• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/insanveislam.org/
  • https://twitter.com/insanuislam











Faiz ve Zararları

FAİZ VE ZARARLARI

 

I-Konunun Planı

A-Faizin Haram kılınması

1-Faizin haram kılınmasının sebepleri

2-Faizin tarifi

a-Riba ve Tefecilik

b-Riba ve Ticaret

B-Sosyal adalet açısından faiz

1-Ferdi ve toplumsal açıdan faizin zararları

a-Ekonomik dengelerin bozulması ve haksız kazanç

b-Para ve sermayenin stok edilmesi


II-Konunun Açılışı ve işlenişi

Faizin, iktisadî bir konu olduğuna dolayısıyla doğrudan iktisatçıları ilgilendirdiğine işaret edilir. Bununla birlikte ticaret, miras hukuku ve benzeri bir çok konuda olduğu gibi Kur’ân-ı Kerim’in faiz konusuna da duyarsız kalmadığı vurgulanır. İslam dini, fert ve toplu-mun ekonomik hayatını derinden olumsuz etkileyen bu uygulamayı yasaklamıştır. Bu bağ-lamda, her ne kadar günümüzde faiz konusunda farklı tarifler ve ihtilaflar söz konusu olsa da Kur’ân’ın faizden ne kastettiği ve İslâm âlimleri tarafından faizin nasıl tanımlandığı kısaca açıklanır. Faizin haram kılınmasının hikmetleri üzerinde durulur. Bu fiili işlemenin nasıl bir günaha karşılık geldiği belirtilerek bu konuda insanlar arasında yapılan yersiz benzetmelerin bir mesnedi olmadığına işaret edilir.  Faiz, tefecilik ve karaborsacılık arasındaki ilişkiye deği-nilerek, bu üçünün de ticaretle bir olmadığı belirtilir.İslâm dini, zekat ve sadaka gibi mali ibadetleri emrederken faizi yasaklamak suretiyle toplumda sadece sosyal adaleti temin etmeyi ve sermayenin tekelleşmesini önlemeyi amaç edinmemiştir. Bununla birlikte bireyin mal ve servete olan tamahkarlığını; arzu ve isteklerini kontrol altına almak suretiyle onu arındırmayı amaçlamıştır. Nasıl ki bedeni ibadetlerle ferdin eğitiminde onun dünya ve ahret hayatına hazırlanması amaç edinilmiş ise faizin yasak kılınmasında da bireyin hem dünya hem de ahret hayatındaki mutluluğun amaç edinildiği anlatılır. Bu yasakla, toplumda sosyal adaletin temin edilmesi suretiyle hem ferdin hem de toplumun menfaati gözetildiği belirtilir.

 

III-Konunun Özet sunumu

İslam Dininin iktisadî hayatın düzenlenmesinde alın teri ve el emeğine verdiği önem vurgulanarak alış verişin helal, faiz ve tefeciliğin haram olduğu belirtilir. İslam’ın faizi haram kılmasındaki amaç, emeğe, paraya ve sermayeye verdiği değeri bunların ekonomik hayata aktif olarak katılmalarındaki kazancın teminine yöneliktir. Zenginlik bireysel olmaktan çok toplumsallaştığı zaman, zenginlikten asıl maksat hasıl olur. Günümüzde her ne kadar Banka-cılık sistemi ticari hayatın kaçınılmaz bir olgusu olarak algılansa da Bankaların uyguladığı faiz oranlarının yüksekliğinin ekonomik dengenin bozuk olduğuna, faiz oranların düşüklüğü-nün ve sıfıra yakın olmasının da ekonomik dengelerin sağlıklı olduğuna iktisad alimleri hükmetmektedirler. Bu açıdan İslam dininin faiz ve faize dayalı uygulamaları yasaklamasının doğruluğunun tescil edilmiş olduğuna işaretle konu özetlenir.    

 

IV-Konu işlenirken Başvurulabilecek Bazı Ayetler

اَلَّذ۪ينَ يَاْكُلُونَ الرِّبٰوا لَا يَقُومُونَ اِلَّا كَمَا يَقُومُ الَّذ۪ي يَتَخَبَّطُهُ الشَّيْطَانُ مِنَ الْمَسِّۜ ذٰلِكَ بِاَنَّهُمْ قَالُوٓا اِنَّمَا الْبَيْعُ مِثْلُ الرِّبٰواۢ وَاَحَلَّ اللّٰهُ الْبَيْعَ وَحَرَّمَ الرِّبٰواۜ فَمَنْ جَآءَهُ مَوْعِظَةٌ مِنْ رَبِّه۪ فَانْتَهٰى فَلَهُ مَا سَلَفَۜ وَاَمْرُهُٓ اِلَى اللّٰهِۜ وَمَنْ عَادَ فَاُو۬لٰٓئِكَ اَصْحَابُ النَّارِۚ هُمْ ف۪يهَا خَالِدُونَ

 

“Faiz yiyenler, ancak şeytanın çarptığı kimsenin kalktığı gibi kalkarlar. Bu, onların, “Alış veriş de faiz gibidir” demelerinden dolayıdır. Oysa Allah alışverişi helal, faizi haram kılmıştır. Bundan böyle kime Rabbinden bir öğüt gelir de (o öğüte uyarak) faizden vazgeçerse, artık önceden aldığı onun olur. Durumu da Allah’a kalmıştır. (Allah onu affeder.) Kim tekrar (faize) dönerse, işte onlar cehennemliklerdir. Orada ebedi kalacaklardır.” [1]

 

يَمْحَقُ اللّٰهُ الرِّبٰوا وَيُرْبِي الصَّدَقَاتِۜ وَاللّٰهُ لَا يُحِبُّ كُلَّ كَفَّارٍ اَث۪يمٍ

 

“Allah, faiz malını mahveder, sadakaları ise artırır (bereketlendirir). Allah hiçbir günahkâr nankörü sevmez.” [2]

 

Konuyla İlgili Diğer Âyet-i Kerimeler: 

Bakara, 2/277-280; Âl-i İmrân, 3/130; Rûm, 30/39; Nisâ, 2/160-161.

 

V-Konu İşlenirken Başvurulabilecek Bazı Hadisler

 وعن عمرو بن احوص رضى اللّه عنه قال: سَمِعْتُ رسولَ اللّهِ صلى الله عليه وسلم يقولُ في حَجَّةِ الَوداعِ: أَلا إنَّ كُلَّ رِباً منَ رِبَا الجاهِلِيَّةِ مَوْضُوعٌ. لَكُمْ رُؤُسُ أمْوَالِكُمْ لاتَظْلِمُونَ وََلاتُظْلَمُونَ.َ

            Amr İbnu'l-Ahvas (ra) anlatıyor: "Hz. Peygamber (sav)'in Veda Haccındaki (konuşmasını) dinledim O, şöyle diyordu:

"(Biliniz ki), câhiliye devrindeki bütün ribâlar kaldırılmıştı. Sadece verdiğiniz ana parayı alacaksınız. Böylece ne zulmetmiş olacaksınız ne de zulme uğramış olacaksınız.”[3]

 

عن عمر بن الخطاب رضى اللّه عنه قال: قال رسول اللّه صلى الله عليه وسلم : الذَّهَبُ بالذَّهَبِ رباً إّلاَ هَاءَ وَهَاءَ، وَالْبُرُّ بالْبُرِّ رِباً إّلاَ هَاءَ وَهَاءَ، وَالشَّعِيرُ  بِالشَّعِيرِ رباً إّلاَ هَاءَ وَهَاءَ، وَالتَّمْرُ بالتَّمْرِ رِباً إّلاَ هَاءَ وَهَاءَ.

 

Ömer İbnu'l-Hattâb (ra) anlatıyor: Resûlullah (sav) buyurdular ki: "Altın altınla peşin olmazsa ribâdır. Buğday buğdayla peşin satılmazsa ribâdır. Arpa arpayla peşin satılmazsa ribâdır. Kuru hurma kuru hurmayla peşin satılmazsa ribâdır." [4] 

 

 وعن مجاهد قال: كُنْتُ مَعَ ابنِ عُمرَ رضى اللّه عنهما فجاءَهُ صائِغٌ فقالَ: يا أباَ عبدِ الرَّحْمنِ إنِّى أصُوغُ الذَّهَبَ فأبِيعُهُ بالذَّهَبَ بِأكْثَرَ مِنْ وَزْنِهِ فأسْتَفْضِلُ قَدْرَ عَمِلِى فيهِ فنهاهُ عنْ ذلكَ فَجَعلَ الصَّائغُ يُرَدِّدُ عليهِ المسئلةَ وابنُ عُمرَ ينهاهُ حتَّى كانَ آخرَ ما قالَ لهُ: الدِّينارُ بالدِّينارِ، والدِّرْهَمُ بالدِّرْهَمِ  َفَضْلَ بَيْنَهُمَا، هذا عهدُ نَبيِّنَا صلى الله عليه وسلم إلينا وَعَهْدُنَا إلَيْكُمْ أخرجه بطوله مالك.

Mücahid anlatıyor: “Ben İbnu Ömer (ra)'le beraberdim.Ona bir kuyumcu gelerek: "Ey Ebu Abdirrahman! Ben altın işliyor ve bunu kendi ağırlığından fazla altınla satıyorum. Böylece ona harcadığım el emeği miktarında fiyatını artırıyorum" dedi. İbnu Ömer, onu bu işten yasakladı. Kuyumcu aynı meseleyi birkaç defa tekrar etti. Her seferinde İbnu Ömer, onu bu işten yasakladı ve son olarak da şunu söyledi: “Dinar dinarla, dirhem dirhemle satılır. Aralarında fazlalık olamaz. Bu, Peygamberimizin bize vasiyetidir, biz de size vasiyet ediyoruz”.[5]

 وَحَدَّثَنِي مَالِكٌ، أَنَّهُ بَلَغَهُ أَنَّ رَجُلاً، أَتَى عَبْدَ اللَّهِ بْنَ عُمَرَ فَقَالَ يَا أَبَا عَبْدِ الرَّحْمَنِ إِنِّي أَسْلَفْتُ رَجُلاً سَلَفًا وَاشْتَرَطْتُ عَلَيْهِ أَفْضَلَ مِمَّا أَسْلَفْتُهُ ‏.‏ فَقَالَ عَبْدُ اللَّهِ بْنُ عُمَرَ فَذَلِكَ الرِّبَا ‏.‏ قَالَ فَكَيْفَ تَأْمُرُنِي يَا أَبَا عَبْدِ الرَّحْمَنِ فَقَالَ عَبْدُ اللَّهِ السَّلَفُ عَلَى ثَلاَثَةِ وُجُوهٍ سَلَفٌ تُسْلِفُهُ تُرِيدُ بِهِ وَجْهَ اللَّهِ فَلَكَ وَجْهُ اللَّهِ وَسَلَفٌ تُسْلِفُهُ تُرِيدُ بِهِ وَجْهَ صَاحِبِكَ فَلَكَ وَجْهُ صَاحِبِكَ وَسَلَفٌ تُسْلِفُهُ لِتَأْخُذَ خَبِيثًا بِطَيِّبٍ فَذَلِكَ الرِّبَا ‏.‏ قَالَ فَكَيْفَ تَأْمُرُنِي يَا أَبَا عَبْدِ الرَّحْمَنِ قَالَ أَرَى أَنْ تَشُقَّ الصَّحِيفَةَ فَإِنْ أَعْطَاكَ مِثْلَ الَّذِي أَسْلَفْتَهُ قَبِلْتَهُ وَإِنْ أَعْطَاكَ دُونَ الَّذِي أَسْلَفْتَهُ فَأَخَذْتَهُ أُجِرْتَ وَإِنْ أَعْطَاكَ أَفْضَلَ مِمَّا أَسْلَفْتَهُ طَيِّبَةً بِهِ نَفْسُهُ فَذَلِكَ شُكْرٌ شَكَرَهُ لَكَ وَلَكَ أَجْرُ مَا أَنْظَرْتَهُ ‏.‏

İmam Mâlik'in rivayet ettiğine göre, Abdullah İbn Ömer’e bir adam gelerek: “Ben birisine bir borç verdim ve bu borcu daha fazlasıyla ödemesini şart koştum” dedi. İbn Ömer, “Bu ribâdır” diye cevap verdi. Bunun üzerine adam, “Ey Ebu Abdırrahman! Öyleyse bana nasıl hareket etmemi emredersiniz” dedi? İbn Ömer, şu açıklamayı yaptı: “Borç verme, üç şekildedir: (Birincisi) Allah rızasını gözeterek, Allah için verdiğin borç. (İkincisi) arkadaşının hatırı için verdiğin borç. Üçüncüsü de temiz bir malla pis bir şey almak için verdiğin borçtur. İşte bu ribâdır. Adam, tekrar “Ey Ebu Abdırrahman! Ne yapmamı emredersin deyince” O, şöyle cevap verdi: “Sanırım akdi yırtman uygun olur, şayet o adam verdiğin miktarı aynen iade ederse alırsın. Eğer daha azını geri öderse, alırsın kalanı sana sevap yazılır. Eğer sana, daha iyi bir şeyi gönül hoşluğu ile verirse, bu sana bir teşekkürdür, böylece teşekkürünü ifade ediyor demektir. Sana ayrıca, ona vâde tanıdığın için sevap vardır.”[6]

 

حدثنا عبد الرحمن بن أبي بكرة، عن أبيه رضي الله عنه قال: نهى النبي صلى الله عليه وسلم عَنِ الفضّةِ بالْفِضّةِ، والذَّهَبِ بالذَّهَبِ إلا سَوَاءً بسَوَاءٍ، وَأمَرَنَا أنْ نَشْتَرِىَ الفِضّةَ بالذَّهَبِ كَيْفَ شِئْنَا وَنَشْتَرِىَ الذَّهَبَ بِالْفِضّةِ كَيْفَ شِئْنَا يَداً بِيَدٍ.

Abdurrahman İbn Ebu Bekr, babasından şöyle rivayet ediyor: “Resûlullah (sav) gümüşün gümüşle, altının altınla başa baş olmayan satışını yasakladı. Bize altın mukabilinde dilediğimiz şekilde gümüş ve gümüş mukabilinde dilediğimiz şekilde altın satın almayı emretti.”[7]

 

VI-Yararlanılabilecek Bazı Kaynaklar

1-Afzalur Rahman, Sîret Ansiklopedisi, Türkçe tercümesi, İstanbul 1996, c. 2, s. 495-528.

            2-Uludağ, Süleyman, İslamda Faiz Meselesine Yeni Bir Bakış, İstanbul 1988.

            3-Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, “Faiz” maddesi, c. 12, s. 110-126.

 



[1] Bakara, 2/275.

[2] Bakara, 2/276.

[3] Ebu Dâvud, Büyû 5 (3334)

[4] Buhârî, Büyû 54, 74, 76; Ebu Dâvud, Büyû 12 (3348)

[5] Muvatta, Büyû 31; Nesâî, Büyû: 46.

[6] Muvatta, Büyû: 31 (1379).

[7] Buhârî, Büyû: 81, 77; Müslim, Müsâkat: 88.

Üye Girişi
Aktif Ziyaretçi12
Bugün Toplam886
Toplam Ziyaret4707177
MAKALELER
EĞİTİM SUNUMLARI