• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/insanveislam.org/
  • https://twitter.com/insanuislam











Ahiret İnancı

AHİRET İNANCI

 

 

زَعَمَ الَّذِينَ كَفَرُوا أَن لَّن يُبْعَثُوا قُلْ بَلَى وَرَبِّي لَتُبْعَثُنَّ ثُمَّ لَتُنَبَّؤُنَّ بِمَا عَمِلْتُمْ وَذَلِكَ عَلَى اللَّهِ يَسِيرٌ:

“İnkâr edenler, öldükten sonra tekrar dirilmeyeceklerini ileri sürerler. De ki: “Hayır! (Zannettiğiniz gibi değil.) Rabbime and olsun ki, siz, mutlaka diriltileceksiniz, sonra yaptıklarınız size haber verilecektir. Bu ise Allah’a göre kolaydır.” (TEGABÜN SURESİ – 7. AYET)


Din, fert ve toplum hayatını her yönüyle kuşatan; iman, ibadet, ahlâk ve muamelâtla ilgili değerler bütünüdür. Bu değerler bütününün, iman kapsamında yer alan en önemli ilkelerinden biri, ahirete imandır. Ahirete iman; dünyada yapılan davranışlara göre, ya mutluluk dolu bir yaşam veya belirli bir süresi ya da bütünü, azaplarla çevrili, ebedi bir hayat yaşamak için, ölümden sonra tekrar dirilmeye inanmaktır.


İnsanın varlığı bir bitki gibi yalnız dünya hayatı ile sınırlı değildir. Kan pıhtısı ile başlayan bedensel yapı, yeraltında çürüyüp toprak olurken, insanın özü ve gerçek kişiliği olan ruh, ahiret dediğimiz öteki dünyada, varlığını ve yeni yaşamını devam ettirecektir. Dolayısıyla yaşam, sadece dünya hayatından ibaret olmadığı gibi, bu hayatın son bulduğu ölüm de, bir yok oluş değildir; yeni ve ebedi bir hayatın başlangıcıdır. Ahiret, iyi ya da kötü, dünyada yapılan her davranışın hesabının verileceği ve neticede hak edilen sonuca göre, bir hayata sahip olunacağı bir yerdir. Onun için Sevgili Peygamberimiz (SAV): “Akıllı insan, nefsini hesaba çeken ve ölümden sonrası için hazırlık yapan kimsedir.” buyurdu.


Bilindiği gibi “İnsanları hayvanlardan ayıran en önemli özellik akıldır.” Aklın asli görevi ise nefis muhasebesi yapmak, geleceğini düşünmek ve ölümden sonrası için hazırlanmaktır. Çünkü insan, ölüm gerçeğini ve dolayısıyla ölümden sonrasını göz ardı edemez. Ahiret Gününe ve bu dünyada yaptığı her şeyin hesabını tek tek vereceğine inanmayan bir insan, dünya hayatını manalandıramaz, yaşama aşkı ve emelleriyle dolu, canlı ve gayeli bir hayat süremez, iradesi ve imkânlarını hayra, iyiliğe, erdeme, fazilete ve yüce gayelere yönlendiren bir insan olamaz. Ahiret Gününe ve hesaba çekilme inancı, kişiyi bencillik ve aşırılıklardan alıkoyar. Başkalarına daha saygılı olmayı sağlar. Her attığı adımın hesabını yapar. Doğru ve dürüst olur. Haksızlıktan ve haram lokma yemekten sakınır. Bunun içindir ki, Ahiret Gününe iman konusu, Kur’an-ı Kerim’de çokça işlenmekte, varlığı ve oluş şekli, şuurlara yerleştirilmektedir. Ahiret hayatı bütün ayrıntılarıyla anlatılmakta,  cennet ve nimetleri, cehennem ve azabı gayet açık bir şekilde tasvir edilmektedir.


Yüce Allah Kur’an’da şöyle buyurur:

زَعَمَ الَّذِينَ كَفَرُوا أَن لَّن يُبْعَثُوا قُلْ بَلَى وَرَبِّي لَتُبْعَثُنَّ ثُمَّ لَتُنَبَّؤُنَّ بِمَا عَمِلْتُمْ وَذَلِكَ عَلَى اللَّهِ يَسِيرٌ:

“İnkâr edenler, öldükten sonra tekrar dirilmeyeceklerini ileri sürerler. De ki: “Hayır! (Zannettiğiniz gibi değil.) Rabbime and olsun ki, siz, mutlaka diriltileceksiniz, sonra yaptıklarınız size haber verilecektir. Bu ise Allah’a göre kolaydır.” (TEGABÜN SURESİ -  7. AYET)


Ahiret inancı, kişinin davranışlarını iki yönde etkiler:

BİRİ, sayısız nimetlerle kuşatılan cennete gitme arzusu ile iyiliklere yönelmek;

DİĞERİ DE, çeşitli azaplarla kuşatılan cehenneme gitme korku ve endişesi ile kötülüklerden sakınmak. Her iki durum da insanların hayrınadır. Çünkü böylesi bir inanç, toplumda iyiliklerin, dolayısıyla mutluluk ve refahın artmasına, kötülüklerden sakınmak suretiyle de hırsızlık, zina, gasp, adam öldürme, hak tecavüzü, içki, kumar, hülasa başkasına zarar veren her türlü olumsuzlukların azalmasına vesile olur. Nitekim kul hakkının söz konusu olduğu her bir kural ihlâli, kişinin hanesine günah olarak yazılacak ve ahirette hesabı sorulacaktır. İyilik yapanlar hakkında Allah Telâlâ şöyle buyurur:

الَّذِينَ آمَنُواْ وَعَمِلُواْ الصَّالِحَاتِ طُوبَى لَهُمْ وَحُسْنُ مَآبٍ:

 “İnanan ve yararlı işler yapanlar için hoş bir hayat ve güzel bir istikbal vardır.” (RA’D SURESİ – 29. AYET)

 

وَالَّذِينَ آمَنُواْ وَعَمِلُواْ الصَّالِحَاتِ سَنُدْخِلُهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الأَنْهَارُخَالِدِينَ فِيهَا أَبَداًلَّهُمْ فِيهَا أَزْوَاجٌ مُّطَهَّرَةٌ وَنُدْخِلُهُمْ ظِـلاًّ ظَلِيلاً:

“Onları, altından ırmaklar akan cennetlere koyacağız. Orada ebedi olarak kalacaklardır.”   (NİSA SURESİ – 57. AYET)

İmanlı ve güzel amel sahibi müminler, öyle nimetler içerisinde olacaklar ki, Kur’an’ın ifadesiyle;

 

فَلَا تَعْلَمُ نَفْسٌ مَّا أُخْفِيَ لَهُم مِّن قُرَّةِ أَعْيُنٍ جَزَاءبِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ:

“Yaptıklarına karşılık onlar için saklanan mutlu kılıcı nimetleri hiç kimse bilmez.” (SECDE SURESİ – 17. AYET)


İslâm dininin hedefi, insanların dünya ve ahiret saadetini temin etmektir. Dolayısıyla kâmil insan, Allah’tan hakkıyla korkar. Kimseye kötülük etmez. Herkese iyilik eder. Adalete, ilâhi hukuka riayet eder. Nefsi için sevdiği şeyleri başkası için de sever. Nefsi için kötü gördüğü şeyleri başkası için de kötü görür. Allah’a tevekkül ve itimat eder. Azim sahibi olur. Bu güzel hasletlerle iç içe olan kâmil insan, ancak ilâhi dinin gözetimi ve ahirette yaptıklarının hesabını verme inancı ile mümkündür. Cemiyetin düzenli ve intizamlı olması; dinin, neslin, canın aklın ve malın korunması ile mümkündür.


Bu temel esaslar gözetilmezse, hayat düzeni kökünden sarsılır. İnsanlar arasında huzursuzluk ve kargaşa baş gösterir. İnsanların işlerinde düzensizlik ve dengesizlik hâkim olur; böyle bir toplum hem dünyanın hem de ahiretin dengesini kaybeder. Ahiret ve dolayısıyla öldükten sonra dirilmeye imanın yer almadığı bir inanç sistemi ile böylesi dengesizlikler giderilemez. Çünkü ahiret inancının yer almadığı inanç sistemlerine göre, insanlar öldükten sonra çürür, ot gibi yok olur, toprağa karışır gider. Ayrıca onlarda haram helâl mefhumu da yoktur. Cennet, cehennem, sırat, hesap, kitap gibi değerlerden de mahrumdurlar.

 

SONUÇ OLARAK ŞÖYLE DİYEBİLİRİZ:

Ahiret inancı, İslam inancının en önemli ilkelerinden biridir. Kur’an’ın ifadesiyle:

فَمَن يَعْمَلْ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ خَيْراًيَرَهُ:وَمَن يَعْمَلْ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ شَرّاً يَرَهُ:

 “Zerre kadar hayır yapan mükâfatını görecek, zerre kadar kötülük yapan da cezasını görecektir.”   (ZİLZAL SURESİ – 7–8. AYETLER)


Dolayısıyla Müslüman, attığı her adımın hesabını iyi yapmak durumundadır. Çünkü her halükârda insanın korkuları, şüpheleri, acizliği, çaresizliği, yalnızlığı, mahrumiyeti, başarısızlığı, hayal kırıklığı, sevgisizliği, pek çok arzu ve isteklerinin karşılanmaması; günahlar, ıstıraplar, suçluluk duygusu, pişmanlık, hayal kırıklığı, haksızlık ve adaletsizlik gibi hallerde din ve Allah inancı insan için en önemli bir sığınak ve ümit kaynağıdır. Meselâ ölüm korkusunun yıkıcı etkilerine karşı, kişiler ve toplumların güvenip bağlanabilecekleri ve onları hayata bağlayabilecek en önemli şeyin Allah’a tevekkül ve ahiret inancı olduğuna hiç şüphe yoktur.

 

DİYANET AYLIK DERGİ

Üye Girişi
Aktif Ziyaretçi9
Bugün Toplam938
Toplam Ziyaret4707229
MAKALELER
EĞİTİM SUNUMLARI