• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/insanveislam.org/
  • https://twitter.com/insanuislam











ADİL BİR HÜKÜMDAR VE PEYGAMBER HZ. DAVUT

ADİL BİR HÜKÜMDAR VE PEYGAMBER HZ. DAVUT

ADİL BİR HÜKÜMDAR VE PEYGAMBER HZ. DAVUT

Meryem DALĞIÇ

DİB Başkanlık Vaizi

Tarihin en çetin savaşlarından biri gerçekleşecekti. Az sayıdaki bir topluluk, kendisinden sayıca üstün ve güçlü bir orduyla karşı karşıya gelecekti. Talut, o zamanın mümin melikiydi. Onun komutasındaki İsrailoğulları, zalim hükümdar Calut’a karşı harekete geçmişti. Yol, oldukça uzundu. Askerler susuzdu. Yol üzerinde susuzluklarını giderecek bir nehir vardı. Lakin Talut, şehirden ayrılırken askerlerini şöyle uyardı: “Şüphesiz, Allah sizi bir ırmakla imtihan edecektir. Kim ondan içerse benden değildir. Kim onu tatmazsa işte o bendendir. Ancak eliyle bir avuç alan başka.”
(Bakara, 2/249.) Bu bir samimiyet ve sadakat sınavıydı. Allah’ın emrine tabi olmanın sınavıydı. Bu imtihanı ancak Allah’a gönülden bağlı olanlar kazanabilirdi. Nihayetinde Talut’a söz verenlerin çoğu, nehre gelince verdikleri sözü bozdu. Sudan kana kana içtiler. Bitkin bir şekilde yerlere serildiler. Savaşmaktan vazgeçtiler. Allah’ın emirlerine uymakta samimi olan çok az kişi ise sudan sadece bir avuç içti. Su, onlara canlılık ve cesaret verdi. Talut’a verdikleri sözü tutanlar, onunla beraber ırmağı geçti. Geride kalanlar da “Bugün bizim Calut’a ve askerlerine karşı savaşacak gücümüz yok, dediler.” Oturup beklediler. “Allah’a kavuşacaklarını kesin olarak bilenler (ırmağı geçenler) ise şu cevabı verdiler: Allah’ın izniyle büyük bir topluluğa galip gelen nice küçük topluluklar vardır. Allah sabredenlerle beraberdir.” (Bakara, 2/249.) Böylece birbirlerine şevk ve cesaret verdiler. Azalan sayılarına rağmen bütün samimiyetleriyle Rablerine yönelerek şöyle dua ettiler: “Ey Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır, ayaklarımızı sağlam bastır ve şu kâfir kavme karşı bize yardım et.” (Bakara, 2/250.)

İki ordu karşı karşıya geldi. Calut, kendisiyle teke tek vuruşacak bir asker istedi. Karşısına cesur, yiğit bir genç olan Davut (a.s.) çıktı. Herkes şaşırdı. Çünkü Calut, güçlü, kuvvetli, iri yapılıydı. Harp sanatını çok iyi bilen bir komutandı. Üstelik savaş teçhizatı tamdı. Davut (a.s.) ise kısa boylu ve zayıftı. Elinde de sadece sapanı vardı. Calut, gücüne güvendi, onu küçümsedi. Davut (a.s.), onun tam alnına nişan aldı, besmeleyle sapanındaki taşı fırlattı. Taş, Calut’un başına isabet etti. Onu yere serip öldürdü. Davut (a.s.) bir taşla devirmişti Calut’u. (Taberi Tarih, II, 684-686.)

Bugün, Filistin’in çocukları unutmadı o taşın, sadece bir taş olmadığını. Bir sapanla zalime karşı haykırıyorlardı, direnişin başladığını.

Yüce Allah, sözlerinde sadık olan müminleri, zalimlere karşı yalnız bırakmadı. Allah’ın yardımıyla Calut’un ordusu bozguna uğradı. Davut’un (a.s.) Calut’u öldürmesinin akabinde “Allah, ona hükümranlık ve hikmet verdi. Ona dilediği şeyleri öğretti. Eğer Allah’ın, insanların bir kısmı ile diğer kısmını engellemesi olmasaydı yeryüzünde düzen bozulurdu. Fakat Allah’ın âlemler için büyük lütufları vardı.” (Bakara, 2/251.)

Her çağda zalimi durduracak sayıları az da olsa inananlar daima olacaktır. Allah kendisine gönülden bağlananlara Kur’an-ı Kerim’de şöyle vadetmiyor muydu? “Gevşeklik göstermeyin, üzülmeyin; eğer inanmışsanız şüphesiz en üstün olan sizsiniz.” (Âl-i İmran, 3/139.) Yeter ki mümin, imanının gereğini yerine getirsin. Gelen sıkıntıları sabırla göğüsleyip üstesinden gelebilsin. Azim ve kararlılıkla sırat-ı müstakim üzere yaşantısına devam etsin. İşte o vakit Allah’ın yardımına ve rahmetine mazhar olacaktır.

Hz. Davut adil ve liyakatli bir yöneticiydi

Hz. Davut, İshak’ın (a.s.) soyundandı. Yaşadığı yer Filistin topraklarıydı. (İbn Sa’d, Tabakat, I, 54.) İbranicede “Davut”, “en çok sevilen kişi”, “göz bebeği” anlamına gelirdi. Onun ismi Kur’an-ı Kerim’de on altı defa zikredildi. İsrailoğullarına peygamber olarak gönderildi. (DİA, Davut, IX, 21, 22.) Kendisine dört büyük kitaptan biri olan Zebur indirildi. (Nisa, 4/163.)

Talut’un vefatından sonra Davut (a.s.) onun yerine geçti. İsrailoğullarının başına hükümdar oldu. O, hükümdarlık ve nübüvveti şahsında birleştiren ilk peygamberdi. (Kurtubi, Cami’ul ahkâm’ul Kur’an, IV, 249.) Hz. Davut, adaletli bir yöneticiydi. Yüce Allah, Davut’un (a.s.) hükümdarlığını güçlendirdi, ona “hikmet” ve “fasl-ı hitap” (hakkı batıldan ayırma yeteneği) verdi. (Sad, 38/20.) O, yönetimde, yargıda ve hükûmet işlerinde adaletle hareket ederdi. Halkın şikâyetlerini bizzat dinler, çözüme kavuşturmak için titizlik gösterirdi.

Yargılama sırasında konuyu iyice kavrar, adalete uygun isabetli hükümler verirdi. (Kur’an Yolu, IV, 573-574.) Yüce Allah, Davut’u (a.s.) bu hususta imtihan etti. Kur’an-ı Kerim’de o hadiseden şöyle bahsedildi: “Davalaşanlara dair bilgi sana ulaştı mı? Bu adamlar mabedin duvarına tırmanıp Davut’un yanına girmişlerdi. Davut onları görünce telaşlanmıştı. ‘Korkma!’ dediler, ‘Birimizin diğerini haksızlık etmekle suçladığı iki davacıyız biz. Aramızda adil bir hüküm ver; doğruluktan sapma, bize de doğru yolu göster.’” (Sad, 38/21-22.) dediler. Onlardan biri şikâyetini şöyle arz etti: “Şu adam benim kardeşim. Onun doksan dokuz koyunu, benim ise bir tek koyunum var. Buna rağmen ‘Onu da bana ver.’ dedi ve bu tartışmada bana baskın çıktı.” “Davut şöyle dedi: Senin koyununu kendi koyunlarına katmak istemekle doğrusu sana karşı haksızlık etmiştir. Zaten aralarında ortaklık ilişkileri bulunanların çoğu birbirine haksızlık ederler; yalnız iman edip dünya ve ahiret için yararlı işler yapmakta olanlar böyle değildir; ama onlar da o kadar az ki!” (Sad, 38/23-24.) O, böyle der demez irkildi. İki davacı da kayboluvermişti. Demek ki onlar insan şeklinde gelen iki melekti. Davut (a.s.), bunun bir sınav olduğunu hemen fark etti. Hatasından pişmanlık duyarak Allah’a yöneldi, af diledi. Cenab-ı Hak da onu bağışladı (Sad, 38/25.) ve şöyle ikaz etti: “Ey Davut! Biz seni yeryüzünde halife yaptık, onun için insanlar arasında adaletle hükmet; nefsin isteklerine uyma, sonra seni Allah yolundan saptırır. Kuşkusuz, Allah yolundan sapanlara, hesap verme gününü unutmaları yüzünden çok ağır bir azap vardır.” (Sad, 38/26.)

Davut (a.s.), iki davacıdan sadece birini dinleyerek aceleyle karar vermişti. Dolayısıyla yanlış hükmetmişti. Oysa bir meselede her iki taraf dinlenildiği takdirde olayın yönü değişebilirdi. Haklı zannedilen haksız olabilirdi. Haksız görülen de haklı çıkabilirdi. Adil bir hükümdar ve peygamber nezdinde bu kıssanın anlatılmasının hikmeti neydi? Öncelikle yöneticilere ve tüm kullara “Adil olun!” emriydi.

Adalet, her hak sahibine hakkını vermektir. Nefsî ve keyfî davranmaktan, zulmetmekten sakınmaktır. Bir meselede her iki tarafı da dinleyerek adaletle hüküm vermektir. Aksi takdirde tek taraflı dinlemek, dinlenilmeyen kişinin hakkını gasbetmektir. Şüphesiz böyle bir davranış da o kişinin vebalini üstlenmektir. Oysa insan, nefsinin kışkırtmasına aldanmadan, hesap gününü unutmadan, adaletle hükmetmelidir. Aksi takdirde hataya düşecek ve imtihanı kaybedecektir.

Kitab-ı Mukaddes’e göre de Davut (a.s.) hakikatli bir devlet başkanı, liyakatli bir yöneticiydi. O, Allah’tan aldığı görevi sadakatle yerine getirdi. İsrailoğullarını yerleşik medeniyete geçirdi, devletin idaresini sistemleştirdi. Askerî teşkilatı geliştirdi. Hükümranlığını Fırat sahillerinden Kızıldeniz kıyılarına kadar genişletti. Kudüs’ü başkent yaptı. (DİA, Davut, IX, 22.) Mescid-i Aksa’nın yerini tespit etti, inşasını planladı. (DİA, Mescid-i Aksa, XXIX, 268.)

Davut (a.s.) kendi el emeğinin kazancını yerdi

Davut (a.s.) demiri istediği şekilde biçimlendirirdi. Bu kendisine verilen bir mucizeydi. Allah, onun için demiri yumuşatmıştı. Ateş ve çekiç kullanmadan demiri kumaş gibi dokurdu. Çivi olmaksızın sağlam, gömlek gibi zırhlar yapardı. (Sebe, 34/10-11.) Kendisine zırh yapma sanatı öğretilmişti. (Enbiya, 21/80.) Kazancını da bu yolla temin ederdi. O, hükümdar olmasına rağmen devletin imkânlarıyla geçinmek istemedi. El emeğiyle hem ailesini geçindirdi hem de fakir fukaraya tasadduk etti. (M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, 188.) O, “kendi elinin emeğinden başkasını yemezdi.” (Buhari, Büyu’, 15.)

Hz. Davut, Allah’a çok ibadet ederdi

Davut (a.s.) ibadete çok düşkündü. Onun bu hâlini Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle övmüştü: “Allah’ın en çok hoşnut olduğu oruç, Davut’un orucudur. O, yılın yarısını oruçlu geçirirdi. Bir gün oruç tutar bir gün tutmazdı. Yüce Allah’ın en çok hoşnut olduğu namaz da Davut’un (a.s.) namazıdır. O, gecenin yarısını uyku ile geçirir, sonra kalkıp namaz kılardı. Gecenin kalanında yine uyurdu.” (Müslim, Sıyam, 190; Buhari, İstizan, 38.) Davut (a.s.) gece gündüz yaptığı ibadetlerle Rabbine yakın bir kuldu.

Kul ancak ibadetlerle Rabbine yakınlaşır. Namaz, oruç, hac, zekât gibi tüm ibadetler bu yakınlığa vesile kılınmıştır. İnsan, hangisine tutunsa Allah’a bir adım daha yaklaşır. Kul, Allah’a doğru yürüdüğünde Allah ona koşarak gelir. (Müslim, Zikir, 2.)

Dağlar ve kuşlar Davut (a.s.) ile beraber Allah’ı zikrederdi

Hz. Davut çok tövbe ederdi. (Sad, 38/24.) Gece gündüz her işinde daima Rabbine yönelirdi. Dağlar ve kuşlar onun emrindeydi. Sabah akşam onunla beraber Allah’ı zikrederlerdi. (Sebe, 34/10; Sad, 38/18-19.) Hiç kimseye verilmeyen ses ona verilmişti. Sesi çok gür, güzel ve tesirliydi. Zebur’u okuduğunda vahşi hayvanlar dahi mest olur, onu dinlerdi. (Taberi Tarih, II, 685.) Kuşlarla konuşur, onların dilini bilirdi. Bu, ona verilmiş bir ilimdi. Cenab-ı Hak onu, mümin kulların birçoğundan üstün kılmıştı. (Neml, 27/15.) Şüphesiz ki onun, Allah katında yüce bir makamı ve güzel bir geleceği vardı. (Sad, 38/24.) O, her işinde Allah’ın rızasını arayan ihlaslı bir kuldu. Emeli de niyazı da buydu.

Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyurdu: “Davut’un dualarından biri de şuydu: Allah’ım! Senden senin sevgini, seni sevenin sevgisini ve beni senin sevgine ulaştıran ameli isterim. Allah’ım! Senin sevgini, bana kendimden, ailemden ve serin sudan daha sevimli kıl.” (Tirmizi, Deavat, 72.)

Kaynak: Diyanet Aylık Dergi


984 kez okundu

Yorumlar

     27/06/2022 20:49

harika bir yazı olmuş elinize emeğinize sağlık
Misafir - ben

Üye Girişi
Aktif Ziyaretçi6
Bugün Toplam187
Toplam Ziyaret4955620
MAKALELER
EĞİTİM SUNUMLARI