• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/insanveislam.org/
  • https://twitter.com/insanuislam











Cehennem

CEHENNEM

“Cehennem” Kelimesinin Anlamı:

Kelime olarak “derin kuyu” anlamına gelen cehennem, âhirette kâfirlerin sürekli olarak, günahkâr müminlerin de günahları ölçüsünde cezalandırılmak üzere kalacakları azap yeridir.

 

Cehennemden Sakınmak:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا قُوا أَنْفُسَكُمْ وَأَهْلِيكُمْنَاراً وَقُودُهَا النَّاسُ وَالْحِجَارَةُ عَلَيْهَا مَلَائِكَةٌ غِلَاظٌ شِدَادٌلَا يَعْصُونَ اللَّهَ مَا أَمَرَهُمْ وَيَفْعَلُونَ مَا يُؤْمَرُونَ

Ey inananlar! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. Onun başında, acımasız, güçlü, Allah'ın kendilerine buyurduğuna karşı gelmeyen ve emredildiklerini yapan melekler vardır.[1]

 

وِمِنْهُمْ مَنْ يَقُولُ رَبَّنَا آتِنَا فِي الدُّنْيَاحَسَنَةً وَفِي الْآخِرَةِ حَسَنَةً وَقِنَا عَذَابَ النَّارِ

Onlardan bir kısmı da: Ey Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver. Bizi cehennem azabından koru! derler.[2]

 

Kişinin bu dünyada sahip olduğu mallar veya evlatlar onu cehennemden korumayacaktır.

إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا لَنْ تُغْنِيَ عَنْهُمْ أَمْوَالُهُمْ وَلَا أَوْلاَدُهُمْ مِنَ اللَّهِ شَيْئًا وَأُولَـئِكَ هُمْ وَقُودُ النَّارِ

Bilinmelidir ki inkâr edenlerin ne malları ne de evlâtları Allah huzurunda kendilerine bir fayda sağlayacaktır. İşte onlar cehennnemin yakıtıdır.[3]

 

Cehennemin Varlığını İnkar Edenler:

وَاِنْ تَعْجَبْ فَعَجَبٌ قَوْلُهُمْ ءَاِذَا كُنَّا تُرَابًا ءَاِنَّا لَفِى خَلْقٍ جَديدٍ اُولَئِكَ الَّذِينَ كَفَرُوا بِرَبِّهِمْ وَاُولَئِكَ الْاَغْلَالُ فِى اَعْنَاقِهِمْ وَاُولَئِكَ اَصْحَابُ النَّارِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ

Eğer şaşıyorsan, asıl şaşılacak şey onların şu sözleridir: "Biz toprak olup gittikten sonra mı, yani biz gerçekten yeniden mi yaratılacağız?" İşte bunlar Rablerini inkâr etmişlerdir. Bunlar boyunlarında demir halkalar bulunanlardır. Ve işte bunlar cehennemliktirler, orada ebedî kalacaklardır.[4]

 

Cehenneme Götüren Ameller:

Cehennem ehlinin hangi davranışlar sonucunda bu cezaya çarptırıldıkları Kur’an-ı Kerim’de şöyle anlatılmaktadır:

كُلُّنَفْسٍ بِمَا كَسَبَتْ رَهِينَةٌ {38}إِلَّا أَصْحَابَ الْيَمِينِ {39}فِي جَنَّاتٍ يَتَسَاءَلُونَ{40} عَنِ الْمُجْرِمِينَ {41} مَا سَلَكَكُمْ فِي سَقَرَ {42}

38- (Ahirette) Her nefis (dünyada) işlediği günahlara karşılık rehindir. 39- Yalnız defterleri sağ yanlarından verilenler hariç. 40- Onlar cennetlerde ağırlanırlar. Sorarlar. 41- Günahkârlara 42- Sakar'a (cehenneme) girmenizin sebebi nedir? diye.

 

قَالُوا لَمْ نَكُ مِنَالْمُصَلِّينَ {43} وَلَمْ نَكُ نُطْعِمُ الْمِسْكِينَ {44} وَكُنَّا نَخُوضُ مَعَالْخَائِضِينَ {45} وَكُنَّا نُكَذِّبُ بِيَوْمِ الدِّينِ {46} حَتَّى أَتَانَا الْيَقِينُ {47}فَمَا تَنْفَعُهُمْ شَفَاعَةُ الشَّافِعِينَ {48}

43- Cehennemlikler derler ki: Biz namaz kılanlardan değildik. 44- Yoksulların karnını doyurmazdık. 45- Bizim gibi olanlarla birlikte asılsız ve bozguncu konuşmalara dalardık. 46- Hesap verme gününü inkâr ederdik. 47- Sonunda bize de ölüm gelip çattı. 48- Artık onlara şefaat edebilecek olanların aracılığı yarar sağlamaz.[5]

 

خُذُوهُ فَغُلُّوهُ {30} ثُمَّ الْجَحِيمَصَلُّوهُ {31} ثُمَّ فِي سِلْسِلَةٍ ذَرْعُهَا سَبْعُونَ ذِرَاعًا فَاسْلُكُوهُ {32} إِنَّهُكَانَ لَا يُؤْمِنُ بِاللَّهِ الْعَظِيمِ {33} وَلَا يَحُضُّ عَلَى طَعَامِ الْمِسْكِينِ {34}فَلَيْسَ لَهُ الْيَوْمَ هَاهُنَا حَمِيمٌ {35} وَلَا طَعَامٌ إِلَّا مِنْ غِسْلِينٍ {36} لَا يَأْكُلُهُإِلَّا الْخَاطِؤُونَ {37}

Onu yakalayın ve bağlayın; Sonra alevli ateşe atın onu! Sonra da onu yetmiş arşın uzunluğunda bir zincir içinde oraya sokun! Çünkü o, ulu Allah'a iman etmezdi, Yoksulu doyurmaya teşvik etmezdi. Bu sebeple, bugün burada onun candan bir dostu yoktur. İrinden başka yiyecek de yoktur. Onu (bile bile )hata işleyenlerden başkası yemez.[6]

Cehennemin Özellikleri:

 

Kur’an-ı Kerim’de Cehennemin kapıları olduğundan bahsedilmektedir.

لَهَا سَبْعَةُ اَبْوَابٍ لِكُلِّ بَابٍ مِنْهُمْ جُزْءٌ مَقْسُومٌ

Cehennemin yedi kapısı vardır. O kapıların her biri için birer grup ayrılmıştır.[7]

 

Cehennemin Kapıları(Tabakaları):

Cehennem'in yedi kapısı veya tabakası vardır. Bu kapı veya tabakalar şunlardır:

1- Cehennem: Cehennem tabakalarına ait yedili tasnif sisteminde azabı en hafif olan en üst tabakadır. Cehennem, genel olarak ahiretteki azap yerinin bütününün, özel olarak da en üst tabakasının adıdır. Kur'an-ı Kerîm'in yetmiş yedi ayetinde geçmektedir.

2- Lazâ (Halis ateş): Kur’an’da bir yerde geçmektedir. “Bedenin uç organlarını söküp koparan “ diye nitelendirilmektedir.

3- Saîr(Tutuşturulmuş, alevli ateş): Kur’an’da biri fiil şeklinde olmak üzere on yedi ayette geçmektedir.

4- Sakar (Şiddetli bir ısı ile yakıp kavuran, yaktığı şeyi tüketircesine tahrip etmekle birlikte sönmeyip yakmaya devam eden ve insanın derisini kavuran): Dört yerde cehennem kelimesi yerine kullanılmıştır.

5- Hâviye (Uçurum, derin çukur): Kur’an’da yalnız bir yerde geçmektedir. Kâria, 101/9-11).

6-Hutame (Kırmak, ufalayıp tahrip etmek):

7- Cahîm (Kat kat yanan, alevi ve ısı derecesi yüksek ateş): Kur’an’da altı ayette geçmektedir..

Meâric, 70/15-16; Hac, 22/4; Lokman, 31/21; Sebe’,34/12; Müddessir, 74,28-29; Hümeze, 104/4-7; Mâide, 5/10

 

Kafirler İçin Cehennem Hayatı Ebedidir:

 

وَالَّذِينَ كَفَرُوا وَكَذَّبُوا بِآيَاتِنَا اُولَئِكَ اَصْحَابُ النَّارِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ

İnkâr edip âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, onlar da cehennem ehlidirler. Orada ebedî olarak kalacaklardır.[8]

 

وَمَنْ يَهْدِ اللَّهُ فَهُوَ الْمُهْتَدِ وَمَنْ يُضْلِلْ فَلَنْ تَجِدَ لَهُمْ  اَوْلِيَاءَ مِنْ دُونِهِ وَنَحْشُرُهُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ عَلَى وُجُوهِهِمْ عُمْيًا وَبُكْمًا وَصُمًّا مَاْوَيهُمْ جَهَنَّمُ كُلَّمَا خَبَتْ زِدْنَاهُمْ سَعيرًا

Allah kime hidayet verirse, o doğru yoldadır. Kimi de hidayetten uzak tutarsa, artık bunlar için Allah'tan başka hiçbir yardımcı bulamazsın. Ve biz, o kâfirleri kıyamet günü kör, dilsiz ve sağır oldukları halde, yüzleri üstü sürünerek haşredeceğiz. Varacakları yer cehennemdir; ateşi dindikçe onun ateşini artırırız.[9]

 

إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا بِآيَاتِنَا سَوْفَ نُصْلِيهِمْ نَارًا كُلَّمَا نَضِجَتْجُلُودُهُمْ بَدَّلْنَاهُمْ جُلُودًا غَيْرَهَا لِيَذُوقُوا الْعَذَابَ إِنَّ اللّهَكَانَ عَزِيزًا حَكِيمًا

Ayetlerimize karşı inkâra sapanları şüphesiz ateşe sokacağız. Derileri yanıp döküldükçe azabı tatmaları için onları başka derilerle değiştireceğiz. Gerçekten Allah güçlü ve üstün olandır hüküm ve hikmet sahibidir.[10]

 

İnsanların Çoğunluğu Cehenneme Uğrayacaktır:

وَلَقَدْ ذَرَأْنَا لِجَهَنَّمَ كَثِيرًا مِنَ الْجِنِّ وَالْإِنْسِ لَهُمْ قُلُوبٌلَا يَفْقَهُونَ بِهَا وَلَهُمْ أَعْيُنٌ لَا يُبْصِرُونَ بِهَا وَلَهُمْ آذَانٌ لَا يَسْمَعُونَبِهَا أُوْلَـئِكَ كَالأَنْعَامِ بَلْ هُمْ أَضَلُّ أُوْلَـئِكَ هُمُ الْغَافِلُونَ

Andolsun, biz cinler ve insanlardan birçoğunu cehennem için yaratmışızdır. Onların kalpleri vardır, onlarla kavramazlar; gözleri vardır, onlarla görmezler; kulakları vardır, onlarla işitmezler. İşte onlar hayvanlar gibidir; hatta daha da şaşkındırlar. İşte asıl gafiller onlardır.[11]

 

وَلَوْ شَاءَ رَبُّكَ لَجَعَلَ النَّاسَ أُمَّةً وَاحِدَةً وَلَا يَزَالُونَ مُخْتَلِفِينَإِلَّا مَنْ رَحِمَ رَبُّكَ وَلِذَلِكَ خَلَقَهُمْ وَتَمَّتْ كَلِمَةُ رَبِّكَلَأَمْلَأَنَّ جَهَنَّمَ مِنَ الْجِنَّةِ وَالنَّاسِ أَجْمَعِينَ

Rabbin dileseydi bütün insanları tek bir ümmet yapardı. (Fakat) onlar ihtilafa düşmeye devam edecekler.. Ancak Rabbinin merhamet ettikleri müstesnadır. Zaten Rabbin onları bunun için yarattı. Rabbinin, "Andolsun ki cehennemi tümüyle insanlar ve cinlerle dolduracağım" sözü yerini buldu.[12]

 

Çoğunluk Cehenneme uğrayacak, müminler oradan kurtarılacak ancak kafirler ebedi olarak orada kalacaklardır.

وَإِنْ مِنْكُمْ إِلَّا وَارِدُهَا كَانَ عَلَى رَبِّكَحَتْمًا مَّقْضِيًّا {71} ثُمَّ نُنَجِّي الَّذِينَ اتَّقَوْا وَنَذَرُ الظَّالِمِينَفِيهَا جِثِيًّا

İçinizden, oraya uğramayacak hiçbir kimse yoktur. Bu, Rabbin için kesinleşmiş bir hükümdür. Sonra biz, Allah'tan sakınanları kurtarırız; zalimleri de diz üstü çökmüş olarak orada bırakırız.[13]

 

Rasûlullah buyurdular ki:

Kıyamet günü ilk çağrılacak olan, Hz. Âdem'dir. Allah Teala: "Ey Âdem!" der. Hz. Âdem: "Buyur ey Rabbim, emrindeyim!" der. Allah Teâla: "Zürriyetinden cehenneme girecekleri ayır!" diye emreder. Âdem: «Ey Rabbim ne miktarını ayırayım?" diye sorar. Allah Teâla: Her yüzden doksan dokuzunu!" ferman buyurur. (Ashab bu esnada atılıp): "Ey Allah'ın Rasûlü! Bizden geriye ne kaldı?" derler. Rasulullah: "Benim ümmetim, diğer ümmetler yanında siyah öküzün başındaki beyaz tüy gibi (az)dır!" buyurdular."

 

Dünya Sıkıntısı-Cehennem Sıkıntısı:

فَرِحَ الْمُخَلَّفُونَبِمَقْعَدِهِمْ خِلاَفَ رَسُولِ اللّهِ وَكَرِهُوا أَنْ يُجَاهِدُوا بِأَمْوَالِهِمْوَأَنْفُسِهِمْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَقَالُوا لَا تَنْفِرُوا فِي الْحَرِّ قُلْ نَارُ جَهَنَّمَأَشَدُّ حَرًّا لَوْ كَانُوا يَفْقَهُونَ

Allah'ın Resûlüne muhalefet etmek için geri kalanlar (sefere çıkmayıp) oturmaları ile sevindiler; mallarıyla, canlarıyla Allah yolunda cihad etmeyi çirkin gördüler; "bu sıcakta sefere çıkmayın" dediler. De ki: "Cehennem ateşi daha sıcaktır!" Keşke anlasalardı![14]

 

Cehennem Azabının Şiddeti:

Rasulullah buyurdular ki:

نَارُكُمْ جُزْءٌ مِنْ سَبْعِينَ جُزْءًا مِنْ نَارِ جَهَنَّمَ

 "Yaktığınız ateş var ya, bu, cehennem ateşinin yetmiş cüzünden bir cüzdür!" Bu sözü duyan yanındaki ashab şöyle dediler:

يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنْ كَانَتْ لَكَافِيَةً

“Zaten bu ateş, (âsileri cezalandırmaya) yeterliydi.” Rasulullah Efendimiz şöyle devam etti:

فُضِّلَتْ عَلَيْهِنَّ بِتِسْعَةٍ وَسِتِّينَ جُزْءًا كُلُّهُنَّ مِثْلُ حَرِّهَا

"Cehennem ateşi öbürüne altmış dokuz kat üstün kılındı. Her bir katın harareti, bunun mislindedir."[15]

Rasulullah buyurdular ki:

أُوقِدَ عَلَى النَّارِ أَلْفَ سَنَةٍ حَتَّى اِحْمَرَّتْ، ثُمَّ أُوقِدَ عَلَيْهَا أَلْفَ سَنَةٍ حَتَّى اِبْيَضَّتْ، ثُمَّ أُوقِدَ عَلَيْهَا أَلْفَ سَنَةٍ حَتَّى اِسْوَدَّتْ فَهِيَ سَوْدَاءُ مُظْلِمَةٌ

"Cehennem ateşi bin yıl yakıldı. Öyle ki kıpkırmızı oldu. Sonra bin yıl daha yakıldı, öyle ki beyazlaştı. Sonra bin yıl daha yakıldı. Şimdi o siyah ve karanlıktır.”[16]

 

Rasulullah buyurdular ki:

لَوْ أَنَّ قَطْرَةً مِنَ الزَّقُّومِ قُطِرَتْ فِي دَارِ الدُّنْيَا لَأَفْسَدَتْ عَلَى أَهْلِ الدُّنْيَا مَعَايِشَهُمْ، فَكَيْفَ بِمَنْ يَكُونُ طَعَامَهُ؟

"Eğer zakkûmdan, dünyaya tek damla damlatılacak olsa, bu dünya ehlinin yiyeceklerini ifsad ederdi. Öyleyse, yiyecek ve içeceği zakkum olan cehennemliğin hali ne olur (anlayın)!"[17]

 

Rasulullah buyurdular ki:

إِنَّ أَهْوَنَ أَهْلِ النَّارِ عَذَابًا يَوْمَ الْقِيَامَةِ رَجُلٌ، عَلَى أَخْمَصِ قَدَمَيْهِ جَمْرَتَانِ، يَغْلِي مِنْهُمَا دِمَاغُهُ كَمَا يَغْلِي الْمِرْجَلُ وَالْقُمْقُمُ

Cehennemliklerin azab cihetiyle en hafif olanı, ayağında ateşten bir nalın ve nalın bağı olan kimsedir ki, ayağındakiler sebebiyle, tıpkı tencerenin kaynaması gibi, başında beyni kaynar.[18]

 

Rasulullah buyurdular ki:

"Cehennem ehline açlık musallat edilir. Bu, içinde bulundukları azaba eşit dereceye ulaşır. Açlığa karşı yardım talep ederler. Onlara besleyici olmayan ve açlığı gidermeyen darî' (denen dikenli bir ot) verilir. Tekrar yiyecek isterler, bu sefer de boğazda tıkanıp kalan bir yiyecekle imdat edilir. (Bu da boğazlarında takılır kalır, ne ileri geçer, ne de geri gelir.)

Derken, dünyada iken, bu durumda, bir içecekle takılan lokmaları kaydırdıklarını hatırlarlar ve bir içecek talep ederler. Kendilerine demir kancalar bulunan kaplarda kaynar sular verilir. Bu kaplar, yüzlerine yaklaştırılınca, yüzlerini dağlayıp atar. Su karınlarına girince, içerilerini param parça eder. Bu sefer de: "Cehennemin bekçilerini çağırın, ola ki azabımızı biraz hafifletir!" derler.

Bekçileri çağırırlar. Bekçiler gelince cehennemliklere şöyle der:

قَالُوا أَوَلَمْ تَكُ تَأْتِيكُمْ رُسُلُكُم بِالْبَيِّنَاتِ قَالُوابَلَى قَالُوا فَادْعُوا وَمَا دُعَاءُ الْكَافِرِينَ إِلَّا فِي ضَلَالٍ

"Size peygamberleriniz bu halleri açıklayan haberleri getirmemiş miydi?" derler. Onlar: "Evet getirmişti (ama dinlemedik)" derler. Bunun üzerine, bekçiler:"Siz isteyin durun! Kâfirlerin istekleri (burada) boşadır!" derler”[19]

Cehennemlikler bekçilerden ümidi kesince:

"(Cehennemden sorumlu melek) Mâlik'i çağırın!" derler. (Mâlik gelince):    

وَنَادَوْا يَا مَالِكُ لِيَقْضِ عَلَيْنَا رَبُّكَ قَالَ إِنَّكُمْ مَاكِثُونَ

"Ey Mâlik, (söyle de) Rabbin bizim hakkımızda ölüme hükmetsin!" derler. Mâlik de onlara:"Hayır! (Siz burada canlı olarak ebedi) kalıcılarsınız!" diye cevap verecek"[20]

(Hadisin ravilerinden) A'meş der ki: "Bana bildirildi ki, cehennemliklerin Mâlik'e yalvarmaları ile Mâlik'in onlara verdiği cevap arasında bin yıllık zaman geçecektir. Cehennemlikler, bu sefer aralarında şöyle konuşacaklar:

قَالُوارَبَّنَا غَلَبَتْ عَلَيْنَا شِقْوَتُنَا وَكُنَّا قَوْمًا ضَالِّينَ ()رَبَّنَاأَخْرِجْنَا مِنْهَا فَإِنْ عُدْنَا فَإِنَّا ظَالِمُونَ

"Rabbinize dua edin, sizin için O'ndan daha hayırlı kimse yok!" diyecekler ve el birlik şöyle yakaracaklar: "Ey Rabbimiz, bedbahtlığımız bize galebe çalmıştı, biz gerçekten sapıtmış kimselerdik. Ey Rabbimiz bizi bundan çıkar. Eğer (yine) küfre dönersek artık hiç şüphesiz ki zâlimlerden oluruz"[21]

AllahuTealaonlara:

قَالَ اخْسَؤُوا فِيهَاوَلَا تُكَلِّمُونِ

"Cehennemin içine yıkılıp gidin! Bana bir şey söylemeyin!" diyecek"[22]

Rasûlullah devamla dedi ki: “Bu cevap üzerine, cehennem ehli her çeşit hayırdan ümidlerini keserler; hıçkırmaya, nedâmet etmeye, dövünüp yırtınmaya başlarlar.”[23]

Cehennemdeki Pişmanlık Fayda Vermeyecektir:

 

وَقَالَ الَّذِينَ اتَّبَعُوا لَوْ أَنَّلَنَا كَرَّةً فَنَتَبَرَّأَ مِنْهُمْ كَمَا تَبَرَّؤُوا مِنَّا كَذَلِكَ يُرِيهِمُ اللّهُأَعْمَالَهُمْ حَسَرَاتٍ عَلَيْهِمْ وَمَا هُمْ بِخَارِجِينَ مِنَ النَّارِ

(Kötülere) uyanlar şöyle derler: Ah, keşke bir daha dünyaya geri gitmemiz mümkün olsaydı da, şimdi onların bizden uzaklaştıkları gibi biz de onlardan uzaklaşsaydık! Böylece Allah onlara, işlerini, pişmanlık ve üzüntü kaynağı olarak gösterir ve onlar artık ateşten çıkamazlar.[24]

إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا لَوْ أَنَّلَهُمْ مَا فِي الْأَرْضِ جَمِيعًا وَمِثْلَهُ مَعَهُ لِيَفْتَدُوا بِهِ مِنْعَذَابِ يَوْمِ الْقِيَامَةِ مَا تُقُبِّلَ مِنْهُمْ وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ {36}يُرِيدُونَ أَنْ يَخْرُجُوا مِنَ النَّارِ وَمَا هُمْ بِخَارِجِينَ مِنْهَاوَلَهُمْ عَذَابٌ مُقِيمٌ {37}

Şüphe yok ki kâfir olanlar, yeryüzündeki her şey ve bunun yanında da bir o kadarı kendilerinin olsa da kıyamet gününün azabından kurtulmak için onu fidye verseler onlardan asla kabul edilmez; onlar için acı bir azap vardır. Ateşten çıkmak isterler, fakat onlar oradan çıkacak değillerdir. Onlar için devamlı bir azap vardır.[25]

 

Cehennemdeki Azap Ara Verilmeden Devam Edecektir:

 

وَنَادَى أَصْحَابُ النَّارِ أَصْحَابَ الْجَنَّةِ أَنْ أَفِيضُوا عَلَيْنَامِنَ الْمَاءِ أَوْ مِمَّا رَزَقَكُمُ اللَّهُ قَالُوا إِنَّ اللَّهَ حَرَّمَهُمَا عَلَىالْكَافِرِينَ {50}

Ateşin halkı cennet halkına seslenir: "Bize biraz sudan ya da Allah'ın size verdiği rızıktan aktarın." Derler ki: "Doğrusu Allah bunları inkâr edenlere haram (yasak) kılmıştır.”[26]

 

Cehennem Ahvali:

 

Hayır onlar kıyamet-saatini yalanladılar; biz kıyamet saatini yalan sayanlara çılgınca yanan bir ateş hazırladık. (Ateş) Onları uzak bir yerden gördüğünde onlar bunun gazablı öfkesini ve uğultusunu işitirler. Elleri boyunlarına bağlı olarak sıkışık bir yerine atıldıkları zaman orada yok oluşu isteyip-çağırırlar. Bugün bir yok oluşu çağırmayın birçok (kere) yok oluşu isteyip-çağırın. De ki: "Bu mu daha hayırlı yoksa takva sahiplerine va'dedilen ebedi cennet mi? Ki onlar için bir mükafat ve son duraktır."[27]

 

Kur’an-ı Kerim’de Cehennem Ahvalinden Saffat suresinin 50-69 ayetlerinde de bahsedilmektedir:

50. İşte o zaman, birbirlerine dönerek (dünyadaki hallerini) soracaklar.

51. İçlerinden biri: "Benim, bir arkadaşım vardı" der.

52. Derdi ki: Sen de (dirilmeye) inananlardan mısın?

53. Biz ölüp kemik, sonra da toprak haline geldiğimiz zaman (diriltilip) cezalanacak mıyız?

54. (O zât, dünyâda geçmiş olan hâdiseyi bu şekilde anlattıktan sonra Allah Teâlâ orada bulunanlara:) Siz işin gerçeğine vâkıf mısınız? dedi.

55. ( İşte o zaman konuşan baktı, arkadaşını cehennemin ortasında gördü.

56. "Yemin ederim ki, sen az daha beni de helâk edecektin.

57. Rabbimin nimeti olmasaydı, şimdi ben de (cehenneme) getirilenlerden olurdum" dedi.

58. Birinci ölümümüz hariç, bir daha biz ölmeyecek miyiz?

59. Yalnız ilk ölümümüz, başka ölüm yok ve biz azâba da uğratılmayacağız ha?!"

60. Şüphesiz bu, büyük kurtuluştur.

61. Çalışanlar, böylesi bir kurtuluş için çalışsınlar.

62. Şimdi ziyafet olarak, cennet ehli için anılan bu nimetler mi daha hayırlı, yoksa zakkum ağacı mı?.

63. Biz onu (zakkumu) zalimler için bir fitne (imtihan) kıldık.

Ayetin Açıklaması:Dünyada kafirler bunu inkar ettiler. Ateşin içinde ağaç olur mu? dediler. Cehennemde biten ağaç sözü geçince: Ateş, ağacı yakarken cehennemde nasıl ağaç olur? diye alay etmişlerdi. Bu bakımdan bu söz onlar için bir imtihan oldu.

64. Zira o, cehennemin dibinde bitip yetişen bir ağaçtır.

65. Tomurcukları sanki şeytanların başları gibidir.

66. (Cehennemdekiler) ondan yerler ve karınlarını ondan doldururlar.

67. Sonra zakkum yemeğinin üzerine onlar için, kaynar su karıştırılmış bir içki vardır.

68. Sonra kesinlikle onların dönüşü, çılgın ateşe olacaktır.

******

Vakıa suresinde ise Cehennem ahvalinden şöyle bahsedilmektedir:

Soldakiler; ne yazık o soldakilere! İçlerine işleyen bir ateş ve kaynar su içinde, Kapkara dumandan bir gölge altındadırlar; Serin ve hoş olmayan. Çünkü onlar bundan önce varlık içinde sefahete dalmışlardı. Büyük günahı işlemekte direnir dururlardı. Ve diyorlardı ki: Biz öldükten, toprak ve kemik yığını haline geldikten sonra, biz mi bir daha diriltileceğiz? Önceki atalarımız da mı?

De ki: Hem öncekiler hem de sonrakiler, Belli bir günün belli vaktinde mutlaka toplanacaklardır! Sonra siz ey sapıklar, yalancılar! Elbette bir ağaçtan, zakkum ağacından yiyeceksiniz. Karınlarınızı ondan dolduracaksınız. Üstüne de kaynar sudan içeceksiniz. Susamış develerin suya saldırışı gibi içeceksiniz. İşte ceza gününde onlara sunulacak ziyafet budur![28]

 

Münafıkların Cehennemdeki Yeri:

 

اِنَّ الْمُنَافِقينَ فِى الدَّرْكِ الْاَسْفَلِ مِنَ النَّارِ وَلَنْ تَجِدَ لَهُمْ نَصِيرًا

Şüphesiz ki münafıklar, cehennem ateşinin en aşağı tabakasındadırlar. Onlara bir yardım edici de bulamazsın.[29]

 

Yahudilerin Cehennem İnancı:

 

وَقَالُوا لَنْ تَمَسَّنَا النَّارُ إِلَّا أَيَّامًا مَعْدُودَةً قُلْأَتَّخَذْتُمْ عِنْدَ اللَّهِ عَهْدًا فَلَنْ يُخْلِفَ اللَّهُ عَهْدَهُ أَمْ تَقُولُونَعَلَى اللَّهِ مَا لَا تَعْلَمُونَ

İsrailoğulları: Sayılı birkaç gün müstesna, bize ateş dokunmayacaktır, dediler. De ki (onlara): Siz Allah katından bir söz mü aldınız -ki Allah sözünden caymaz-, yoksa Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri mi söylüyorsunuz?[30]


Hazırlayan: Mehmet ERGÜN / Vaiz



[1]Tahrim, 6.

[2] Bakara, 201.

[3] Al-i İmran, 10.

[4]Ra’d, 5.

[5] Müddessir, 38-48.

[6] Hakka, 30-37.

[7]Hicr, 44.

[8] Bakara, 39.

[9]İsra, 97.

[10] Nisa, 56.

[11] Araf, 179.

[12] Hud, 118-119.

[13] Meryem, 71-72.

[14] Tevbe, 81.

[15] Buhari.

[16]Tirmizi.

[17]Tirmizi.

[18] Buhari, Tirmizi.

[19] Mümin, 50.

[20]Zuhruf, 77.

[21]Müminun, 106-107.

[22]Müminun, 108.

[23]Tirmizi.

[24] Bakara, 167.

[25] Maide, 36-37.

[26] Araf, 50.

[27] Furkan, 11-15.

[28] Vakıa, 41-56.

[29] Nisa, 145.

[30] Bakara, 80.

 
Üye Girişi
Aktif Ziyaretçi23
Bugün Toplam350
Toplam Ziyaret4782697
MAKALELER
EĞİTİM SUNUMLARI