• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/insanveislam.org/
  • https://twitter.com/insanuislam











Allah Sevgisini Kazanma Yolları

ALLAH SEVGİSİNİ KAZANMA YOLLARI

 

قُلْ إِنْ كُنْتُمْ تُحِبُّونَ اللَّهَ فَاتَّبِعُونِي يُحْبِبْكُمُ اللَّهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَاللَّهُ غَفُورٌ رَحِيمٌ

“De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” (Al-i İmran,3/ 31)

 

Sevgi: Sevgi gönlün zevk aldığı şeye meyletmesi demektir. Bunun kuvvetlisine Aşk denir.

Deyim anlamı: Hiçbir karşılık beklemeden sevgiliye (Allah’a) tabi olmak. Ona itaat etmek, Onun her işini güzel görmek, Onun dostlarını dost, düşmanlarını düşman bilmek. Kısacası Onun rızası için yaşamaktır.

Kur’an-ı Kerim’de sevgi kelimesi “Tercih etmek, faydalanmak, dostluk, razı olmak, yeğlemek” gibi anlamlarda kullanılmıştır.

Sevgi kelimesinin karşıtı ise nefret etme manasına gelmektedir. Sevgi kelimesi ile ilgili ayetlerde (Allah’ın kendilerini sevdiği ve onların da Allah’ı sevdiği kişilere işaret etmektedir)

Allah’ın sevgisini kazanmanın temeli her şeyde Allah’ın rızasını gözetmektir. Manevi hayatımızın şekillenmesinde, iyiye doğru yol almada, dünyayı anlamlandırmada, Ahirete daha iyi hazırlanma da en temel sevgi Allah sevgisidir.

ALLAH SEVGİSİNİ KAZANMANIN YOLLARINI MADDELER HALİNDE ŞÖYLE SAYABİLİRİZ.

1-Allah (c.c.)’ ın rızasını başkasına tercih etmek, insanları kızdırsa bile Allah’ın rızası olan şeyleri yapmak ve istemektir.
وَيُطْعِمُونَ الطَّعَامَ عَلَى حُبِّهِ مِسْكِينًا وَيَتِيمًا وَأَسِيرًا إِنَّمَا نُطْعِمُكُمْ لِوَجْهِ اللَّهِ لَا نُرِيدُ مِنْكُمْ جَزَاءً وَلَا شُكُورًا
-Onlar, kendi canları çekmesine rağmen yemeği yoksula, yetime ve esire yedirirler. Biz sizi ancak Allah’ın rızası için yediriyoruz, sizden ne (hediye gibi ) karşılık, ne de (övgü gibi )bir teşekkür istemiyoruz, (İnsan Süresi, 76/8-9)3 “-

Bu ayet cömert davranan mü’minleri methediyor.(Medine’ye )önceden yerleşmiş ve iman’ı gönüllerine yerleştirmiş olan ensar’ı methediyor. Onlar muhacirlere verdikleri yardım hususunda içlerinde en ufak bir rahatsızlık hissetmezler.

Onlar gerçekten ihtiyaç sahibi olsalar bile muhacirleri kendi nefislerine tercih etmişlerdir. “Hatta bu ayetin ashab-ı kiramdan (Ebuddahdah)hakkında geldiği de rivayet edilir. Kendisine bir gün bir esir, bir miskin, birde yetim gelerek yiyecek istemiş Oda kendini ihtiyacı olmasına rağmen onlara ekmeğini paylaştırmış, kendisi aç kalmıştır.(M. Vehbi efendi/Hulasatul beyan tefsiri)  

2-Sevdiğini Allah için sevmek, buğuz ettiğine de Allah için buğuz etmek. Hz. Ömer (r.a) anlatıyor: Rasulullah (s.a.s.) buyurdu ki
إِنَّ مِنْ عِبَادِ اللَّهِ لِأُنَاسًا مَا هُمْ بِأَنْبِيَاءَ وَلاَ شُهَدَاءَ يَغْبِطُهُمُ اْلأَنْبِيَاءُ وَالشُّهَدَاءُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ بِمَكَانِهِمْ مِنَ اللَّهِ تَعَالَى. ‏‏ قَالُوا يَا رَسُولَ اللَّهِ تُخْبِرُنَا مَنْ هُمْ ‏.‏ قَالَ: هُمْ قَوْمٌ تَحَابُّوا بِرُوحِ اللَّهِ عَلَى غَيْرِ أَرْحَامٍ بَيْنَهُمْ وَلاَ أَمْوَالٍ يَتَعَاطَوْنَهَا فَوَاللَّهِ إِنَّ وُجُوهَهُمْ لَنُورٌ وَإِنَّهُمْ عَلَى نُورٍ لاَ يَخَافُونَ إِذَا خَافَ النَّاسُ وَلاَ يَحْزَنُونَ إِذَا حَزِنَ النَّاسُ ‏.‏ وَقَرَأَ هَذِهِ الآيَةَ ‏‏ أَلاَ إِنَّ أَوْلِيَاءَ اللَّهِ لاَ خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلاَ هُمْ يَحْزَنُونَ ‏‏.‏
“Allah’ın kulları arasında bir gurup var ki onlar ne peygamberdir ne şehittir. Üstelik kıyamet günü Allah indindeki makamlarını yüceliği sebebiyle peygamberler de, Şehitler de onlara gıpta ederler.” Oradakiler sordu : “Ey Allah’ın Resulü! Onlar kim? bize haber ver !” Onlar aralarında ne kan bağı ne de birbirlerine bağışladıkları bir mal olmadığı halde, Allah’ın nuru (Kur’an ) adına birbirlerini sevenlerdir. Allah’a yemin ederim onların yüzleri mutlaka nurdur. Onlar bir nur üzeredirler. Halk korkarken, onlar korkmazlar.

İnsanlar üzülürken onlar üzülmezler. Ve şu ayeti okudu: Haberiniz olsun Allah’ın dostları var ya! Onlara ne korku var ne de onlar üzüleceklerdir.(Yunus Süresi, 10/62)4 (Ebu Davud, Buyu, 78/3527)5

3-Allah’a yaklaşacak sebeplere sarılmak;
عَنْ أَنَسٍ ـ رضى الله عنه عَنِ النَّبِيِّ صلى الله عليه وسلم يَرْوِيهِ عَنْ رَبِّهِ، قَالَ: إِذَا تَقَرَّبَ الْعَبْدُ إِلَىَّ شِبْرًا تَقَرَّبْتُ إِلَيْهِ ذِرَاعًا، وَإِذَا تَقَرَّبَ مِنِّي ذِرَاعًا تَقَرَّبْتُ مِنْهُ بَاعًا، وَإِذَا أَتَانِي مَشْيًا أَتَيْتُهُ هَرْوَلَةً ‏"‏‏.‏
--Enes (r.a)’ den rivayet edildiğine göre, gözlerimize ışıklar çalan Peygamber efendimiz(s.a.s)’in Yüce Rabbinden rivayet ettiği bir hadis-i kutside Allah Teâla hazretleri şöyle buyurmuştur. ”Kulum Bana bir el (bir karış)kadar yaklaşırsa Ben ona yarım kol (arşın) kadar yaklaşırım. Yarım kol (arşın )yaklaşırsa Ben ona iki kol (bir kulaç) kadar yaklaşırım. Bana yürüyerek gelirse Ben ona koşarak mukabelede bulunurum.” (Buhari, Tevhid, 50)6

Hz. Muhammed (s.a.s) efendimiz buyurdu ki “Allah dünyayı sevdiğine de sevmediğine de verir. Ahireti ise sadece sevdiği kimselere verir” (Ahmet b.Hanbel,1257)7

-Burada: Hz Peygamber efendimiz (s.a.s.):Yüce Allah(c.c.)’ın Rahman ve Rahim ismi şerifine işaret ederek, Dünyada ve Ahirette Allah’ın lütfuna mazhar olmak isteyen, bunun için çalışan herkesin o’ lütfa nail olabileceğini ifade etmiştir

4-Mü’minlere karşı alçak gönüllü olmak, kâfirlere karşı izzetli ve zorlu davranmak, Allah yolunda cihat etmek, ayıplayanların ayıplamasından korkmamak.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا مَنْ يَرْتَدَّ مِنْكُمْ عَنْ دِينِهِ فَسَوْفَ يَأْتِي اللَّهُ بِقَوْمٍ يُحِبُّهُمْ وَيُحِبُّونَهُ أَذِلَّةٍ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ أَعِزَّةٍ عَلَى الْكَافِرِينَ يُجَاهِدُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَلاَ يَخَافُونَ لَوْمَةَ لآئِمٍ ذَلِكَ فَضْلُ اللَّهِ يُؤْتِيهِ مَنْ يَشَاءُ وَاللَّهُ وَاسِعٌ عَلِيمٌ
“Ey iman edenler içinizden her kim dininden dönerse, Allah ona karşılık, kendisinin sevdiği ve kendisini seven insanlar getirir. Bunlar müminlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı zorludurlar. Allah yolunda savaşırlar, ayıplatanların ayıplamasından çekinmezler. Bu, Allah’ın lütfudur ki, onu dilediğine verir. Zira Allah’ın keremi geniştir ve Allah ona kimin layık olduğunu bilir.” (Maide süresi,5/54)8

-5-Kulun farz olan ibadetler yanında nafile ibadetlerle de Allah’a yakınlık kazanacak fiilleri işlemesi قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم ‏:إِنَّ اللَّهَ قَالَ مَنْ عَادَى لِي وَلِيًّا فَقَدْ آذَنْتُهُ بِالْحَرْبِ، وَمَا تَقَرَّبَ إِلَىَّ عَبْدِي بِشَىْءٍ أَحَبَّ إِلَىَّ مِمَّا افْتَرَضْتُ عَلَيْهِ، وَمَا يَزَالُ عَبْدِي يَتَقَرَّبُ إِلَىَّ بِالنَّوَافِلِ حَتَّى أُحِبَّهُ، فَإِذَا أَحْبَبْتُهُ كُنْتُ سَمْعَهُ الَّذِي يَسْمَعُ بِهِ، وَبَصَرَهُ الَّذِي يُبْصِرُ بِهِ، وَيَدَهُ الَّتِي يَبْطُشُ بِهَا وَرِجْلَهُ الَّتِي يَمْشِي بِهَا، وَإِنْ سَأَلَنِي لَأُعْطِيَنَّهُ، وَلَئِنِ اسْتَعَاذَنِي لَأُعِيذَنَّهُ، Ebu Hureyre (r.a)den rivayet edildiğine göre, Rasulullah (s.a.s.) Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur dedi. “Her kim bir dostuma düşmanlık ederse, Ben ona karşı harp ilan ederim. Kulum kendisine emrettiğim farzlardan, bence daha sevimli her hangi bir şeyle bana yakınlık sağlayamaz kulum bana (farzlara ilaveten işlediği) nafile ibadetlerle durmadan yaklaşır; nihayet ben onu severim. Kulumu sevince de (adeta)ben onun işten kulağı, gören gözü, tutan eli, yürüyen ayağı olurum. Benden ne isterse onu mutlaka veririm, Bana sığınırsa, onu korurum.” (Buhari, Rikak,38)9 يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا اللَّهَ وَابْتَغُوا إِلَيهِ الْوَسِيلَةَ وَجَاهِدُوا فِي سَبِيلِهِ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ “Ey iman edenler, Allah’tan korkun, O’na yaklaşmaya vesile arayın ve O’nun yolunda cihad edin, umulur ki kurtuluşa erersiniz.(Maide süresi,5/35)10

“Allah (c.c.)’ a ulaşacak sebeplere sarılmak: O’nun sevgisini elde edecek nedenlere sarılmakla olur. Allah’ta n korkmak ise onu çok sevmekle mümkündür.

6-İhsan(Muhsin) sahibi olmak, takva sahibi olmak. Adaletli olmak. وَاللهُ يُحِبُّ الْمُحْسِنِينَ -Muhakkak ki Allah ihsan sahibi(Muhsin) olanları sever.(Al-i İmran süresi,3/148)11

İHSAN:
İnsanlara iyi davranmak, Adaletle muamele etmek, İkramda bulunmak, ibadet ederken Allah’ı görüyormuşçasına ibadet etmektir. اِنَّ اللَّه يُحِبُّ الْمُتَّقِيِنَ -Allah takva sahiplerini (haksızlıktan )sakınanları sever. (Tevbe Süresi,9/4)12

TAKVA:
Allah’ın emrettiklerini yapmak, yasakladıklarından sakınmak demektir. -Takva sahibi olmak Allah ‘tan nasıl korkmak gerekiyor ise öyle korkmak demektir. Adaletsizlikten ve yanlı davranışlardan sakınmak demektir. فَإِنْ فَاءَتْ فَأَصْلِحُوا بَيْنَهُمَا بِالْعَدْلِ وَأَقْسِطُوا إِنَّ اللَّهَ يُحِبُّ الْمُقْسِطِينَ “…Eğer (Allah’ın emrine ) dönerse, artık aralarını adaletle düzeltin ve (onlara) adaleli davranın. Çünkü Allah, adaletli davrananları sever.” (Hucurat Süresi,49/9)13

7-Temiz olmak, Maddi ve manevi olarak, Temizlenmeyi sevmek, لَمَسْجِدٌ أُسِّسَ عَلَى التَّقْوَى مِنْ أَوَّلِ يَوْمٍ أَحَقُّ أَنْ تَقُومَ فِيهِ فِيهِ رِجَالٌ يُحِبُّونَ أَنْ يَتَطَهَّرُوا وَاللّهُ يُحِبُّ الْمُطَّهِّرِينَ -“İlk günden temeli takva (Allah ‘a karşı gelmekten sakınmak )üzere kurulan mescit (Kuba mescidi ) içinde namaz kılmana elbette daha layıktır. Orada temizlenmeyi seven adamlar vardır. Allah da temiz olanları sever.” (Tevbe Suresi, 9/108)14 اِنَّ اللَّهَ يُحِبُّ التَّوَّابِينَ وَيُحِبُّ الْمُتَطَهِّرِينَ “Şüphesiz ki Allah çokça tövbe edenleri de sever, Temizlenenleri (maddi/manevi) de sever.” (Bakara Suresi, 2/222)15

--İlk ayette gecen temizlen meyi sevenler: Medine’deki Müslümanlardır. Müslümanları bölmek isteyip Dırar mescidini inşa eden Medineli münafıklar ise abdest almayı sevmeyen namaz kılmayı sevmeyenler olarak anlatılıyor. Müslümanların temizlenmesi manevi olarak açıklanmak istenirse tövbe etmeyi sevenler olarak izah edile bilir. ثُمَّ ذَكَرَ الرَّجُلَ يُطِيلُ السَّفَرَ أَشْعَثَ أَغْبَرَ يَمُدُّ يَدَيْهِ إِلَى السَّمَاءِ يَا رَبِّ يَا رَبِّ وَمَطْعَمُهُ حَرَامٌ وَمَشْرَبُهُ حَرَامٌ وَمَلْبَسُهُ حَرَامٌ وَغُذِيَ بِالْحَرَامِ فَأَنَّى يُسْتَجَابُ لِذَلِكَ -Resulullah (s.a.s.),”Allah yolunda seferler yapmış, üstü başı tozlanmış bir adam ellerini semaya kaldırarak ‘Ya Rabbi, Ya Rabbi ‘diye yalvarıyor. Oysa yediği haram, içtiği haram, giydiği haram, gıdası haramdır. Böyle birisinin duası nasıl kabul olur. (Müslim, Zekât,19, No:1015, 1,703)16 “

-Bu hadis-i şerif temizliğin; hem maddi hem manevi yönden nasıl sonuçlar doğurduğunu en iyi şekilde ifade ediyor. Beden, yiyecek giyecek, gıda temizliği (Helal oluşu ) yönünden bütün temizlik çeşitlerini ihtiva etmektedir.

-8-iman edip, ameli salih işleyenleri Allah sever
إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ أُوْلَئِكَ هُمْ خَيْرُ الْبَرِيَّة * جَزَاؤُهُمْ عِنْدَ رَبِّهِمْ جَنَّاتُ عَدْنٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمْ وَرَضُوا عَنْهُ ذَلِكَ لِمَنْ خَشِيَ رَبَّهُ
“İman edip Salih amel işleyenlere gelince, halkın en hayırlısı da onlardır. Onların Rableri katındaki mükâfatları, zemininden ırmaklar akan, içinde devamlı olarak kalacakları Adn cennetleridir. Allah kendilerinden hoşnut olmuş, onlar da Allah’tan hoşnut olmuşlardır. Bu söylenenler hep Rablerinden korkan(O’na saygı gösterenler)içindir. (Beyyine Süresi, 98/7, 8)17

ADN CENNETİ: Bu cennet hakkında iki görüş vardır. Birincisi, Keşşaf ta da geçtiği gibi Adn cenneti belirli bir yerin özel ismidir. Hz. Peygamber (s.a.s) bir gece kendisini iki meleğin çok güzel bir şehre götürdüğünü cennet-i adn’ı ve buradaki kendi menzilini (konağını) gösterdiklerini anlatmıştır. (Tecrid-i Sarih Tercemesi, X 1,111)18
İkinci görüş ise: Adn cenneti, bir sıfattır. Alimler bunun için bütün cennetler adn cennetidir demişlerdir. (El Hazin.Lübabu’t Te’vil III. 111,158).19  

9-Allah yolunda savaşmak, Bu husus da sabırlı olmak, Zaafa düşmeden, Düşmana boyun eğmeden savaşmak. وَكَأَيِّنْ مِنْ نَبِيٍّ قَاتَلَ مَعَهُ رِبِّيُّونَ كَثِيرٌ فَمَا وَهَنُوا لِمَا أَصَابَهُمْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَمَا ضَعُفُوا وَمَا اسْتَكَانُوا وَاللَّهُ يُحِبُّ الصَّابِرِينَ “Nice Peygamberler var ki, kendileri ile beraber birçok, Allah dostu çarpıştı da bunlar Allah yolunda başlarına gelenlerden yılmadılar, zaafa düşmediler. Allah sabredenleri sever.” (Al-i İmran Suresi,3/146)20

-Savaş ortamında (Nefisle yapılan mücadele de dahil) bir takım sıkıntıların olması doğaldır. Verilen şehitlere, kaybedilen servetlere, gerektiğinde yenilgiye, susuzluk, yorgunluk, açlık gibi sıkıntılara sabır edilmelidir. -Başarı ve zafer kazanıldığında ise rehavete kapılmadan, zaafa düşmeden, gurura kapılmadan şükür edilmeli tedbir elden bırakılmamalıdır. Esir düşülmüş ise düşmana boyun eğmeden askeri birtakım sırları ölüm tehdidi ile düşmana söylememelidir.

10-Hem dünya ve hem de Ahiret için çalışmak. Yeryüzünde fesat çıkarmamak, İnsanlara ihsanda bulunmak. وَابْتَغِ فِيمَا آتَاكَ اللَّهُ الدَّارَ الْآخِرَةَ وَلَا تَنْسَ نَصِيبَكَ مِنَ الدُّنْيَا وَأَحْسِن كَمَا أَحْسَنَ اللَّهُ إِلَيْكَ وَلَا تَبْغِ الْفَسَادَ فِي الْأَرْضِ إِنَّ اللَّهَ لَا يُحِبُّ الْمُفْسِدِينَ -“Allah’ın sana verdiğinden (O’nun yolunda harcayarak) ahiret yurdunu iste; ama dünyadan da nasibini unutma. Allah’ın sana ihsan ettiği gibi, sen de (insanlara) iyilik et. Yeryüzünde bozgunculuğu arzulama. Şüphesiz ki Allah, bozguncuları sevmez” (Kasas Suresi, 28/77)21

-Ayeti kerime bize dünya ahiret dengesini kurmayı dünya için ahireti ahiret için dünyayı tamamen terk etmeyi sakıncalı gösteriyor. Çalış, kazan, hem dünyan mamur olsun ve hem ahiretin mamur olsun.

-Hz peygamber (s.a.s.) bir hadis-i şeriflerinde Sizin en hayırlınız dünyası için ahireti, Ahireti için dünyasını terk etmeyendir. (Kenzül Ummal,111/238, no 6336) 22 فَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَقُولُ رَبَّنَا آتِنَا فِي الدُّنْيَا وَمَا لَهُ فِي اْلآخِرَةِ مِنْ خَلاَقٍ [200] وِمِنْهُمْ مَنْ يَقُولُ رَبَّنَا آتِنَا فِي الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِي اْلآخِرَةِ حَسَنَةً وَقِنَا عَذَابَ النَّارِ [201] أُولَـئِكَ لَهُمْ نَصِيبٌ مِمَّا كَسَبُوا وَاللّهُ سَرِيعُ الْحِسَابِ [202]

-“Dünyada öyle kişiler vardır ki “Rabbimiz! Bize dünyada (nasibimizi) ver” derler. Böyle kimseler için ahirette bir nasip yoktur. Onlardan öyle kimseler de vardır ki “Rabbimiz, bize dünyada iyilik ver, Ahirette de iyilik ver ve bizi ateş azabından muhafaza eyle” derler. İşte onlar için, kazandıklarından bir nasib vardır. Allah, hesabı çok çabuk görür. (Bakara Suresi, 2/200, 201,202)23

-Görüldüğü gibi hem dünya hem ahiret, ikisi bir arada olursa kurtuluş reçetesi burada işte. --Yeryüzünde bozgunculuk yapmadan, Allah’ın emirleri doğrultusunda gideni Allah (c.c.).seviyor. Allah’ın sevgisine mani olacak durumlardan kaçınmak.

قُلْ إِنْ كَانَ آبَاؤُكُمْ وَأَبْنَآؤُكُمْ وَإِخْوَانُكُمْ وَأَزْوَاجُكُمْ وَعَشِيرَتُكُمْ وَأَمْوَالٌ اقْتَرَفْتُمُوهَا وَتِجَارَةٌ تَخْشَوْنَ كَسَادَهَا وَمَسَاكِنُ تَرْضَوْنَهَا أَحَبَّ إِلَيْكُمْ مِنَ اللَّهِ وَرَسُولِهِ وَجِهَادٍ فِي سَبِيلِهِ فَتَرَبَّصُوا حَتَّى يَأْتِيَ اللَّهُ بِأَمْرِهِ وَاللَّهُ لاَ يَهْدِي الْقَوْمَ الْفَاسِقِينَ
Deki: ”Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, akrabanız, elde ettiğiniz mallar, kesada uğramasından korktuğunuz ticaret, hoşunuza giden evler, size Allah ve Rasülünden, onun yolunda cihad etmekten daha sevimliyse, artık Allah’ın emri gelinceye kadar bekleyin. Allah, günahkârlar topluluğunu hidayete ulaştırmaz. (Tevbe süresi.9/24)24

-Enes b. Malikten Rivayet edilen bir Hadis-i şerifte Hz Peygamber(s.a.s.) efendimiz: لاَ يُؤْمِنُ أَحَدُكُمْ حَتَّى أَكُونَ أَحَبَّ إِلَيْهِ مِنْ وَالِدِهِ وَوَلَدِهِ وَالنَّاسِ أَجْمَعِينَ Sizden birinize Ben, annesinden, babasından, çocuklarından ve bütün insanlardan daha sevimli olmadığım müddetçe tam iman etmiş olamaz. (Buhari, İman, 8; Müslim, İman:69,70)25

-Hz Peygamber (s.a.s) efendimiz kendi nefsimizden dahi bize sevgili olmalıdır ki imanın tadını almış olalım. Bu konuda; Abdullah b. Hişam’dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte;
-Hz.Ömer (R.A) :Bir gün Peygamber (s.a.s)’e şöyle dediğini rivayet etmiştir: “Ey Allah’ın Rasülü sen bana, nefsim hariç her şeyden daha fazla sevimlisin”
-Hz.Peygamber (s.a.s.) ise O’na “Hayır ey Ömer. Nefsim elinde olan Allah’a yemin olsun ki; Sen beni nefsinden de daha fazla sevmedikçe gerçek iman etmiş olamazsın. ” demiştir.
-Hz. Ömer (r.a)’ da O’na “Vallahi şimdi sen bana nefsimden de daha fazla sevimlisin” dediğinde, Hz. Peygamber (s.a.s); “Şimdi imanın kemale ermiştir ey Ömer” demiştir. (Buhari, Muhtasarı Tecrid-i Sarih Term,1,31)26
-Bu ayet-i kerime ve hadis-i şeriften de anlaşıldığı üzere: Kim, Allah, Resülü (s.a.s.)’ i seviyor, O’nun verdiği hükümlere de tereddüt etmeden ittiba edip, verdiği hükümler hususunda gölünde bir huzur duyuyor ise, O’nun sünnetlerine bağlı ise, Emirlerini kendine şiar ediniyor, yasakladıklarını da bilip onlardan kaçınıyor ise, O’nun sevgisi her şeyin üstünde, O’na salavat-i şerife okumayı ihmal etmiyor ise, Allah (c.c.)’böyle kimseleri sever, dualarını işitir ve O’ dualara icabet eder.
يَا أَيَّتُهَا النَّفْسُ الْمُطْمَئِنَّةُ * اِرْجِعِي إِلَى رَبِّكِ رَاضِيَةً مَرْضِيَّةً * فَادْخُلِي فِي عِبَادِي *وَادْخُلِي جَنَّتِي
“Ey gönül huzuruna ermiş ruh! Sen rabbinden razı, O senden razı olarak dön Rabbine! Sende   katıl has kullarımın içine, gir Cennetime! (Fecr Suresi, 89/27-30)27

NEFS-İ MUTMAİNNE: Hiç bir şüphe ve tereddüt taşımadan, itmi'nân-ı kalple Allah'ı Rab kabul edip, O'nun peygamberlerinin getirdiği dini de hak din bilerek Allah'a teslim olan ve O'na ulaşan insanın nefsi (es-Seyyid eş-Şerif el-Cürcânî, et-Ta'rifât, İstanbul 1283, s. 165; el-Gazalî, İhya-u Ulumiddin, Beyrut (t.y.) III, 4).  


SONUÇ OLARAK!

Allah’ın sevgisini kazanmanın temeli, her şeyde Allah’ın rızasını gözetmektir. Manevi hayatımızın şekillenmesinde, iyiye doğru yol almada, Dünyayı anlamlandırmada, Ahirete daha iyi hazırlanmada, En temel sevgi Allah sevgisidir. Aynı zamanda: Allah sevgisini kazanmak için. Peygamber(s.a.s)’i sevmek, O’na tabi olmak, alçak gönüllü, yumuşak huylu, güler yüzlü olmak. Allah yolunda canla ve malla seve seve cihat etmek. Allah ‘a ulaşacak sebeplere sarılmak, Farz ibadetlere ilaveten nafile ibadetlere de zaman ayırmak. Adaletli olmak, Takva sahibi (çokça sakınan), İhsan sahibi(Muhsin) olmak, Temiz olmak, Temizlenmeyi de seven olmak. Allah sevgisini kazanmamıza yarayan bunun gibi daha nice sebepler bulunmaktadır.

Hazırlayan: Mehmet ERGÜN / Vaiz

Üye Girişi
Aktif Ziyaretçi10
Bugün Toplam597
Toplam Ziyaret4706888
MAKALELER
EĞİTİM SUNUMLARI