• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/insanveislam.org/
  • https://twitter.com/insanuislam











Komşuluk İlişkileri ve Hakları

KOMŞULUK İLİŞKİLERİ VE HAKLARI

 

وَاعْبُدُواْ اللّهَ وَلاَ تُشْرِكُواْ بِهِ شَيْئاً وَبِالْوَالِدَيْنِ إِحْسَاناً وَبِذِي الْقُرْبَى وَالْيَتَامَى وَالْمَسَاكِينِ وَالْجَارِذِي الْقُرْبَى وَالْجَارِ الْجُنُبِ وَالصَّاحِبِ بِالجَنبِ وَابْنِ السَّبِيلِ وَمَا مَلَكَتْ أَيْمَانُكُمْ إِنَّ اللّهَ لاَ يُحِبُّ مَن كَانَ مُخْتَالاً فَخُوراً:

     “Allah’a ibadet edin ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolcuya, ellerinizin altında bulunanlar (köle, cariye, hizmetçi ve benzerlerine) iyi davranın; Allah kendini beğenen ve daima böbürlenip duran kimseyi sevmez.”   (NİSA SURESİ – 36. AYET)

 

     İşimiz, durumumuz, konumumuz ne olursa

Olsun, yaşadığımız  sürece  yanımızda, yakınımızda, çevremizde mutlaka birileri bulunur. Bu insanlarla mutlaka birtakım ilişkilerimiz olur. Bu, toplum hayatının kaçınılmaz bir gereğidir. Hayatı yaşanır kılan, insanın  hemcinsleri  ile  bir  arada  bulunması, zorlukları ve güzellikleri paylaşmasıdır. Bu paylaşımın sağlanmadığı ortamlarda, ağlıklı bir toplum hayatından söz etmek mümkün olmaz. Bu paylaşım,   ailelerimizin   yaşadığı   sabit   mekânlar   olan meskenlerimizin yanında ve civarında yaşayan insanlarla, komşularımızla  olan  ilişkilerimiz  konusunda ise daha büyük bir önem kazanır. Çünkü komşular arası ilişkiler, toplumsal ilişkilerin ilk  basamağı ve önemli bir göstergesidir. İnsan hayatına yön ve  şekil vermeyi amaçlayan dinimiz, işte bu bakımdan komşuluk ilişkilerine özel bir önem atfeder. Yüce Allah buyuruyor:

 

وَاعْبُدُواْ اللّهَ وَلاَ تُشْرِكُواْ بِهِ شَيْئاً وَبِالْوَالِدَيْنِ إِحْسَاناً وَبِذِي الْقُرْبَى وَالْيَتَامَى وَالْمَسَاكِينِ وَالْجَارِذِي الْقُرْبَى وَالْجَارِ الْجُنُبِ وَالصَّاحِبِ بِالجَنبِ وَابْنِ السَّبِيلِ وَمَا مَلَكَتْ أَيْمَانُكُمْ إِنَّ اللّهَ لاَ يُحِبُّ مَن كَانَ مُخْتَالاً فَخُوراً:

 

      “Allah’a ibadet edin ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anaya, babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın  komşuya, uzak  komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya ve elinizin altındakilere iyilik edin. Şüphesiz, Allah kibirlenen ve çok övünen kimseleri sevmez.”  (NİSA SURESİ – 36. AYET)

     Görüldüğü üzere, ayetin temel mesajı, ibadetin Allah’a yapılması ve O’na ortak koşulmamasıdır. Bu, dininin  temelini  oluşturan  ana  konudur. Dini yaşayan insandır. Ama insan, başka insanlarla birlikte yaşamakta ve onlarla pek çok ilişkilerdebulunmaktadır. Dinin, Allah ile kul arasında gerçekleşen iman ve ibadet boyutunun meyvesini verebilmesi, başkalarıyla  girişilen  ilişkilerde, onların da Allah’ın kulları olduğu gerçeğinin göz önünde bulundurulması ile sıkı sıkıya bağlantılıdır. Bu sebeple ayet temel mesajını verdikten sonra, insanın yakın ilişki içinde bulunduğu diğer insanları gündeme getirmekte ve onlarla olan ilişkinin temeline iyilik etmek  ve alçak gönüllü ve mütevazı davranmak esaslarını oturtmaktadır. İnsanın sosyal çevresini oluşturan kesimler arasında özellikle komşulara  vurgu  yapılmış  olması  oldukça  anlamlıdır. Ayetin  bu  vurgusu, şu  hadis-i  şerifte  daha  belirgindir:

 

مَا زَالَ جِبْرِيلُ يُوصِينِي بِالْجَارِ حَتَّى ظَنَنْتُ أنَّهُ سَيُوَرِّثُهُ:

 

     “Cebrail bana komşu hakkında o kadar tavsiyede bulundu ki, onu mirasçı kılacak sandım.”

     Hadisin  bize  verdiği  temel  fikir  şudur: İnsan kendi   mirasçıları   olan   yakınlarına; çocuklarına, ana-babasına, kardeşlerine   nasıl   davranıyorsa,komşularına  da  öyle  davranmalıdır. Çünkü  insanın aile fertlerinden sonra en çok ilişki içinde olduğu kimseler komşulardır. Kişilerin aile dışı insanlarla geçekleştirdikleri sosyal ilişkiler, komşularla başlar. Komşuluk ilişkileri, toplumsal ilişkilerin esasını ve hareket noktasını oluşturur. Bu sebeple komşuluk ilişkileri toplumun geniş katmanları arasındaki ilişkilerin küçük çaplı bir örneğini oluşturur. Komşuluk çerçevesi içindeki davranış ve ilişki biçimleri, bir şekilde geniş kitleler arasında da etkisini gösterir. Bu durum, komşular arası iyi ilişkilerin önemini açıkça ortaya koymaktadır. Sevgili Peygamberimiz (SAV) şöyle buyuruyor:  

     “Komşularına iyi komşuluk et ki, gerçek Müslüman olasın.” 

     İnsan, hayatı  boyunca  mutluluğun  peşinden koşar durur. Hâlbuki mutluluk çok kere onun hemen yanı başındadır, ama o bunun farkında değildir. Mutluluğu sağlayacak sebepleri keşfetmek gerekir. İşte Hz. Peygamber (SAV)  şu hadisinde bize mutluluğa ve huzura götüren yollardan üçünü gösteriyor:

     “İyi bir komşu, rahat bir binek ve geniş bir ev insanı   mutlu   eden   sebeplerdendir.”

 

KOMŞULUK HAKLARI

 

     Dinimiz  kul  hakkının  çiğnenmemesi  konusunda müminlere ciddî uyarılarda bulunur. Kul hakkını çiğnemenin  büyük  manevî  sorumluluğu  gerektirdiğini önemle vurgular. Hele hakkı çiğnenmesi söz konusu olan kul komşu ise konunun önemi daha da artar. Bir gün Sevgili Peygamberimiz (SAV):

      “Vallahi  iman  etmiş  olamaz,  vallahi  iman  emiş olamaz, vallahi iman etmiş olamaz.” buyurmuşlar, sahabelerden biri de; “Kim iman etmiş olmaz ey Allah’ın Resulü?” diye sorunca, Rasûlüllah Efendimiz (SAV): “Kötülüğünden komşusunun  emin olmadığı kimse.” cevabını vermişlerdir.

     Ebu Hüreyre (RA)’ın konumuzla ilgili olarak rivayet ettiği  bir başka hadis de şöyledir:

     “Rasûlüllah (SAV) ashaptan bir grup insanın yanında durdu ve: “Size, en hayırlınızın kim olduğunu, en kötünüzün kim olduğunu haber vereyim mi?” diye sordu. Oradakiler bir şey söylemediler. Allah’ın Rasülü (SAV) sorusunu üç kere tekrarladı. Bunun üzerine bir adam:  “Evet  ya  Rasûlallah, hangimizin  en  hayırlı, hangimizin en kötü kimse olduğunu bize haber ver.” dedi. Rasûlüllah (SAV): “Sizin en hayırlınız, hayrı dokunması  umulan  ve  kötülüğünden  emin  olunan  kimsedir. En kötünüz de hayrı dokunması umulmayan ve kötülüğünden emin olunmayandır.” buyurdular.

     Bu hadisi şeriften açıkça anlıyoruz ki, Allah katında makbul olmanın şartlarından biri de insanlar katında makbul olmaktır. İnsanların, -bu arada komşuların- güvenini  kazanmayan, herkesin  kendisinden endişeye kapıldığı, etrafına rahatsızlık ve huzursuzluk saçan, birlikte insanca yaşamanın gereklerini yerine getirmeyen  kimseler, Allah’ın  hoşnut    olmayacağı kimselerdir. Ekonomik durumları, sosyal konumları, itibar düzeyleri ne olursa olsun, komşularımıza öncelikle, birer insan ve Allah’ın kulu olmaları açısından bakmak gerekir. Hangi sebeple olursa olsun onlara karşı açıkça, ya da dolaylı olarak küçümseyici tavır içine girmek İslâm ahlâkı ile bağdaşır bir tutum değildir. Başkalarını küçük görmek İslâm ahlâkının yasakladığı  çirkin  işlerden  biridir. Hele  küçük  görülen  bir komşu ise yapılan yanlış daha da büyür. Ebu Hüreyre (RA) diyor ki:

     “Rasûlüllah (SAV):  “Ey  Müslüman  hanımlar!  Tırnak  ucu kadar da olsa, sakın ha, komşu komşuyu hakir görmesin!” derdi.”

     Hz. Peygamber (SAV), bu hadislerinde, komşu hakkının ne kadar önemli olduğunu, komşulara sözlü, ya da fiili  olarak  zarar  vermenin  ne  büyük  bir  sorumluluk getirdiğini  çok  açık  bir  şekilde  ortaya  koymaktadır. Demek ki, komşularımızla olan ilişkilerimizin niteliği imanımızın da niteliğini etkilemektedir. Hadis-i şerifteki  “iman  etmiş  olamaz”  ifadesi,  “kâmil  anlamda iman etmiş olamaz” anlamındadır.  Aynı mesajı veren bir başka nebevî uyarı şudur:

     “Kötülüğünden komşusunun emin olmadığı kimse cennete giremez.”

     Komşuluk hukukunun önemini vurgulayan bir başka hadisi şerifinde Sevgili Peygamberimiz (SAV) söyle buyurmuşlardır:

     “Kıyamet gününde muhakeme edilecek ilk iki hasım, iki komşu olacaktır.”

 

KOMŞUNUN EZİYETİNE SABRETMEK

 

     İslâm, sosyal  hayatın  ahenk  içinde  yürümesi  için her türlü  şarta riayet edilmesini öngörür. Sözgelimi bir yandan komşulara eza edilmemesi, onlara iyi davranılması  emredilirken, bir  yanda  da, komşulardan gelecek olumsuzluklara, kötülük ve zararlara mümkün olduğunda sabredilmesi tavsiye edilmektedir. Allah’ın sevdiği üç tür insandan söz ettiği hadisinin konumuzla ilgili kısmında Hz. Peygamber (SAV) şöyle buyurmaktadır:

     “Allah’ın   sevdiği   kimselerden   üçüncüsü   de)   bir adamdır ki, kendisine eziyet eden bir komşusu vardır. O da buna sabreder, nihayet ölüm yahut göç etmek aralarını ayırır.”

     “Komşuluk hakları” deyince akla sadece, komşulara  zarar  vermek  yahut  zarar  vermekten  doğacak  sorumluluk akla gelmemelidir. Bu, hak kelimesinin sadece olumsuz yönünü oluşturur. Pasif olması gerektiren bir durumdur. Bir de işin olumlu ve aktif olmayı gerektiren yanı vardır. Yani iyi bir komşuluk için sadece komşuya  zarar  vermemek  yetmez, iyilikte  de  bulunmak gerekir. Hz. Peygamber (SAV) şöyle buyurur:

     “Kim Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsa, komşusuna iyilik etsin.” 

     

BİTİŞİK YABANCILAR

 

     Modern hayatın getirdiği bazı şartlar insanı “kala- balıklar  içindeki  yabancı”  durumuna  getirmiştir. Zorunlu ilişkiler dışında “herkesin kendi işine baktığı” bir hayat anlayışı günümüzde hâkim bir durumdur. Bunun olumlu yanları olmakla birlikte, psikolojik ve sosyal olumsuzlukları da vardır. Sözgelimi, yıllardır aynı binada yaşadıkları halde birbiri ile tanışmayan, komşuluk   ilişkilerine   girmeyen   nice   insanların, ailelerin varlığına  şahit  oluyoruz. Evet, sosyal  hayatımız  pek çok alanları ile değişikliğe uğramıştır, daha da uğrayacaktır. Bu  kaçınılmazdır. Ama  bu  değişikliğin, bizim bazı olmazsa olmaz değerlerimizi de alıp götürmesine izin vermemeliyiz. Bu gibi konularda duyarlı olmamız gerekiyor. Aynı çatının farklı bölümlerinde oturan aileler arasındaki komşuluk ilişkileri de bu konular arasında  yer  alıyor. Aslında  komşuluk  ilişkileri  biraz  da kendiliğinden oluşan tabii ilişkilerdir. Bu tabii akışı bozacak  durumların  ortaya  çıkması  halinde, komşular arası bağı yeniden oluşturmak için özel bir çaba harcamak gerekebilir. İlk bakışta basit gibi görünen küçücük girişimler, böyle bir komşuluk ilişkisinin oluşumunu ve devamını sağlayabilir. Merdivende karşılaştığımız bir apartman komşumuza vereceğimiz bir selâm, göstereceğimiz bir güler yüz, samimi bir hal-hatır sormak, gerektiğinde   kapı   komşumuza   bir   ihtiyacının olup olmadığını sormak, hatta pişirilen yemekten bir tabak  ikram  edivermek, komşular  arasında  oluşacak sıkı bağların bir ilk adımını oluşturabilir. Hz. Aişe (RA) anlatıyor:

     “Ya Rasûlallah, dedim; iki komşum var, (öncelikle) hangisine hediye sunayım?” Allah’ın Rasülü (SAV):  “Kapısı sana daha yakın olana.” buyurdular.” 

     Komşular  arası  ilişkilerin  sıcak  ve  canlı  tutulması, önemli   ölçüde   samimi   duyguların   açığa   çıkmasını sağlayacak  fırsatların  oluşturulmasına  bağlıdır.

     Sahabelerden Ebû Zer (RA)’ın rivayetine göre Sevgili Peygamberimiz (SAV), kendisine: “Ebû Zer! Çorba pişirdiğin zaman suyunu fazla koy ve  komşularını  da  gözet.”   buyurmuştur.

     Hadis-i şerif, imkânsızlıklar içinde bile, komşularla  iyi  ilişkilerin  devamı  için  nasıl  her  fırsatı değerlendirmemiz gerektiği konusunda ilginç bir örnek oluşturmaktadır.

 

KOMŞULARI ZİYARET

 

     Komşular arası ilişkileri sıcak tutmanın yollarından biri de karşılıklı ziyaretlerdir. Ziyaretlerin davet üzerine gerçekleşmesi daha da yapıcı olur. Hz. Peygamber (SAV) şöyle buyuruyor:

     “Aynı vakit için  iki komşundan davet alırsan, önce daha yakın olanın davetine git. Aynı vakit için ayrı zamanlarda davet edilirsen, önce davet edenin davetine git.”

     İmam Gazali komşuluk arası ilişkilerin çerçevesini İslâmî bakış açısı ile şöyle çizmektedir:

     “Komşuluk  hukuku, sadece  komşuya  eza  etmemekle yerine getirilmiş olmaz, ayrıca eza ihtimali olan şeylerden  de kaçınmak gerekir… Bu da yetmez; a-) Komşuya yumuşaklıkla muamele etmek, b-) Ona iyi ve güzel davranmak, c-) Komşuyla karşılaşınca ona selâm vermek, d-) Hastalandığında onu ziyaret etmek,     e-) Bir musibetle karşı karşıya kaldığında taziyede bulunmak, f-) Sevinçli anında onu tebrik etmek, sevincine ortak olmak, g-) Hatalarını görmezlikten gelmek, h-)Mahremine bakmamak, ı-) Uzakta bulunduğunda evine göz kulak olmak, i-) Çocuklarına lütufkâr davranmak, j-) Din ve dünya ile ilgili bilmediği konularda ona yol göstermek… Bütün Müslümanlara karşı görevlerimiz  dışında  komşularımıza  karşı  olan  görevlerimizdendir.”

 

 

 

 

 

                    KOMŞUNUN ŞAHİTLİĞİ ALLAH KATINDA MAKBULDÜR

    

     Komşunun  komşu  hakkındaki  kanaat  ve  şahitliği Allah  katında  bir  kriter  olma  niteliğine  sahiptir. Hz Peygamber (SAV), şöyle buyuruyor:

     “Bir Müslüman ölür de en yakın komşularından üç kişi onun hakkında iyi şahitlikte bulunursa, Allah Teâlâ şöyle buyurur: “Bildikleri şey konusunda kullarımın şahitliğini kabul ettim”;  yahut  “Kulumun bildiğim günahlarını affettim.” 

     Rasûlüllah (SAV), komşunun şahadetine böyle büyük bir değer atfederek, komşuların iyi şahadetini hak  ettirecek  davranışlar  sergilememizi  teşvik  etmiş olmaktadır. Bunun yolu da Kur’an ve sünnet çizgisinde sergilenecek iyi komşuluk ilişkilerinden geçmektedir. Hz. Peygamber (SAV) iyi komşuluk ilişkilerini, ülkenin imarının ve ömrün uzamasının sebepleri arasında saymıştır.  Hz. Aişe (RA) anlatıyor:

     “Rasûlüllah (SAV) bana şöyle dedi:     

     “Kime   yumuşak   huyluluktan   nasibi   verilmişse, dünya ve ahiret iyiliğinden de payı verilmiş demektir. Akrabalık  bağlarını  gözetmek, güzel  ahlâk  ya  da  iyi komşuluk ilişkileri ülkeyi imar eder ve ömrü arttırır.”

     Kısaca; insan toplum halinde yaşamak zorundadır. Çevresinde mutlaka başkaları da yaşamak durumundadır. Evimizin yanında, civarında yaşayan insanlarla, komşularımızla birtakım ilişkilerimizin olması kaçınılmazdır. Toplum  hayatının  düzeninin  temellerinden biri de komşuluk ilişkilerinin insanî temele dayalı olmasıdır. Bunu sağlamanın yolunu Kur’an ve Sünnet, teorik ve pratik olarak ortaya koymuştur. Bu teori ve pratiğin temelinde, “Kendiniz için arzuladığınızı başkaları için de arzulamadıkça kâmil imana ulaşamazsınız.” esası yer alır. Komşularımız, kara gün dostlarımızdır, can yoldaşlarımızdır. Hayat komşularımızla güzeldir. Beşerî ilişkilerimizin ilk adımını komşuluk ilişkilerimiz oluşturur. Komşuluk ilişkilerimiz Allah katındaki konumumuzu  belirleyecek  kriterlerden  biridir. Komşularımızın hoşnutluğu, Allah'ın hoşnutluğunu kazandıran yollardan biridir. Kendisi ile ve çevresi ile barışık olan insan, sağlıklı bir ruh dünyası yaşıyor demektir. Çevresi ile komşuları  ile  sürtüşme  ve  geçimsizlik  halinde  olan, çevre ilişkilerinde sürekli olarak problem kaynağı olan kimseler, dengeli  bir  hayattan  mahrum  olurlar. Bir denge ve huzur dini olan İslâm, bu tür olumsuzlukların önüne geçmek amacı ile toplumla açılan ilk kapılarımız olan komşularımızla olan ilişkilerimizde titiz ve hassas davranmamızı bizden istemektedir.

 

KAYNAK : DİYANET AYLIK DERGİ

Üye Girişi
Aktif Ziyaretçi9
Bugün Toplam743
Toplam Ziyaret4707034
MAKALELER
EĞİTİM SUNUMLARI