• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/insanveislam.org/
  • https://twitter.com/insanuislam











Yalanın Zararları

YALANIN ZARARLARI

  

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا اللَّهَ وَقُولُوا قَوْلاً سَدِيداً:

  

     “Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve doğru söz söyleyin.” (AHZAB SURESİ – 70. AYET)

 

     Doğruluk iman sahibinin şiarıdır. Yalan ise nifak alametlerindendir. İnsan her hareketinde doğru olacak, asla yalana tenezzül etmeyecektir. Pusulanın ibresi, belirli bir istikameti gösterir. İman nuru da daima doğruluğa ışık tutar. Bu itibarla müminin özü ve sözü, içi ve dışı, işi ve gücü hep doğru olacaktır.

     Yalancılık, iki cihanda yüz karasıdır. Yalancı, foyası meydana çıkasıya kadar, birkaç kişiyi kandırabilir. Fakat ikbalin mumu yatsıya varmadan söner. Hz Peygamber (SAV)’in en çok buğz ettiği huy yalancılıktı.

     Yalancı, maşeri vicdanda öyle bir mahkûmiyete uğrar ki, onun doğru sözüne de kimse inanmaz. Yalancı, iki yüzlülük ve yalan sözlülükle hem Hakk’ın hem de halkın nazarında itibar ve itibarını kaybetmiş olur. Söz, özün tercümanıdır. Kişi, yalan söylemekle kalbinin murdarlığını açığa koyar. Yalancılıktan sakınmak isteyen bir insan, konuşulan her sözün doğruluğuna hüküm vermemelidir. Sonra bilmeyerek yalan haberi yaymış olur. Hz Peygamber (SAV) şöyle buyuruyor:

     “Kişiye işittiği her şeyi haber vermek, yalan olarak yeter.”

     İman, yalanı reddeder. Kamil imanla yalan bir arada devam edemez. Bu gerçeği şu hadis-i şerif şöyle ifade ediyor:

 

عن صفوان بن سلَيْمٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال:قُلْنَا يَا رَسُولَ اللّهِ: أيَكُونُ الْمُؤْمِنُ جَباناً. قَالَ: نَعَمْ. قُلْنَا:أفَيَكُونُ بَخِيً؟ قَالَ: نَعَمْ. قُلْنَا: أفَيَكُونُ كَذّاباً؟ قَال:لا:

 

     Ashap’tan Safvan b. Süleym naklediyor: “Ey Allah’ın Resulü! Mümin korkak olabilir mi?” diye sorduk. Hz Peygamber (SAV) cevap verdi: “Evet, olabilir.” Tekrar sorduk: “Mümin cimri olabilir mi?” Hz Peygamber (SAV) cevap verdi: “Evet.” Tekrar sorduk: “Mümin yalancı olabilir mi?” Hz Peygamber (SAV) cevap verdi: “Hayır, olamaz.”

     Sözün mefhum-u muhalifi düşünüldüğü zaman yalancılık yapanın kâmil bir Müslüman olamayacağı açığa çıkmış olur. Yalancılık, kişinin dünyada özünü ve yalancı foyaların meydana çıkacağı ahirette yüzünü karartır. Hz Peygamber (SAV) şöyle buyuruyor:

     “Yalandan sizi sakındırırım. Çünkü yalan, iman-ı kâmilden uzaklaştırıcıdır.”

 

وعن عبداللّهِ بن عامر قال:دَعَتْنِي أُمِّي يَوْماً وَرَسُولُ اللّهِ قَاعِدٌ في بَيْتِنَا. فَقَالَتْ: هَا تَعَالَ أُعْطِيكَ.فقَالَ لَهَا: مَا أرَدْتِ أنْ تُعْطِيهِ. قَالَتْ: أرَدْتُ أنْ أُعْطِيَهُ تَمْراً. فقَالَ لَهَا: أمَا إنَّكِ لَوْ لَمْ تُعْطِيهِ شَيْئاً كُتِبَتْ عَلَيْكِ كَذْبَة:

 

     Ashap’tan Abdullah b. Âmir (RA) rivayet ediyor:

     “Hz Peygamber (SAV)’in evimizde bulunduğu bir günde annem: “Gel sana vereceğim.” diyerek beni yanına çağırmıştı. Hz Peygamber (SAV): “Ona ne vermeyi diledin?” diye sordu. Annem: “Hurma verecektim.” dedi. Hz Peygamber (SAV): “Şayet ona bir şey vermeyecek olsaydın, senin üzerine yalan söyleme günahı yazılırdı.” buyurdu.

     Kadın sahabelerden Esma binti Yezid (RA), Hz Peygamber (SAV)’e sordu: “Ey Allah’ın Resulü! Bizlerden biri canının çektiği yiyeceğe davet olunduğu zaman, iştahım yok dese bu yalan sayılır mı?” Hz Peygamber (SAV( cevap verdi: “Hiç şüphe yok ki yalan, yalan olarak, yalancık ta küçük yalan olarak yazılır.”

     İnsan konuşacağı bir sözün doğru olup olmadığında şüphe ederse onu söylememelidir. Zira insanın sadrında manevi alarm cihazı bulunmaktadır. Kişi yapacağı hayırlı bir iş veya konuşacağı iyi bir söz sırasında kalbinde bir rahatlık hisseder. Yalan yanlış bir söz konuşmak istediğinde kalbinde bir tereddüt, vicdanında bir tedirginlik duyar. Kul böyle bir hal karşısında şaşırmasın ve yanlış bir tercih yapmasın diye, Hz Peygamber (SAV) şöyle ikaz ediyor:

 

وَعَنْ أَبِي الجوزاء قَالَ:قُلْتُ لِلْحَسَنِ بْنِ عَلِيُّ رَضِىَ اللّهُ عَنْهُمَا: مَا حَفِظْتَ مِنْ رَسُولِ للّهِ صَلَّي اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ؟ قَالَ: حَفِظْتُ مِنْهُ: دَعْ مَا يَرِيبُكَ إِلَى مَاَ يُرِيبُكَ، فَإِنَّ الصَّدْقِ طُمَأْنِيَنةٌ، وَالْكَذِبَ رِيبَةٌ:

 

     “Ebi'l-Cevzâi (RA) anlatıyor: “Hasan İbni Ali (RA)’a: “Resülüllah (SAV)’den ne ezberledin?” diye sordum. Şu cevabı verdi: “Hz Peygamber (SAV)’den: “Sana şüphe veren şeyi terk et, emin olduğun şeye ulaşıncaya kadar git. Zira sıdk (doğruluk) kalbin itminanıdır, yalan şüphedir.”

     Yine Hz Peygamber (SAV) şöyle buyuruyor:

     “Altı şeyi koruyacağınıza candan teminat sözü verin, ben de sizin cennete girmeniz için kefil olayım: Haber verdiğiniz zaman doğru sözlü olun. Sözleşme yaptığınız zaman vefalı olun. Emanet bir mal size tevdi olunduğunda sahibine verin. Irzınızı koruyun. Harama karşı gözlerinizi kapatın. Ellerinizi eza vermekten men edin.”

     Başka bir hadislerinde Hz Peygamber (SAV) şöyle buyurur:

     “Ben şaka yoluyla olsa bile, yalanı terk eden kimsenin cennetin ortasında bir ev sahibi olması için kefilim.”

     Abdullah b. Mes’ud (RA)’ın rivayet ettiği hadis-i şerif şudur: Hz Peygamber (SAV) şöyle buyuruyor:

 

عن اِبْنِ مسعةد رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ قَالَ:قَالَ رَسُولُ للّهِ صَلَّي اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِنَّ الصِّدْقَ يَهْدِي إِلَى الْبِرِّ، وَإِنَّ الْبِرَّ يَهْدِي إِلَى الْجَنَّةِ، وَإِنَّ الرَّجُلُ لَيَصْدُقُ، وَيَتَحَرَّى الصِّدْقَ حَتَّى  يِكْتَبَ عِنْدَ اللّهِ صِدِّيقَا،وَإِنَّ الْكَذِبَ يَهْدِي إِلَى الْفُجُورِ، وَإِنَّ الْفُجُورِ يَهْدِي إِلَى النَّارِ، وَإِنَّ الرَّجُلُ لَيَكْذِبَ وَيَتَحَرَّى الْكَذِبَ حَتَّى يُكْتَبَ عِنْدَ اللّهِ كَذَّابَا:

 

     “İbni Mes’ud (RA) anlatıyor: “Resülüllah (SAV) buyurdular ki: “Sıdk insanı birr’e (Allah’ı razı edecek iyiliğe) götürür, birr de cennete götürür. Kişi, doğru söyler ve doğruyu arar da sonunda Allah’ın indinde sıddîk (doğru sözlü) diye kaydedilir. Yalan da kişiyi haddi aşmaya götürür. Haddi aşmak da ateşe götürür. Kişi yalan söyler ve yalanı araştırır da sonunda Allah’ın indinde yalancı diye kaydedilir.”

     Akl-ı selim sahibi bir insan, ne bir menfaat temini için, ne de halkın yanında itibar sahibi olmak için ne de halkı neşelendirip güldürmek için yalandan faydalanmaya tevessül etmemelidir. Hz Peygamber (SAV),ümmetini şöyle uyarıyor:

 

وعن بهْز بن حكيم عن أبيه عن جدّهِ قال:قَالَ رَسُولُ اللّهِ: وَيْلٌ لِلّذِي يُحَدِّثُ بِالْحَدِىثِ لِيَضْحَكَ مِنْهُ الْقَوْمُ، فَيَكْذِبُ. وَيْلٌ لَهُ، وَيْلٌ لَهُ:

 

     Behz İbnu Hâkim an ebihi an ceddihi anlatıyor:  “Bir topluluğu güldürmek için yalan bir haber çıkarana yazıklar olsun. Veyl olsun ona, yazıklar olsun ona.”

     İrtikâp edilen yalanın ne derece çirkin ve nefreti mucip olduğunu, şu hadis ifade eder:

     “Bir kul yalan söylediği zaman dikle getirdiği sözün çirkin kokusundan dolayı yanındaki melek bir mil mesafede uzaklaşır.”

     Ashap’tan Huzeyfe (RA), yalanın zararını şöyle açıklamıştır: “Bir adam Hz Peygamber (SAV)’in asrında bir yalan kelime söylerdi de bu kelime sebebiyle münafık olurdu. Ben şimdi aynı kelimeyi sizin birinizden günde on defa işitmekteyim.”

     Hz Huzeyfe (RA)’ın bu iddiası, kendi kanaat ve görüşü değil, Hz Peygamber (SAV)’in beyanlarına dayanmakta ve aklı zorlayacak tereddütleri bertaraf etmekteydi. Hz Peygamber (SAV) münafıkların sıfatlarını umumî olarak açıklamış ve onların isimlerini Hz Huzeyfe (RA)’a vermişti. Münafık kalbinde küfür gizleyen ve Müslüman görünmeye çalışan ikiyüzlü, iki sözlü kimselerdir. Onların tavırlarını tescil ve tafsil eden hadisinde Hz Peygamber (SAV) şöyle buyuruyor:

 

عن ابن عمرو بن العاص رَضِيَ اللّهُ عَنهما قال:قَالَ رَسُولُ اللّهِ : أرْبَعٌ  مَنْ كُنَّ فيهِ كَانَ مُنَافِقاً خَالِصاً. وَمَنْ كَانَتْ فِيهِ خَصْلَةٌ مِنْهُنَّ كَانَتْ فِيهِ خَصْلَةٌ مِنَ النِّفَاقِ حَتّى يَدَعَهَا: إذَا أُؤْتِمِنَ خَانَ، وَإذَا حَدّثَ كَذَبَ، وإذَا عَاهَدَ غَدَرَ، وَإذَا خَاصَمَ فَجَرَ:

 

     “Dört kötü davranış vardır. Kimde bu şeyler bulunacak olursa, halis münafık olur. Kimde de bunlardan bir haslet, huy bulunursa, terk edesiye kadar, nifaktan bir şey onda bulunmuş olur: Bir şey emanet bırakılsa hıyanet eder, haber verdiğinde yalan söyler, sözleşme yaptığında mağdur eder ve murafaa olduğunda haktan ayrılır.”

     Başka bir hadis-i şerif te şöyledir:

     “Üç şey kimde bulunursa o kimse oruç tutsa da, namaz kılsa da, hac ve umre yapsa da ve: “Ben Müslüman’ım.” dese de münafıktır: Bir haber verdiğinde yalan söyler, vaat ettiğinde sözünden döner, bir şey emanet olunsa hıyanet eder.”

     Yalandan söz açılınca, akla hemen yalan şahitliği gelir. Bir mahkemede, haklıyı haksız; hak sahibi olmayanı haklı çıkarmak için verdiği ifadeye yalan karıştırmak, en çirkin bir hareket olur. Şahitlik, cemiyet hayatının kaçınılmaz icaplarındandır. Medeni ve tarihi bir takım muamelelerin yapılışında bazen anlaşmazlıklar çıkar ve işin halledilmesi mahkemeye intikal eder. Davanın bir sonuca bağlanabilmesi için şahide ihtiyaç duyulur. Şahitlik yapılmayacak olursa iş münakaşaya dökülür, kavga ve gürültünün önü alınamaz ve toplumda huzur kalmaz. Bu gibi hallerin önlenebilmesi için Kur’an şöyle buyurur:

 

وَلاَ تَكْتُمُواْ الشَّهَادَةَ وَمَن يَكْتُمْهَا فَإِنَّهُ آثِمٌ قَلْبُهُ وَاللّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ عَلِيمٌ:

 

     “Şahitliği bildiklerinizi gizlemeyin. Kim onu gizlerse, bilsin ki onun kalbi günahkârdır. Allah yapmakta olduklarınızı bilir.”  (BAKARA SURESİ – 283. AYET)

     Hz Peygamber (SAV),bir gün sabah namazını eda edip cemaate döndüğü vakit ayağa kalktı da üç defa şöyle söyledi:

     “Yalan yere şahitlik etmenin günahı, Allah’a şirk koşmaya denk kılınmıştır.”

     Daha sonra şu ayeti okudu:

 

ذَلِكَ وَمَن يُعَظِّمْ حُرُمَاتِ اللَّهِ فَهُوَ خَيْرٌ لَّهُ عِندَ رَبِّهِ وَأُحِلَّتْ لَكُمُ الْأَنْعَامُ إِلَّا مَا يُتْلَى عَلَيْكُمْ فَاجْتَنِبُواالرِّجْسَ مِنَ الْأَوْثَانِ وَاجْتَنِبُوا قَوْلَ الزُّورِ:حُنَفَاء لِلَّهِ غَيْرَ مُشْرِكِينَ بِهِ وَمَن يُشْرِكْ بِاللَّهِ فَكَأَنَّمَا خَرَّ مِنَ السَّمَاء فَتَخْطَفُهُ الطَّيْرُ أَوْ تَهْوِي بِهِ الرِّيحُ فِي مَكَانٍ سَحِيقٍ:

 

     “Durum böyle. Her kim, Allah’ın emir ve yasaklarına saygı gösterirse, bu, Rabbinin katında kendisi için daha hayırlıdır. (Haram olduğu) size okunanların dışında kalan hayvanlar size helâl kılındı. O halde, pislikten, putlardan sakının; yalan sözden sakının. 
Kendisine ortak koşmaksızın Allah’ın hanifleri (O’nun birliğini tanıyan müminler olun). Kim Allah’a ortak koşarsa sanki o, gökten düşüp parçalanmış da kendisini kuşlar kapmış yahut rüzgâr onu uzak bir yere sürüklemiş (bir nesne) gibidir.”  (HACC SURESİ – 30/31. AYETLER)

     Yalan söz, insanların huzurunu ihlal ettiği ve ahlakını bozduğu için haram kılınmıştır. İnsanların arasını ıslah etmek, baba ile evladın, koca ile karının arasını düzeltmek için, başka çare yoksa yalan söylemek caiz görülmüştür. Bu konuda Hz Peygamber (SAV) şöyle buyuruyor:

     “Her yalan Âdemoğlunun aleyhine yazılır. Ancak üç yalan müstesna: Bir adam harpte düşmana yalan söyleyebilir. Zira harp hiledir. Bir adam karısına yalan söyleyip te onu razı edebilir. Bir adam, iki adamın arasını düzeltmek için yalan söyleyebilir.”

     Hz Peygamber (SAV) şöyle buyuruyor:

     “İnsanların arasını düzeltmeye çalışan yalancı değildir. Bu kimse ya hayır söyler veya hayır türetir.”

     Hayır söyleyen dini hükümleri açıklar, ayet ve hadislerden misaller getirir. Hayır türetmeye gelince: “Filan kimse sana selam söyledi ve senin hakkında iyi dileklerini dile getirdi. O seni çok seviyor.” demek gibi laflar söyler. Hâlbuki o kimse böyle laflar söylememiştir. Aralarını ıslaha çalışan kimse bu sözleri kendi zihninde mayalamış ve geliştirmiştir.

     Allah, sözün yalanından, paranın haramından ve alkolün dumanından nefsimizi ve neslimizi korusun.

 

KAYNAK : KÜRSÜDEN MÜMİNLERE VAAZ VE İRŞAT     MEHMET EMRE

Üye Girişi
Aktif Ziyaretçi10
Bugün Toplam739
Toplam Ziyaret4707030
MAKALELER
EĞİTİM SUNUMLARI