• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/insanveislam.org/
  • https://twitter.com/insanuislam











Ticaret Meşru Bir Kazanç Yoludur

TİCARET MEŞRU BİR KAZANÇ YOLUDUR

İnsan yaşamak için ev, ev eşyası, yiyecek ve giyeceğe muhtaçtır. Bu ve benzeri ihtiyaçlarını karşılamak için çalışması ve kazanç sağlaması gerekir. Efendimiz buyuruyorlar ki:[1]

عن المقدام قال: ما أكل أحد طعاما قط خيرا من أن يأكل من عمل يده، وإن نبى الله داود كان يأكل من عمل يده.

 Hz. Aişe diyor ki :[2] -Efendimizin ashabı kendi işlerinin işçileri idiler. (Bizzat çalışıp terlerlerdi) Namaza gittiklerinde vücutları ağır kokardı da, Efendimiz kendilerine:

-Keşke yıkanıp gelseniz buyururdu.

Bu hadislerden anlaşılıyor ki, kişinin kendi el emeği ve alın teri ile sağladığı kazanç en hayırlı ve bereketli kazançtır.

Yine Efendimiz şöyle buyurmuştur:[3]

عن الزبير قال: لأنْ يأخذ أحدكم حبله فيأتىَ بحزمة الحطب على ظهره فيبيعها فيكفّ اللهُ بها وجهه خير له من أن يسأل الناس أعطوْه أو منعوه.

Değerli Müminler! Çeşitli meşru kazanç yolları vardır. Bu kazanç yollarından birisi de ticarettir. Kuran’da şöyle buyuruluyor:

يا أيها الذين آمنوا لا تأكلوا أموالكم بينكم بالباطل إلا أَن تكون تجارةً عن تراض منكم. [4]

...وأحل الله البيع وحرّم الربا... [5]

Tüm bu benzeri ayet ve hadisler ticaretin, alışverişin meşru bir kazanç yolu olduğunu ifade etmektedir. Efendimiz de, risalet görevinden önce, ticaret yapmış, her işte olduğu gibi ticarette de dürüstlüğü ve güvenirliği ile örnek olmuştu.

Birinci halife Hz. Ebubekir de ticaretle uğraşıyordu. Hatta halife seçildiğinde ticaretiyle meşgul bulunduğu elbiseleri adeti üzere sabahleyin başının üzerine koyarak çarşıya çıkmıştır. Çarşıda Hz. Ömer ile Ebu Ubeydetü’l-Cerrah’a rastladı. Bunlar Halifeye:

-Hayrola, çarşıda, pazarda işin ne? Sen müslümanların işlerini üstlendin, demişlerdi. Halife:

-Ya ben ailemi nasıl geçindireceğim? diye sormuş, onlar da:

-Biz sana nafaka takdir ederiz, diyerek, günlük yarım koyun nafaka takdir etmişlerdi.

Hz. Aişe’den gelen bir rivayete göre, Hz. Ebubekir ölürken ne malı varsa onları öldükten sonra halife seçilen zata götürüp teslim edilmesini vasiyet etmişti. Ölümünden sonra bir hizmetçisi ile bir devesi kalmıştı. Bu hizmetçi devlete ait kılıçları temizler, parlatır ve Hz. Ebubekir’in ailesine bakardı. Deve ile de su çekilir, bahçe sulanırdı.

Hz. Aişe devam ederek diyor ki: -Babamın ölümünde bunları, halife seçilen Hz. Ömer’e gönderdik. Hz. Ömer:

- Allah Ebubekir’e rahmet etsin. Şimdi o, kendisinden sonra yerine geleni derin derin düşündürdü, dedi.[6]

Abdurrahman b. Avf Mekke’den göç edip Medine’ye geldiğinde Efendimiz onunla Sad b. Rebi arasında kardeşlik tesis buyurmuş, yani onu, Sad ile kardeş yapmıştı. Sad, Medinelilerin en zengini idi. Malının yarısını Abdurrahman b. Avf’a vermek istemiş, fakat Abdurrahman bunu kabul etmeyerek:

-İçinde ticaret yapılan bir çarşınız yok mu? Bana o çarşıyı göster, dedi. Kendisine Kaynuka çarşısı gösterildi, orada ticaret yaparak kısa sürede zengin oldu ve kardeşinin minnet yükü altına girmek istemedi.[7]

Değerli Müminler! Olgun mümin her işinde olduğu gibi ticaretinde de başkalarının haklarını gözetecek, onların zararına olacak tutum ve davranışlardan sakınacaktır. Aksi takdirde kazancı helal olmaz veya kazancının hayır ve bereketini görmez.

Helal Bir Kazanç Elde Etmede Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar:

1. Ölçü ve Tartıyı Adaletle Yapmak        

Göklerin ve yerin ayakta duruşu bir ölçü ve denge ile olduğu Kuran’da bildirilmektedir.[8] Bütün hakların ölçeği de terazidir. Onun için bir yerde hak ve adaletin yerleşmesi için ilk gerekli olan şey ölçünün herkes için eşit bir şekilde doğru ve dürüst olmasıdır.

Bunun doğru olması için iki şey gereklidir. Birisi ölçünün kendisinin tam olması, yanlış alet kullanılmaması, birisi de ölçmenin doğru olmasıdır. Kuran’da bu husus hatırlatılmakta ve şöyle buyurulmaktadır:[9]

وأقيموا الوزن بالقسط ولا تخسروا الميزان.

Hz. Şuayb, Peygamber olarak gönderildiği Medyen halkına şöyle demişti:[10]

قال يا قوم اعبدوا الله ما لكم من إلـه غيرُه ولا تَنقُصُوا المِكْيال والميزان إني أراكم بخير وإني أخاف عليكم عذاب يومٍ محيط. ويا قوم أوفوا المكيال والميزان بالقسط ولا تَبْخَسُوا الناس أشياءهم ولا تَعثوْا فى الأرض مفسدين.

Ölçü ve tartıda hile yapmak, insanları aldatmak, büyük vebal olduğu gibi aynı zamanda ahlak yönünden de çok çirkin bir davranıştır. Allah Kuran’da bunlarla ilgili olarak şöyle buyuruyor:[11]

وَيْلٌ لِّلْمُطَفِّفِينَ. الَّذِينَ إِذَا اكْتَالُوا عَلَى النَّاسِ يَسْتَوْفُونَ. وَإِذَا كَالُوهُمْ أَو وَزَنُوهُمْ يُخْسِرُونَ. أَلا يَظُنُّ أُولَئِكَ أَنَّهُم مَّبْعُوثُونَ. لِيَوْمٍ عَظِيمٍ. يَوْمَ يَقُومُ النَّاسُ لِرَبِّ الْعَالَمِينَ.

Elmalı, bu ayetlerin tefsirinde diyor:        

Böyle az bir şeyi çalan veyli hak ederse, çok çalanların kaç katlı veyli hak edecekleri düşünülmelidir demiştir.

2. Yalan Konuşmamak ve Yalan Yere Yemin Etmemek      

Sadece ticaret yapanlar değil, inanmış olan insanlar yalan konuşmazlar, konuşmamalıdırlar. Yalan insanın güvenilirliğini ortadan kaldırır. Halbuki mümin, sözüne, işine ve davranışına güvenilen insandır. Ticaretle uğraşan kimse, insanların kendisine güvenmesine daha çok muhtaç olan kimsedir. O, sattığı bir mal ile ilgili bir şey söylediği zaman müşteri ona inanmalı ve güvenmelidir. Sattığı malın kalitesi ile ilgili yalan söyler, müşteriyi aldatırsa hem günah işlemiş ve hem de kazancını kirletmiş olur. Hele yalanını Allah’a yemin ederek güçlendirecek olursa daha da çok vebale girmiş ve kazancının bereketini yok etmiş olur.  Efendimiz şöyle buyurmuştur:[12]

عن حكيم بن حِزام قال: البَيِّعان بالخيار مالم يتفرّقا فإن صدقا وبَيَّنا بُورِك لهما فى بيعهما وإن كتما وكذبا مُحِقَتْ بركةُ بيعهما.

Alışverişte bile bile yalan söylemek ve yalan yere yemin etmek, şüphesiz büyük günahlardandır. Abdullah b. Ebi Evfa diyor ki: -Birisi çarşıda malını satarken:

-Bu malın bedeline, müşterinin vermediği bir bedel verildiğini, Allah’a yemin ederek söylemesi ve bir müslüman müşteriyi, satılan mal hakkında ikna etmeye çalışması üzerine şu ayet nazil oldu:[13]

إن الذين يشترون بعهد الله وأيمانهم ثمنا قليلا أولـئك لا خلاق لهم فى الآخرة ولا يكلمهم الله ولا ينظر إليهم يوم القيامة ولا يزكيهم ولهم عذاب أليم.

Ayet, satış sırasında mala sürüm sağlamak için yalan yere yemin edenlerin ahiret nimetlerinden yararlanamayacaklarını, Allah’ın rahmetinden mahrum kalacaklarını ve can yakıcı bir azaba uğrayacaklarını bildirmektedir.

Değil böyle çarşı pazarda insanları kandırmak için yalan yere yemin etmek, iyilik ve dargınları barıştırmak için de olsa gerekmedikçe yemin etmenin doğru olmayacağı Kuran’da bildirilmekte ve şöyle buyurulmaktadır:[14]

ولا تجعلوا الله عرضةً لأيمانكم أن تبَرّوا وتتقوا وتصلحوا بين الناس والله سميع عليم.

Ayet önce, böyle iyilik ve takva için, dargınları barıştırmak için de olsa yemin yapmayınız. İkinci olarak da, böyle hayırlı bir işi terk etmeye dair olan yeminlerinizde durmak, Allah rızasına uygundur sanmayınız, diyor. Böyle doğru yemin etmek yasaklanınca artık haksız ve yalan yere yeminin nasıl olacağı bir düşünülsün.

Efendimiz şöyle buyurmuştur:[15]

عن أبي ذر قال: ثلاثة لا يكلّمهم الله ولا ينظر إليهم يوم القيامة ولا يزكيهم ولهم عذاب أليم. قالها ثلاثا. قلت: خابوا وخسروا يا رسول الله، من هم؟ قال: المُسْبِل والمنان والمُنْفِقُ سِلْعَتَه بِالْحَلِفِ الْكاذب.

Evet, yalan ve yalan yemin, mala sürüm sağlarsa da kazancın bereketini yok eder. Satıcı bir yönden müşteriyi aldatmayacağı gibi, ona malın kusur ve ayıbını söyleyerek aldanmasına imkan da vermeyecektir. Bu konuda şöyle bir rivayet vardır:[16]

عن أبى هريرة أن رسول الله مر على صُبْرَة طعامٍ فأدخل يده فيها فنالت أصابعه بَلَلا. فقال: ما هذا يا صاحب الطعام؟ قال: أصابته السماء يا رسول الله. قال: أفلا جعلتَه فوق الطعام كى يراه الناس؟ من غَشَّنا فليس منا.

İmam Gazali, Yunus b. Übeyd adındaki bir tüccarın örnek bir hareketinden söz eder. Bu zatın dükkanında 200 dirhemden 400 dirheme kadar muhtelif fiyatlarda kumaşlar varmış. Yunus b. Übeyd bir defa kardeşinin oğlunu dükkanda bırakıp namaza gitmiş. Dönüşte birisinin elinde kumaş görmüş ve kendi dükkanındaki 200 dirhemlik kumaşlardan olduğunu anlamış. Adama:

-Kumaşı kaça aldın? diye sormuş. Adam:

-Dört yüz dirheme aldım, demiş. Yunus:

-Aldanmışın, kumaşın değeri 200 dirhemdir, geri dön paranın üstünü al, demiş Adam:

-Bu kumaş bizim orda 500 dirhem de eder, aldanmış değilim, demiş. Yunus:

-Hayır, olmaz, götür kumaşı geri ver. Öğüt vermek, dünya karından hayırlıdır, deyince adam kumaşı dükkana götürmüş ve iki yüz dirhemini geri almış. Yunus yeğenine dönmüş:

-Allah’tan korkmadın mı, iki yüz dirhemlik kumaşı dört yüz dirheme nasıl verdin? Müslümanlara öğüt vermeyi terk ettin. Müşterinin bu konudaki bilgisizliğinden yararlanarak iki yüz dirhemlik kumaşı iki katına sattın, böyle olur mu? diyerek onu azarlamış. Yeğeni

-Vallahi o malı kendi rızası ile aldı, deyince, Yunus b. Übeyd:

-Peki, o razı oldu, senin vicdanın buna nasıl rıza gösterdi, dedi.[17]

İşte örnek bir tüccar, yokluğunda kendi dükkanından iki kat fiyatına satılan bir malın karı kendi kasasına girdiği halde bunu kabul etmemiş, müşteriyi zorla dükkana getirerek, fazla olarak alınan parayı kendisine iade etmiştir. Çünkü Efendimiz mümini tarif ederken kendisi için sevdiğini, yahut kendisine reva gördüğünü din kardeşine de reva gören kimsedir, demiştir.

Satıcı, malının müşteri tarafından bilinmeyen kusur ve ayıplarını ve malının gerçek değerini müşteriye söylemekle yükümlüdür. Aksi takdirde müşteriyi aldatmış ve zarara uğratmış olur.

Satıcıya teslim olan ve güvenen müşteriyi aldatmanın günah olduğunu bildiren Efendimiz şöyle buyurmuştur:غبن المرتسل حرام. -Kendisini satıcının vicdanına terk eden müşteriden (onu aldatarak) fazla para almak haramdır. [18]

3. Borçluya Kolaylık Göstermek

Borçlu borcunu zamanında ödeyerek alacaklıyı üzmemeli, bunun yanında alacaklı da borçluya borcunu ödemede kolaylık göstermelidir.  Bu Efendimiz tarafından tavsiye edilmiştir:[19]

عن جابر ابن عبد الله قال: رحم الله رجلا سَمحا إذا باع وإذا إشترى وإذا إقتضى.

 Bir başka hadiste de şöyle buyurulmuştur:[20]

  من أنظر معسرا أو وضع عنه أظلّه الله فى ظله يوم لا ظل إلا ظله.

Efendimiz buyuruyor:[21]

عن حذيفةَ قال: تلقّت الملائكةُ روح رجل ممن كان قبلكم. قالوا: أ عملت من الخير شيئا؟ قال: كنت أمُرُ فِتياتى أن يُنظروا ويتجاوزوا عن الموسر قال الله: فتجاوزوا عنه.

 Allah da, yoksulun borcunu bağışlayan alacaklıya kendisinin borçlandığını kabul ediyor ve şöyle buyuruyor:[22]

مَن ذَا الَّذِي يُقْرِضُ اللَّهَ قَرْضاً حَسَناً فَيُضَاعِفَهُ لَهُ وَلَهُ أَجْرٌ كَرِيمٌ.

Süleyman b. Büreyde diyor ki:        -Bir kere Efendimizin:

-Kim ki yokluk ve darlık içindeki bir borçlunun borcunu mali durumu iyileşinceye kadar tecil ederse, o kimseye tecil ettiği her bir gün için borç kadar sadaka sevabı vardır, buyurduğunu işittim. Sonra bir kere de:

-Kim ki yokluk ve darlık içindeki bir borçlunun borcunu, durumu rahatlayıncaya kadar erteleyecek olursa, o kimseye ertelediği her gün için iki misli sadaka sevabı verilir. buyurduğunu işittim. Efendimize sordum:

-Ey Allah’ın Rasulü, yoksul bir borçlunun borcuna verilen vadenin her günü için bir kere borcunun bir katı, bir kere de borcun iki katı sevap verilir, buyurduğunuzu işittim, bunun anlamı nedir, dedim. Efendimiz:     

-Her gün borcun bir misli sadaka sevabı verilmesi borcun vadesi gelmeden evvelki günlere aittir. Borcun vadesi gelip de alacaklının onu ertelediği günler için de borcun iki misli sevap verilir. buyurdu.[23]

Bu konuda bir hadis de şudur: Ebu Hüreyre diyor ki:

-Bir bedevi Efendimizde alacağı olan bir devesini istemiş, ancak bedevilik adeti üzere Efendimize, kaba ve yakışıksız sözler söylemişti. Orada bulunan ashab, bedeviye haddini bildirmek isteyince, Efendimiz:

- Bedeviyi bırakınız! Her hak sahibinin (edep ölçüleri içerisinde) söz hakkı vardır. Buna bir deve alıp verin, buyurdu. Ashab:

-Ey Allah’ın Rasulü, aradık, bunun devesinden daha yaşlı ve kıymetli deveden başka deve bulamadık, dediler. Efendimiz:

-O kıymetli deveyi satın alıp buna verin. Sizin hayırlınız borcunu güzel vereninizdir, buyurdu.[24] Buna çok sevinen bedevi Efendimize dua etti.

Değerli müminler, borçlu, zamanında borcunu ödemeye çalışacak, alacaklı da ona gerekli kolaylığı gösterecektir. Bu konuda pek çok hadis vardır. Biz bunlardan sadece birkaç tanesini nakletmiş bulunuyoruz.

4. Ticaret, İnsanı Allah’ı Anmaktan Alıkoymamalıdır

İmam Gazali, bu başlığı şöyle ifade ediyor: Dünya pazarı ahiret pazarına engel olmamalıdır. Allah şöyle buyuruyor:[25]

رِجَالٌ لا تُلْهِيهِمْ تِجَارَةٌ وَلَا بَيْعٌ عَن ذِكْرِ اللَّهِ وَإِقَامِ الصَّلَاةِ وَإِيتَاء الزَّكَاةِ يَخَافُونَ يَوْماً تَتَقَلَّبُ فِيهِ الْقُلُوبُ وَالْأَبْصَارُ.

5. İhtikar

Karaborsacılık; yiyecek maddelerini satın alıp, fiyatları yükselsin diye saklamak demektir. Karaborsacılık, ticarette dinin tasvip etmediği sakıncalı davranışlardandır ve haksız bir kazanç yoludur.

Halkın ihtiyaç duyduğu bir malı saklayıp halka zarar veren kimse günah işlemiş olur. Karaborsacı, kendi çıkarı için başkalarını zarara ve sıkıntıya sokan, içinde yaşadığı topluma haksızlık eden kimsedir. Dürüstlük ve ahlaki değerlerle bağdaşmayan, din kardeşliği anlayışına ters düşen karaborsacılık ve vurgunculuk, müslümana yakışmaz. Efendimiz buyuruyor:[26]

بئس العبد المحتكر إن أرخصَ اللهُ الأسعار هَزَنَ وإن أغلاها فرح.

Değerli Müminler! Konuşmamızı özetlememiz gerekirse;

Ticaret, meşru bir kazanç yoludur. Bu kazanç yolunu seçen kimse şu hususlara azami oranda dikkat etmelidir:

1. Ölçü ve tartıyı adaletle yapmalı,

2. Hile ve haksızlıktan sakınmalı,

3. Malına sürüm sağlamak için yalan konuşmamalı, yalan yere hatta doğru da olsa gereksiz olarak yemin etmemeli,

4. Borçluya kolaylık göstermeli,

5. Karaborsacılık yapmamalı,

6. Ticareti onu dini ibadetlerini yerine getirmekten ve Allah’ı anmaktan alıkoymamalıdır.

Ticarette bu hususlara uyan kimsenin kazancı temiz ve bereketli olur. Ayrıca Allah bu satıcıyı kıyamet günü herkesin imreneceği bir şekilde mükafatlandırır. Efendimiz böyle bir kişi için şu müjdeyi veriyor:[27]

التاجر الصدوق الأمين مع النبيين والصدقين والشهداء.

Konuşmamızı, Beyhaki’nin Muaz b. Cebel’den rivayet ettiği bir hadisle tamamlayalım. Efendimiz buyuruyor:[28]

إن أطيب الكسب كسب التجار الذين إذا حدّثوا لم يَكذِبوا، وإذا ائتمِنوا لم يخونوا، وإذا وعدوا لم يخلُفوا، وإذا إشتروْا لم يَذُمّوا، وإذا باعوا لم يَمدحوا، وإذا كان عليهم يَمطُلوا، وإذا كان لهم لم يُعسروا. 


[1] Buhari, Buyu, 15.

[2] Buhari, Buyu, 15.

[3] Buhari, Buyu, 15.

[4] Nisa, 4/29.

[5] Bakara, 2/275.

[6] Tecridi Sarih Tercümesi, 6, 370.

[7] Buhari, Buyu, 1.

[8] Rahman, 55/7.

[9]] Rahman, 55/9.

[10] Hud, 11/84-85.

[11] Mutaffifin, 83/1-6.

[12] Buhari, Buyu, 19; Müslim, Buyu, 11; Ebu Davud, Buyu, 53; Tirmizi, Buyu, 26.

[13] Buhari, Buyu, 27. ( Ayet, 3/77)

[14] Bakara, 2/224.  (Hedef)

[15] Müslim, İman, 46. (Elbisesini sürüyen, iyiliği başa kakan, yalan yeminle mal satan)

[16] müslim, İman, 43.

[17] İhya, 3. Kitap, 3, Bab, 4.

[18] Heytemi, Mecma, 4, 76.

[19] Buhari, Buyu, 16.

[20] Müslim, Zühd, 18.

[21] Buhari, Buyu, 17; Müslim, Müsakat, 6.

[22] Hadid, 57/11.

[23] Münziri, et-Terğib, 2, 44.

[24] Buhari, İstikraz, 4.

[25] Nur, 24/37.

[26] Heytemi, Mecma, 4, 101.

[27] Tirmizi, Buyu, 4.

[28] Münziri, et-Terğib, 2, 586.

Kaynak: Lütfi Şentürk-Diyanet Aylık Dergi

Üye Girişi
Aktif Ziyaretçi7
Bugün Toplam435
Toplam Ziyaret4706726
MAKALELER
EĞİTİM SUNUMLARI