• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/insanveislam.org/
  • https://twitter.com/insanuislam











Müslümanın Müslümana Karşı Sorumluluğu

MÜSLÜMANIN MÜSLÜMANA KARŞI SORUMLULUĞU

  

إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ إِخْوَةٌ فَأَصْلِحُوا بَيْنَ أَخَوَيْكُمْ وَاتَّقُوا اللَّهَ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ:

 

     “Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah’tan korkun ki esirgenesiniz.”   (HUCURAT SURESİ – 10. AYET)

 

     Ebu Hüreyre (RA) rivayet etmiştir: “Rasülüllah (SAV) şöyle buyurdu:

     “Birbirinize ha­set etmeyiniz, alış-verişte bir­birinizi aldatmayınız ve birbi­rinizden yüz çevirmeyiniz. Bir­birinizin bitmek üzere olan pa­zarlığını bozmayınız. Ey Allah’ın kulları! Kardeş olunuz. Müslüman, Müslüman’ın kardeşidir: Ona zulmet­mez, onu yardımsız bırakmaz, ona hor bakmaz.” (Üç kere mübarek göğsüne işaret ederek:) Takva işte buradadır. Bir kim­se Müslüman kardeşine hor baktığı zaman, işte kötülüğün bu kadarı ona yeter. Müslüman’ın, Müslüman’a kanı, malı, ırzı haramdır.”

 

BU HADİS-İ ŞERİFTEN ALACAĞIMIZ HİKMET VE İBRETLER:

 

     Müslüman Müslüman’ın kar­deşidir. 1400 küsur sene evvel bu hükmü İslâm Dini koymuş ve “LÂ İLAHE İLLALLAH, MUHAMMEDÜN RASÜLÜLLAH” diyen bütün insanları kardeşlik bayra­ğı altında toplamıştır.

     İslâmiyet, bu kardeşliğin ko­runmasını, devamını ve kuvvet­lendirilmesini istemekte, bunun çare ve imkânlarını göstermekte; bilakis kardeşlik bağını gevşetici ve kopartıcı sebepleri ortaya koyup, onlardan şiddetle sakındırmaktadır.

     İslâm kardeşliğinin devamı için Müslümanların, birbirlerinin hak ve hukukuna karşılıklı ola/ak saygılı olmaları şarttır. Peygam­ber efendimiz (SAV), Bir Müslüman’ın diğer Müslüman’a karşı görevi bulunduğunu bildirmiş ve bunları şöyle sıralamıştır:

“1-) (Selam vermek ve) verilen selâmı almak,

  2-) Ölünce cenazesine ka­tılmak,

  3-)  Davete (bir mazereti yoksa) icabet etmek,

  4-)  Aksırana “Yerhamükellah” (Allah sana merhamet etsin) demek,

  5-) Hastalandığı zaman zi­yaret etmek.”

     Din kardeşleri arasında sa­mimiyet, sevgi ve muhabbet, İs-lâmda esastır. Kendisi için sevdiğini din kardeşi için de sevmek, kendisi için sevmediğini din kar­deşi için de sevmemek, imanın olgunluğundandır.

     Peygamberimiz (SAV) Efen­dimiz buyuruyorlar:

     “Sizden bi­riniz, kendisi için sevdiği şeyi (mümin) kardeşi için de sevinceye kadar olgun mümin olamaz.”

     Rasülüllah (SAV)’in şu Hadis-i şe­rifi de cidden ibrete şayandır:

     “İman etmedikçe cennete gi­remezsiniz; birbirinizi sevme­dikçe de iman etmiş sayılmaz­sınız; ben size bir şey öğreteyim de eğer onu yaparsanız se­vişirsiniz; Aranızda selâmı ya­yınız.”

     Böylece Allah’ın Rasülü (SAV), ol­gun müminlerin yaşayışlarını ne de güzel canlandırıyor:    

     “Birbi­rini sevmekte, birbirine acı­makta, birbirini korumakta müminler bir vücut gibidir. Vücudun herhangi bir organı hastalanınca, diğer organları uykusuzluk ve acı ile dertle­nir.”

 

MÜMİNLER BİRBİRLERİNE DOST VE YARDIMCIDIRLAR

 

     Müminlerin, birbirlerinin dertleriyle dertlenmeleri, sevinçleriyle sevinmeleri, birbirlerine karşı şefkat ve merhametle davranmaları, İslâm Dini’nin ana he­deflerindendir.

    Allah’ın buyrukla­rından birkaçını örnek olarak su­nalım:

 

وَتَعَاوَنُواْ عَلَى الْبرِّ وَالتَّقْوَى وَلاَ تَعَاوَنُواْعَلَى الإِثْمِ وَالْعُدْوَانِ:

 

     “İyilikte ve fenalıktan sa­kınmakta yardımlaşın, günah işlemek ve aşırı gitmekte yardımlaşmayın.”  (MAİDE SURESİ – 2. AYET)

 

مُّحَمَّدٌ رَّسُولُ اللَّهِ وَالَّذِينَ مَعَهُ أَشِدَّاء عَلَى الْكُفَّارِ رُحَمَاء بَيْنَهُمْ:

 

     “Muhammed (SAV), Al­lah’ın elçisidir. Onun berabe­rinde bulunanlar kâfirlere karşı sert, birbirlerine karşı merha­metlidirler.”  (FETİH SURESİ – 29. AYET)

     Müslümanlar arasında kar­deşlik bağlarını kuvvetlendiren İs­lâm Dini, bu bağı zedeleyici ve zayıflatıcı sebepleri bir bir saymış ve bunlardan kaçınmayı emret­miştir. ÖRNEK OLARAK:

     1-) Kin ve hasedi yasak et­miştir. İzahı durumunda bulun­duğumuz ilk hadis-i şerifin en başında, haset yer almaktadır: “ Birbirinize haset etmeyiniz...”

     Başkalarındaki nimeti çekememek, kıskanmak ve yok olma­sını istemek manasına gelen ha­set, en çirkin ve en tehlikeli ruhi hastalıklardan biridir. Haset eden kişi, aslında Allah'ın bah­şettiği nimetin düşmanıdır. Her şeye hükmetme gücüne sahip olan Cenab-ı Hakk’ın hükmüne ve takdirine karşı gelmekte, mül­kün hakiki sahibi olan O Yüce Allah’ın kısmetine razı olmayıp itiraz etmektedir.

     Haset edenin kötülüğünden Allah’a sığınmamızı yine Bizzat Cenab-ı Allah, Kur’an-ı Kerim’in “Felak Suresi”nde tavsiye bu­yurmaktadır:

 

قُلْ أَعُوذُ بِرَبِّ الْفَلَقِ:مِن شَرِّ مَا خَلَقَ:وَمِن شَرِّ غَاسِقٍ إِذَا وَقَبَ:وَمِن شَرِّ النَّفَّاثَاتِ فِي الْعُقَدِ:وَمِن شَرِّ حَاسِدٍ إِذَا حَسَدَ:

 

     1-) “De ki; “Sığınırım ben, karanlığı yarıp sabahı ortaya çıkaran Rabbime.”

     2-) “Yarattığı şeylerin şerrinden.”

     3-) “Karanlığı çöktüğü zaman gecenin şerrinden.”

     4-) “Düğümlere üfleyip tüküren büyücü kadınların şerrinden.”

     5-) “Ve haset ettiği zaman hasetçinin şerrinden.”(FELAK SURESİ – 1/5. AYETLER)

     Haset, şeytanın sıfatıdır. Şeytan, bu çok kötülenmiş sıfa­tı yüzünden Hz Âdem (AS)’ı kıskanarak ona secde etme­miş ve ebediyen Yüce Allah’ın huzurundan kovulmuştur.

     Rasülüllah (SAV) Efendimiz ne güzel buyurmuşlar:

     “Bir ku­lun kalbinde iki şey birleşmez: İman ve haset.”

     2-) Müslüman’ın, Müslüman’a karşı kin ve düşmanlığı haram kılınmıştır. Açıklaması üzerinde bulunduğumuz ilk Hadis-i Şerifte Hz Peygamber (SAV) şöyle buyuruyor:

     “Birbirinize buğzetmeyiniz, birbirinize dargın durmayı­nız...”

     Sulh ve sükûn, sevgi ve say­gı, muhabbet ve kardeşlik dini olan İslam’da buğzun, nefretin, kin ve düşmanlığın elbette yeri olmayacaktı ve elbette bunlar ke­sin olarak haram kılınacaktı. İs­lâm’da “EL-HUBBU FİLLAH, VEL-BUĞZU FİLLAH” vardır. Yani sevgi ve saygı Allah için, nefret ve düş­manlık da Allah için olur. Her şe­yi Allah rızası için yapmak, ima­nın gereği ve olgunluğudur.

     Peygamberimiz (SAV) buyuruyor ki:

     “Üç haslet vardır ki, bun­lar kimde bulunursa o kimse imanın tadını alır:

     1-) Allah ve Resulü, ken­disine dünya ve dünyadaki her şeyden daha sevgili olmak,

     2-) Bir kimseyi yalnız Al­lah için sevmek,

     3-) Küfre dönmeyi, ateşe atılmayı ne kadar sevmezse o kadar sevmemek.”

     Sevgi ve kardeşlik dini olan İslam’da dövüşmek, sövüşmek ve küsüşmek gibi düşük ve çirkin hareketlerin yeri yoktur. Bir mümin, eğer elinde olmayan sebep­lerle bir din kardeşine darılırsa, bu dargınlığı uzayıp gidemez. En fazla üç gün zarfında barışması şarttır. Aksi takdirde büyük so­rumluluk altında kalır. Nitekim Peygamberimiz (SAV) bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurur:

     “Bir kişinin din kardeşi­ni üç günden fazla küs bırak­ması helâl değildir. Bir halde küslük ki, iki mümin birbirle­riyle karşılaştıkları zaman biri­si yüzünü şu tarafa çevirir, öbürü öte tarafa çevirir. Hâlbuki iki müminden hayırlı ola­nı, şu önce selâm veren­dir.”

     3-) Düşmanlığa yol açacak, dargınlığa sebebiyet verecek, kalp kıracak her türlü davranış haramdır: Müminin, mümine karşı kötü düşüncesi alay, zu­lüm, hakaret, haksızlık, hile, yalan, zarar-ziyan v.b... Bunları hem Allah’ın kitabı olan Kur’an-ı Kerim, hem de Hz Peygamber (SAV)’in sünneti, kesin olarak yasaklamış­tır."

     Bahsimize konu teşkil eden Hadis-i Şerifin son cümlesi, bü­tün bu yasakları özetlemiştir:

     “Müslüman’ın her şeyi: kanı, ırzı ve malı haramdır.”

     Müslümanların kardeş ola­rak yaşayabilmeleri, ancak hela­li helal, haramı haram bilip, birbirlerinin haklarına saygılı olma­ları ve birbirlerine karşı olan in­sani vazifelerini yerine getirmeleriyle mümkündür. Bu ise her ferdin, İslam’ın çizdiği yolda yü­rüyüp, ruhen yücelmesiyle olur.

     Kur’an-ı Kerim’in:

 

كُنتُمْ خَيْرَ أُمَّةٍ أُخْرِجَتْ لِلنَّاسِ تَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَتَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنكَرِ وَتُؤْمِنُونَ بِاللّهِ:

 

     “Siz, insanların iyiliği için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz; iyiliği emreder; kötülükten meneder ve Allah’a inanırsınız.”   (ÂLİ – İMRAN SURESİ – 110. AYET)

     Diye övdüğü Müslümanlar, bu yüce hasletleriyle cihana örnek olmuşlar ve pek az zaman içinde ülkeler fet­hederek, maddi manevi başarı­ya ulaşmışlardır.

 

 

KAYNAK : DİYANET AYLIK DERGİ    NİSAN - 1993

Üye Girişi
Aktif Ziyaretçi6
Bugün Toplam450
Toplam Ziyaret4773895
MAKALELER
EĞİTİM SUNUMLARI