• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/insanveislam.org/
  • https://twitter.com/insanuislam











Allah'ı, Peygamberi ve Müminleri İncitenler

ALLAH’I PEYGAMBERİ VE MÜ’MİNLERİ İNCİTENLER

 

إِنَّ الَّذِينَ يُؤْذُونَ اللَّهَ وَرَسُولَهُ لَعَنَهُمُ اللَّهُ فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ وَأَعَدَّ لَهُمْ عَذَاباً مُّهِيناً:وَالَّذِينَ يُؤْذُونَ الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ بِغَيْرِ مَا اكْتَسَبُوا فَقَدِ احْتَمَلُوا بُهْتَاناً وَإِثْماً مُّبِيناً:

“Allah ve Resûlünü incitenlere Allah, dünyada ve ahirette lânet etmiş ve onlar için horlayıcı bir azap hazırlamıştır. Mümin erkeklere ve mümin kadınlara, yapmadıkları bir şeyden dolayı eziyet edenler, şüphesiz bir iftira ve apaçık bir günah yüklenmişlerdir.”    (AHZAB SURESİ – 57/58. AYETLER)

İnsan, Allah’ın yeryüzünde halifesi:

 

وَإِذْ قَالَ رَبُّكَ لِلْمَلاَئِكَةِ إِنِّي جَاعِلٌ فِي الأَرْضِ خَلِيفَةً قَالُواْ أَتَجْعَلُ فِيهَا مَن يُفْسِدُ فِيهَا وَيَسْفِكُ الدِّمَاء وَنَحْنُ نُسَبِّحُ بِحَمْدِكَ وَنُقَدِّسُ لَكَ قَالَ إِنِّي أَعْلَمُ مَا لاَ تَعْلَمُونَ:

“Hatırla ki Rabbin meleklere: Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım, dedi. Onlar: Bizler hamdinle seni tesbih ve seni takdis edip dururken, yeryüzünde fesat çıkaracak, orada kan dökecek insanı mı halife kılıyorsun? Dediler. Allah da onlara: Sizin bilemeyeceğinizi herhalde ben bilirim, dedi.”  (BAKARA SURESİ – 30. AYET)

En mükerrem: 

وَلَقَدْ كَرَّمْنَا بَنِي آدَمَ وَحَمَلْنَاهُمْ فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِ وَرَزَقْنَاهُم مِّنَ الطَّيِّبَاتِ وَفَضَّلْنَاهُمْ عَلَى كَثِيرٍ مِّمَّنْ خَلَقْنَا تَفْضِيلاً:

“Biz, hakikaten insanoğlunu şan ve şeref sahibi kıldık. Onları, (çeşitli nakil vasıtaları ile) karada ve denizde taşıdık; kendilerine güzel güzel rızıklar verdik; yine onları, yarattıklarımızın birçoğundan cidden üstün kıldık.” (İSRA SURESİ – 70. AYET)

    
En kıymetli ve en değerli yaratığıdır. Allah, insanı, akıl, irade, duygu ve yeteneklerle donatmış, yerde ve göklerde bulunan her şeyi onun için var etmiş:

 

هُوَالَّذِي خَلَقَ لَكُم مَّا فِي الأَرْضِ جَمِيعاً ثُمَّ اسْتَوَى إِلَىالسَّمَاء فَسَوَّاهُنَّ سَبْعَ سَمَاوَاتٍ وَهُوَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ:

“O, yerde ne varsa hepsini sizin için yarattı. Sonra (kendine has bir şekilde) semaya yöneldi, onu yedi kat olarak yaratıp düzenledi (tanzim etti). O, her şeyi hakkıyla bilendir.”  (BAKARA SURESİ – 29. AYET)


Dünya ve âhirette mutlu olabilmeleri için peygamber ve kitaplarıyla ona rehberlik etmiştir:

 

لَقَدْ أَرْسَلْنَا رُسُلَنَا بِالْبَيِّنَاتِ وَأَنزَلْنَا مَعَهُمُ الْكِتَابَ وَالْمِيزَانَ لِيَقُومَ النَّاسُ بِالْقِسْطِ وَأَنزَلْنَا الْحَدِيدَ فِيهِبَأْسٌ شَدِيدٌ وَمَنَافِعُ لِلنَّاسِ وَلِيَعْلَمَ اللَّهُ مَن يَنصُرُهُ وَرُسُلَهُ بِالْغَيْبِ إِنَّ اللَّهَ قَوِيٌّ عَزِيزٌ:

“And olsun biz peygamberlerimizi açık delillerle gönderdik ve insanların adaleti yerine getirmeleri için beraberlerinde kitabı ve mizanı indirdik. Biz demiri de indirdik ki onda büyük bir kuvvet ve insanlar için faydalar vardır. Bu, Allah’ın, dinine ve peygamberlerine gayba inanarak yardım edenleri belirlemesi içindir. Şüphesiz Allah kuvvetlidir, daima üstündür.”  (HADİD SURESİ – 25. AYET)

    
İnsanın bu mutluluğu yakalayabilmesi için Allah’ın varlığını ve birliğini, peygamberlik kurumunu, âhiret hayatını, kısaca Kur’an ve Sünnette haber verilen gerçekleri kabul etmesi, iman edip salih ameller işlemesi, Allah, Peygamber ve insan haklarına saygılı olması gerekir. Allah’a ve peygambere iman etmeyen, onları kötü vasıflarla niteleyen, insan haklarına riayet etmeyen ve müminlere eziyet eden kimseler Kur’an’da kınanmakta ve kendilerine ilâhî ceza olduğu bildirilmektedir.

    
Ayette geçen “yü’zûne” fiili incitiyorlar / zarar veriyorlar demektir. Fiilin kökü olan ezâ; dünyevî veya uhrevî, biyolojik veya psikolojik olarak canlıya ulaşan zarar anlamındadır.

    
“Ezâ” kelimesi Kur’an’da; şiddet, ayıplama, iftira, yapılan iyiliği başa kakma ve azap gibi farklı anlamlarda kullanılmıştır.

    
“Le’ane” fiili sözlükte kovdu, uzaklaştırdı ve beddua etti demektir. Allah’ın lanet etmesi; insanı hayır ve merhametinden mahrum etmesi ve cezalandırması anlamındadır.

    
“E’adde” hazırladı; “azâb” ezâ, cezâ, zarar, insana zor gelen, şiddetli acı ve elem veren şey; “mühîn” aşağılayıcı, zelil ve hakîr edici; “iktesebû” kazandılar, hak ettiler; “ihtemelû” yüklendiler; “bühtân” iftira, büyük yalan, en çirkin yalan; “ism” günah; “mübîn” apaçık demektir.

 

AYETİN ANLAM VE YORUMU

Ayetlerde, Allah’a ve Peygamberi (SAV)’e karşı olumsuz tavır takınan ve onları üzen, inciten eziyet eden insanlara Allah’ın dünya ve âhirette lanet ettiği ve onlar için alçaltıcı bir azap hazırladığı; müminlere hak etmedikleri halde eziyet edenlerin büyük günah işlemiş olacakları bildirilmektedir. Hakikî anlamda Allah’ı incitmek mümkün değildir.

    
Bu itibarla Allah’ı incitmek maksat; Allah’ın varlığını, birliğini, Peygamber ve kitaplarını inkâr etmek, O’na iman ve ibadette ortak koşmak (şirk), iman etmediği halde iman ettiğini söylemek, iki yüzlülük yapmak (nifak), emir ve yasaklarına muhalefet etmek ve büyük günahları işlemek; O’na çocuk ve ortak isnat etmek, “Allah’ın eli bağlıdır.”

 

وَقَالَتِ الْيَهُودُ يَدُ اللّهِ مَغْلُولَةٌ غُلَّتْ أَيْدِيهِمْ وَلُعِنُواْبِمَا قَالُواْ بَلْ يَدَاهُ مَبْسُوطَتَانِ يُنفِقُ كَيْفَ يَشَاءُ وَلَيَزِيدَنَّ كَثِيراً مِّنْهُم مَّا أُنزِلَ إِلَيْكَ مِن رَّبِّكَ طُغْيَاناً وَكُفْراً وَأَلْقَيْنَا بَيْنَهُمُ الْعَدَاوَةَ وَالْبَغْضَاء إِلَى يَوْمِ الْقِيَامَةِ كُلَّمَا أَوْقَدُواْ نَاراً لِّلْحَرْبِ أَطْفَأَهَا اللّهُ وَيَسْعَوْنَ فِي الأَرْضِ فَسَاداً وَاللّهُ لاَ يُحِبُّ الْمُفْسِدِينَ:

 “Yahudiler, Allah’ın eli bağlıdır (sıkıdır), dediler. Hay dedikleri yüzünden elleri bağlanası ve lânet olasılar! Bilakis, Allah’ın elleri açıktır, dilediği gibi verir. And olsun ki sana Rabbinden indirilen, onlardan çoğunun azgınlığını ve küfrünü arttırır. Aralarına, kıyamete kadar (sürecek) düşmanlık ve kin soktuk. Ne zaman savaş için bir ateş yakmışlarsa (fitneyi uyandırmışlarsa) Allah onu söndürmüştür. Onlar yeryüzünde bozgunculuğa koşarlar; Allah ise bozguncuları sevmez.”  (MÂİDE SURESİ – 64. AYET)

“Allah cimridir.” ve “Allah fakirdir.”

 

لَّقَدْ سَمِعَ اللّهُ قَوْلَ الَّذِينَ قَالُواْ إِنَّ اللّهَ فَقِيرٌ وَنَحْنُ أَغْنِيَاء سَنَكْتُبُ مَا قَالُواْ وَقَتْلَهُمُ الأَنبِيَاءَ بِغَيْرِ حَقٍّ وَنَقُولُ ذُوقُواْ عَذَابَ الْحَرِيقِ:

“Gerçekten Allah fakir, biz ise zenginiz” diyenlerin sözünü and olsun ki Allah işitmiştir. Onların (bu) dediklerini, haksız yere peygamberleri öldürmeleri ile birlikte yazacağız ve diyeceğiz ki: Tadın o yakıcı azabı!”  (ÂLİ – İMRAN SURESİ – 181. AYET)

“Allah Meryem oğlu Mesihtir.”

 

لَقَدْ كَفَرَ الَّذِينَ قَالُواْ إِنَّ اللّهَ هُوَالْمَسِيحُ ابْنُ مَرْيَمَ وَقَالَ الْمَسِيحُ يَا بَنِي إِسْرَائِيلَ اعْبُدُواْاللّهَ رَبِّي وَرَبَّكُمْ إِنَّهُ مَن يُشْرِكْ بِاللّهِ فَقَدْ حَرَّمَ اللّهُ عَلَيهِ الْجَنَّةَ وَمَأْوَاهُ النَّارُ وَمَا لِلظَّالِمِينَ مِنْ أَنصَارٍ:

“And olsun ki “Allah, kesinlikle Meryem oğlu Mesîh’tir” diyenler kâfir olmuşlardır. Hâlbuki Mesîh “Ey İsrail oğulları! Rabbim ve Rabbiniz olan Allah’a kulluk ediniz. Biliniz ki kim Allah’a ortak koşarsa muhakkak Allah ona cenneti haram kılar; artık onun yeri ateştir ve zalimler için yardımcılar yoktur.” demişti.” (MÂİDE SURESİ – 72.AYET)

 “Allah, üçün üçüncüsüdür.”

 

لَّقَدْ كَفَرَ الَّذِينَ قَالُواْ إِنَّ اللّهَ ثَالِثُ ثَلاَثَةٍ وَمَا مِنْ إِلَـهٍ إِلاَّ إِلَـهٌ وَاحِدٌ وَإِن لَّمْ يَنتَهُواْ عَمَّا يَقُولُونَ لَيَمَسَّنَّالَّذِينَ كَفَرُواْ مِنْهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ:

“And olsun “Allah, üçün üçüncüsüdür” diyenler de kâfir olmuşlardır. Hâlbuki bir tek Allah’tan başka hiçbir tanrı yoktur. Eğer diye geldiklerinden vazgeçmezlerse, içlerinden kâfir olanlara acı bir azap isabet edecektir.”  (MÂİDE SURESİ – 73. AYET)

 “Üzeyir ve Mesih Allah’ın oğludur.” 

وَقَالَتِ الْيَهُودُ عُزَيْرٌ ابْنُ اللّهِ وَقَالَتْ النَّصَارَى الْمَسِيحُ ابْنُ اللّهِ ذَلِكَ قَوْلُهُم بِأَفْوَاهِهِمْ يُضَاهِؤُونَ قَوْلَ الَّذِينَ كَفَرُواْ مِن قَبْلُ قَاتَلَهُمُ اللّهُ أَنَّى يُؤْفَكُونَ:

“Yahudiler, Uzeyr Allah’ın oğludur, dediler. Hıristiyanlar da, Mesih (İsa) Allah’ın oğludur dediler. Bu onların ağızlarıyla geveledikleri sözlerdir. (Sözlerini) daha önce kâfir olmuş kimselerin sözlerine benzetiyorlar. Allah onları kahretsin! Nasıl da (haktan bâtıla) döndürülüyorlar!”  (TEVBE SURESİ – 30. AYET)

“Melekler Allah’ın kızlarıdır.” 

وَجَعَلُوا الْمَلَائِكَةَ الَّذِينَ هُمْ عِبَادُ الرَّحْمَنِ إِنَاثاً أَشَهِدُوا خَلْقَهُمْ سَتُكْتَبُ شَهَادَتُهُمْ وَيُسْأَلُونَ:وَقَالُوا لَوْ شَاء الرَّحْمَنُ مَا عَبَدْنَاهُم مَّا لَهُم بِذَلِكَ مِنْ عِلْمٍ إِنْ هُمْ إِلَّا يَخْرُصُونَ:

“Onlar, Rahman’ın kulları olan melekleri de dişi saydılar. Acaba meleklerin yaratılışlarını mı görmüşler? Onların bu şahitlikleri yazılacak ve sorguya çekileceklerdir. Ve dediler ki: Rahman dileseydi biz onlara tapmazdık. Onların bu hususta bir bilgileri yoktur. Onlar sadece yalan söylüyorlar.” (ZUHRUF SURESİ – 19/20. AYETLER)

Demek, Allah’a eş/hanım isnat etmek:

 

بَدِيعُ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ أَنَّى يَكُونُ لَهُ وَلَدٌ وَلَمْ تَكُن لَّهُ صَاحِبَةٌ وَخَلَقَ كُلَّ شَيْءٍ وهُوَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ:

“O, göklerin ve yerin eşsiz yaratıcısıdır. O’nun eşi olmadığı halde nasıl çocuğu olabilir! Her şeyi O yaratmıştır ve her şeyi hakkıyla bilen O’dur.” (EN’AM SURESİ – 101. AYET)

    
“Allah baba”, “Allah zulmetti” ve “Allah bilmez” gibi, O’na lâyık olmayan sözler söylemek, dinini ve peygamberini kötülemek, farz görevleri terk ederek ve haramları işleyerek itaatsizlik etmek vb. davranışlarda bulunmaktır.

    
Ebu Hüreyre (RA)’dan rivayet edilen bir hadiste Peygamberimiz (SAV), azîz ve celîl olan Allah’ın şöyle buyurduğunu bildirmiştir: “Âdemoğlu, “ey hasar ve ziyana uğrayası dehr!” diyerek bana ezâ eder. Sizden hiç biriniz “Ya haybe’d-dehr!” demesin. Çünkü ben, dehr’im. Onun gecesini ve gündüzünü ben evirip çeviriyorum. İstediğim zamanda ise gece ile gündüzü kabzeder tutarım.”

    
“Adem oğlu bana ezâ eder.” ifadesi mecazî anlamdadır. Nitekim şu hadis bunu ifade etmektedir:

    
Ebû Hüreyre (RA), Hz. Peygamber (SAV)’in şöyle söylediğini işittim demiştir: “Allah (CC) buyurdu ki: “Âdemoğlu dehr’e söver. Hâlbuki ben dehr’im (dehrin sahibi, yaratıcısı ve yöneticisiyim). Gece ve gündüz benim elimdedir.”

    
Allah’ı incitmenin Allah dostlarını incitmek anlamında olduğu da ifade edilmiştir. “Peygamberi incitmek”; ona büyücü, yalancı, şair, kâhin, deli vb. sözler söylemek, onu ve tebliğ ettiği dini kötülemektir.

    
Müminleri incitmek; onları haksız yere suçlamak, inanç ve ibadetlerinden dolayı kötülemek, hakir görmek, alaya almak, inanç ve ibadet özgürlüğüne engel olmak, temel haklarına mani olmak ve benzeri davranışlarda bulunmaktır. Peygamber (SAV)’in sağlığında, onun yüzüne büyücü, yalancı ve şair gibi sözler söylemek, peygamberliğini kabul etmemek, davetine engel olmak, onunla savaşmak, Uhud’da dişinin kırılması, yüzünün yaralanması, Taif’te taşlanması ve benzeri şekillerde hakikî anlamda eza mümkün ise de, vefatından sonra Peygamber (SAV)’e eziyet, şahsını ve tebliğ ettiği dinî, ayet ve hadisleri, ona iman eden müminleri kötülemek, ona sevgi ve saygı göstermemek, salâtü selam getirmemek, emir ve yasaklarına uymamak suretiyle olur. Allah ve Peygamberin (SAV)’e eza edenlere lanet ve ceza olduğunun bildirilmesi; insanları bu davranıştan önlemeye, caydırmaya ve iman edip itaat etmelerine yöneliktir. Ayette, haksız yere müminlere eza etmenin günah olduğu vurgulanarak insanlar, müminlere eza ve cefa etmekten sakındırılmaktadır.

 

AYETLERİN İÇERDİĞİ HÜKÜMLER

Ayetler, üç hüküm içermektedir:

1-) Allah ve Peygamberi (SAV)’e eza edenler, dünya ve âhirette ilâhî lânete uğrarlar. Ayette Allah ve Peygamberi (SAV)’e eza edenlere, Allah’ın dünya ve âhirette lânet ettiği / af, mağfiret, nimet ve rahmetinden mahrum bıraktığı açıkça bildirilmektedir.

    
Kur’an’da Allah ve Peygamberi (SAV)’e eziyet edenlerin dışında Allah’ın; kâfirlere:

 

وَلَمَّا جَاءهُمْ كِتَابٌ مِّنْ عِندِ اللّهِ مُصَدِّقٌ لِّمَا مَعَهُمْ وَكَانُواْ مِن قَبْلُ يَسْتَفْتِحُونَ عَلَى الَّذِينَ كَفَرُواْ فَلَمَّا جَاءهُم مَّا عَرَفُواْ كَفَرُواْ بِهِ فَلَعْنَةُ اللَّه عَلَى الْكَافِرِينَ:

“Daha önce kâfirlere karşı zafer isterlerken kendilerine Allah katından ellerindeki (Tevrat’ı) doğrulayan bir kitap gelip de (Tevrat’tan) bilip öğrendikleri gerçekler karşılarına dikilince onu inkâr ettiler. İşte Allah’ın lâneti böyle inkârcılaradır.”  (BAKARA SURESİ – 89. AYET)

Münafıklara ve müşriklere:

 

وَيُعَذِّبَ الْمُنَافِقِينَ وَالْمُنَافِقَاتِ وَالْمُشْرِكِينَ وَالْمُشْرِكَاتِ الظَّانِّينَ بِاللَّهِ ظَنَّ السَّوْءِ عَلَيْهِمْ دَائِرَةُ السَّوْءِ وَغَضِبَ اللَّهُ عَلَيْهِمْ وَلَعَنَهُمْ وَأَعَدَّ لَهُمْ جَهَنَّمَ وَسَاءتْ مَصِيراً:

“(Bir de bunlar) Allah hakkında kötü zanda bulunan münafık erkeklere ve münafık kadınlara, Allah’a ortak koşan erkeklere ve ortak koşan kadınlara azap etmesi içindir. Müslümanlar için bekledikleri kötülük çemberi başlarına gelsin! Allah onlara gazap etmiş, lânetlemiş ve cehennemi kendilerine hazırlamıştır. Orası ne kötü bir yerdir!”   (FETİH SURESİ – 6. AYET)


Puta ve batıla inananlara, ‘kâfirler, müminlerden daha doğru yoldadır’ diyenlere:

 

أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ أُوتُواْ نَصِيباًمِّنَ الْكِتَابِ يُؤْمِنُونَ بِالْجِبْتِ وَالطَّاغُوتِ وَيَقُولُونَ لِلَّذِينَ كَفَرُواْ هَؤُلاء أَهْدَى مِنَ الَّذِينَ آمَنُواْ سَبِيلاً:أُوْلَـئِكَ الَّذِينَ لَعَنَهُمُ اللّهُ وَمَن يَلْعَنِ اللّهُ فَلَن تَجِدَ لَهُ نَصِيراً:

“Kendilerine Kitap’tan nasip verilenleri görmedin mi? Putlara ve batıla (tanrılara) iman ediyorlar, sonra da kâfirler için: “Bunlar, Allah’a iman edenlerden daha doğru yoldadır” diyorlar! Bunlar, Allah’ın lânetlediği kimselerdir; Allah’ın rahmetinden uzaklaştırdığı (lânetli) kimseye gerçek bir yardımcı bulamazsın.” (NİSA SURESİ – 51/52. AYETLER)

Kasten bir mümini öldürenlere:

 

وَمَن يَقْتُلْ مُؤْمِناً مُّتَعَمِّداً فَجَزَآؤُهُ جَهَنَّمُ خَالِداً فِيهَا وَغَضِبَ اللّهُ عَلَيْهِ وَلَعَنَهُ وَأَعَدَّ لَهُ عَذَاباً عَظِيماً:

“Kim bir mümini kasden öldürürse cezası, içinde ebediyen kalacağı cehennemdir. Allah ona gazap etmiş, onu lânetlemiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır.”  (NİSA SURESİ – 93. AYET)

İlâhî gerçekleri gizleyenlere:

 

إِنَّ الَّذِينَ يَكْتُمُونَ مَا أَنزَلْنَا مِنَ الْبَيِّنَاتِ وَالْهُدَى مِن بَعْدِ مَا بَيَّنَّاهُ لِلنَّاسِ فِي الْكِتَابِ أُولَـئِكَ يَلعَنُهُمُ اللّهُ وَيَلْعَنُهُمُ اللَّاعِنُونَ:

“İndirdiğimiz açık delilleri ve kitapta insanlara apaçık gösterdiğimiz hidayet yolunu gizleyenlere hem Allah hem de bütün lânet ediciler lânet eder.”  (BAKARA SURESİ – 159. AYET)

Zalimlere:

 

كَيْفَ يَهْدِي اللّهُ قَوْماً كَفَرُواْ بَعْدَ إِيمَانِهِمْ وَشَهِدُواْأَنَّ الرَّسُولَ حَقٌّ وَجَاءهُمُ الْبَيِّنَاتُ وَاللّهُ لاَ يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ:أُوْلَـئِكَ جَزَآؤُهُمْ أَنَّ عَلَيْهِمْ لَعْنَةَ اللّهِ وَالْمَلآئِكَةِ وَالنَّاسِ أَجْمَعِينَ:خَالِدِينَ فِيهَا لاَ يُخَفَّفُ عَنْهُمُ الْعَذَابُ وَلاَ هُمْ يُنظَرُونَ:

“İman etmelerinden, Resul’ün hak olduğuna şehadet getirmelerinden ve kendilerine apaçık deliller gelmesinden sonra inkârcılığa sapan bir kavme Allah nasıl hidayet nasip eder? Allah zalimler topluluğunu doğru yola iletmez. İşte onların cezası, Allah’ın, meleklerin ve bütün insanlığın lânetine uğramalarıdır. Bu lânete ebedî gömülüp gidecekler. Onların azapları hafifletilmez; yüzlerine de bakılmaz.”  (ALİ – İMRAN SURESİ – 86/88. AYETLER)

    
İffetli kadınlara zina suçu isnat edenlere, Allah’a verdiği sözü bozanlara, bozgunculuk yapanlara ve akrabalık bağlarını kesenlere:

 

وَالَّذِينَ يَنقُضُونَ عَهْدَ اللّهِ مِن بَعْدِ مِيثَاقِهِ وَيَقْطَعُونَ مَاأَمَرَ اللّهُ بِهِ أَن يُوصَلَ وَيُفْسِدُونَ فِي الأَرْضِ أُوْلَئِكَ لَهُمُ اللَّعْنَةُ وَلَهُمْ سُوءُ الدَّارِ:

“Allah’a verdikleri sözü kuvvetle pekiştirdikten sonra bozanlar, Allah’ın riayet edilmesini emrettiği şeyleri (akrabalık bağlarını) terk edenler ve yeryüzünde fesat çıkaranlar; işte lânet onlar içindir. Ve kötü yurt (cehennem) onlarındır.” (RA’D SURESİ – 25. AYET)

    
Firavun ve kavmine, Ad kavmine; hadislerde ise; rüşvet alıp verenlere, ana-babasına lânet edenlere, hırsızlara, hayvanları Allah’tan başkası adına kesenlere, içki içenlere, zina edenlere ve eşcinsel ilişkide bulunanlara, karaborsacılara, müminlere zarar verenlere, arazinin sınırlarını değiştirenlere, dövme yapanlara ve yaptıranlara, hayvanlara işkence yapanlara ve faiz alıp verenlere lânet ettiği bildirilmektedir. Ayet ve hadisler, Allah’ın ancak kâfirlere ve büyük günah işleyenlere lânet ettiğini ortaya koymaktadır. Allah ve peygamberin lânetine maruz kalmak bir kul için büyük hüsrandır. Çünkü:

 

أُوْلَـئِكَ الَّذِينَ لَعَنَهُمُ اللّهُ وَمَن يَلْعَنِ اللّهُ فَلَن تَجِدَ لَهُ نَصِيراً:

“Allah, bir kimseye lânet ederse, artık onun yardım edeni de dostu da bulunmaz.” (NİSA SURESİ – 52. AYET)

Allah ve Peygamber (SAV)’e itaat etmeyenler kıyamet gününde:

 

يَوْمَ تُقَلَّبُ وُجُوهُهُمْ فِي النَّارِ يَقُولُونَ يَا لَيْتَنَا أَطَعْنَا اللَّهَ وَأَطَعْنَا الرَّسُولَا:

“Keşke Allah’a itaat etseydik, Peygambere itaat etseydik.” (AHZAB SURESİ – 66. AYET)

     Diyerek pişman olurlar ve:

 

وَقَالُوا رَبَّنَا إِنَّا أَطَعْنَا سَادَتَنَا وَكُبَرَاءنَافَأَضَلُّونَا السَّبِيلَا:رَبَّنَا آتِهِمْ ضِعْفَيْنِ مِنَ الْعَذَابِ وَالْعَنْهُمْ لَعْناً كَبِيراً:

“Ey Rabbimiz! Biz reislerimize ve büyüklerimize uyduk ve onlar bizi yoldan saptırdılar” derler ve “Rabbimiz! Onlara iki kat azap ver ve onları büyük bir lânetle rahmetinden kov” derler.” (AHZAB SURESİ – 66/68. AYET)

Ve:

وَقَالَ إِنَّمَا اتَّخَذْتُم مِّن دُونِ اللَّهِ أَوْثَاناً مَّوَدَّةَ بَيْنِكُمْ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا ثُمَّ يَوْمَ الْقِيَامَةِ يَكْفُرُ بَعْضُكُمبِبَعْضٍ وَيَلْعَنُ بَعْضُكُم بَعْضاً وَمَأْوَاكُمُ النَّارُ وَمَا لَكُم مِّن نَّاصِرِينَ:

“birbirlerine lânet ederler.” (ANKEBÛT SURESİ – 25. AYET)

    
Bir günah işleyene lânet edilmesi, o günahtan insanları sakındırmaya yönelik olup, o fiilin büyük günah olduğunu bildirmek içindir. Dolayısıyla yukarıdaki ayet ve hadislere dayanarak insanların bu günahları işleyenlere lânet etme hakları yoktur. Peygamberimiz (SAV) bunu yasaklamış ve şöyle buyurmuştur:

    
“Mümin lânetçi olamaz.”

    
“Ne Allah’ın lâneti, ne gazabı ne de cehennemi ile birbirinizi lânetlemeyin.” Bunun gerekçesini de şöyle açıklamıştır: “Kim bir şeye lânet eder de lânet ettiği şey buna layık olmazsa o lânet, lânet edene döner.”

    
“Mümin, çekiştiren, lânetleyen, kaba ve ağzı bozuk değildir.”

    
“Mümine lânet eden, onu öldüren gibidir.”

    
“Özünde, sözünde, fiil ve davranışlarında dosdoğru olan mümin (sıddîk) lânetçi olamaz.”

    
“Lânetçiler, kıyamet günü ne şahit, ne de şefaatçi olurlar.”

    
İslâm bilginleri isim belirleyerek kâfir olsun mümin olsun her hangi bir insana lânet edilmesinin caiz olmadığını söylemişlerdir.

    
Ebu Hüreyre (RA), şöyle anlatıyor: “Hz Peygamber (SAV)’e: “Müşriklere beddua et. Allah’a ve Peygamberine karşı olumsuz tavır takınan ve onları üzen, inciten ve eziyet eden insanlara Allah’ın dünya ve âhirette lanet ettiği ve onlar için alçaltıcı bir azap hazırladığı; müminlere hak etmedikleri halde eziyet edenlerin büyük günah işlemiş olacakları bildirilmektedir.” denildi. Peygamberimiz (SAV): “Ben lânetçi olarak değil, rahmet olarak gönderildim.” buyurdu.”


2-) Allah ve Peygamberi (SAV)’e eza edenler, âhirette ilâhî azaba uğrarlar. Allah’a eş, oğul ve kız isnat etmek; O’na lâyık olmayan nitelikler yüklemek; Peygamber (SAV)’e büyücü, kâhin, deli ve benzeri sözler söylemek insanı inkâra götürür.

    
Buna işaret olmak üzere bu kimseler için “alçaltan, rezil ve hakir eden bir azap” (azâb mühîn) ifadesi kullanılmıştır. Kur’an’a baktığımız zaman kâfirlere:

 

خَتَمَ اللّهُ عَلَى قُلُوبِهمْ وَعَلَى سَمْعِهِمْ وَعَلَىأَبْصَارِهِمْ غِشَاوَةٌ وَلَهُمْ عَذَابٌ عظِيمٌ:

“Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir. Onların gözlerine de bir çeşit perde gerilmiştir ve onlar için (dünya ve ahirette) büyük bir azap vardır.” (BAKARA SURESİ – 7. AYET)

Münafıklara:

 

فِي قُلُوبِهِم مَّرَضٌ فَزَادَهُمُ اللّهُ مَرَضاًوَلَهُم عَذَابٌ أَلِيمٌ بِمَا كَانُوا يَكْذِبُونَ:

“Onların kalplerinde bir hastalık vardır. Allah da onların hastalığını çoğaltmıştır. Söylemekte oldukları yalanlar sebebiyle de onlar için elim bir azap vardır.”  (BAKARA SURESİ – 10. AYET)

Ayetleri yalanlayan:

 

وَالَّذِينَ كَفَرُواوَكَذَّبُوا بِآيَاتِنَا فَأُوْلَئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ مُّهِينٌ:

 “İnkâr edip ayetlerimizi yalanlayanlara gelince, işte onlar için alçaltıcı bir azap vardır.”  (HACC SURESİ – 57. AYET)

Ve alaya alanlara:

 

وَإِذَا عَلِمَ مِنْ آيَاتِنَا شَيْئاً اتَّخَذَهَا هُزُواً أُوْلَئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ مُّهِينٌ:

 “(O) ayetlerimizden bir şey öğrendiği zaman onlarla alay eder. Onlar için alçaltıcı bir azap vardır!”  (CASİYE SURESİ – 9. AYET)

İnsanları Allah yolundan saptıranlara:

 

وَمِنَ النَّاسِ مَن يَشْتَرِي لَهْوَ الْحَدِيثِ لِيُضِلَّ عَن سَبِيلِ اللَّهِ بِغَيْرِ عِلْمٍ وَيَتَّخِذَهَا هُزُواً أُولَئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ مُّهِينٌ:

“İnsanlardan öylesi var ki, herhangi bir ilmî delile dayanmadan Allah yolundan saptırmak ve sonra da onunla alay etmek için boş lafı satın alır. İşte onlara rüsva edici bir azap vardır.”  (LOKMAN SURESİ – 6. AYET)

Allah ve Peygamberi (SAV)’e baş kaldıranlara, Allah’ın sınırlarını çiğneyenlere:

 

وَمَن يَعْصِ اللّهَ وَرَسُولَهُ وَيَتَعَدَّ حُدُودَهُ يُدْخِلْهُ نَاراً خَالِداً فِيهَا وَلَهُ عَذَابٌ مُّهِينٌ:

“Kim Allah’a ve Peygamberine karşı isyan eder ve sınırlarını aşarsa Allah onu, devamlı kalacağı bir ateşe sokar ve onun için alçaltıcı bir azap vardır.” (NİSA SURESİ – 14. AYET)

Allah’ın mescitlerinde Allah’ın adının anılmasına engel olanlara:

 

وَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّن مَّنَعَ مَسَاجِدَاللّهِ أَن يُذْكَرَ فِيهَا اسْمُهُ وَسَعَى فِي خَرَابِهَا أُوْلَـئِكَ مَا كَانَ لَهُمْ أَن يَدْخُلُوهَا إِلاَّ خَآئِفِينَ لهُمْ فِي الدُّنْيَا خِزْيٌ وَلَهُمْ فِي الآخِرَةِ عَذَابٌ عَظِيمٌ:

“Allah’ın mescitlerinde O’nun adının anılmasına engel olan ve onların harap olmasına çalışandan daha zalim kim vardır! Aslında bunların oralara ancak korkarak girmeleri gerekir. (Başka türlü girmeye hakları yoktur.) Bunlar için dünyada rezillik, ahirette de büyük azap vardır.”  (BAKARA SURESİ – 114. AYET)

“alçaltıcı bir azap” olduğu bildirilmektedir. “Alçaltıcı azap” tabiri, işlenen suçun ve günahın büyüklüğünü ifade etmektedir. Allah ve Peygamberi (SAV)’e eza etmek kişiyi ebedî hüsrana götürür. Bundan kurtulmak ancak Allah ve Peygamberi (SAV)’e iman etmek, ayet ve hadislerde yer alan hükümlere, emir ve yasaklara uymak ve onların sevgisini kazanmakla mümkün olur.


3-) Müminlere eziyet edenler, büyük günah işlemiş olurlar. Müminlere hak etmedikleri halde eziyet edenlerin “bühtan” ve “ism mübîn” yüklendiklerinin bildirilmesi iki hususu ifade eder:

 
A-) Müminler bir suç işlerler ve yargılandıktan sonra cezalandırılırlarsa bu cezayı uygulayanlar, müminlere eziyet etmiş olmazlar. “Bi ğayri mektesebû” (hak etmeksizin) kaydı bu hususu ortaya koymaktadır.


B-) Suç işlemedikleri ve hak etmedikleri halde müminlere eziyet edenler, büyük günah işlemiş olurlar. Haksız yere insanlara eziyet etmek zulümdür. İnsanlara sırf imanları sebebiyle eziyet etmek, çok büyük günahtır. Bunu iman sahibi bir insan asla yapamaz. Kur’an’da Mekke müşriklerinin Müslümanlara sırf iman etmeleri sebebiyle baskı yapmaları, hakaret etmeleri, dövmeleri, işkence yapmaları, mallarını gasp etmeleri:
 

فَاسْتَجَابَ لَهُمْ رَبُّهُمْ أَنِّي لاَ أُضِيعُ عَمَلَ عَامِلٍ مِّنكُم مِّن ذَكَرٍ أَوْ أُنثَى بَعْضُكُم مِّن بَعْضٍ فَالَّذِينَ هَاجَرُواْ وَأُخْرِجُواْمِن دِيَارِهِمْ وَأُوذُواْ فِي سَبِيلِي وَقَاتَلُواْ وَقُتِلُواْ لأُكَفِّرَنَّ عَنْهُمْ سَيِّئَاتِهِمْ وَلأُدْخِلَنَّهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الأَنْهَارُ ثَوَاباً مِّن عِندِ اللّهِ وَاللّهُ عِندَهُ حُسْنُ الثَّوَابِ:

 “Bunun üzerine Rableri, onların dualarını kabul etti. (Dedi ki:) Ben, erkek olsun kadın olsun -ki hep birbirinizdensiniz- içinizden, çalışan hiçbir kimsenin yaptığını boşa çıkarmayacağım. Onlar ki, hicret ettiler, yurtlarından çıkarıldılar, benim yolumda eziyete uğradılar, çarpıştılar ve öldürüldüler; and olsun, ben de onların kötülüklerini örteceğim ve onları altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacağım. Bu mükâfat, Allah tarafındandır. Allah; karşılığın güzeli O'nun katındadır.” (ÂLİ – İMRAN SURESİ – 195. AYET)

“münafıkların, Hz. Muhammed (SAV)’e, ‘O kulaktır (yani zekâsı yoktur, duyduğu sözü tahkik etmez)’ diyerek iftira etmeleri”:

 

وَمِنْهُمُ الَّذِينَ يُؤْذُونَ النَّبِيَّ وَيِقُولُونَ هُوَ أُذُنٌ قُلْ أُذُنُ خَيْرٍلَّكُمْ يُؤْمِنُ بِاللّهِ وَيُؤْمِنُ لِلْمُؤْمِنِينَ وَرَحْمَةٌ لِّلَّذِينَ آمَنُواْ مِنكُمْ وَالَّذِينَ يُؤْذُونَ رَسُولَ اللّهِ لَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ:

 “(Yine o münafıklardan:) O (Peygamber, her söyleneni dinleyen) bir kulaktır, diyerek peygamberi incitenler de vardır. De ki: O, sizin için bir hayır kulağıdır. Çünkü o Allah’a inanır, müminlere güvenir ve o, sizden iman edenler için de bir rahmettir. Allah’ın Resulüne eziyet edenler için mutlaka elem verici bir azap vardır.” (TEVBE SURESİ – 61. AYET)

    
Ezâ olarak ifade edilmiştir. Ayette geçen “bühtan” ve “ism mübîn” ile ne kast edilmektedir?

    
Müfessirler özellikle ayette geçen “bühtan” kelimesine farklı anlamlar vermişlerdir. Mücahid b. Cebr “bühtan” kelimesinin “günah” anlamında olduğunu söylemiştir.

    
Fahruddin er-Râzî de bu kelimeye “yalan” anlamını vermiş ve bu iki kelimeyi şu şekilde izah etmiştir: Müminlere iki şekilde eziyet edilmesi söz konusudur. İftira, hakaret, gıybet, nemime, sövme ve yalanlama gibi sözlü olur veya dövme ve yaralama, malını çalma ve gasp etme, eşine, çocuklarına, taşınır ve taşınmaz mallarına zarar verme ve hakkını vermeme gibi fiilî olur. “Bühtan” kelimesi sözlü ezaya, “ism mübîn” ise hem sözlü hem de fiilî ezaya yöneliktir. “Bühtan” kelimesi ile sözlü ezaya özellikle vurgu yapılmıştır. Çünkü sözlü eza daha genel, daha etkili ve daha tesirlidir.

    
En-Nîsâbûrî de “bühtan”ın sözlü eza, “ism mübîn”in fiilî eza olduğunu söylemiştir. Bu, atalarımızın, “dil yarası kılıç yarasından daha tesirlidir” özdeyişinde ifadesini bulan anlamı içermektedir. Tefsirlerde ayetin; “bazı münafıkların Hz. Ali (RA)’a eziyet etmeleri üzerine indiği”, “mümin kadınları rahatsız eden zina düşkünü kötü ahlâklı insanlar hakkında indiği” ve “Hz. Aişe (RA)’ya, Safvan b.Muattal ile zina isnadı hakkında indiği” zikredilmektedir. “Bühtan” ve “ism mübîn” kelimeleri, Hz. Aişe (RA) validemize zina isnadını tam olarak ifade etmektedir. Hz. Aişe (RA)’nın, Safvan b.Muattal ile zina ettiği iddiası, Nur suresinin 11–18. ayetlerinde “ifk mübîn” (apaçık iftira), “bühtân azîm” (büyük iftira) olarak nitelenmiş ve bu iftirayı yapanların günah kazandıkları ve kendileri için büyük azap olduğu bildirilmiştir. Tahlil ettiğimiz ayet de bu anlamı ifade etmektedir. Ancak ayetin özel bir sebeple inmiş olması, hükmün genel olmasına engel değildir. Hz. Aişe (RA) validemize yapıldığı gibi her hangi bir Müslüman’a zina ve benzeri bir suç isnat edenler, iftira etmiş ve büyük bir günah yüklenmiş olurlar. Müminlere zina ve benzeri bir suç isnat etmek onlara eza vermek olduğu gibi suçsuz yere sözlü ve fiilî eziyetler de büyük günahtır.

    
Şu ayet-i kerime de, aynı gerçeğe işaret etmektedir:

 

وَمَن يَكْسِبْ خَطِيئَةً أَوْ إِثْماً ثُمَّ يَرْمِ بِهِ بَرِيئاً فَقَدِ احْتَمَلَ بُهْتَاناً وَإِثْماً مُّبِيناً:

“Kim bir hata işler veya bir günah kazanır da sonra onu bir suçsuzun üzerine atarsa, şüphesiz iftira etmiş ve apaçık bir günah yüklenmiş olur.” (NİSA SURESİ – 112. AYET)

    
Kur’an hükümlerini açıklama ve nasıl uygulanacağını gösterme görevi bulunan Peygamberimiz (SAV), şu sözleri ile müminlere eza vermeyi yasaklamakta ve müminlerin incitilmemesini istemektedir:

     
“Kim (bir insana) zarar verirse, Allah da ona zarar verir. Kim (bir insana) güçlük çıkarırsa, Allah da ona güçlük çıkarır.”

    
“Mümin o kimsedir ki, insanlar, mallarına ve canlarına karşı ondan emin olurlar.”    

    
“Müslüman o kimsedir ki, Müslümanlar onun elinden ve dilinden güvende olurlar.”  

    
“Müslüman, Müslüman’ın kardeşidir. Ona zulmetmez. Onu (düşmana) teslim etmez, (onu yardımsız bırakmaz)...”

    
“Müslüman Müslüman’ın kardeşidir. Ona hainlik etmez. Onu yalanlamaz. Onu yardımsız ve yüz üstü bırakmaz. Her Müslüman’ın diğer Müslüman’a ırzı, malı ve kanı haramdır. Takva / ihlâs işte şurada (kalpte)dir. Kişiye şer olarak Müslüman kardeşini hakir görmesi yeter.”

    
“Allah’a ve âhiret gününe iman eden kimse, komşusuna eziyet etmesin.”

    
“Komşusu şerlerinden emin olmayan kimse, (kâmil manada) mümin değildir.”

    
“Bizi aldatan, bizden değildir.”

    
“Mümin müminin aynasıdır. Mümin, müminin kardeşidir. Onun malını, mülkünü yokluğunda saldırıya karşı korur ve onu gıyabında savunur.”

    
“Sizden biriniz (din) kardeşinin aynasıdır. Onda bir eza (noksanlık, kusur) görürse, hemen onu gidersin.”

    
“...Birbirinizin eksikliğini görmeye ve işitmeye çalışmayın, birbirinizin özel ve mahrem hayatını araştırmayın, menfaatte benlik yarışına girmeyin...”

    
“(Ey müminler!) Birbirinizle ilgiyi kesmeyin, birbirinize sırt çevirmeyin, birbirinize kin tutmayın, haset etmeyin, kardeşler olun. Bir Müslüman’ın üç günden fazla kardeşine dargın durup onu terk etmesi helal olmaz.”

    
“Mümin bir tek insan gibidir. Eğer insanın gözünde bir şikâyeti olursa, bütün vücudu bundan etkilenir. Eğer başında bir ağrısı olursa yine bundan bütün bedeni etkilenir, (müminler de böyle olmalıdır.)”

    
Hadisler, müminlerin birbirlerine nasıl davranmaları gerektiğini ortaya koymaktadır. Peygamberimiz (SAV), bu sözleriyle tahlil etmeye çalıştığımız ayeti teyit ve tefsir etmekte ve her hangi bir şekilde mümine eza verilmesini istememektedir:

      
“İki kişi, üçüncü kişiden ayrılıp aralarında gizli konuşmasın. Çünkü bu mümine eza verir. Allah mümine eza verilmesinden hoşlanmaz.”

    
Hadisi, bunu ifade etmektedir. Bir Müslüman’a eziyet etmek şöyle dursun, yollarda müminlere eza veren şeylerin bulunmasını bile istememektedir:

    
“Yollardan eza veren şeyleri kaldırmak sadakadır.”

      
Ebu Berze; “Ey Allah’ın Peygamberi! Bana yararlanabileceğim bir şey öğret.” dedim. “Müslümanların yollarından, onlara eza veren şeyleri kaldır.” buyurdu, demiştir.

    
Abdullah İbni Ömer (RA)’ın anlattığına göre Peygamberimiz (SAV) bir gün minbere çıkmış ve yüksek sesle şöyle hitap etmiştir: “Ey dilleriyle Müslüman olduğunu söyleyen, fakat kalplerine iman yerleşmemiş olanlar! Müslümanlara eziyet etmeyin, onları ayıplamayın, gizli hallerini araştırmayın. Çünkü kim bir Müslüman kardeşinin gizli halini araştırıp açığa çıkarırsa Allah da onun gizli halini açığa çıkarır. Allah kimin gizli halini açığa çıkarırsa onu evinin içinde bile olsa rezil eder.”

    
Mekke müşrikleri, Müslümanları sırf iman etmeleri sebebiyle alaya alıyor, tahkir ediyor, onlara baskı yapıyor ve her türlü eziyet ve işkence ediyorlardı. Geçmişte olduğu gibi çağımızda da bazı toplumlarda Müslümanlar, benzeri muamelelere maruz kalıyorlar. Bu, Allah’ın en kıymetli yaratığı olan insana saygısızlık ve zulümdür. Tahlil etmeye çalıştığımız ayet bunu ifade etmektedir. Haset, gıybet, ihanet ve tahkir etmek gibi davranışlar da insana ezadır. Peygamberimiz (SAV):

    
“Haset eden, koğuculuk yapan, hainlik eden ve mümini aşağılayan kimse bizden değildir.” buyurmuş ve tahlil ettiğimiz ayeti okumuştur.

 

SONUÇ VE DEĞERLENDİRME

 Allah’ın en kıymetli yaratığı olan insan, iman edip iyi ameller işlemek, Yaratan’a kulluk ve yaratılana hizmet etmek suretiyle en yüce mertebeye erer. Buna mukabil inkâr edip isyan etmek, Yaratan’a, Peygamber (SAV)’e ve insanlara saygısızlık etmek, söz, eylem ve davranışlarıyla onları incitmek suretiyle değersizleşir, ilâhi lütuftan mahrum kalır ve alçaltıcı bir azaba duçar olur. İşte bu tür davranışlara yüce Allah Kur’an’da şöyle buyuruyor:

 

إِنَّ الَّذِينَ يُؤْذُونَ اللَّهَ وَرَسُولَهُ لَعَنَهُمُ اللَّهُ فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ وَأَعَدَّ لَهُمْ عَذَاباً مُّهِيناً:وَالَّذِينَ يُؤْذُونَ الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ بِغَيْرِ مَا اكْتَسَبُوا فَقَدِ احْتَمَلُوا بُهْتَاناً وَإِثْماً مُّبِيناً:

“Allah ve Peygamberini (çirkin iddia, söz, eylem ve davranışlarla) incitenlere, Allah dünya ve âhirette lanet etmiş ve onlar için zelil eden bir azap hazırlamıştır. Mümin erkek ve mümin kadınları haksız yere incitenler, bir iftira ve apaçık bir günah yüklenmişlerdir.”  (AHZAB SURESİ – 57/58. AYETLER)

    
Ayette geçen Allah’ı incitmek; O’nun varlığını ve birliğini inkâr etmek, O’na ortaklar koşmak, O’nu kendisine lâyık olmayan vasıflarla nitelemek ve O’nun talimatlarını uygulamamak; Peygamber (SAV)’i incitmek; ona büyücü, yalancı, şair, kâhin, deli vb. sözler söylemek, onu ve tebliğ ettiği dini kötülemek; müminleri incitmek; onları haksız yere suçlamak, inanç ve ibadetlerinden dolayı kötülemek, hakir görmek, alaya almak, inanç ve ibadet özgürlüğüne engel olmak, temel haklarına mani olmak ve benzeri davranışlarda bulunmaktır. Allah’ı ve Peygamberi (SAV)’i incitenlere, Allah’ın lânet ettiği ve onlar için âhirette acıklı bir azap hazırladığı; müminleri haksız yere incitenlerin ise büyük günah kazandıkları bildirilmek suretiyle insanlar, Allah’ı, Peygamber (SAV)’i ve müminleri incitmekten sakındırılmaktadır.

 

KAYNAK: DİYANET AYLIK DERGİ       EKİM - 2002

Üye Girişi
Aktif Ziyaretçi10
Bugün Toplam564
Toplam Ziyaret4706855
MAKALELER
EĞİTİM SUNUMLARI