• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/insanveislam.org/
  • https://twitter.com/insanuislam











Şükür Nedir?

ŞÜKÜR NEDİR?

Şükür Nedir?

Sözlükte "karşılığını vermek, yapılan iyiliği dile getirmek ve sahibini övmek" anlamına gelen şükür, ahlâk kavramı olarak, «yapılan iyiliğin kadir ve kıymetini bilip makbule geçtiğini dile getirmek, iyilik edeni övmek; nankör olmamak» demektir.

Kul, Allah'ın nimetlerini dile getirir ve O'nu överse şükretmiş olur.

Şükür, Kur’an’da üzerinde en çok durulan konulardan biridir. 75 yerde şükürden, şükretmenin öneminden bahsedilir. Şükrün Kur’an’da bu kadar önemle vurgulanmasının sebebi, şükrün iman ve tevhidin en önemli göstergelerinden olmasındandır.

Esas şükür verilen nimetleri yerli yerince kullanmaktır. Bu da nimeti bilme, elde edilen nimetten dolayı sevinç duyma, nimete karşılık olarak yapılması gerekeni dil, beden ve kalp ile yerine getirmek suretiyle olur.

Şükredene şâkir, Allah'a yeterli şükürde bulunamayacağının idrakine erip çok şükreden kimseye şekûr denir.

 

Şükrün Önemi:

يَااَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا كُلُوا مِنْ طَيِّبَاتِ مَارَزَقْنَاكُمْ وَاشْكُرُوا لِلَّهِ اِنْ كُنْتُمْ اِيَّاهُ تَعْبُدُونَ

Ey iman edenler! Size verdiğimiz rızıkların temiz olanlarından yiyin, eğer siz yalnız Allah'a kulluk ediyorsanız O'na şükredin.[1]

 

فَاذْكُرُونِى اَذْكُرْكُمْ وَاشْكُرُوا لِى وَلَا تَكْفُرُونِ

Öyle ise siz beni (ibadetle) anın ki ben de sizi anayım. Bana şükredin; sakın bana nankörlük etmeyin![2]

******

وَمَنْ يُرِدْ ثَوَابَ الدُّنْيَا نُؤْتِهِ مِنْهَا وَمَنْ يُرِدْ ثَوَابَ الْآخِرَةِ نُؤْتِه مِنْهَا وَسَنَجْزِى الشَّاكِرِينَ

… Her kim, dünya nimetini isterse, kendisine ondan veririz; kim de ahiret sevabını isterse, ona da bundan veririz. Biz şükredenleri mükâfatlandıracağız.[3]

 

مَا يَفْعَلُ اللهُ بِعَذَابِكُمْ إِنْ شَكَرْتُمْ وَآمَنْتُمْ وَكَانَ اللهُ شَاكِرًا عَلِيمًا

Eğer siz iman eder ve şükrederseniz, Allah size neden azap etsin! Allah şükre karşılık veren ve her şeyi bilendir.[4]

******

Rasulullah buyurdular ki:

الطَّاعِمُ الشَّاكِرُ مِثْلُ الصَّائِمِ الصَّابِرِ

Şükürle yemek yiyen, sabırla oruç tutan gibidir.[5]

 

Şükrün Faydası Yine İnsan İçindir

Allah’ın insanlara; “Verdiğim nimetlere şükredin” demesi de ayrıca kul için bir nimet ve ihsandır. Çünkü şükrün faydası dünya ve ahirette Allah’a değil; kula dönüktür. Yerine getirdiği şükür ile fayda gören kulun kendisidir. Kul, şükrederek Rabbine bir karşılık veya bir mükâfat vermemektedir. Zaten buna da hiç bir varlığın gücü yetmez. Bu gerçeği Allah-u Teala Kur’an’da şöyle ifade etmektedir:

 وَمَنْ شَكَرَ فَإِنَّمَا يَشْكُرُ لِنَفْسِهِ وَمَنْ كَفَرَ فَإِنَّ رَبِّي غَنِيٌّ كَرِيمٌ

Kim şükrederse ancak kendisi için şükretmiş olur. Kim de nankörlük ederse (bilsin ki) Rabbim her bakımdan sınırsız zengindir, cömerttir[6].

وَاِذْ تَاَذَّنَ رَبُّكُمْ لَئِنْ شَكَرْتُمْ لَاَزِيدَنَّكُمْ وَلَئِنْ كَفَرْتُمْ اِنَّ عَذَابِى لَشَديدٌ

Hatırlayın ki Rabbiniz size: Eğer şükrederseniz, elbette size (nimetimi) artıracağım ve eğer nankörlük ederseniz hiç şüphesiz azabım çok şiddetlidir! diye bildirmişti.[7]

******

Rasulullah buyuruyor ki,

مَا أَنْعَمَ اللَّهُ عَلَى عَبْدٍ نِعْمَةً فَقَالَ الْحَمْدُ لِلَّهِ إِلَّا كَانَ الَّذِي أَعْطَاهُ أَفْضَلَ مِمَّا أَخَذَ

Allah kuluna, küçük veya büyük bir nimet verir de, kul bu nimete karşılık Elhamdülillah derse kendisine elde ettiğinden daha iyisi verilir.[8]

Bir hadis-i kudsi’de şöyle buyuruluyor:

يَا عِبَادِي إِنَّكُمْ لَنْ تَبْلُغُوا ضَرِّي فَتَضُرُّونِي وَلَنْ تَبْلُغُوا نَفْعِي، فَتَنْفَعُونِي،

Ey kullarım! Sizin bana zarar vermeye elbet gücünüz yetmez ki, zarar veresiniz. —Bana fayda vermeye de gücünüz yetmez ki, fayda veresiniz.

يَا عِبَادِي لَوْ أَنَّ أَوَّلَكُمْ وَآخِرَكُمْ وَإِنْسَكُمْ وَجِنَّكُمْ كَانُوا عَلَى أَتْقَى قَلْبِ رَجُلٍ وَاحِدٍ مِنْكُمْ، مَا زَادَ ذَلِكَ فِي مُلْكِي شَيْئًا،

Ey kullarım! Sizin evveliniz âhiriniz, insiniz cinnîniz sizden en takva sahibi bir adamın kalbi üzre olsalar, bu benim mülküme bir şey ziyâde etmez.

يَا عِبَادِي لَوْ أَنَّ أَوَّلَكُمْ وَآخِرَكُمْ وَإِنْسَكُمْ وَجِنَّكُمْ كَانُوا عَلَى أَفْجَرِ قَلْبِ رَجُلٍ وَاحِدٍ، مَا نَقَصَ ذَلِكَ مِنْ مُلْكِي شَيْئًا،

Ey kullarım! Sizin evveliniz âhiriniz ve insiniz cinnîniz en sapık bir adamın kalbi üzere olsa­lar, bu benim mülkümden bir şey eksiltmez.

يَا عِبَادِي لَوْ أَنَّ أَوَّلَكُمْ وَآخِرَكُمْ وَإِنْسَكُمْ وَجِنَّكُمْ قَامُوا فِي صَعِيدٍ وَاحِدٍ فَسَأَلُونِي فَأَعْطَيْتُ كُلَّ إِنْسَانٍ مَسْأَلَتَهُ، مَا نَقَصَ ذَلِكَ مِمَّا عِنْدِي إِلَّا كَمَا يَنْقُصُ الْمِخْيَطُ إِذَا أُدْخِلَ الْبَحْرَ،

Ey kullarım! Sizin evveliniz âhiriniz ve insanınız cinnîniz bir toprağın üzerinde ayağa kalkarak ben­den isteseler, ben de her insana dilediğini versem; bu bende olandan an­cak iğnenin denize batırıldığı vakit azalttığı kadar azaltır.

يَا عِبَادِي إِنَّمَا هِيَ أَعْمَالُكُمْ أُحْصِيهَا لَكُمْ، ثُمَّ أُوَفِّيكُمْ إِيَّاهَا، فَمَنْ وَجَدَ خَيْرًا، فَلْيَحْمَدِ اللهَ وَمَنْ وَجَدَ غَيْرَ ذَلِكَ، فَلَا يَلُومَنَّ إِلَّا نَفْسَهُ

Ey kullarım! Bunlar ancak sizin amellerinizdir. Onları size sayıyorum. Sonra onların karşılığını size tastamam veriyorum. İmdi (verileni) kim hayır bulursa Al­lah'a hamdetsîn!  Hayırdan başka bulan ancak kendini muaheze etsin!»[9]

Nimetleri Allah’tan Bilmek

İbn Abbas anlatıyor: Rasulullah zamanında halk yağmura kavuşunca Rasulullah şöyle dedi:

أَصْبَحَ مِنَ النَّاسِ شَاكِرٌ وَمِنْهُمْ كَافِرٌ قَالُوا: هَذِهِ رَحْمَةُ اللهِ، وَقَالَ بَعْضُهُمْ: لَقَدْ صَدَقَ نَوْءُ كَذَا وَكَذَا

"İnsanlar bugün iki grup hâlinde şükrederek sabaha erdiler, bir grubu kâfir, bir grubu mü'mindir" dedi. Ve şöyle açıkladı: "Bazıları: "Bu yağmur Allah'ın bir rahmetidir" derken diğer bazısı: "Falan falan yıldızın uğuru doğru çıktı"[10]

Şükür – Hamd İlişkisi

Şükür; iyilik edenin ve nimet verenin kadrini ve kıymetini bilip bunu insanlara göstermek,  iyilikte bulunanı övmek anlamlarına gelir.

Hamd, nimete kavuşmanın veya gelecekte kavuşulacak olan bir nimetin sevincini, huzurunu duyup, nimet sahibine övgüde bulunmaktır.

Hamd, isteyerek yapılan bir iyiliğe karşı, iyilik yapana teşekkür ve övgüdür. Şükür ise, yapılan iyiliğe karşı söz veya fiil ile yerine getirilen bir övgüdür.

Buna göre hamd, yalnızca dille yapılır, şükür ise hem dille hem de hareketle yerine getirilir.

Hamd şükürden daha kapsamlıdır. Hamd şükrün başlangıcıdır.

 

İnsanların Allah’a Şükretmelerine Sebep Olan Nimetler

1)İman nimeti ile şereflendirmiş ve müslümanlar arasında halk etmiştir.

2)Allah insanı en güzel  bir biçimde yaratmış, ona göz, kulak, kalp ve duyu organlar ve en büyük nimetlerden biriside olan akıl nimeti vermiştir.

3)Rahmetinden dolayı Peygamberler ve kitaplar göndererek insanlara mutluluk yolunu göstermiştir.

4)Sayısız denecek kadar çok çeşitli gıdalar, beslenme ve barınma imkanlarını insanın hizmetine sunmuştur.

5)Dini emirlerde kolaylık prensibini koymuş, güç yetirilemeyen emirlerle insanları sorumlu tutmamıştır. Tövbe etme, bağışlanma kapılarını açmıştır.

6)Allah'ın varlığını bilip tanıma noktasında, ayetlerin açıklaması yapılmış ve insanlara ibret alma imkanı sunulmuştur.

7)Bir aile yuvası içinde yaşama imkanı sağlamıştır.

Şeytan Nankörlüğü Emreder

قَالَ فَبِمَا اَغْوَيْتَنِي لَاَقْعُدَنَّ لَهُمْ صِرَاطَكَ الْمُسْتَقيمَ

İblis dedi ki: Öyle ise beni azdırmana karşılık, and içerim ki, ben de onları saptırmak için senin doğru yolunun üstüne oturacağım.

ثُمَّ لَآتِيَنَّهُمْ مِنْ بَيْنِ اَيْدِيهِمْ وَمِنْ خَلْفِهِمْ وَعَنْ اَيْمَانِهِمْ وَعَنْ شَمَائِلِهِمْ وَلَا تَجِدُ اَكْثَرَهُمْ شَاكِرينَ

Sonra elbette onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından sokulacağım ve sen, onların çoklarını şükredenlerden bulmayacaksın!" dedi.[11]

 

Şükrü Eda Etmek

Rasulullah buyurdular ki:

مَنْ قَالَ حِينَ يُصْبِحُ اَللَّهُمَّ مَا أَصْبَحَ بِي مِنْ نِعْمَةٍ فَمِنْكَ وَحْدَكَ، لَا شَرِيكَ لَكَ، فَلَكَ الْحَمْدُ، وَلَكَ الشُّكْرُ، فَقَدْ أَدَّى شُكْرَ يَوْمِهِ، وَمَنْ قَالَ مِثْلَ ذَلِكَ حِينَ يُمْسِي فَقَدْ أَدَّى شُكْرَ لَيْلَتِهِ

"Kim sabaha erdiği zaman: "Allah’ım, benimle hangi nimet sabaha ermişse bu sendendir. Sen birsin, ortağın yoktur, hamd sanadır, şükür sanadır" derse, o günkü şükür borcunu ödemiştir. Kim de aynı şeyler akşama erince söylerse o da o geceki şükür borcunu eda eder."[12]

 

Rasulullah buyurdu ki:

الْحَمْدُ رَأْسُ الشُّكْرِ، مَا شَكَرَ اللهَ عَبْدٌ لَا يَحْمَدُهُ

"Hamd, şükrün başıdır. Allah'a hamdetmeyen, O'na şükretmemiştir."[13]

******

Rasulullah buyurdu ki:

مَنْ أكَلَ طَعَامًا فَقَالَ: "اَلْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِى أطْعَمَنِى هَذَا الطَّعَامَ وَرَزَقَنِى مِنْ غَيْرِ حَوْلٍ مِنِّى، وَلَا قُوَّةٍ" غُفِرَ لَهُ مَا تَقَدَّمَ مِنْ ذَنْبِهِ

“Bir kimse yemek yer de, ‘Beni yediren, kuvvet ve kudretim olmadığı halde bana rızık veren Allah’a hamd olsun’ derse, geçmiş (küçük) günahları bağışlanır.”[14]

 

Rasulullah buyurdular ki:

إنَّ اللَّهَ لَيَرْضَي عَنِ الْعَبْدِ يَأْكُلُ الْأَكْلَةَ فَيَحْمَدُهُ عَليْهَا ، وَيَشْرَبُ الشَّرْبَةَ فَيَحْمَدُهُ عَلَيْهَا

“Allah Teâlâ, kulunun bir şey yedikten sonra hamdetmesinden, bir şey içtikten sonra hamdetmesinden hoşnut olur.”[15]

******

Rasulullah buyurdu ki:

شُكْرُ الطَّعَامِ أَنْ تُسَمِّيَ إِذَا أَكَلْتَ ، وَتَحْمَدَ إِذَا فَرَغْتَ

Yemeğin şükrü yediğin zaman besmele çekmen ve bitirdiğin zaman da hamd etmendir.[16]

 

Nimete Şükür Musibete Sabır

Rasulullah buyuruyorlar ki:

عَجَبًا لِأَمْرِ الْمُؤْمِنِ إِنَّ أَمْرَهُ كُلَّهُ خَيْرٌ وَلَيْسَ ذَاكَ لِأَحَدٍ إِلَّا لِلْمُؤْمِنِ إِنْ أَصَابَتْهُ سَرَّاءُ شَكَرَ فَكَانَ خَيْرًا لَهُ وَإِنْ أَصَابَتْهُ ضَرَّاءُ صَبَرَ فَكَانَ خَيْرًا لَهُ

Mümine şaşarım. Çünkü her gelişme onun hakkında hayırlıdır. Eğer iyi bir şeyle karşılaşır da şükrederse bu iyilik onun hakkında hayır olduğu gibi eğer uğradığı kötülük karşısında sabrederse bu da onun hakkında hayır olur.”[17]

 

Şükredenlerin Ahiretteki Mükafatı

Rasulullah buyurdular ki:

“Aziz ve celil olan Allah, kıyamet günü eski yeni bütün insanları bir araya toplayınca herkes tarafından işitilen şöyle bir ses duyulur: “Bu gün burada toplananlar, Allah keremine kimlerin öncelikle layık olduklarını göreceklerdir. Vücutlarını yataklarından uzaklaştırıp ibadet etmeye kalkanlar kalksınlar” Bu çağrı üzerine ayağa kalkanların az olduğu görülür…

Arkasından aynı ses “Ticaretin ve alış-verişin Allah’ı zikretmekten alıkoymadığı kimseler ayağa kalksın” diye seslenir. Bu çağrı üzerine az sayıda kimsenin ayağa kalktığı görülür. Daha sonra aynı ses “Rahatta ve darlıkta Allah’a hamd edenler ayağa kalsınlar” diye seslenir. Bu çağrı üzerine de az sayıda kimsenin ayağa kalktığı görülür. Arkasından mahşerde toplanmış olan diğer insanlar hesaba çekilir.”

Şükretmeyenlerin Ahiretteki Cezası

Rasulullah buyurdular ki:

يُؤْتَى بِالْعَبْدِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فَيَقُولُ اللَّهُ تَعَالَى لَهُ: أَلَمْ أَجْعَلْ لَكَ سَمْعًا وَبَصَرًا وَمَالًا وَوَلَدًا، وَسَخَّرْتُ لَكَ الْاَنْعَامَ وَالْحَرْثَ، وَتَرَكْتُكَ تَرْأَسُ وَتَرْبَعُ؟

Kıyamet günü kul getirilir. Yüce Allah; -"Ben sana kulak, göz, mal ve evlat vermedim mi? Hayvanları ve ekimi senin emrine vermedim mi? Seni bunlara baş olmak, onlardan istifade etmek üzere serbest bırakmadım mı?

أَكُنْتَ تَظُنُّ أَنَّكَ كُنْتَ مُلَاقِيَّ يَوْمَكَ هَذَا؟ 

Acaba, benimle bugünkü şu karşılaşmanı hiç düşündün mü?" diye soracak. Kul da:

فَيَقُولَ ﻻَ،

- "Hayır" diyecek. Yüce Allah:

فَيَقُولُ لَهُ: اَلْيَوْمَ أَنْسَاكَ كَمَا نَسِيتَنِي.

-"Öyleyse bugün ben de seni unutacağım, tıpkı senin (dünyada)  beni unuttuğun/hatırlamadığın gibi!" buyuracak.»[18]

 

Her Daim Şükretmek

Fudayl b. Amr anlatıyor:

لَقِيَ رَسُولُ اللَّهِ رَجُلًا مِنْ أَصْحَابِهِ فَقَالَ: «كَيْفَ أَصْبَحْتَ؟» فَقَالَ: صَالِحًا، قَالَ: «كَيْفَ أَصْبَحْتَ؟» قَالَ: صَالِحًا، قَالَ: «كَيْفَ أَصْبَحْتَ؟» قَالَ: بِخَيْرٍ أَحْمَدُ اللَّهَ تَعَالَى، قَالَ: «هَذَا الَّذِي أَرَدْتُ مِنْكَ»

Rasulullah Efendimiz bir sabah sahabilerden birisine “ Gecen nasıl geçti” diye sorar. Sahabi de “iyi geçti” diye cevap verir. Peygamberimiz üçüncü seferinde “Allah’a hamd ve şükürler olsun, iyi geçti” cevabını alıncaya kadar aynı soruyu arka arkaya tekrarlar. Nihayet son cevabı alınca  “Senden aradığın buydu” diye buyurur.[19]

Rasulullah buyurdu ki:

مَنْ لَمْ يَشْكُرِ الْقَلِيلَ لَمْ يَشْكُرِ الْكَثِيرَ وَمَنْ لَمْ يَشْكُرِ النَّاسَ لَمْ يَشْكُرِ اللَّهَ وَالتَّحَدُّثُ بِنِعْمَةِ اللَّهِ شُكْرٌ وَتَرْكُهَا كُفْرٌ وَالْجَمَاعَةُ رَحْمَةٌ وَالْفُرْقَةُ عَذَابٌ

Aza şükretmeyen çoğa da şükretmez. İnsanlara karşı, Allah'a da şükretmek. Allah’ın nimetinden bahsetmek şükürdür. Bunu terk etmek nankörlüktür. Cemaat rahmettir, ayrılık azaptır.[20]

 

Peygamberimizin Şükrü

Ebu Bekre anlatıyor:

«إِذَا جَاءَهُ أَمْرُ سُرُورٍ أَوْ بُشِّرَ بِهِ خَرَّ سَاجِدًا شَاكِرًا لِلَّهِ»

Rasulullah’a sevinçli bir haber gelince Allah’a şükrederek secdeye kapanırdı.[21]

******

Bir gün Hz. Aişe (r.a.) validemize “Ey Aişe! Resulullah’ın (sas) can çekici hallerinden gördüğünü bize haber verir misin diye sorulduğunda; Hz. Aişe hüngür hüngür ağladı ve şöyle devam etti: “O’nun hangi durumu can çekici değildi ki? O bir gece bana geldi. Beraberimde yatağıma girdi. Bedenime dokunacak şekilde bana yaklaştı. Sonra:

“Ey Ebu Bekir’in kızı! Rabbime ibadet etmem için bana izin verir misin?” dedi. Ben de:

“Ey Allah’ın Resulü! Ben sana yakın olmayı isterim. Fakat izin verdim” dedim.

Kalktı; su kavasına varıp abdest aldı. Bolca su kullandıktan sonra namaza durdu. Göğsünü ıslatacak kadar ağladıktan sonra rüku’ya varıp ağladı. Ve Bilal gelip sabah namazını haber verinceye kadar bu durumu devam etti. Kendisine:

“Ey Allah’ın Resulü! Senin gelmiş ve gelecek bütün günahlarının hepsini Allah bağışlamıştır. O halde neden ağlıyorsunuz?” dediğim zaman:

«Allah’a çok şükreden bir kul olmayayım mı?» diye cevap verdi.[22]

 

Şükür Hakkında Güzel Sözler:

Ebu Abdurrahman el-Habli şöyle demiştir:

اَلصَّلَاةُ شُكْرٌ ، وَالصِّيَامُ شُكْرٌ ، وَكُلُّ خَيْرٍ تَفْعَلُهُ لِلَّهِ شُكْرٌ ، وَأَفْضَلُ الشُّكْرُ اَلْحَمْدُ

Namaz şükürdür, oruç şükürdür. Allah için yaptığın her şey şükürdür. Şükrün en faziletlisi ise hamddir.

******

شُكْرُ الْعِلْمِ اَلتَّعْلِيمُ ، وَشُكْرُ الْعَمَلِ مَزِيدُ الْمَعْرِفَةِ

İlmin şükrü onu öğretmektir. Amelin şükrü ise Ma’rifetin artmasıdır.

 

İnsanlara Teşekkür Etmek

Rasulullah buyurdu ki:

مَنْ أُعْطِىَ عَطَاءً فَوَجَدَ فَلْيَجْزِ بِهِ وَمَنْ لَمْ يَجِدْ فَلْيُثْنِ فَإِنَّ مَنْ أَثْنَى فَقَدْ شَكَرَ وَمَنْ كَتَمَ فَقَدْ كَفَرَ

Kendisine bir iyilik yapılan kimse, imkanı varsa bu iyiliğe iyilikle karşılık versin. İyilik yapacak bir şey bulamazsa iyilik yapanı övsün. Kim iyilik yapanı överse, ona teşekkür etmiş olur. Kim de kendisine yapılan iyiliği gizlerse, ona nankörlük etmiş olur…”[23]

 

Şükür Çeşitleri:

1. Dil İle Yapılan Şükür

Nimeti vereni anmak, O’nu övmek, O’nun nimet sahibi olduğuna iman etmekle ve bunu Tevhid kelimesiyle ilan etmekle olur. Bu bildirim, sıradan bir teşekkür ifadesi değil, dil ile ‘şehadet’ getirmek, dil ile doğru sözlü olmak, dil ile Kur’an’ı tasdik etmek, dil ile İslâm’ı anlatmak, Kur’an okumak, dil ile Allah (c.c.)’ı çokça zikretmek ve verilen tüm nimetlere şükretmek ve buna benzer dil ile ilgili kulluk görevlerini yapmakla yerine getirilir.

2. Kalp İle Yapılan Şükür.

İmanı kalbe yerleştirdikten sonra, nimetlerin sahibinin Allah (c.c.) olduğunu kalp ile tasdik etmek, vahiy ile gelen şeyleri kabul etmek ve kalbe Allah (c.c.)’tan başka hiç kimsenin korkusunu ve sevgisini koymamaktır.

3. Fiil İle Yapılan Şükür.

Bedenin organlarıyla, nimet verene itaat etmek ve O’nun yüce emirlerini yerine getirmektir. Kısaca İslâm’ı her bakımdan yaşamaya çalışmaktır. Çünkü nimet vereni bilip O’nu övmek, bir anlamda O’ndan gelen her şeyi kabul etmektir.

 

Şükretmenin İnsana Kazandırdıkları:

Şükür insana Allah’ı bilmeyi ve tanımayı kazandırır.

Şükür insana Allah’ı sevmeyi kazandırır.

Şükür Allah’ın nimet verici olduğunun farkında olmasını kazandırır.

Şükür Rabbe yaklaşmaya vesile olur.

Şükür Allah’ı hakkıyla birlemek ve imanı sağlamlaştırma halini kazandırır.

Şükür kulluk bilincinin farkında olmaktır.

Şükür insan nankör olmamayı kazandırır.

Şükür kulu Allah’a yaklaştırır.

Şükür kulun acizliği ortaya koyar

 

Bir Kıssa: Bayramlık:

Bir bayram arifesiydi. Yedi- sekiz yaşlarındaki kızımın elinden tutmuş elbise, ayakkabı gibi ihtiyaçlarını temin için çarşıya çıkmıştık. Çocukluğumdan hatırlarım, yeni bir ayakkabı alındığında sevinçten onunla birlikte yatmaya kalkardık. Çocuğu sevindirebilmek için birkaç dükkan gezmiş, pek çok masraf yaparak önemli ihtiyaçlarını temin etmiştik. Ancak kızım dükkanın birinde ufak, kırmızı plastik bir çanta görmüş, bunu isterim diye tutturmuştu. Ucuz bir şey olmasına rağmen böyle lüzumsuz bir şeyi almayı gereksiz görmüş, üzerinde durmamıştım.

Saatlerce dolaşıp, eve geldiğimizde sevinçle bana teşekkür edeceğini umarken, küçük kızımın davranışlarındaki terslik ve memnuniyetsizlik dikkatimi çekti. Sebebini araştırdığımda, meselenin küçük ve basit çantanın alınmamış olması olduğunu anladım ve birden sinirlenerek:

“-Bu ne nankör çocuk, onun için binlerce lira harcadım, en önemli ihtiyaçlarını temin ettim; oysa o kırk paralık basit bir şey için bunların hiç birini görmüyor” diye hışımla bir tokat yapıştırdım.

Fakat anında kafamda bir şimşek çaktı. Peki ya sen! Sana sağlık, mutluluk, huzur gibi, en azından sahip olduğun bu çocuklar gibi son derece önemli nimetler bahşeden Rabbine ne derece müteşekkirsin? Dualarında dünyaya ait, kendince önemli, gerçekte ise Cenab-ı Hakk’ın sana bahşettiği nimetlerin yanında, ancak idrakten yoksun bu ufacık çocuğun istediği kırk paralık çanta gibi kalan isteklerin gerçekleşmediğinde, dualarının kabul olmadığını sanmak gibi gaflete düşen, üzülen sen değil misin? Allah’ın senin için taktir ettiği çok önemli, ancak senin idrak edemediğin sayısız nimetlere sonsuz bir sevinçle şükretmek gerekmez mi?

Şükretmeyi bilmek için, ilahi tokatı yemek mi gerekir?

Bir Kıssa:

Adamın biri, Muhammed bin Vasi Hz.’lerinin bacağında gördüğü bir yaradan dolayı: “- Sana acıyorum” demişti. Muhammed bin Vasi de ona şu manalı cevabı vermişti:

-Ben de, bu yaranın gözümde çıkmadığına şükrediyorum…

Bir Kıssa: Nimeti Görmek:

Şeyh Sadî, ayakkabısız kalmış. Ayakkabı alacak parası da yokmuş. Can sıkıntısı ile Kufa Camii'ne gitmiş. Cami­nin önünde ayaksız bir dilenci görünce, ayakkabısız ayaklarına bakıp şükretmiş.

Hazırlayan: Mehmet ERGÜN / Vaiz


[1] Bakara, 2/172.

[2] Bakara, 2/152.

[3] Al-i İmran, 3/145.

[4] Nisa, 147.

[5] Buhari.

[6] Neml, 27/40.

[7] İbrahim, 14/7.

[8] İbn Mace.

[9] Müslim.

[10] Müslim.

[11] Araf, 7/16-17.

[12] Ebu Davud.

[13] Şuabu’l-İman.

[14] Tirmizi, Ebu Davud.

[15] Müslim.

[16] Abdurrezzak, Musannef.

[17] Müslim.

[18] Tirmizi.

[19] İbn Mübarek, ez-Zühd ve’r-Rekaik.

[20] Ebu Davud, Tirmizi.

[21] Ebu Davud.

[22] Buhari.

[23] Tirmizi.

Üye Girişi
Aktif Ziyaretçi9
Bugün Toplam727
Toplam Ziyaret4698545
MAKALELER
EĞİTİM SUNUMLARI