinin şahidi olarak beraberinde yürür. Nitekim Hz Osman (RA) ta ilgili ayeti böyle tefsir etmiştir.

     2-)EBU HÜREYRE (RA)’A GÖRE: Sürücü bir melektir, şahit ise, mef’ul manasına gelen bir anlam taşır ve kişinin kendi amelidir.

     3-)İBNİ ABBAS (RA)’A GÖRE: Sürücü meleklerdendir; şahit ise insanın organlarının konuşturulup dinlenmesidir. Öyle ki, o gün kişinin ağzı mühürlenir ve elleri, ayakları şahit olarak konuşturulur.

     4-)İBNİ MÜSLİM’E GÖRE: Sürücü onun yakını olan şeytandır ki, onu arkasından takip eder.

     5-) TABİİNDEN MÜCAHİD’E GÖRE: Hem sürücü, hem de şahit meleklerden iki melektir.

     Şüphesiz insanların çoğu, ahiret gününde bir sürücü, bir de şahit melekle mahşer alanına sevk edileceklerinden tam gaflet içindedirler. Çünkü fizik ötesi ve ahiretle ilgili bilgileri ancak semavi kitaplardan ve gönderilen peygamberlerden öğrenmek mümkündür. İnkârcı maddeperest bu gerçeği ancak ölünce anlayabilir. Diriltilip kaldırılma da buna ayan beyan şahit olur. Neden sonra artık o anlamanın ve müşahede etmenin bir yararı olmaz.

     Nitekim onu sürüp getiren melek şöyle der: “And olsun ki sen bundan (bu günden) habersizdin. Artık senden perdeyi kaldırıverdik; o nedenle bugün gözün oldukça keskindir.”

 

KÂFİRLERİN BEŞ KÖTÜ SIFATI ANILARAK AZABA İTİLMELERİ

 

     Allah, inkârcı maddeperestlerin, putperest müşriklerin, suçlu günahkâr inkârcıların beş kötü vasfının anılacağını ve öylece gerçeklerin ona hatırlatılacağını belirterek, ölmeden önce inkârcıların hakka dönmelerinin lüzumuna atıfta bulunmaktadır. Onların beş kötü vasfı:

     1-) Küfür ve tuğyanda ısrar ve inat

     2-) Hayra karşı gelmek ve engellemek

     3-) Saldırgan olup haklara tecavüzde bulunmak

     4-) Hakka karşı hep şüpheci olmak

     5-) Allah’ı bırakıp başka şeyleri ilah edinmek

     Şüphesiz bu beş kötü vasıf birbirini bir zincirin halkaları gibi tamamlamakta ve biri diğerine kapı açmaktadır. Şöyle ki: Küfür nankörlüğü ve inatçılığı doğurur. Böylesi hayra ve iyiliğe engel olmaya yönelir. Bu üçü, kişiyi şerre alet olmaya iter ve dolayısıyla saldırgan yapar. Ruhundaki din ve Allah mayası ise, bazı olaylar karşısında kıpırdamaya başlayınca inkârcıda bir takım şüpheler meydana gelir. Bu duygu içinde çoğu kendini manevi bir boşluk içinde hisseder ve Hakk’ı tanımadığı için batılın peşine takılarak Allah’tan başka ilah edinir.

 

ALLAH’IN YANINDA SÖZ VE HÜKÜM DEĞİŞMEZ

 

مَا يُبَدَّلُ الْقَوْلُ لَدَيَّ وَمَا أَنَا بِظَلَّامٍ لِّلْعَبِيدِ:

 

     “Benim yanımda söz değişmez ve ben, kullarıma zulmedici değilim.” buyurur.”

 

     Allah, mutlak hikmet sahibidir. Her işi planlı, programlı ve faydalıdır. Kâinatı yürütme ve yönlendirme işini, hazırladığı kanunlara göre sürdürür. O bakımdan varlık âleminde hiçbir olay O’nun kanunlarını aşamaz, planının dışına çıkamaz, hazırladığı programına ters düşemez. Çünkü O’nun katında söz ve hüküm, plan ve program değişmez; kıyamete kadar bu böyle sürüp gider.

     Ahiret gününde, saptıranlarla saptırdıkları kimselerin birbirlerini suçlamaları da ilahi hükmü değiştirmez. Çünkü her şey en sağlam ölçülerle tespit edilip yazılmış ve adil ölçülerle hükme bağlanmıştır. O bakımdan hiç kimse o gün ilahi adaletin ortaya koyacağı hükümden kendini kurtaramaz. Çünkü Allah mutlak anlamda adildir ve zulmü kendine haram kılmıştır.

     Zalim sıfatının mübalağa ifade eden “ZALLAM”  şeklinde getirilmesi, zulmün her çeşidini Allah hakkında olumsuz kılmaya yönelik bir anlatım tarzıdır.

 

KAYNAK : İLMİN IŞIĞINDA ASRIN KUR’AN TEFSİRİ     CELAL YILDIRIM

Üye Girişi
Aktif Ziyaretçi16
Bugün Toplam985
Toplam Ziyaret4707276
MAKALELER
EĞİTİM SUNUMLARI