• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/insanveislam.org/
  • https://twitter.com/insanuislam











Nikahın tescili şart mıdır? Gizli nikahın dini hükmü nedir?

Nikahın tescili şart mıdır? Gizli nikahın dini hükmü nedir?

 

İslâmi hükümlere göre nikah, evlenme ehliyetine sahip ve evlenmelerinde dini açıdan bir engel bulunmayan kadın ile erkeğin (veya vekillerin) şâhitlerin huzurunda, birbirleriyle evlenmeleri konusunda karşılıklı rızâlarını ifâde etmelerinden (îcap ve kabulden) ibaret bir akittir.

 

İslâm’ın belirlediği rükün ve şartlar gözetilerek akdedilen nikah geçerlidir. Ancak evlilik işinin bir düzene sokulması ve evlenecek olanların gerekli şartları taşıyıp taşımadığının denetlenmesi bakımından, Hz. Peygamber (s.a.s.) döneminden bu yana nikahlarda aile büyüklerinin hazır olması, bir hutbe îrâd edilmesi/dua yapılması ve bu arada bir düğün yemeği (velîme) verilmesi evliliğin müstehapları olarak uygulanmıştır.

 
Tescîl gibi bir şekil şartı, ilgili özel nass’larda yoksa da; vadeli borç ve hakların yazıyla tesbitini ve şâhit bulundurulmasını bildiren âyetin (Bakara, 2/282) delâleti, nikah akdinin de tescîl edilmesini gerekli kılar.
 
Diğer taraftan fıkıh usûlünün “istihsân” ve “maslahat” prensipleri de eşlerin ve doğacak çocukların haklarının güvence altına alınması için, özellikle günümüzde böyle bir tescili zorunlu kılmaktadır. Bundan kaçınmak, dinî ve hukukî sorumluluk getirir. Nitekim Osmanlı Ceza Kanununun 1 Kasım 1916 tarihli değişik 200. maddesinde, tescil etmeden nikah kıyanlar için 1 aydan 6 aya kadar hapis cezası öngörülmüştür. 1917 tarihli Hukuk-ı Aile Kararnamesi de nikah kıyılmadan önce keyfiyetin ilânını öngörmektedir (Madde, 37). Ancak dinin öngördüğü şartlara uygun olarak kıyılıp da resmen tescil edilmeyen nikahı dinen geçersiz saymak da mümkün değildir.
 
Açıklanmamak üzere gizlice yapılan nikah akdi ise sahih/geçerli değildir. Ancak nikah akdi şâhitlerin önünde yapılıp da, sonradan şâhitlere bunu gizlemeleri ve açıklamamaları bildirilse Ebû Hanîfe ve İmam Şâfiî’ye göre böyle bir evlilik gizli yapılmış sayılmaz. Çünkü şâhitlere sonradan yapılacak gizli tutma tavsiyeleri nikah akdine zarar vermez.
 
İmam Mâlik ise evliliğin topluma îlânını bir şart olarak kabul ettiği için, gizli yapılan veya şâhitlerden gizlemeleri istenen bir nikahı geçerli saymaz.
 
Hanbelîlere göre ise gizli tutma tavsiyesi nikahı geçersiz kılmaz. Evliliği veli, şâhitler ve eşler gizlese de bu geçerli olur, fakat böyle bir gizleme mekruhtur (Serahsî, el-Mebsût, V, 30-31; İbn Rüşd, Bidâyetü’l-Müctehid, II, 17).
 
Nikah, sadece geçici duyguların ve şehevî arzuların tatmini için hafife alınacak bir fantezi ve zâhiri kurtarmak için kullanılan bir formalite değil; dinî, hukukî, ahlakî ve sosyal manada ciddiyet ve devamlılık gerektiren bir akittir.
 
Sonuç olarak, bu nikah akdi gizli değil kendi ailesi ve yakın çevresinin bilgisi dâhilinde icrâ edilmelidir. Çünkü iki şahitle fakat gizlilik içinde kıyılan nikahların taşıdığı sakıncalar göz önüne alındığında resmî şekil ve kayıt bulunmadığı sürece iki şâhidin, özellikle büyük yerleşim merkezlerinde alenîliği sağlamaya yetmeyeceği ortadadır. Hz. Peygamber (s.a.s.)’in “Nikahı ilan edip duyurun...” (Tirmizî, Nikah, 6; İbn Mâce, Nikah, 20; Müsned, 4/5) sözü de alenîliğin ve hatta tescilin önemine işaret etmektedir.
 
Nikah kıyıldığında dinen evlilik hayatı başlar ve karı-koca arasında mehir, nafaka, mîras gibi bir takım haklar ve sorumluluklar tahakkuk eder.
 
Günümüzde bu haklar, evlilik resmen tescil ettirilmeksizin korunamadığından, evlenecek kişilerin resmi nikah kıyılmadan “dinî nikah” denilen ve toplumumuzda yaygın olan nikahı kıydırmaları kanunen yasak olduğu gibi, dinen de doğru değildir.
Üye Girişi
Aktif Ziyaretçi11
Bugün Toplam528
Toplam Ziyaret4706819
MAKALELER
EĞİTİM SUNUMLARI