• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/insanveislam.org/
  • https://twitter.com/insanuislam











Kelime-i Tevhid ve Kelime-i Şehadet

KELİME-İ TEVHİD VE ŞEHADET

اَلَمْ تَرَ كَيْفَ ضَرَبَ اللّٰهُ مَثَلًا كَلِمَةً طَيِّبَةً كَشَجَرَةٍ طَيِّبَةٍ اَصْلُهَا ثَابِتٌ وَفَرْعُهَا فِي السَّمَاءِ

“Görmedin mi? Allah nasıl bir misal verdi. Güzel bir söz, kökü (yerde) sabit, dalları gökte olan güzel bir ağaç gibidir.

تُؤْتي اُكُلَهَا كُلَّ حينٍ بِاِذْنِ رَبِّهَا وَيَضْرِبُ اللّٰهُ الْاَمْثَالَ لِلنَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ

(O ağaç) Rabbinin izniyle her zaman meyve verir. Öğüt alsınlar diye Allah insanlara böyle misaller verir.

وَمَثَلُ كَلِمَةٍ خَبيثَةٍ كَشَجَرَةٍ خَبيثَةٍ اجْتُثَّتْ مِنْ فَوْقِ الْاَرْضِ مَا لَهَا مِنْ قَرَارٍ

Kötü sözün durumu da, yerden koparılmış, kökü olmayan kötü bir ağaca benzer.”[1]

Ayetlerin Tefsiri:

Allah Teâlâ’nın varlığına ve birliğine imanı yani kelime-i tevhidi ifade eden “güzel söz”, kökü yerin derinliklerine sağlam bir şekilde yerleşmiş, gövdesi ve dalları gökyüzüne doğru yükselmiş, her zaman meyve veren bir ağaca benzetilmektedir. Bu ağaç nasıl Allah’ın izniyle her zaman meyve verip faydalı oluyorsa “kelime-i tevhid” de o şekilde faydalıdır.  O da müminlerin kalplerine yerleşip kökleşince onların davranışlarını etkilemekte ve imanın ürünleri, meyveleri onların üzerinde görülmektedir. Onlar Allah’a karşı kulluk görevlerini yerine getirmeye çalıştıkları gibi, ilim, irfan ve güzel işleriyle de insanlık için daima faydalı olmaya gayret ederler. Öte yandan ağacın diri kalması için nasıl sulama ve budama gibi bakıma ihtiyacı varsa kalpteki iman da böyledir. Eğer mümin faydalı ilim, güzel amel, zikir ve tefekkürle onu beslemezse o da zayıflayıp yok olabilir. “Kötü söz” diye çevirdiğimiz kelime habîse tamlaması,  “asılsız söz, çirkin söz”, “Allah’ı inkâr etmek anlamına gelen her türlü söz, şirk ve benzeri İslâm dışı inançlar” anlamına gelir. Bu kötü söz âyette, kökleri kesilip gövdesi yerden koparılmış bir ağaca benzetilmektedir.  Böyle bir ağaç nasıl meyve vermezse ve kuruyup yok olmaya mahkûmsa kötü söz de o şekilde sonuçsuz kalmaya mahkûmdur;  ayrıca insanın hem dünyada, hem de âhirette felâketlere sürüklenmesine sebep olur.

Kelime-i Şehadet Ve Anlamı

Televizyon kanallarından birinde haber öncesi “Sokak konuşuyor” adı altında bir röportaj yapılıyordu. Spiker elinde mikrofon Rastgele vatandaşlara soruyordu: “Kelime-i Şehâdet’in Anlamını biliyor musunuz?” Cevapların içinde doğru olanları vardı ama önemli olan çoğunluğun bilememesiydi. Kimi: “İslâm olmayan getiremez” diyordu. Kimi anlamını bilmiyordu ama çok şükür kendisini söyleyebiliyordu.

Kimi : “Peygamber’e salâvat” dedi. Kimi: “Arapça’yı bilmediğimiz için Farsça’yı tam olarak bilmiyoruz.” derken, kimi de: “Anlamını biliyordum ama unuttum” Kimisi de: “Okulda öğretmediler” diyordu. Kimisi: “Dinimizde hep tekrarlanan şey” diye kıvırırken konuyu, kimisi de “5 vakit namazdır” diyecek kadar ileri gidiyordu. Kimi yaklaşıyordu: “Müslüman olmanın simgesidir veya gereğidir” diyerek. Kimi uzaklaşıyordu: “İnşallah daha sonra öğreneceğiz” diyerek. Yani içler acısıydı hallerimiz. Günde beş vakit okunan ezanda bile tekrarlanan bu cümleyi söyleyemeyenler, ya da anlamını bilmeyenler vardı.

أَشْهَدُ أَنْ لَا إِلَهَ اِلَّا اللهُ وَ أَشْهَدُ أَنَّ مُحَمَّدًا عَبْدُهُ وَرَسُولُهُ

“Şehâdet ederim ki Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur. Yine Şehâdet ederim ki, Muhammed O’nun kulu ve Rasûlüdür.”

Başka bir ifade ile: “Ben Allah’tan başka hiçbir ilah olmadığına, Muhammed’in O’nun kulu ve elçisi olduğuna inanır ve tanıklık ederim.” demektir.

 

İmanın Önemi:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا آمِنُوا بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ وَالْكِتَابِ الَّذِي نَزَّلَ عَلَى رَسُولِهِ وَالْكِتَابِ الَّذِي أَنْزَلَ مِنْ قَبْلُ وَمَنْ يَكْفُرْ بِاللَّهِ وَمَلاَئِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ فَقَدْ ضَلَّ ضَلاَلًا بَعِيدًا

Ey iman edenler! Allah'a, Peygamberine, Peygamberine indirdiği Kitab'a ve daha önce indirdiği kitaba iman (da sebat) ediniz. Kim Allah'ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve kıyamet gününü inkâr ederse tam manasıyla sapıtmıştır.[2]

 

Peygamber Efendimiz de “İman nedir?” diye soran Cebrail’e cevaben iman esaslarını şu şekilde sıralamıştır:

اَلْإِيمَانُ أَنْ تُؤْمِنَ بِاللهِ وَمَلَائِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ، وَالْقَدَرِ كُلِّهِ خَيْرِهِ وَشَرِّهِ

“İman; Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe ve hayır ve şerriyle kaderin hepsine inanmandır.”[3]

 

Allah’a İman, İmanın şartlarından olmasının yanı sıra İslam’ın şartlarında da ilk sırayı almaktadır. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki:

إِنَّ الْإِسْلَامَ بُنِيَ عَلَى خَمْسٍ شَهَادَةِ أَنْ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ وَإِقَامِ الصَّلَاةِ وَإِيتَاءِ الزَّكَاةِ وَصِيَامِ رَمَضَانَ وَحَجِّ الْبَيْتِ

İslâm beş esas üzerine bina edilmiştir: Allah'tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed'in O'nun kulu ve elçisi olduğuna şehâdet etmek, namaz kılmak, Ramazan orucunu tutmak ve Kâbe'ye haccetmek”[4]

 

Kelime-i Şehadetin Önemi:

 

إِنَّنِي أَنَا اللهُ لاَ إِلَهَ إِلاَّ أَنَا فَاعْبُدْنِي وَأَقِمِ الصَّلاَةَ لِذِكْرِي

“Şüphesiz ki ben Allah’ım. Benden başka hiçbir ilah yoktur. O halde bana ibadet ve beni anmak için namaz kıl”[5]

 

Rasulullah buyurdular ki:

أُمِرْتُ أَنْ أُقَاتِلَ النَّاسَ حَتَّى يَشْهَدُوا أَنْ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ، وَأَنَّ مُحَمَّدًا رَسُولُ اللَّهِ، وَيُقِيمُوا الصَّلاَةَ، وَيُؤْتُوا الزَّكَاةَ، فَإِذَا فَعَلُوا ذَلِكَ عَصَمُوا مِنِّي دِمَاءَهُمْ وَأَمْوَالَهُمْ إِلَّا بِحَقِّ الْإِسْلاَمِ، وَحِسَابُهُمْ عَلَى اللَّهِ

"Ben insanlar Allah'tan başka ilâhın olmadığına, Muhammed'in de Allah'ın elçisi olduğuna şehâdet edinceye, namaz kılıncaya, zekât verinceye kadar onlarla savaş etmekle emrolundum. Bunları yaptılar mı, kanlarını, mallarını bana karşı korumuş olurlar. İslâm'ın hakkı hâriç. Artık (samimi olup olmadıklarına dair) durumları Allah'a kalmıştır"[6]

 

Ubeydullah İbni Adiyy anlatıyor: Hz. Peygamber ashabıyla otururken bir adam gelerek gizlice bir şeyler fısıldadı. Ne gibi bir sır tevdi etmişti bilmiyorduk. Daha sonra Hz. Peygamber onu açıkladı. Meğerse o zat, münafıklardan birini öldürmek için izin istiyormuş. Rasulullah o kişiye şöyle sordu:

أَلَيْسَ يَشْهَدُ أَنْ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ؟

"Peki o Allah'tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed'in Allah'ın elçisi bulunduğuna şehadet etmiyor mu?" Adam:

بَلَى، وَلَا شَهَادَةَ لَهُ،

«Evet, (şehadet getiriyor ama) o şehâdeti (kalbiyle) ikrâr etmiyor" dedi. Peygamber Efendimiz bu kez:

أَلَيْسَ يُصَلِّي؟

"Namaz kılıyor mu?" diye sordu. Adam:

بَلَى، وَلَا صَلَاةَ لَهُ،

«Evet, kılıyor ama namazı makbul değildir" deyince,

Hz. Peygamber:

أُولَئِكَ الَّذِينَ نَهَانِيَ اللَّهُ عَنْ قَتْلِهِمْ

“Allah'ın öldürmekten beni men ettiği kimseler işte böyleleri” buyurdu. (Ona izin vermedi).[7]

Hadisin Açıklaması: Şârihlerin açıkladığına göre, Hz. Peygamber bu kimse hakkında söylenenleri öldürülmesi için yeterli bulmamıştır. "Muhammed arkadaşlarını öldürüyor" dedirtmemek ve böylece "İnsanların kalbinde İslâm'a karşı hâsıl olabilecek nefrete meydan vermemek için" böylesi münafık zanlıların öldürülmesini Hz. Peygamber yasaklamıştır.

 

Hz. Peygamber, müşriklere karşı bir ordu gönderdi. Askerler müşriklerle karşılaşınca, aralarında çok ‏şiddetli bir savaş‏ oldu. Müşrikler mağlup oldular. Sonra Müslümanlardan bir asker, müşriklerden birine mızrakla saldırdı. Müşrik hemen “Eşhedü enlâ ilâhe illallâh, ben Müslümanı‎m” dedi. Fakat Müslüman asker ona mızrağını‎ saplayıp öldürdü.

Daha sonra da Hz. Peygamber’in yanına gelip “Helak oldum ey Allah’ın Rasûlü!” dedi. Hz. Peygamber de: “Ne yaptı‎n?” deyince, asker de yaptığını‎ anlattı. Bu defa Peygamberimiz: “Kalbini yarı‎p da baktı‎n m‎ı?” dedi. Adam: “Ey Allah’ı‎n Rasûlü! Eğer kalbini yarsaydım içindekini bilebilir miydim?” diye sordu.

Hz. Peygamber: “Sen adamı‎n hem sözünü kabul etmiyorsun, hem de kalbindekini bilmiyorsun. Olur mu böyle ‏şey?” dedi. Sonra Peygamberimiz adam hakkında bir ş‏ey söylemedi. Adam da az bir zaman ya‏şadı ve öldü. Onu defnettiler. Ertesi günü adamı‎n cesedi toprak üstünde görüldü. İnsanlar, belki de bir düşman kabrini deşip eziyet için çıkarmıştır dediler. Onu tekrar defnettiler. Gençlerden bazılarına da mezar‎ başında nöbet tutmalarını söylediler. Buna rağmen ceset tekrar mezardan dışarı‎ atıldı‎.

Nöbetçi gençler uyumuş olabilir düşüncesiyle bir kere daha defnedip, bu sefer de mezarı sahabeler bekledi. Ertesi gün yine cesedi kabirden dış‎‏arı‎ atıldı. Durumu Rasûlullah’a haber verdiler. Hz. Peygamber şöyle buyurdu:

إِنَّ الْأَرْضَ لَتَقْبَلُ مَنْ هُوَ شَرٌّ مِنْهُ، وَلَكِنَّ اللَّهَ أَحَبَّ أَنْ يُرِيَكُمْ تَعْظِيمَ حُرْمَةِ، لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ

“Bu toprak ondan daha ‏şerir insanları‎ kabul eder. Fakat Allah size ‘Lâ ilâhe illallâh’ kelimesinin hürmetinin büyüklüğünü göstermek istedi”.[8]

 

Rasulullah buyurdular ki:

«لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ لَا يَسْبِقُهَا عَمَلٌ وَلَا تَتْرُكُ ذَنْبًا»

“La ilahe illallah” kelimesini fazilette hiçbir amel geçemez ve bu kelime hiçbir günah bırakmaz.[9]

 

Rasulullah buyurdu ki:

يَخْرُجُ مِنَ النَّارِ مَنْ قَالَ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ، وَفِي قَلْبِهِ وَزْنُ شَعِيرَةٍ مِنْ خَيْرٍ،

La ilahe illallah deyip de kalbinde bir arpa ağırlığınca hayr (yânî îmân) bulunan kimse cehennemden çıkacaktır.

وَيَخْرُجُ مِنَ النَّارِ مَنْ قَالَ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ، وَفِي قَلْبِهِ وَزْنُ بُرَّةٍ مِنْ خَيْرٍ،

La ilahe illallah deyip de kalbinde bir buğday ağırlığınca hayr bulunan kimse cehennemden çıkacaktır.

وَيَخْرُجُ مِنَ النَّارِ مَنْ قَالَ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ، وَفِي قَلْبِهِ وَزْنُ ذَرَّةٍ مِنْ خَيْرٍ

La ilahe illallah deyip de kalbinde bir zer­re ağırlığınca hayr bulunan kimse cehennemden çıkacaktır.[10]

 

Rasulullah buyurdu ki:

إِنَّ اللَّهَ سَيُخَلِّصُ رَجُلًا مِنْ أُمَّتِي عَلَى رُءُوسِ الْخَلَائِقِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فَيَنْشُرُ عَلَيْهِ تِسْعَةً وَتِسْعِينَ سِجِلًّا كُلُّ سِجِلٍّ مِثْلُ مَدِّ الْبَصَرِ، ثُمَّ يَقُولُ: أَتُنْكِرُ مِنْ هَذَا شَيْئًا؟ أَظَلَمَكَ كَتَبَتِي الْحَافِظُونَ؟

Allah kıyamet gününde ümmetimden bir kişiyi herkesin önünde ayırıp o kişi aleyhinde doksan dokuz sicil (dosya) açacaktır. Her bir sicilin boyu gözün görebildiği mesafe kadar olacaktır sonra kendisine şöyle soracaktır: Bunlardan bir şeyi reddediyor musun? Amelleri yazan melekler sana haksızlık yapmışlar mıdır?

فَيَقُولُ: لَا يَا رَبِّ، فَيَقُولُ: أَفَلَكَ عُذْرٌ؟ فَيَقُولُ: لَا يَا رَبِّ، فَيَقُولُ: بَلَى إِنَّ لَكَ عِنْدَنَا حَسَنَةً، فَإِنَّهُ لَا ظُلْمَ عَلَيْكَ الْيَوْمَ،

O kimse hayır Ya Rabbi! Diye cevap verecektir. Sonra herhangi bir özrün var mı buyuracak o kimse hayır ya Rabbi diye cevap verecektir. Bunun üzerine Allah şöyle buyuracak evet yanımızda sana ait makbul bir amelin vardır ve bugün sana asla haksızlık edilmeyecektir.

فَتَخْرُجُ بِطَاقَةٌ فِيهَا: أَشْهَدُ أَنْ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ وَأَشْهَدُ أَنَّ مُحَمَّدًا عَبْدُهُ وَرَسُولُهُ، فَيَقُولُ: اُحْضُرْ وَزْنَكَ،

Üzerinde ben şehâdet ederim ki Allah’tan başka gerçek ilah yoktur Muhammed de onun kulu ve Rasûlüdür yazılı bir kağıt parçası çıkarılacak ve Allah kendi tartında kendin bulun diyecektir.

 فَيَقُولُ: يَا رَبِّ مَا هَذِهِ الْبِطَاقَةُ مَعَ هَذِهِ السِّجِلَّاتِ، فَقَالَ: إِنَّكَ لَا تُظْلَمُ "،

O kişi de diyecek ki: “Ya Rabbi bu tek kağıt parçası ve bu siciller! Nasıl olacak bu tartı işi?” Allah da buyuracak ki “Bugün sana asla zulmetmeyecek”

قَالَ: «فَتُوضَعُ السِّجِلَّاتُ فِي كَفَّةٍ وَالْبِطَاقَةُ فِي كَفَّةٍ، فَطَاشَتِ السِّجِلَّاتُ وَثَقُلَتِ الْبِطَاقَةُ، فَلَا يَثْقُلُ مَعَ اسْمِ اللَّهِ شَيْءٌ»

Rasûlullah buyurdu ki: “Günah sicilleri bir kefeye konulacak, kağıt parçası da bir kefeye konulacak sicillerin konulduğu kefe yukarı kalkacak kağıt parçası ağır çekecektir. Allah’ın ismi yanında hiç bir şey ağır basamaz.”[11]

 

Kelime-i Tevhid Sadece Sözde Kalmamalı:

Bâyezîd-i Bestâmî Hazretleri sohbetlerinde talebelerini haramlardan sakındırır hayırlı amellere teşvik ederdi. Bir gün talebelerinden biri ona:

«Hocam! Peygamberimiz

«مِفْتَاحُ الْجَنَّةِ شَهَادَةُ أَنَّ لَا إِلَهِ إِلَّا اللَّهُ»

“La ilahi illallah sözü cennetin anahtarıdır” buyuruyor. Öyleyse bizi bu kadar korkutmanıza gerek var mı?» diye sorar.

Bâyezîd-i Bestâmî Hazretleri: “Sen hiç dişleri olmayan, düz bir anahtar gördün mü?” diye karşılık verir.

Talebe: “Hayır, görmedim! Mutlaka her anahtarı‎n gireceği anahtar deliğine göre dişleri olur.” deyince

Bâyezîd-i Bestâmî Hazretleri ‏ şöyle devam eder:

“Aynı‎ ‏şekilde ‘Kelime-i Tevhîd’ anahtarını‎n da dişleri vardır. O dişler olmadan cennetin kapısı‎ açılmaz. Bu anahtarın en mühim dört tane dişi vardır:

1. Yalan ve gıybetten sakınan bir dil,

2. Aldatma ve hıyanetten kaçınan bir kalp

3. Haram ve ‏şüpheli şeylerle doldurulmayan bir mide

4. Nefsanî duygulara kurban edilmeyen; riya karışmayan salih amel.”

 

Kelime-i Şehadetin Faydaları:

Dünyada olan 5 fayda:

Adı güzel çağrılır

İslamın emir ve yasakları kendisine farz olur.

Cezadan ve aşağılanmaktan kurtulur.

Allah, ondan razı olur.

Cümle müminler ona muhabbet eder.

 

Ölürken olan 5 fayda:

Azrail aleyhisselam ona güzel suretle gelir.

Yağdan kıl çeker gibi ruhunu alır.

Cennet kokuları gelir.

Müjdeci melekler gelir

Merhaba ey mümin! Sen cennetliksin denir.

 

Kabirde olan 5 fayda:

Kabri geniş olur.

Münker ve Nekir güzel suretle gelir.

Bir melek ona bilmediğini talim eder( öğretir )

Allah bilmediğini hatırına getirir.

Cennetteki makamı görünür.

 

Arasat’ta olan 5 fayda:

Sual ve hesabı kolay olur.

Kitabı sağından verilir.

Mizanda sevabı ağır gelir.

Arş’ın altında gölgelenir.

Sıratı yıldırım gibi geçer.

 

Cehennemde olan 5 fayda:

Cehenneme girerse, Cehennem ehli gibi gözleri gök olmaz.

Şeytanı ile çatışmaz.

Ellerine ateşten kelepçe, boynuna zincir vurulmaz.

Hamim suyundan içirilmez.

Ebedi cehennemde kalmaz.

 

Cennette olan 5 fayda:

Cümle melekler ona selam verir.

Sıddıklar ile refik olur.

Ebedi cennette kalır.

Allah-ü teala ondan razı olur.

Allah-ü tealanın cemalini görür.


Hazırlayan: Mehmet ERGÜN / Vaiz



[1] İbrahim, 24-26.

[2] Nisa, 4/136.

[3] İbn Hanbel, Müsned.

[4] Tirmizi.

[5] Taha, 14.

[6] Buhari, Müslim.

[7] Muvatta.

[8] İbn Mace.

[9] İbn Mace.

[10] Buhari, Tirmizi.

[11] Tirmizi, İbn Mace.

Üye Girişi
Aktif Ziyaretçi11
Bugün Toplam699
Toplam Ziyaret4706990
MAKALELER
EĞİTİM SUNUMLARI