• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/insanveislam.org/
  • https://twitter.com/insanuislam











Oruçla İlgili Fıkhi Meseleler

ORUÇLA İLGİLİ FIKHÎ MESELELER

 

ORUCU KİMLER TUTAR?

 
     Bir kimseye orucun farz olması için kendisinde şu üç şartın bulunması gerekir: 
  1-) Müslüman olmak. 
  2-) Akıllı olmak. 
  3-) Erginlik çağına gelmiş bulunmak. 
     Bu şartları taşımayanlara oruç tutmak farz değildir. Ancak erginlik çağına gelmeyen çocukları, bünyelerine zarar vermeyecek şekilde oruç tutmaya alıştırmak uygun olur.

 

ORUCUN EDASININ ŞARTLARI 

     Orucun farz olması için gerekli olan şartlardan başka oruç ibadetinin yerine getirilebilmesi için de bazı şartların bulunması lâzımdır. Bunlar: 
  1-) Sağlıklı olmak. 
  2-) Mukim olmak (yani misafir olmamak). 
     Oruç tutamayacak kadar hasta olanlarla, dinî ölçülere göre yolcu olanlar oruçlarını erteleyebilirler. Hastalar iyileşince, yolcular da ikamet ettikleri yere dönünce tutamadıkları günler sayısınca oruçlarını tutarlar.

 

ORUCUN SIHHATİNİN ŞARTLARI 

     Oruç tutma şartlarını taşıyan bir kimsenin tutacağı orucun sahih, yani geçerli olabilmesinin şartları da şunlardır: 
  1-) Oruç tutmaya niyet etmek. 
  2-) İmsakten iftara kadar yeme, içme ve cinsel ilişkiden uzak durmak. 
  3-) Kadınların ay hali ve lohusa halinde bulunmaması. 
     Ay hali ve lohusa olan kadınlar, bu hallerinin devam ettiği günlerde oruç tutamaz, namaz kılamazlar. Bu haller sona erince tutamadıkları günlerin oruçlarını kaza ederler. Fakat kılamadıkları namazları kaza etmezler.

 

ORUCA NE ZAMAN VE NASIL NİYET EDİLİR?

 

     Orucun önemli bir şartı da niyettir. Niyetsiz oruç sahih değildir. Bu sebeple; niyetin ne zaman ve nasıl yapılacağının bilinmesi gerekir. Niyet zamanı itibariyle oruçlar ikiye ayrılır: 
  1-) Akşamdan itibaren gündüz kuşluk vaktine kadar niyet edilebilen oruçlar; 
     Bunlar, Ramazan ayında tutulan, belirli günlerde tutulması adanan oruçlar ile nafile olarak tutulan oruçlardır. 
     Bu oruçlara geceleyin imsak vaktinden önce niyet edilebileceği gibi gündüz kuşluk vaktine kadar da niyet edilebilir, gece niyet etmek daha faziletlidir. 
     Gündüz oruca niyetin caiz olması, imsaktan sonra bir şey yemeyip içmemeye ve orucu bozan bir iş yapmamaya bağlıdır. Eğer oruca aykırı bir şey yapılmış ise gündüz niyet caiz olmaz. 
  2-) İmsak vaktinden önce geceleyin niyet edilmesi gereken oruçlar: 
     Bunlar da; Ramazanda tutulamayıp başka zamanda kaza edilen Ramazan orucu ile her çeşit keffaret oruçları, başlanıp ta bozulan nafile oruçların kazası ve mutlak olarak adanan (zamanı belirlenmeyen) oruçlardır. 
     Bu oruçlar için belirlenen bir vakit olmadığından bunlar için imsaktan önce geceleyin niyet etmek lâzımdır. Bu oruçlara tan yeri ağardıktan yani imsak vakti geçtikten sonra niyet edilmez. 
     Ramazan orucuna akşamdan itibaren kuşluk vaktine kadar niyet edilebilir. Şöyle ki; 
Normal olarak oruca sahur yemeğini yedikten sonra niyet edilir. Ancak sahurda uyanamayıp yeme içme zamanının bittiği imsak vaktinden sonra kalkan bir kimse, güneş doğmuş olsa bile, kuşluk vaktine kadar o günün orucuna niyet edebilir. Yeter ki, imsak vaktinden sonra orucu bozacak bir şey yapmasın. 
     Sahura kalkmak istemeyen bir kimse akşamdan sonra yarının orucuna niyet edebilir, geceleyin kalkıp tekrar niyet etmesi gerekmez. 
     Niyet esasen kalb ile olur. Yani geceleyin, yarın oruç tutacağını kalbinden geçiren kimse niyet etmiş demektir. Oruç tutmak düşüncesi ile sahur yemeğine kalkan kimsenin bu düşüncesi de niyettir. Oruca kalb ile niyet etmek yeterlidir. Ancak kalb ile yapılan bu niyeti dil ile söylemek daha iyidir. Bu sebeple, oruç tutacak olan kimse, hem içinden niyet etmeli, hem de dili ile:

     “Niyet ettim Ramazan-ı şerifin yarınki orucuna” diye söylemelidir. Her günün orucuna ayrı niyet etmek lâzımdır.

 

ORUÇLUYA MÜSTEHAP OLAN ŞEYLER 

  1-) Sahura kalkmak. 
  2-) Sahur yemeğini biraz geç yemek. Yemeği şüpheli bir vakte kadar geciktirmek ise mekruhtur. 
  3-) Güneş battığı iyice anlaşıldıktan sonra iftarda acele etmek. İftarı namazdan önce yapmak da müstehaptır. İftarda şu duayı okumak sünnettir:

     “Allahümme leke sumtu ve bike amentü ve aleyke tevekkeltü ve alâ rızkıke eftartü ve savme’l-Ğadi min şehri Ramazane neveytü, feğfirlî mah kaddemtü ve mâ ahhartü.”
     Anlamı: “Allah’ım! Senin rızan için oruç tuttum, sana inandım ve sana güvendim. Senin rızkınla orucumu açtım ve Ramazan ayının yarınki orucuna da niyet ettim. Benim geçmiş ve gelecek günahlarımı bağışla!”

 

SAHUR VE İFTARIN FAZİLETİ

     Sahurda kalkıp yemek müstehaptır. Peygamberimiz (SAV): “Sahurda yemek yiyiniz, çünkü sahur da bereket vardır.” buyurmuştur. Sahur yemeği, oruca dayanma gücü verir. Duaların kabul edildiği vakitlerden biri de sahur zamanıdır. Oruçlu sahura kalktığı zaman, dilekleri için dua etmeli ve Allah’tan günahlarının bağışlanmasını istemelidir. 
     Oruçlulara iftar yemeği vermek hayırlı bir davranış olduğu gibi bu sofralarda misafir ağırlamak unutulmaması gereken geleneklerimizdendir de. Peygamberimiz (SAV) buyuruyor ki:

     “Bir oruçluya iftar veren kimseye, o oruçlunun sevabı kadar sevap verilir. Ancak o oruçlunun sevabından da bir şey eksilmez.” 
     Oruç ibadetini tamamlayıp iftar vaktine yetişen kimse, bundan büyük bir mutluluk ve sevinç duyar. O, tuttuğu orucun mükâfatını almak üzere, kıyamet gününde Allah'ın huzuruna vardığı zaman en büyük sevinci tadacaktır. 
     Peygamberimiz (SAV) şöyle buyuruyor: “Oruçlunun iki sevinci vardır: Biri iftar ettiği vakit, diğeri de Allah'a kavuştuğu zamandır.” 
     İftar vakti yapılan dualar kabul edilir. Peygamberimiz (SAV) bu konuda şöyle buyurmuştur: “Üç kimsenin duası geri çevrilmez, kabul edilir: 
  1-) Oruçlunun iftar vaktindeki duası, 
  2-) Adaletli hükümdarın duası, 
  3-) Mazlumun duası.”

 

ORUCU, RAMAZANDAN SONRAYA ERTELEMEYİ MÜBAH KILAN ÖZÜRLER 

     Özürsüz olarak Ramazan ayında oruç tutmamak günahtır. Ancak bir kimse aşağıdaki durumlarda Ramazan orucunu sonradan kaza etmek şartıyla tutmayabilir veya başlamış olduğu orucu bozabilir. Ancak sonradan ilk fırsatta tutamadığı günler sayısınca oruçları kaza etmesi gerekir. 
     Bir kimsenin Ramazan orucunu sonraya bırakabilmesi için geçerli sayılan özürler şunlardır: 
1-) HASTALIK: Bir hasta oruç tuttuğu takdirde hastalığının artmasından veya uzamasından korkarsa oruç tutmayabilir. Hastalığı iyileşince tutamadığı oruçları kaza eder. Hastaya bakan kimse de böyledir. 
     Ramazan ayında düşmanla savaşan asker, oruç tuttuğu takdirde zayıf düşeceğinden endişe ederse misafir durumunda olmasa bile oruç tutmayabilir. 
     Savaşa katılacağı kesinlikle veya kuvvetli bir ihtimalle biliniyorsa henüz savaşa girmeden önce de zayıf düşme endişesiyle yine oruç tutmayabilir. Tutamadığı oruçları daha sonra kaza eder. 
2-) YOLCULUK: Ramazan ayında en az 90 km. mesafeye yolculuğa çıkan kimse oruç tutmayabilir. Hamza el-Eslemî adındaki sahabe peygamberimize yolculukta oruç tutup tutmayacağını sorunca Peygamberimiz (SAV) ona: “İster tut, ister tutma” diye cevap vermişti. Bu hüküm, dinen yolcu (misafir) sayılan kimseler içindir. İkamet ettiği yerden en az 90 km. veya daha fazla mesafeye yolculuk yapan ve gittiği yerde 15 günden az bir süre kalmaya niyet eden kimse dinen misafirdir. Eğer gittiği yerde 15 günden fazla kalmaya karar vermişse, o yere vardığı andan itibaren misafir olmaktan çıkar. Buna göre, Ramazan ayında bulunduğu yerden en az 90 km. uzaklıkta bir yere yolculuk yapan kimse yolculuk süresince oruç tutmayabilir. Gittiği yerde 15 günden az kalacaksa hüküm yine aynıdır. Eğer gittiği yerde 15 gün kalacaksa yolculuğu bitince vardığı yerde orucunu tutması gerekir. Yolculuk hali bitince tutmadığı günleri kaza eder. Oruç tutmasında bir güçlük yoksa yolcunun oruç tutması daha hayırlıdır. 
3-) ZOR GÖRMEK: Orucu bozmak için ölümle veya vücuduna bir zarar verilmekle tehdit edilen kimse orucunu bozabilir. Bozduğu orucu sonra tutar. 
4-) HAMİLE VE EMZİKLİ OLMAK: Gebe veya emzikli olan bir kadın, oruç tuttuğu takdirde kendisine veya çocuğuna bir zarar geleceğinden korkarsa oruç tutmayabilir. Gebelik ve emziklilik hali sona erince tutamadığı günleri kaza eder. 
5-) ŞİDDETLİ AÇLIK VE SUSUZLUK: Oruçlu bir kimse açlık veya susuzluk sebebiyle aklının bozulmasından veya vücuduna ciddî bir zarar geleceğinden korkarsa, orucunu bozabilir. Sonra uygun bir zamanda tutamadığı oruçları kaza eder. 
6-) YAŞLILIK VE DÜŞKÜNLÜK: Vücudu günden güne düşen ve oruca dayanamayan iyice ihtiyarlamış olan kimseler oruç tutmayabilir. Bunlar sonradan da orucu kaza edemeyecekleri için tutamadıkları her günün orucunun yerine fidye verirler. İyileşme ümidi olmayan hastalar da böyledir. 
     Bu özür sahiplerinden herhangi biri, özrü devam ederken ölürse tutamadıkları oruçlar için fidye verilmesini vasiyet etmesi gerekmez. Özrü ortadan kalkıp tutamadığı oruçlarını kaza edecek kadar bir zamana yetişir de oruçları daha kaza etmeden ölürse bu oruçlar için malının üçte birinden fidye verilmesini vasiyet etmesi lâzımdır. (Ölenin varisi yoksa malının tamamından vasiyet eder.) 
     Eğer vasiyet etmezse, varislerinin teberru olarak ölenin fidyesini vermesi caizdir.

FİDYE 

     Oruç tutmaya gücü yetmeyen düşkün ve yaşlı kimseler ile iyileşme ümidi olmayan hastalar, Ramazan ayının her günü için birer fidye verirler. Fidyenin tutarı aynen fitre kadardır. Bu fidyeler Ramazanın başlangıcında verilebileceği gibi, Ramazanın içinde veya sonunda da verilebilir. 
     İsterlerse fidyenin hepsini bir fakire topluca verir, ayrı ayrı fakirlere de verebilir. Bu durumda olan kimseler, fidye vermeye gücü yetmiyorsa Allah'tan bağışlanmalarını isterler. Oruç tutmaya gücü yetmeyen yaşlılar ile iyileşme ümidi olmayan hastalar eğer ileride tutabilecek duruma gelirlerse tutamadıkları oruçları kaza etmeleri gerekir. Önceden verdikleri fidyelerin hükmü kalmaz, bunlar nafile bağış sayılır.

 

KAZA VE KEFFARET 

KAZA: Bozulan orucun yerine gününe gün oruç tutmaktır. 
KEFFARET:    Ramazanda bile bile bozulan bir gün orucun yerine iki kameri ay veya altmış gün peş peşe oruç tutmak demektir. Ayrıca bozulan orucun da kaza edilmesi gerekir. Keffaret, sadece Ramazan ayında tutulan orucun bile bile bozulmasının cezasıdır. Diğer oruçların bozulması halinde yalnız kaza, yani gününe gün oruç tutmak yeterli olur. 
     Ramazan orucu öbür aylarda kaza edilirken bilerek bozulsa yine kaza lâzım gelir, keffaret icap etmez. 
     Keffaret orucu, ara verilmeden peş peşe tutulacağı için Ramazan ayına ve oruç tutulması haram olan günlere rastlamaması lâzımdır. 
     Keffaret orucuna kameri aylardan birinin ilk gününde başlanırsa iki ay ara vermeden oruç tutulur. Bu aylardan ikisi de yirmi dokuz gün çekse bile iki tam ay oruç tutulduğu için keffaret tamamlanmış olur. 
     Ayın ilk günü değil de diğer günlerde başlanırsa hiç ara vermeden 60 gün oruç tutularak keffaret tamamlanır. Herhangi bir sebeple keffaret orucuna ara verilir veya eksik tutulursa yeniden başlayıp altmış günü kesintisiz tamamlamak lâzımdır. Kadınlar keffaret orucu tutarken araya giren ay hali günlerini tutmazlar, ay hali yani âdet halleri bitince ara vermeden temiz günlerinde oruca devam ederek 60 günü tamamlarlar.    

     Kadın, âdet hali bittiği halde temiz olan günlerinde, oruç tutmayarak keffaret orucuna ara verirse, keffarete yeniden başlaması gerekir. 
     Birkaç defa keffareti gerektirecek şekilde orucunu bozan kimseye bunların hepsi için bir keffaret orucu yeterli olur. Ancak keffareti yerine getirdikten sonra yine kasten orucunu bozarsa bundan dolayı da ayrıca keffaret icap eder. 
     Yaşlı veya hasta olup keffaret orucu tutmaya gücü yetmeyen kimse keffaret olarak altmış fakiri sabah ve akşam yedirip doyurur. Veya yemek parasını fakirin eline verir. Her günlük yiyecek bir fitre miktarıdır. Fitre miktarı bu parayı ayrı ayrı altmış fakire verebileceği gibi, her gün bir fitre miktarı olmak üzere altmış günde bir fakire de verebilir. 
     Altmış günlük yiyeceği veya fitre miktarı olan değerini bir günde bir fakire verirse sadece bir günlük yerine geçer.

 

ORUCU BOZAN ŞEYLER 

     Oruca aykırı olan bir şeyin yapılması halinde oruç bozulur. Orucu bozan bazı şeyler hem kaza, hem de keffareti gerektirir. Orucu bozan bazı şeylerden dolayı da sadece kaza gerekir.

ORUCU BOZUP KAZA VE KEFFARETİ GEREKTİREN ŞEYLER 

  1-) Oruçlu olduğunu bilerek yemek ve içmek (yenilip içilen şey ister gıda, ister ilâç olsun). 
  2-) Oruçlu olduğunu bile bile cinsel ilişkide bulunmak. 
     Karı-kocadan biri ötekine zorla cinsel ilişkide bulunduğu takdirde zorla ilişkide bulunana kaza ve keffaret, kendisine zorla ilişkide bulunulan kişiye de kaza lâzım gelir. 
  3-) Ağzına giren yağmur, kar ve doluyu kendi isteğiyle yutmak. 
  4-) Sigara içmek, öd ağacı veya amber ile tütsülenip dumanını içeri çekmek. 
  5-) Enfiye çekmek. 
  6-) Buğday ve arpa tanesi yutmak. 
  7-) Dışardan bir susam tanesi kadar bir şeyi alıp yutmak. 
  8-) Yenmesi alışılmış olan çamur, kil ve kömür gibi şeyleri yemek. (Bazı kimseler bunları severek yerler.) 
  9-) Az miktarda tuz yemek. 
10-) Karısının veya sevdiği bir kimsenin tükürüğünü yutmak. (Bundan zevk aldığı için kaza ve keffaret gerekir. Başkasının tükürüğünden iğrendiği için bundan keffaret gerekmez.) 
11-) Kan aldırdıktan veya sadece karısını öptükten sonra orucu bozulduğu kanaatiyle bile bile orucunu bozmak. 
     Ramazan ayında niyet ederek oruca başlayan kimse, saydığımız şeylerden birini bilerek ve özürsüz olarak yaparsa orucu bozulmuş olur. Bozulan bu orucu kaza etmesi ve kasten bozduğu için de keffaret tutması gerekir.

 

KEFFARETİ DÜŞÜREN ŞEYLER 

     Keffareti gerektiren bir şeyi yaparak orucunu bozan kimse, aynı gün oruç tutamayacak derecede hastalanır veya kadın ay hali yahut da lohusa olursa keffaret düşer, yani keffaret orucu tutması gerekmez. Ancak hastalığın kendi isteği dışında olması şarttır. Kendisi kasten hastalığa sebep olursa keffaret düşmediği gibi sefer mesafesinde bir yolculuğa çıkması ile de düşmez.

 

ORUCU BOZUP YALNIZ KAZAYI GEREKTİREN ŞEYLER 

  1-) Pamuk ve kâğıt gibi yenmesi mutad olmayan bir şey yutmak, 
  2-) Bir defada çok miktarda tuz yemek, 
  3-) Yenmesi mutad olmayan zeytin çekirdeği yemek. Yenmesi alışılmış olan çekirdeği yemek ise keffareti gerektirir. 
  4-) Taş, toprak, demir, altın ve gümüş gibi şeyleri yutmak. 
  5-) İçi olmayan ceviz ve badem yutmak. (Bunların içi olanları yenildiği takdirde keffaret gerekir) 
  6-) Burnuna ilaç çekmek.

     Bu, Ebu Hanife'nin görüşüdür. Buna göre; tedavi maksadıyla iğne yaptırmak orucu bozar ve kazayı gerektirir. Çünkü iğne vasıtasıyla vücuda verilen ilâç iç kısımlara kadar ulaşmaktadır. 
     İmam Ebu Yusuf ve İmam Muhammed'e göre; tabiî olan yollar dışında vücudun başka tarafından açılan bir yoldan içeri giden ilâç orucu bozmadığı için iğne yaptırmakla oruç bozulmaz. Çünkü vücuda verilen ilâç ağız gibi tabiî bir yoldan değil, deriden açılan başka bir yoldan verilmektedir. 
     Ancak, ibadetlerde ihtiyatlı hareket etmek esas olduğundan Ramazanda iğne yaptırmak zorunda olan kimse bunu mümkünse iftardan sonra yaptırmalıdır. 
     Bu mümkün olmaz da gündüz iğne yaptırmak zorunda kalırsa, İmam Ebu Yusuf ile İmam Muhammed'in görüşlerini esas alarak orucuna devam eder ve bu orucunu daha sonra kaza etmesi gerekmez. 
  7-) Ağzına aldığı boyalı iplik gibi şeylerin boyası ile rengi değişen tükürüğü yutmak. 
  8-) Boğazına kaçan kar veya yağmuru kendi isteği olmayarak yutmak. (Kendi isteği ile yutarsa keffaret gerekir.) 
  9-) Zorlama ile oruç bozmak. 
10-) Dişleri arasında nohut tanesi kadar kalan yemek kırıntısını yutmak. 
11-) Abdest esnasında ağzına ve burnuna su alırken kendi elinde olmayarak boğazına su kaçmak. 
12-) Unutarak yiyip içtikten sonra orucunun bozulduğunu zannederek yiyip içmek. 
13-) Ağız dolusu kusmak. (Kendi isteği ile). 
14-) Ağız dolusu gelen veya kendi isteğiyle getirdiği kusuntuyu mideye geri çevirmek. 
15-) Kendi isteği ile içine veya genzine duman çekmek. Kendi isteği ile olmazsa oruç bozulmaz. (İçeri çekilen duman sigara dumanı olursa keffaret gerekir.) 
16-) Güneş batmadığı halde-battı zannederek-iftar etmek. 
17-) İmsak vakti geçtiği halde daha vakit vardır zannederek yemek. 
18-) Cinsel ilişki dışında kadına dokunmak veya öpmek sonucu boşalmak. 
19-) Ramazan orucundan başka bir orucu bozmak. (Ramazan orucundan başka bir orucu bozmak sadece kazayı gerektirir.) 
20-) Ramazan orucuna niyet etmeyerek yiyip içmek. (Keffaret, niyet edilerek başlanan orucu bilerek bozmaktan lâzım gelir. Oruca niyet edilmeyerek yiyip içtiği takdirde sadece o günün orucunu kaza eder.) 
   Ancak mazeretsiz olarak ramazan orucunu tutmamak büyük günahtır. 
21-) Misafir iken oruca başlayıp ikamete niyet ettikten sonra yemek. 
22-) Mukim iken oruca başlayıp sefer mesafesi yolculuğa niyet ederek bulunduğu yerin sınırlarını geçtikten sonra orucu bozmak. 
     Sayılan bu şeylerden birini yapan kimsenin orucu bozulur ve bozulan orucun gününe gün kaza edilmesi gerekir. 
     Bunlardan biri ile orucu bozulan kimse akşama kadar orucu bozacak bir şey yapmamalıdır. 
     Gündüz iyileşen hasta, yolculuğu sona eren misafir, ay hali veya lohusalıktan temizlenen kadın, erginlik çağına gelen çocuk ve müslüman olan gayr-i Müslim, Ramazan ayına saygı için günün kalan kısmında oruçlu imiş gibi akşama kadar orucu bozacak şeylerden sakınmaları uygun olur. 
     Oruca niyetlenen kadın gündüz ay hali veya lohusa olursa, orucunu bozması lâzımdır. 
     Kadın, henüz ay hali olmadan adet günümdür diyerek orucunu bozmamalıdır. 
Hasta ve yolcu olup da oruç tutmayan kimselerin yemeden, içmeden durmaları gerekmez. Ancak bunlar açıktan değil de gizli olarak yerler.

 

ORUCU BOZMAYAN ŞEYLER

  1-) Oruçlu olduğunu unutarak; yemek ve içmek. 
Peygamber Efendimiz (SAV) şöyle buyurmuştur:

     “Bir kimse oruçlu olduğunu unutarak yer, içerse orucunu tamamlasın, (sakın) bozmasın. Çünkü onu, Allah yedirmiş, içirmiştir.” 
     Unutarak yiyip içerken oruçlu olduğunu hatırlarsa hemen ağzını boşaltıp yıkar ve oruca devam eder. Oruçlu olduğunu hatırladıktan sonra boğazından aşağıya bir şey geçerse orucu bozulur. Bir kimse unutarak yiyen bir oruçluyu gördüğünde eğer güçlü kuvvetli olup oruca dayanabilen bir kişi ise, oruçlu olduğunu kendisine hatırlatır, zayıf ve güçsüz bir kişi ise hatırlatmaz. 
  2-) Bir suya dalıp kulağına su kaçmak. 
  3-) Kendi isteği olmayarak boğazına toz ve duman girmek. 
  4-) Kendi isteği olmayarak kusmak. 
  5-) Kendiliğinden içeriden gelen kusuntu yine kendiliğinden içeriye gitmek. 
  6-) Uyurken ihtilâm olmak (yani uyurken cünüplük hali meydana gelmek.) 
  7-) Dokunma ve öpme olmadan sadece bakmak veya düşünmek sebebiyle boşalmak. 
  8-) Karısını sadece öpmek. 
  9-) Geceleyin cünüp olduğu halde sabaha kadar yıkanmayıp gündüz yıkanmak. 
10-) Dişleri arasında sahur yemeğinden kalan nohut miktarından az olan kırıntıyı yutmak. 
11-) Ağzındaki tükürüğü yutmak. Ağzından dışarı çıkıp tamamen ayrılan tükürüğü tekrar yutmak orucu bozar. 
12-) Ağzına gelen balgamı yutmak. 
13-) Kafasından burnuna gelen akıntıyı içine çekip yutmak. 
14-) Ağzına aldığı (meselâ dişine koyduğu) ilâcın tadı boğazına varmak. 
15-) Erkeğin tenasül organına ilâç veya su akıtmak. 
16-) Göze ilâç damlatmak. 
17-) Kan aldırmak. 
18-) Gözlerine sürme çekmek. 
     Bu saydığımız şeylerin hiçbirisi orucu bozmaz.

 

ORUÇLUYA MEKRUH OLAN ŞEYLER

  1-) Bir şey tatmak. 
      Ancak zorunlu hallerde  bir şey yutmamak kaydıyla yemeğin tuzuna bakılabilir. O takdirde mekruh olmaz. 
  2-) Gereksiz olarak bir şey çiğnemek. Çocuğu için bir şey çiğnemesi gereken kadın, bu işi yapacak başka bir yol bulamazsa küçük çocuğunu korumak maksadıyla çiğneyebilir. 
  3-) Kendine güveni olmayan kimsenin hanımını öpmesi ve kucaklaması. 
     Bir boşalma olmaması durumunda böyledir. Eğer öpmek veya kucaklamakla boşalma meydana gelirse mekruh olmakla kalmaz, oruç bozulur. 
  4-) Tükürüğünü ağzında biriktirip yutmak. 
  5-) Kan aldırmak veya ağır bir işte çalışmak gibi kendisini zayıf düşüreceğine kanaat getirdiği bir iş yapmak. (Zayıf düşürmeyeceğine kanaat getirirse mekruh olmaz.)

 

ORUÇLUYA MEKRUH OLMAYAN ŞEYLER 

  1-) Gül ve misk gibi şeyleri koklamak. 
  2-) Gözüne sürme çekmek. 
  3-) Kendisinden emin olmak kaydıyla hanımını öpmek. Kendisine güveni olmadığı takdirde mekruhtur. Çünkü bu davranış orucun bozulması ile sonuçlanabilir. 
  4-) Misvak kullanmak, ağzını fırça ile temizlemek. 
  5-) Ağzına su alıp çalkalamak. 
  6-) Burnuna su çekmek. 
  7-) Banyo yapmak

 

 

ORUÇLA İLGİLİ BİLİNMESİ GEREKEN ÇEŞİTLİ HÜKÜMLER

 

     Unutarak yiyip içen kimse, orucunun bozulduğunu zannederek bile bile yese kendisine kaza lâzım gelir, keffaret gerekmez. 
     Oruçlu iken kusan bir kimse, orucunun bozulduğunu zannederek yiyip içse kaza lâzım gelir. Fakat kusmakla orucunun bozulmadığını bildiği halde yer ve içerse kendisine hem kaza hem de keffaret gerekir. 
     Gündüz ihtilâm olanın durum da böyledir. Ramazanda gündüz uyurken ihtilâm olan kimse, orucunun bozulduğunu zannederek yiyip içse, bundan dolayı orucun kaza edilmesi lâzımdır. İhtilâm olmanın orucu bozmadığını bildiği halde kasten yerse kendisine kaza ve keffaret gerekir. 
     Bir kadın falan gün ay hali günümdür zannıyla orucunu bozsa, fakat o gün ay hali olmasa, eğer o günün orucuna baştan niyet etmemişse, kendisine kaza gerekir. Niyet ederek o günün orucuna başladıktan sonra orucunu bozarsa keffaret gerekir. 
     Dişler arasından çıkıp tükürüğe karışan kan, tükürükten fazla veya tükürüğe eşit olup yutulursa orucu bozar. Tükürükten az ise bozmaz. 
     Dişlerini fırçalayan kimse orucunun bozulduğunu zannederek bile bile yiyip içse kendisine keffaret gerekir. 
     Abdest esnasında ağzına su alırken elinde olmayarak boğazına su kaçsa, eğer oruçlu olduğu hatırında ise orucu bozulur ve kazası gerekir. Eğer o esnada oruçlu olduğu hatırında değilse orucu bozulmaz. 
     Mukim olan (misafir olmayan) bir kimse, geceleyin niyet edip oruca başladıktan sonra gündüz sefer mesafesi yolculuğa çıksa bile, o günün orucunu tutması gerekir. Yola çıktıktan sonra orucunu bozduğu takdirde kaza lâzım gelir. Yola çıkıp oturduğu yerleşim yerinin sınırlarını geçmeden orucunu bozarsa kendisine keffaret gerekir. 
Misafir olan bir kimse, niyet edip oruca başladıktan sonra gündüz daha yolculuğu bitmeden orucunu bozması halinde kendisine kaza lâzım geleceği gibi yolculuğu sona erip memleketine döndükten sonra orucunu bozsa yine kaza lâzım gelir. 
     Ramazan ayından oruç borcu olan bir kimse, bunları kaza etmeden öbür Ramazan gelse evvelâ Ramazan orucunu tutar, önceki Ramazandan kalan borçlarını sonra tutar. 
Ramazan orucunu kaza ederken, bu oruçları isterse peş peşe, isterse aralıklı olarak tutar. Borçlarını bir an önce ödemesi bakımından peş peşe tutması daha iyidir. 
Bir kimse, hasta olduğu için Ramazanda orucunu bozsa ve iyileşmeden ölse kendisine bir şey gerekmez. 
     Abdestten sonra ağızda kalan yaşlık orucu bozmaz. 
     Konuşurken tükürükle ıslanan dudaklarındaki tükürüğü yutmakla oruç bozulmaz. 
Ramazanda bayılan bir kimse, bayıldığı günü kaza etmez, ondan sonraki günleri kaza eder. Ramazanda gündüz bayılan kimsenin orucu bozulmaz. 
     Nafile olarak tutulan orucu özürsüz olarak bozmak mekruhtur. Herhangi bir sebeple bozulan nafile orucun kaza edilmesi vacip olur. 
     Nafile oruç tutanlar için ziyafet bir özürdür. Yani gündüz ziyafete çağrılan bir kimse, yemediği takdirde ev sahibi bu durumdan rahatsızlık duyarsa o kimse yemeğe iştirak edebilir, sonra bozduğu orucu kaza eder. Ziyafet veren ev sahibi de nafile oruç tuttuğu bir günde ziyafet verse, kendisinin yememesini misafirler hoş karşılamadığı takdirde onun da orucunu bozması caizdir. Yani ev sahibi davet ettiği kişilerle beraber yemeğini yer, sonra bozduğu orucu kaza eder. 
     Ziyafetin özür sayılması sadece fazladan sevap kazanmak maksadıyla tutulan nafile oruçlar içindir. Farz ve vacip olan oruçlar için ziyafet, hiçbir şekilde özür kabul edilmez. 
Başlanan keffaret orucu bitmeden Ramazan ayı girerse, keffaretin yeniden tutulması gerekir.

 
Üye Girişi
Aktif Ziyaretçi8
Bugün Toplam531
Toplam Ziyaret4706822
MAKALELER
EĞİTİM SUNUMLARI