• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/insanveislam.org/
  • https://twitter.com/insanuislam











Prof. Dr. Ahmet Yaman'dan "Zekat Duyarlılığı"

Zekat, bozulan sosyal düzenin tekrar sağlanmasında en etkili olacak araçlardan birisidir


Bilindiği gibi zekât, dinimizin üzerine kurulduğu temellerden birisi ve onun en etkili sosyal güvenlik kurumudur. Belli ölçülerde mal varlığına sahip olanların, özellikle düşük gelir grubundan insanlara, muhtaçlara veya dinî hizmet alanlarına yılda bir defa farz olarak vermeleri gereken miktarı ifade eden zekât, aslında bütün ilâhî dinlerde var olan bir ibâdettir (Meryem, 19/31,55; Tevrat, Tensiye, 14/29; İncil, Luka, 18/12, 22).

Zekât veren duyarlı bir insan, bu ibâdetiyle hem kendisini ve malını arındırmakta, hem de ihtiyaç sahiplerine yardım elini uzatıp, birçok hikmete bağlı olan rızık farklılığının (Nahl, 16/71; Zuhruf, 43/32) sonuçlarını ve insanlar eliyle meydana getirilen gelir dağılımı dengesizliklerini asgariye indirmeye katkı sağlamaktadır.

Kutsal kitapların ve bâhusus Kur’ân-ı Kerîm’in beyanına göre, insanların ihtiyaçlarını karşılayacak ölçüde servet ve nimet doğada mevcuttur. Fakat insanlar haksızlık ve nankörlük yaparak hem bu nimetleri elde etme, hem de âdil dağıtma noktasında kusurlu davranmışlardır. Dolayısıyla sosyo-ekonomik düzenin bozulması, insanların kendi elleriyle yaptıkları yüzündendir (İbrâhim, 14-32-34; Rûm, 30/41-42; İncil, Romalılara Mektup, 14/20).

İşte bozulan bu düzenin tekrar sağlanmasında en etkili olacak araçlardan birisidir zekât.

Bununla birlikte zekât, acaba bu işlevini bizim elimizde yerine getirecek etkili bir müessese haline gelebilmiş midir? Müslümanlar serveti harcama konusunda bilinçli, fıkhî tabiriyle reşîd olabilmişler midir? “Allah'ın koruyasınız diye sizin sorumluluğunuza bıraktığı malları, muhakeme yeteneği zayıf kimselere emanet etmeyin!”[1] fermân-ı ilâhîsi gündemimizde midir? Servetin sorumlulukları, bir başka ifadeyle müslümanlara, İslâm toplumlarına ve İslâm’ın geleceğine yönelik borçları/hakları gözetilmekte ve eksiksiz olarak hak sahiplerine ulaştırılabilmekte midir? İslâm dünyasının zekât potansiyeli yeterince mesârifü’z-zekâta yansıtılabilmekte midir? Ve nihayet bizim her türlü siyasî, meşrebî, mezhebî, ırkî ve mahallî mülahazalardan soyutlanmış akl-ı selîm ve şer-'i şerîfe dayalı bir zekât siyasetimiz bulunmakta mıdır?

YAZININ DEVAMI>>>



[1] Nisâ, 4/5.

652 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
Üye Girişi
Aktif Ziyaretçi8
Bugün Toplam227
Toplam Ziyaret4779475
MAKALELER
EĞİTİM SUNUMLARI