• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/insanveislam.org/
  • https://twitter.com/insanuislam











Kazandıklarımızı Devam Ettirelim

KAZANDIKLARIMIZI DEVAM ETTİRELİM

 

وَاعْبُدْ رَبَّكَ حَتَّى يَأْتِيَكَ الْيَقِينُ:

 

     “Ölüm sana gelinceye kadar Rabbine ibadet et.”  (HİCR SURESİ – 99. AYET)

 

     Evveli rahmet, ortası mağfiret ve sonu cehennemden azad olan mübarek ramazan ayını geride bıraktık. Oruçla bedenler ve nefisler terbiye altına alındı. Bir kez daha sabrı, yardımlaşmayı, paylaşmayı, özveriyi öğrendik. Dünya nimetlerinin bir sınav olduğunu; gelip geçici olanın değil, kalıcı ve ebedî olanın insanı yücelttiğini anladık. Gönüller, manevî huzur ikliminde bir ay boyunca yıkandı. Bu duygularla ramazanda kazandığımız bu güzel haslet ve yüksek değerleri, ramazan sonrasında da koruyup yaşamak oldukça önemlidir. Zira Yüce Allah’a karşı sorumluluğumuz sadece Ramazan ayına mahsus değildir. Ramazan ayında yoğun bir ibadetle vaktimizi geçirmeye çalıştık. Namazımıza, cemaate devam ettik. Muhtaçlara yardım ettik. Günahlarımıza tövbe ettik. Bunlara ve diğer dini görevlerimize ramazan sonrasında da devam etmeliyiz. Bu kazanımların bazılarını ele alalım:

     1- İBADETLER: İnsanın, Allah ve Peygamberin emir ve yasaklarına uyması ibadettir. Cenâb-ı Hak şöyle buyurur:

 

وَمَاخَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْإِنسَ إِلَّا لِيَعْبُدُونِ:

 

      “İnsanları ve cinleri ancak Bana ibadet etsinler diye yarattım.” (ZARİYAT SURESİ – 56. AYET)

     İnsanın maddî ve manevî yönü vardır. Maddî yönü topraktan yaratılmıştır. Gıdası da topraktan yetişir. Bu nedenle Allah’ın bizlere toprak’tan sunduğu sebze ve meyveleri alarak beslenir ve sağlığımızı devam ettiririz. Ruhumuz nurdan yaratılmıştır. Gıdası da nuranidir. Nurani gıdalar ise namaz, oruç, Kur’an okumak ve Allah’ı zikretmek gibi ibadetlerdir. Nasıl haftada bir defa veya yılda sadece bir ay yiyip içmek suretiyle, bedenin maddî ihtiyaçları karşılanmıyor ise; haftada bir cuma namazı kılmak veya yılda sadece ramazan ayında ibadet etmekle manevî ihtiyaçlar da karşılanmış olmaz. Dolayısıyla ramazan ayında kazandığımız cemaatle ibadet etme alışkanlığımızı, hayatımız boyunca devam ettirmeliyiz. Zira ömrün en hayırlısı, ibadetlere sabır göstererek Yüce Allah’ın rızası doğrultusunda sürdürülenidir. Nitekim Cenâb-ı Hakk şöyle emrediyor:

 

وَاعْبُدْ رَبَّكَ حَتَّى يَأْتِيَكَ الْيَقِينُ:

 

     “Ölüm sana gelinceye kadar Rabbine ibadet et.”   (HİCR SURESİ – 99. AYET)

     Yüce Allah’ın bizim için koyduğu hayat kurallarına dikkat ederek beden sağlığımızı, ibadetlerimizi eda ederek ruh sağlığımızı koruruz. Biri diğerinin aleyhine ihmal edildiği vakit huzursuzluklar baş gösterir. Bu nedenle Yüce Allah Kur’an’da şöyle buyurmaktadır:

 

وَابْتَغِ فِيمَا آتَاكَ اللَّهُ الدَّارَ الْآخِرَةَ وَلَا تَنسَ نَصِيبَكَ مِنَ الدُّنْيَا:

 

     “Allah’ın sana verdiği mallardan onun yolunda harcayarak ahiret yurdunu iste; ama dünyadan da nasibini unutma.”    (KASAS SURESİ – 77. AYET)

     Peygamberimiz (SAV) de şöyle buyurur: “Sizin hayırlınız dini için dünyasını, dünyası için de dinini terk etmez. Belki her ikisini birlikte alarak (kemale yürür.)”

     Şu husus oldukça önemlidir. Din, toplumlarda var olan anarşi, terör, kaos vb. gibi huzursuzlukları en alt seviyelere çeker. Dünya hayatının da ihmal edilmemesini ve inananlarına orta bir yol tutmalarını öğütler. Çünkü iman ve ahlâk bakımından olgunluğa ermek, her ikisini bir arada dengeli olarak götürmekle mümkün olur. İbadetler aynı zamanda kişi ile Rabbi arasında kuvvetli bir bağ oluşturarak, kişiyi günahlardan uzak tutar ve otokontrolü sağlar. Nitekim bu konu da Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor:

 

إِنَّ الصَّلَاةَ تَنْهَى عَنِ الْفَحْشَاءوَالْمُنكَرِ وَلَذِكْرُ اللَّهِ أَكْبَرُ وَاللَّهُ يَعْلَمُ مَا تَصْنَعُونَ:

 

     “Muhakkak ki namaz, hayâsızlıktan ve kötülüklerden alıkoyar. Allah’ı anmak elbette (ibadetlerin) en büyüğüdür. Allah yaptıklarınızı bilir.” (ANKEBUT SURESİ – 45. AYET)

     Ramazan ayında camileri doldurup cemaatle namazlarımızı eda ettik. Bu alışkanlığımızı devam ettirmeliyiz. Resul-i Ekrem (SAV) Efendimiz: “Cemaatle kılınan namazın sevabı, yalnız başına kılınan namazdan yirmi yedi derece efdaldir .” buyurmaktadır.

     Cemaatten mazeretsiz olarak geri kalmamaya gayret etmeliyiz. Nitekim Peygamberimiz (SAV): “Hayatımı ve ölümümü elinde tutan Allah’a yemin ederim ki, içimden şöyle geçiyor:

     Odun yığılmasını emredeyim. Odunlar yığılsın. Sonra namazı emredeyim. Namaz için ezan okunsun. Daha sonra bir adamın müminlere imam olmasını emredeyim ve namaza gelmeyenlerin gidip evlerini yakayım.” buyurmaktadır.       

     Burada Peygamberimiz (SAV), cemaatle namaz kılmanın önemine ve cemaati terk etmenin ne kadar olumsuz bir davranış olduğuna dikkat çekmektedir. Yoksa Peygamberimiz  (SAV) kimsenin evini asla yakmaz.

     Diğer bir hadisi şeriflerinde Peygamberimiz (SAV) şöyle buyurur: “Kim ki güzelce abdestini alır, farz namazı eda için mescide gider ve imamla birlikte namazı kılarsa; günahları bağışlanır.”

     Tabii burada bağışlanan günahlar küçük günahlardır. Rasûlullah Efendimiz (SAV); “Kim ki iftitah tekbirine ulaşarak kırk gün cemaatle namazlarını eda ederse, onun için iki berat yazılır: Cehennemden uzak olma beratı ve münafıklıktan beri olma beratıdır.” buyurdu.

     2- YARDIMLAŞMA: İyilik, güzellik, hayır ve yararlı işlerde yardımlaşma, dinimizin bir emri ve kâmil insan olmanın gereğidir. Nitekim Kur’an da Yüce Allah yardımlaşmayı emrederek şöyle buyurmaktadır:

 

وَتَعَاوَنُواْ عَلَى الْبرِّ وَالتَّقْوَى وَلاَ تَعَاوَنُواْعَلَى الإِثْمِ وَالْعُدْوَانِ:

 

     “İyilik ve takvada (Allah’ın yasaklarından sakınmak üzere) yardımlaşın. Günah ve düşmanlık üzerine yardımlaşmayın.”  (MAİDE SURESİ – 2. AYET)

     Yardımlaşma, toplumun fertlerini birbirine sevdirir ve toplumsal kaynaşmayı sağlar. Birbirine sevgi ve saygı bağıyla bağlı olan toplumlarda huzursuzluk, terör, anarşi ve zülüm olmaz. Bu nedenle de Allah, münafıkları “Hayır ve yardımlaşmaya mani olmakla” (MAUN SURESİ – 7. AYET) kınamaktadır. İslâm’ın bildirdiği sosyal dayanışma ve yardımlaşmanın biri maddî, diğeri manevî iki yönü vardır. Maddî dayanışma ve yardımlaşma hususunda İslâm’ın emri şudur: Müslüman, ihtiyacı bulunan kardeşine yardım elini uzatmak zorundadır. Müslüman, darda kalana yardımcı olur, zorluk içinde olanı genişliğe çıkarır, korku içinde olana güven verir, aç olanı doyurur, kamunun yararını sağlamak için kendi üzerine düşen görevleri yerine getirir. Zira bu görevlerin yerine getirilişi aynı zamanda bir ibadettir. Müslüman, sahip olduğu ayni ve nakdi mallardan muhtaçların ihtiyaçlarını gidermekle yükümlüdür. Komşusu açken kendisi tok olmayı hiçbir zaman düşünemez. Dünya tarihinde yardımlaşmanın en güzel örneklerinden biri de “Fıtır” sadakasıdır. Bu emsali olmayan bir dayanışma örneğidir, her türlü övgüye lâyıktır. Zira hiçbir karşılık beklemeden diğerine yardım eli uzatılmaktadır. Her yıl fakir Müslümanların bile fitre sadakaları ile kendilerinden daha düşkün olanlara maddi yardımda bulunmaları övülmeye lâyık bir meziyet değil midir? Cenâb-ı Hak rahmete ulaşmanın yolunun yardımlaşmaktan geçtiğini Kur’an da açık bir şekilde beyan ediyor:

 

لَن تَنَالُواْ الْبِرَّ حَتَّى تُنفِقُواْ مِمَّا تُحِبُّونَ وَمَا تُنفِقُواْ مِن شَيْءٍفَإِنَّ اللّهَ بِهِ عَلِيمٌ:

 

     “Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça, iyiye ve takvaya eremezsiniz.”   (ÂLİ-İMRAN SURESİ – 92. AYET)

     Peygamberimiz (SAV) de şöyle buyurur: “Müslüman, Müslüman’ın din kardeşidir. Ona zulmetmez. Onu (başına gelen musibette) yalnız bırakmaz. Kim din kardeşinin bir ihtiyacını giderirse; Allah da onun ihtiyacını giderir. Herhangi bir Müslüman, din kardeşinin dünya da bir sıkıntısını giderirse; Allah da onun kıyamet gününde bir sıkıntısını giderir. Kim de Müslüman kardeşinin ayıbını örterse; Allah da kıyamet günü onun ayıbını örter.”

     Diğer bir hadis-i şeriflerinde ise; “Kim ki bir kişinin ihtiyacının giderilmesinde yardımcı olursa; ayakların kaydığı günde Allah onu sabit kılar, ayağını kaydırmaz.” buyurmuşlardır.

     Yardımlaşarak Müslümanları sevindirmek Allah katında en güzel işlerdendir. Günahlarımızın yok olmasına ve bağışlanmamıza sebebiyet vermektedir.

     Nitekim Peygamberimiz (SAV) de şöyle buyurmuşlardır: “Allah’a farzlardan sonra en sevimli olan amel; Müslüman’ın kalbine sevinç sokmaktır.”  

     Cimrilik edip yardımlaşmamak ise kişinin manen kaybetmesine sebebiyet verir. Onun için Kur’an-ı Kerim’de, nefsini cimrilik illetinden koruyup arındıranların kurtulacağı müjdesi veriliyor:

وَمَن يُوقَ شُحَّ نَفْسِهِ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ:

 

     “Kim nefsinin cimriliğinden korunursa; işte onlar kurtuluşa erenlerdir.” (HAŞR SURESİ – 9. AYET)

     3- NAFİLE ORUÇ TUTMA: Oruç, şehevi gücün melekî güce boyun eğmesini sağlar. Bu nedenle ramazan ayı dışında da imkân nispetinde oruç tutmalıyız. Böylece nefsimizi dizginler, kendimizi melekût âlemine doğru yükseltiriz. Bu konu da her peygamberin takip ettiği yol farklı olmuştur. Davut aleyhisselam bir gün yer bir gün tutardı. Peygamberimiz (SAV) ise ramazan dışında hiçbir ayı tam olarak oruçlu geçirmemiş, ancak bazen uzun süre oruç tutmuştur.

     Ayrıca şevval ayında altı gün, pazartesi ve perşembe günleri ile hicri ayların 13.14.15. günleri oruç tutmuştur. Ümmetine de nafile oruç tutmalarını tavsiye etmiştir. Peygamberimiz (SAV) şöyle buyurur: “Her kim ki ramazan orucunu tutup, altı günde şevval ayından ilave ederse; yılın tamamını oruçlu gibi geçirmiş olur.”

     Yine Hz. Peygamber (SAV) şöyle buyuruyor: “İnsanların amelleri Allah Teâlaya pazartesi-perşembe günleri arz olunur, ben amelimin arzı sırasında oruçlu olmayı tercih ediyorum.” buyurmuştur.

     4-TEVBE: Allah’a yönelmek, af dilemektir. Allah Teâlâ Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor:

وَتُوبُواإِلَى اللَّهِ جَمِيعاً أَيُّهَا الْمُؤْمِنُونَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ:

 

     “Ey müminler! Hep birden Allah’a tövbe ediniz ki, kurtuluşa eresiniz” (NUR SURESİ – 31. AYET)

     Peygamberimiz (SAV) şöyle buyurur:“Günahtan tövbe eden günahsız gibidir.”

     Müslüman bir hata işlediği zaman hemen tövbe etmeli, tövbeyi yarına bırakmamalıdır. Zira ölüm ansızın gelebilir. İnsanların tövbeyi ertelemelerinin sebebi; Allah’ın rahmet ve ğafur sıfatlarına aşırı güvenmeleridir. Hâlbuki o aynı zamanda azabı şiddetli olandır. Bu itibarla Allah’ın “rahmet” ve “azab”ını birlikte düşünmeli, “havf” ve “reca” arasında yaşamalıyız. Küçük bile olsa günahları küçümsememeliyiz. Günahların büyüğünden de küçüğünden de kaçınmalıyız. Küçük günahları işleme konusunda gevşek davranan insan, günah işlemeye alışır, bu alışkanlık insanı büyük günah işlemeye sevk edebilir. İnsan küçük de büyük de günah işleyebilir. Yüce Allah küçük günahları tövbe etmeden bağışlayabilir. Nitekim Kur’an’da şöyle buyurmaktadır:

 

إِن تَجْتَنِبُواْ كَبَآئِرَ مَا تُنْهَوْنَ عَنْهُ نُكَفِّرْعَنكُمْ سَيِّئَاتِكُمْ وَنُدْخِلْكُم مُّدْخَلاً كَرِيماً:

 

     “Eğer yasaklandığınız büyük günahlardan kaçınırsanız, sizin küçük günahlarınızı örteriz ve sizi şerefli bir yere sokarız.” (NİSA SURESİ – 31. AYET)

     Büyük günahlardan kurtulmak için mutlaka şartlarına uygun tövbe edilmesi gerekir. Tövbenin makbul olabilmesi için üç şart vardır:

a) Günahı işlediğine pişman olmak,

b) O günahı bir daha işlememeğe azmetmek,

c) Günahı terk etmek.

     Eğer günah insan hakları ile ilgili ise; hakların hak sahiplerine verilmesi ve helalleşilmesi gerekir. Nitekim Peygamberimiz (SAV) şöyle buyuruyor: “Kimin üzerinde kardeşine karşı ırz veya başka bir şey sebebiyle hak varsa, altın ve gümüş paranın geçerli olmadığı kıyamet günü gelmezden önce helâlleşsin. Aksi takdirde o gün, Salih bir ameli varsa, zulmü nispetinde kendinden alınır (hak sahibine verilir). Eğer sevabı yoksa hak sahibinin günahından alınır, bu kimsenin üzerine yüklenir.”

     İnsan hata ile günah işleyebilir. Önemli olan hemen tövbe etmelidir. Tövbeyi asla ramazan ayına ertelememelidir. Zira Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır:

 

إِنَّمَا التَّوْبَةُ عَلَى اللّهِ لِلَّذِينَ يَعْمَلُونَ السُّوَءَ بِجَهَالَةٍثُمَّ يَتُوبُونَ مِن قَرِيبٍ فَأُوْلَـئِكَ يَتُوبُ اللّهُ عَلَيْهِمْ وَكَانَ اللّهُ عَلِيماً حَكِيماً:وَلَيْسَتِ التَّوْبَةُ لِلَّذِينَ يَعْمَلُونَ السَّيِّئَاتِ حَتَّى إِذَا حَضَرَ أَحَدَهُمُ الْمَوْتُ قَالَ إِنِّي تُبْتُ الآنَ وَلاَ الَّذِينَ يَمُوتُونَ وَهُمْ كُفَّارٌأُوْلَـئِكَ أَعْتَدْنَا لَهُمْ عَذَاباً أَلِيماً:

     “Allah’ın kabul edeceği tövbe, ancak bilmeden kötülük edip de sonra tez elden tövbe edenlerin tövbesidir; işte Allah bunların tövbesini kabul eder; Allah her şeyi bilendir, hikmet sahibidir. Yoksa kötülükleri yapıp yapıp da içlerinden birine ölüm gelip çatınca, “Ben şimdi tövbe ettim” diyenler ile kâfir olarak ölenler için (kabul edilecek) tövbe yoktur. Onlar için acı bir azap hazırlamışızdır.”  (NİSA SURESİ – 17/18. AYETLER)

     Ramazan ayında kazandığımız birtakım iyi huylar ve güzel amelleri ramazandan sonra da devam ettirmeliyiz. Zira ömrün en hayırlısı, ibadetlere sabır göstererek Yüce Allah’ın rızası doğrultusunda sürdürülenidir. Kadın erkek bütün müminler, bulûğ çağından son nefesine kadar Yüce Allah’a ibadet etmekle yükümlüdürler. Nitekim Cenab-ı Hakk şöyle buyuruyor:

 

وَاعْبُدْ رَبَّكَ حَتَّى يَأْتِيَكَ الْيَقِينُ:

 

     “Ölüm sana gelinceye kadar Rabbine ibadet et.” (HİCR SURESİ – 99. AYET)

     Yüce Allah şöyle buyuruyor:

 

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا اللَّهَ وَلْتَنظُرْنَفْسٌ مَّا قَدَّمَتْ لِغَدٍ وَاتَّقُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ خَبِيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ:

     “Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve herkes, yarın için önceden ne göndermiş olduğuna baksın. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.”   (HAŞR SURESİ – 18. AYET)

    Bu ayetlerde Allah, emirlerini yerine getirmede ve yasaklarından sakınmada dikkatli olmamızı ve kıyamet günü için hazırlıklar yapmamızı, bunun için de nefislerimizi her an kontrol altında tutmamızı hatırlatmaktadır. Şüphesiz nefislerini kontrol altında tutan, Yüce Allah’a ve topluma karşı sorumluluklarını yerine getiren müminler, ahiret yurdunda kârlı çıkacaklardır. Hz Peygamber (SAV) şöyle buyuruyor:

     “Allah katında amellerin en güzeli, az da olsa devamlı olanıdır.”

     Bizleri, daha nice ramazanlara sıhhat, afiyet ve gönül huzuru ile ulaştırmasını Cenâb-ı Hak’tan niyaz ediyorum.

 

KAYNAK : DİYANET AYLIK DERGİ

 
Üye Girişi
Aktif Ziyaretçi7
Bugün Toplam551
Toplam Ziyaret4706842
MAKALELER
EĞİTİM SUNUMLARI