• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/insanveislam.org/
  • https://twitter.com/insanuislam











Cin Nedir ve Nasıldır?

CİN NEDİR?

“Cin” Kelimesinin Anlamı:

Sözlükte "Örtmek, örtünmek, gizli kal­mak" anlamındaki “cenn” kökünden tü­reyen bir isim olup tekili olan cinnî"ör­tülü ve gizli şey" manasına gelir.

Terim olarak;“İnsanların mükellefiyetlerine benzer şekilde mükellef kılınmış, irade ve akıl sahibi, maddeden soyutlanmış, duyu organlarından saklanıp perdelenmiş, gerçek tabiat ve suretlerinde görülmeyen yiyip içen, evlenen, zürriyetleri bulunan ve ahirette amellerinden sorumlu tutulacak olan ruhlardan bir çeşittirler” şeklinde tarif edilir. Cinle­rin atalarına “cân” adı verilir.

«Gûl, ifrit» gibi çeşitli türlerden oluştuğu kabul edilen cinler eski Araplarda bazen «hin» kelimesiyle ifade edilmiştir. Farsçada cin karşılığında «peri» ve «div» kelimeleri kullanılır.

Gözle Görünmeyen Varlıklara Genel Olarak «Cin» Denilmektedir:

Cin kelimesi­nin melekleri de kapsayacak şekilde in­san türünün karşıtı olan görünmez var­lıklar için kullanılan genel bir anlamı da vardır. Kur'ân-ı Kerîm'de İblîs'inAdem’e secde etmeleri emredilen melek­ler arasında zikredilmesi bundan kaynaklanmaktadır. "Görün­meyen varlık" anlamında her melek cindir, fakat her cin melek değildir. Bu­nunla birlikte İslâm âlimleri meleklerin cinlerden ayrı bir tür olduğunu belirte­rek cin kelimesinin insan ve melek dı­şındaki üçüncü bir varlık türünün adı olarak kullanılması gerektiğini belirtmişlerdir.

Tarih Boyunca «Cin» İnancı:

İnsanlar tarih boyunca Tanrı dışında görülmeyen, olağanüstü başka varlıklara da inanmışlar, çeşitli devirlerde ve coğrafi bölgelerde bu varlıkların iyilerine ve kötülerine değişik isimler vermişlerdir. Bunlar bazen tanrılaştırılmış veya ikinci dereceden tanrısal varlıklar olarak görülmüş, bazen de insani özellik ve nitelikler içinde düşünülmüş, Yahudilik ve Hristiyanlıkta bile birbirine karıştırılmıştır.

İslâm'dan önce Arabistan'da cinler, tabiat hayatının, insanların hükmü altına girmemiş ve düşman kalmış tarafını temsil ediyorlardı. Mekke Arapları cinler ile Allah arasında bir nesep yakınlığı bulunduğunu söylerler;

 

وَجَعَلُوا بَيْنَهُ وَبَيْنَ الْجِنَّةِ نَسَبًا وَلَقَدْ عَلِمَتِ الْجِنَّةُ إِنَّهُمْ لَمُحْضَرُونَ

Allah ile cinler arasında da bir soy birliği uydurdular. Andolsun, cinler de kendilerinin hesap yerine götürüleceklerini bilirler.[1]

Onları Allah'ın ortakları mertebesine çıkarırlar

وَجَعَلُوا لِلّٰهِ شُرَكَاءَالْجِنَّوَخَلَقَهُمْوَخَرَقُوالَهُبَنِينَوَبَنَاتٍبِغَيْرِعِلْمٍسُبْحَانَهُوَتَعَالٰىعَمَّا يَصِفُونَ

Cinleri Allah'a ortak koştular. Oysaki onları da Allah yaratmıştı. Bilgisizce O'na oğullar ve kızlar yakıştırdılar. Hâşâ! O, onların ileri sürdüğü vasıflardan uzak ve yücedir.[2]

 

Abdullah b. Mes'ûd'un söylediğine göre, câhiliye döneminde bazı insanlar, cinlerden bir topluluğa tapardı. İşin ilginç tarafı, daha sonra o cinler İslâm'a girdikleri hâlde, bu insanlar hâlâ onlara tapınmaya devam etmişlerdi.[3] 

 

Cinlerin de Allah'ın kulları olduğundan habersiz olan câhiliye insanları, yolculuk esnasında ıssız bir vadide veya dere yatağında geceleyecekleri zaman oranın en büyük cinine sığınırlardı.

وَأَنَّهُ كَانَ رِجَالٌ مِنَ الإِنْسِ يَعُوذُونَ بِرِجَالٍ مِنَ الْجِنِّ فَزَادُوهُمْ رَهَقًا

Şu da gerçek ki, insanlardan bazı kimseler, cinlerden bazı kimselere sığınırlardı da, onların taşkınlıklarını arttırırlardı.[4]

 

Cinlerin yılan şekline girebildiklerine dair İslâm öncesi din ve kültürlerde mevcut olan inanış, câhiliye Araplarında da vardı. Onlar da yılanları cin/şeytan sanırlar,büyük bir yılan öldürdükleri zaman cinlerin intikam almasından korkarlardı. Hz. Peygamber (sav) cinlere dair bu bâtıl inancı da reddetmiştir.

İslam dininde Allah, melek, şeytan, cin ve peygamberin nitelikleri ve fonksiyonları tam olarak belirlenmiş olduğundan bir karışıklığa meydan verilmemiştir. Cinlerin mahiyetleri, değişik varlık kalıplarına girerek görünmeleri, barındıkları yerler, insanlarla münasebetleri, iyi veya kötü tesirleri, adlandırılmaları çeşitli ülkelerin dini ve din dışı literatürlerinde geniş bir yer tutar.

 

Cinler Ateşten Yaratılmışlardır:

وَالْجَانَّ خَلَقْنَاهُ مِنْ قَبْلُ مِنْ نَارِالسَّمُومِ

Cinleri de aha önceden (deri gözeneklerinden) içeriye giren yakıcı ateşten yarattık.[5]

******

وَخَلَقَ الْجَانَّمِنْ مَارِجٍ مِنْ نَارٍ

Cinleri de dumansız ateşten yarattık.[6]

Cinler İnsanlardan Daha Önce Yaratılmışlardır.

Cinlerden biri olan İblisin Hz. Adem’e secde etmesi emredilen meleklerin arasında bulunması cinlerin insanlardan daha önce yaratıldığını göstermektedir.

 

Cinler De İnsanlar Gibi Yerler Ve İçerler:

Rasulullah buyurdu ki:

إِذَا أَكَلَ أَحَدُكُمْ فَلْيَأْكُلْ بِيَمِينِهِ، وَإِذَا شَرِبَ فَلْيَشْرَبْ بِيَمِينِهِ فَإِنَّ الشَّيْطَانَ يَأْكُلُ بِشِمَالِهِ، وَيَشْرَبُ بِشِمَالِهِ

Sizden herhangi bir kimse yediğinde sağ eliyle yesin, içtiğinde sağ eliyle içsin. Çünkü şeytan sol eliyle yer ve sol eliyle içer.[7]

 

İbnMesud anlatıyor:

قَدِمَ وَفْدُ الْجِنِّ عَلَى رَسُولِ اللَّهِ ، فَقَالُوا:

Cinlerden bir heyet Rasulullah’ın yanına gelerek şöyle dediler:

يَا مُحَمَّدُ: اِنْهَ أُمَّتَكَ أَنْ يَسْتَنْجُوا بِعَظْمٍ أَوْ رَوْثَةٍ أَوْ حُمَمَةٍ، فَإِنَّ اللَّهَ تَعَالَى جَعَلَ لَنَا فِيهَا رِزْقًا، قَالَ: «فَنَهَى رَسُولُ اللَّهِ عَنْ ذَلِكَ»

«Ey Muhammed! Sen ümmetine kemik, tezek yahut kömür ile istinca yapmalarını yasakla! Çünkü Yüce Allah onlarda bizim için bir rızık var etmiştir.» Bunun üzerine Rasulullah bu işi yasakladı.[8]

 

Cinler Evlenirler Ve Çoğalırlar.

أَفَتَتَّخِذُونَهُ وَذُرِّيَّتَهُ أَوْلِيَاءَ مِنْ دُونِي وَهُمْ لَكُمْعَدُوٌّ

…Onlar (şeytanlar) sizin düşmanınızken, siz beni bırakıp da onu ve onun soyunu veliler mi ediniyorsunuz?...[9]

******

Enes b. Malik anlatıyor: Rasulullah helaya girdiği vakit şöyle derdi:

اللَّهُمَّ إِنِّي أَعُوذُ بِكَمِنَ الْخُبُثِ وَالْخَبَائِثِ

Allah’ım şeytanların dişilerinden ve erkeklerinden sana sığınırım.[10]

Cinler de Allah’a İbadetle Mükelleftirler:

وَمَاخَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْإِنْسَ إِلَّا لِيَعْبُدُونِ

Ben cinleri ve insanları ancak bana ibadet etsinler diye yarattım.[11]

******

Ey insan ve cin! Sizin de hesabınızı ele alacağız. Hal bu iken Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz? Ey cin ve insan toplulukları! Göklerin ve yerin çerçevesinden çıkıp gitmeye gücünüz yetiyorsa geçin. Ancak büyük bir güçle çıkıp gidebilirsiniz. Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Üzerinize ateşten alev ve duman gönderilir de birbirinizi kurtaramaz ve yardımlaşamazsınız. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?[12]

Cinlere de Peygamber Gönderilmiştir:

يَا مَعْشَرَ الْجِنِّ وَالْإِنْسِ أَلَمْ يَأْتِكُمْرُسُلٌ مِنْكُمْ يَقُصُّونَ عَلَيْكُمْ آيَاتِي وَيُنْذِرُونَكُمْ لِقَاءَ يَوْمِكُمْ هَـذَا قَالُوا شَهِدْنَا عَلَى أَنْفُسِنَا وَغَرَّتْهُمُ الْحَيَاةُ الدُّنْيَاوَشَهِدُوا عَلَى أَنْفُسِهِمْ أَنَّهُمْ كَانُوا كَافِرِينَ

Ey cin ve insan topluluğu! İçinizden size âyetlerimi anlatan ve bu günle karşılaşacağınıza dair sizi uyaran elçiler gelmedi mi! Derler ki: "Kendi aleyhimize şahitlik ederiz." Dünya hayatı onları aldattı ve kâfir olduklarına dair kendi aleyhlerine şahitlik ettiler.[13]

 

Cinlerin de Müslümanı vekafiriolduğu şu ayette de ifade edilmektedir.

وَأَنَّا مِنَّا الصَّالِحُونَوَمِنَّا دُونَ ذَلِكَ كُنَّا طَرَائِقَ قِدَدًا

(Cinler şöyle dediler): Gerçekten biz kimimiz salih kimseleriz, kimimiz bundan aşağıdadır. Biz çeşit çeşit yollara ayrılmışız.[14]

 

Cinlerden Müslüman Olanlar:

İbni Abbâs anlatıyor: Rasulullah (bir gün) ashabından bir grupla birlikte Ukâz panayırına gitmek üzere yola çıktılar. O tarihte şeytanlara semadan haber almak men edilmiş; Üzerlerine gök taşları atılmış, bunun üzerine şeytanlar kavimlerinin yanına dönmüşler. Kavimleri onlara: «Si­ze ne oldu» demişler. Şeytanlar: «Semâdan haber almaktan menedildik. Üzerimize gök taşları gönderildi.» diye cevap vermişler. Kavimleri:

«Bu mutlaka yeni zuhur etmiş bir şeyden dolayı olacak. Siz hemen yeryüzünün şarkını, garbını dolaşın da bakın. Semâdan haber almanıza mâni olan bu şey nedir?» demişler. Şeytanlar da yerin şarkını, garbını dolaşmaya gitmişler, Tihâme taraflarına giden grup Ukaz panayırına gitmekte olan Rasulullah’a Nahle denilen yer­de ashabına sabah namazını kıldırırken rastlamışlar. Cinler Kur'ân'ı işitince onu dinlemişler ve birbirlerine şöyle demişler:

هَذَا الَّذِي حَالَ بَيْنَكُمْ وَبَيْنَ خَبَرِ السَّمَاءِ

Semâdan haber alma­mıza mâni olan işte budur, demişler.

Müteakiben kavimlerine dönerek şöyle söylemişler:

يَا قَوْمَنَا إِنَّا سَمِعْنَا قُرْآنًا عَجَبًا، يَهْدِي إِلَى الرُّشْدِ فَآمَنَّا بِهِ وَلَنْ نُشْرِكَ بِرَبِّنَا أَحَدًا

«Ey kavmimiz! Biz doğru yolu gösteren şaşılacak bir kıraat dinledik. Ve ona iman ettik, bundan sonra Rabbimize asla hiç bir şeyi ortak koş­mayacağız»[15] demişler.

Bunun üzerine Allah, Peygamberi Muhammed’e

قُلْ أُوحِيَ إِلَيَّ أَنَّهُ اسْتَمَعَ نَفَرٌ مِنَ الْجِنِّ

«Deki! Bana cinlerden bir takımının (okuduğum Kuranı) dinledikleri vahyolundu.»[16]   ayeti kerimesini indirdi.[17]

 

Hz. Muhammed (Sas) İnsanlara Olduğu Gibi Cinlere De Peygamber Olarak Gönderilmiştir:

Rasulullah buyurdu ki:

فُضِّلْتُ عَلَى الْأَنْبِيَاءِ بِسِتٍّ: أُعْطِيتُ جَوَامِعَ الْكَلِمِ، وَنُصِرْتُ بِالرُّعْبِ، وَأُحِلَّتْ لِيَ الْغَنَائِمُ، وَجُعِلَتْ لِيَ الْأَرْضُ طَهُورًا وَمَسْجِدًا، وَأُرْسِلْتُ إِلَى الْخَلْقِ كَافَّةً، وَخُتِمَ بِيَ النَّبِيُّونَ

Ben diğer peygamberlere altı özellikle üstün kılındım: … Ve ben bütün yaratılmışlara peygamber olarak gönderildim…[18]

 

Peygamber Efendimiz (Sas)’İn Cinlere Kuran Okuması:

Alkame anlatıyor:

أَنَا سَأَلْتُ ابْنَ مَسْعُودٍ فَقُلْتُ: هَلْ شَهِدَ أَحَدٌ مِنْكُمْ مَعَ رَسُولِ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ لَيْلَةَ الْجِنِّ؟

İbniMes`ud (ra)’a sordum ki: "Sizden kimse, cin gecesinde Hz. Peygamber (sav)`a refakat etti mi?"

قَالَ: لَا وَلَكِنَّا كُنَّا مَعَ رَسُولِ اللهِ ذَاتَ لَيْلَةٍ فَفَقَدْنَاهُ فَالْتَمَسْنَاهُ فِي الْأَوْدِيَةِ وَالشِّعَابِ. فَقُلْنَا: اُسْتُطِيرَ أَوِ اُغْتِيلَ. قَالَ: فَبِتْنَا بِشَرِّ لَيْلَةٍ بَاتَ بِهَا قَوْمٌ فَلَمَّا أَصْبَحْنَا إِذَا هُوَ جَاءٍ مِنْ قِبَلِ حِرَاءٍ.

"Hayır, dedi, bizden kimse ona refakat etmedi. Ancak bir gece O`nunla (sav) beraberdik. Bir ara onu kaybettik. Kendisini vadilerde ve dağ yollarında aradık. Bulamayınca: "Yoksa uçurulmuş veya kaçırılmış olmasın?" dedik. Böylece, geçirilmesi mümkün en kötü bir gece geçirdik. Sabah olunca, bir de baktık ki Hira tarafından geliyor.

فَقُلْنَا يَا رَسُولَ اللهِ فَقَدْنَاكَ فَطَلَبْنَاكَ فَلَمْ نَجِدْكَ فَبِتْنَا بِشَرِّ لَيْلَةٍ بَاتَ بِهَا قَوْمٌ.

Ona şöyle dedik: "Ey Allah`ın Resulü, biz seni kaybettik, çok aradık ve bulamadık. Bu sebeple geçirilmesi mümkün en fena bir gece geçirdik".

فَقَالَ: «أَتَانِي دَاعِي الْجِنِّ فَذَهَبْتُ مَعَهُ فَقَرَأْتُ عَلَيْهِمُ الْقُرْآنَ»

Rasulullah bize şöyle dedi: "Bana cinlerin davetçisi geldi. Beraber gittik. Onlara Kur`an-ı Kerim`i okudum"

فَانْطَلَقَ بِنَا فَأَرَانَا آثَارَهُمْ وَآثَارَ نِيرَانِهِمْ وَسَأَلُوهُ الزَّادَ

Sonra bizi götürerek cinlerin izlerini, ateşlerinin kalıntılarını bize gösterdi. Cinler kendisine yiyeceklerini sormuşlar. Rasulullah da:

لَكُمْ كُلُّ عَظْمٍ ذُكِرَ اسْمُ اللهِ عَلَيْهِ يَقَعُ فِي أَيْدِيكُمْ أَوْفَرَ مَا يَكُونُ لَحْمًا وَكُلُّ بَعْرَةٍ عَلَفٌ لِدَوَابِّكُمْ.

"Elinize geçen, üzerine Allah`ın ismi zikredilmiş her kemik, olabildiği kadar bol etli olarak sizindir. Her deve ve at pisliği de hayvanlarınızın yemidir" buyurmuşlar.

فَقَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: «فَلَا تَسْتَنْجُوا بِهِمَا فَإِنَّهُمَا طَعَامُ إِخْوَانِكُمْ

Sonra Resulullah (sav) bize şu tenbihte bulundu: "Sakın bu iki şeyle (kemik ve kuru hayvan mayısı) abdest bozduktan sonra istinca etmeyin, çünkü onlar (cinni olan) din kardeşlerinizin yiyecekleridir."[19]

 

Bu olaydan Kur’an’da şöyle bahsedilmektedir:

29. Hani cinlerden bir gurubu, Kur'an'ı dinlemeleri için sana yöneltmiştik. Kur'an'ı dinlemeye hazır olunca (birbirlerine) "Susun" demişler, Kur'an'ın okunması bitince uyarıcılar olarak kavimlerine dönmüşlerdi.

30. Ey kavmimiz! dediler, doğrusu biz Musa'dan sonra indirilen, kendinden öncekini doğrulayan, hakka ve doğru yola ileten bir kitap dinledik.

31. Ey kavmimiz! Allah'ın davetçisine uyun. Ona iman edin ki Allah da sizin günahlarınızı kısmen bağışlasın ve sizi acı bir azaptan korusun..

32. Allah'ın dâvetçisine uymayan kimse yeryüzünde Allah'ı âciz bırakacak değildir. Kendisi için Allah'tan başka dostlar da bulunmaz. İşte onlar, apaçık bir sapıklık içindedirler.[20]

******

Peygamber Efendimizin Cinlere Kur’an okumasıyla ilgili rivayetlerden bir tanesi de şudur:

Bir gün Rasulullah ashabına şöyle dedi:

"Ben gece vakti gidip cinlere Kur'an okumakla emrolundum. Peşimden kim gelecek?" Rasûl-i Ekrem bu sözü ikinci  ve üçüncü defa tekrarlamışsa da ashap yine önlerine bakmışlardı. Son tekrarında İbn-i Mesud "Ben gelirim" dedi ve birlikte Mekke'nin üst tarafında Si'b-i Hacûn'a kadar yürürler. Oraya vardıklarında Rasulullah bir çizgi çizdi ve: "Ben sana dönüp gelesiye kadar buradan dışarı çıkma!" diye tembih edip yanından ayrıldı.

İbn-i Mesud şiddetli bir gürültü işitti. Cinler Rasulullah’ın üzerinde keklikler gibi uçuşmakta, ayakları ile taşları yuvarlamaktaydılar. Bazıları da def çalmaktaydı. Nihayet peygamberimiz kuşattılar ve İbnMesud onu göremez olur. Rasulullah’ı görmek için ayağa kalkınca Rasulullah eliyle oturmasını işaret etti. Kur'an okumaya başladığında, cinler yere yapışık halde dururlar ve görünmez oldular. Rasulullah geri gelince İbnMesud’a şöyle dedi:

"Bana gelmek istemiştin değil mi? Eğer gelseydin sana iyilik getirmezdi. Onlar cindi. Kur'an dinlemek üzere gelmişlerdi, sonra kavimlerini inzar etmek üzere döndüler. Benden azık istediler. Ben de kendilerine kemik ve deve pisliğini azık olarak tahsis ettim. Kimse kemikle ve bir de deve pisliği ile taharet almasın"

 

Kafir Cinler Semadan Bilgi Çalmaya Çalışıp Bunları Kahinlere Aktarırlar:

Rasulullah bir gece ashabıyla otururken bir yıldız kaymış ve ortalık aydınlan­mış. Bunun üzerine Rasulullah onlara:

"مَا كُنْتَ تَقُولُونَ فِي الْجَاهِلِيَّةِ إِذَا رُمِيَ بِمِثْلِ هَذَا"؟

«Böyle bir yıldız kaydığı vakit cahiliyye devrinde ne derdiniz?» diye sordu.

قَالُوا: كُنَّا نَقُولُ: وُلِدَ اللَّيْلَةَ رَجُلٌ عَظِيمٌ، وَمَاتَ اللَّيْلَةَ رَجُلٌ عَظِيمٌ،

“Biz bu gece büyük bir adam doğdu ve bu gece büyük bir adam öldü derdik” cevabını verdiler.

Rasulullah onlara şöyle dedi:

فَإِنَّهَا لَا تُرْمَى لِمَوْتِ أَحَدٍ وَلَا لِحَيَاتِهِ، وَلَكِنَّ رَبَّنَا تَبَارَكَ وَتَعَالَى إِذَا قَضَى أَمْرًا سَبَّحَ حَمَلَةُ الْعَرْشِ، ثُمَّ سَبَّحَ أَهْلُ السَّمَاءِ الَّذِينَ يَلُونَهُمْ، حَتَّىيَبْلُغَ التَّسْبِيحُ أَهْلَ السَّمَاءِ الدُّنْيَا،

«Yıldız ne bir kimsenin ölümü için, ne de hayatı için kayar. Lâkin Rabbimiz bir şey takdir buyurdu mu arşı taşıyan melekler tesbih eder. Arkasından onlardan sonra gelen gök ehli tesbih öder. Tâ ki tesbih şu alt semânın sakinlerine ulaşır.

فَيَقُولُ الَّذِينَ يَلُونَ حَمَلَةَ الْعَرْشِ: مَاذَا قَالَ رَبُّكُمْ؟

Sonra arşı taşıyanların arkasından gelenler arşı taşıyanlara: “Rabbiniz ne buyurdu?” diye sorarlar. 

فَيُخْبِرُونَهُمْ، فَيُخْبِرُ أَهْلُ السَّمَاوَاتِ بَعْضُهُمْ بَعْضًا حَتَّى يَبْلُغَ الْخَبَرُ أَهْلَ السَّمَاءِ الدُّنْيَا، وَيَخْطَفُ الْجِنُّ، فَيُلْقُونَهُ إِلَى أَوْلِيَائِهِمْ، وَيَرْمُونَ، فَمَا جَاؤُوا بِهِ عَلَى وَجْهِهِ، فَهُوَ حَقٌّ، وَلَكِنَّهُمْ يَقْرِفُونَ فِيهِ أَوْ يَزِيدُونَ"

Onlar da ne buyurduğunu kendilerine haber verirler.  Böylece semâvât sakinleri birbirleriyle haberleşir, nihayet haber şu alt semâya ulaşır. Ve cinler işitileni kaparak onu velîlerine aktarır ve bu yıldızla taşlanırlar. Olduğu gibi getirdikleri (haber) haktır. Lâkin onlar ona yalan karıştırırlar ve ekleme yaparlar.»

 

Hz. Âişe anlatıyor:

قَالَتْ عَائِشَةُ: سَأَلَ أُنَاسٌ رَسُولَ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عَنِ الْكُهَّانِ؟

Bir takım insanlar Rasulullah’a kâhin­leri sordular, Rasulullah da onlara:

فَقَالَ لَهُمْ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: «لَيْسُوا بِشَيْءٍ»

«Kâhinler bir şey değildirler.»cevâbını verdi.

قَالُوا: يَا رَسُولَ اللهِ فَإِنَّهُمْ يُحَدِّثُونَ أَحْيَانًا الشَّيْءَ يَكُونُ حَقًّا،

Yâ Rasulallah! Onlar bazen bir şey söylüyorlar da hakikat çıkıyor, dediler.

Rasulullah şöyle buyurdu:

«تِلْكَ الْكَلِمَةُ مِنَ الْجِنِّ يَخْطَفُهَا الْجِنِّيُّ، فَيَقُرُّهَا فِي أُذُنِ وَلِيِّهِ قَرَّ الدَّجَاجَةِ، فَيَخْلِطُونَ فِيهَا أَكْثَرَ مِنْ مِائَةِ كَذْبَةٍ»

«Bu söz cinlerdendir. Cinni onu kapar da velîsinin kulağına tavuğun gıdaklaması gibi gıdaklar. Bu suretle ona yüz yalandan daha fazlasını karıştırırlar.»[21]

Hadisin Açıklaması:Cinnîninsemâdan kaptığı sözü velîsi yâni dostu olan kâhine tavuğun gıdaklamasına benzer bir şekilde aktarmasını Hattâbî ile diğer bâ­zı âlimler şöyle izah etmişlerdir: «Cinnî işittiklerini kâhinin kulağına söy­lerken onu diğer şeytanlar da işitirler. Nitekim tavuk arkadaşlarına bir şey bulduğunu sesiyle bildirir. Onlar da ona cevâp verirler. Burada bir vecih daha var ki o da şudur: Rivayet yâni şişenin şırıl­tısı gibi şeklinde olabilir. Bu takdirde cinnî kâhinin kulağına sürahideki suyun çıkardığı ses gibi şırıltılı bir sesle söyler demek olur.»

 

Cinler GaybıBilemezler:

فَلَمَّا قَضَيْنَا عَلَيْهِ الْمَوْتَ مَا دَلَّهُمْ عَلَى مَوْتِهِإِلَّا دَابَّةُ الْأَرْضِ تَأْكُلُ مِنْسَأَتَهُ فَلَمَّا خَرَّ تَبَيَّنَتِ الْجِنُّأَنْ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ الْغَيْبَ مَا لَبِثُوا فِي الْعَذَابِ الْمُهِينِ

Süleyman'ın ölümüne hükmettiğimiz zaman, onun öldüğünü, ancak değneğini yiyen bir ağaç kurdu gösterdi. (Sonunda yere) yıkılınca anlaşıldı ki cinler gaybı bilselerdi, o küçük düşürücü azap içinde kalmazlardı.[22]

 

وَمَا تَنَزَّلَتْ بِهِالشَّيَاطِينُ {} وَمَا يَنْبَغِي لَهُمْ وَمَا يَسْتَطِيعُونَ {} إِنَّهُمْعَنِ السَّمْعِ لَمَعْزُولُونَ

O'nu (Kur'an'ı) şeytanlar indirmedi. Bu onlara düşmez; zaten güçleri de yetmez. Şüphesiz onlar, vahyi işitmekten uzak tutulmuşlardır.[23]

 

Çok Hızlı Hareket Ederler Ve Zor İşleri Yapabilirler:

Hz. Süleyman, Yemen Melikesi Belkıs’ın tahtını kimin getireceğini söylediği zaman cinlerden birisi bu işi kısa sürede yapabileceğini şöyle söylemişti:

قَالَ عِفْرِيتٌ مِنَ الْجِنِّ أَنَا آتِيكَ بِهِ قَبْلَ أَنْ تَقُومَ مِنْ مَقَامِكَ وَإِنِّيعَلَيْهِ لَقَوِيٌّ أَمِينٌ

Cinlerden bir ifrit: Sen makamından kalkmadan ben onu sana getiririm. Gerçekten bu işe gücüm yeter ve bana güvenebilirsiniz, dedi. [24]

 

Cinler İnsanlara Zarar Verebilir mi?

Cinlerin insanlarla olan ilişkileri ve birbirlerine karşı etkileri hususunda da âlimler arasında görüş birliği yoktur.

Ehlisünnet âlimlerine göre insanlarla cinlerin birbirlerine tesir etmeleri mümkündür. Zira Kur’an’da, (Bakara 2/275) faiz yiyenlerin kıyamet günü şeytanın çarptığı kimselerin kalkışı gibi kalkacakları belirtilmiş, bir hadiste de (Buhari, Bed’ü’l-Halk, 11) şeytanın insan bedeninde kanın dolaştığı gibi dolaştığı belirtilmiştir.

Bu tür nakiller yoruma tabi tutulmadan zahiriyle benimsendiği takdirde şeytanlar gibi cinlerin de insanları etkileyebileceği ve mesela onları saralı hale getirebileceği sonucuna varılabilir. Hz. Peygamber’in, cinlerin insanlar üzerindeki etkilerinden kurtulmak ve onları tesirsiz hale getirmek için Felak ve Nas surelerinin, ayrıca Ayetül-Kürsi’nin ve Bakara suresinden bazı ayetlerin okunmasını tavsiye etmesi de insanların cinlerin faaliyetlerine karşı kendilerini savunabilecekleri şeklinde yorumlanmıştır.[25]

Ebül-Yüsr el-Pezdevi gibi bazı Sünni âlimler, cinlerin sadece vesvese vermek suretiyle insanlara etkili olabileceğini kabul ederler.

Cinlerin insanlar üzerinde etkili olabileceğini benimseyenlerin bir kısmı bunun daha çok sihir ve büyü faktörlerinde ortaya çıktığını söyleyerek cinlerin bu nevi işlerde kullanılabileceğini ileri sürerler. Manaları anlaşılmayan “havas” ve “azaim” türünden bazı metinlerin okunması yoluyla cinlerden faydalanma girişiminde bulunulmasına huddamcılık denilir. Ancak âlimlerin çoğunluğu, cinlerin tesirinden kurtulmak veya ona maruz kalmamak için Kur’an okuma dışında herhangi bir yola başvurulmasını tasvip etmemişlerdir.

 

CİNLERLE İLGİLİ SORULAR VE CEVAPLAR

Cinlerle Evlenmek:

Her iki tarafın rızasına, icab ve kabul esasına dayalı ve nikah kıyılması suretiyle cin ile insanlar arasında evlilik gerçekleşmez. Bu rivayetler, "rızaya ve nikah akdine" dayanan evlilik olmayıp, tasallut ve tecavüz mahiyetinde bulunmaktadır.

Tecavüzün ve cinsi yakınlığın vaki olduğunun kabulü, aralarındaki evliliğin meşru olduğunu kabule delil olamaz. Sonra bir kadın, fuhuştan peydahladığı veled-i zinayı, "cinle evliyim de ondan oldu" diye iddia edip suçtan sıyrılmaya kalkışır. İslam hukuku, böyle bir iddiayı makbul tutup sahibini mazur saymamıştır.

(Mehmed Emre, cinlerle İnsanlar Arasında Evlilik)

 

Toplumda, insanlar arasında tereddüte ve yanılmaya sebep diğer bir hususta cinlerle evliliktir. İtikadî olarak ne Kur'an-ı Kerim'de, ne Hadîs-i şeriflerde bize böyle bir evlilik rivayet edilmemektedir. Bir insanın bir hayvan ile, cins ayrılığı olduğu için evlenmesi caiz olmadığı gibi cinni ile de evlenmesi caiz değildir.

 

(el-Feteva'l-Hadisiyye, s. 167; H. GÜNENÇ, Günümüz Meselelerine Fetvalar II. 111)

 

Evvelâ, insan, hücrelerin ve moleküllerin yoğunlaşmasından, cin ise, ışın şeklinde bir enerji akımından ibarettir. Farklı âlemlerde, farklı boyutlarda, farklı yaratılışta olan insan ve cin, fizyolojik ve biyolojik mânâda bir araya gelip birleşmeleri, izdivaç etmeleri imkânsızdır. Cin, insanlara ancak his, heves, duygu verebilir, insanın şehevî duygularını tahrik edebilir, insan beynindeki şehvet merkezlerini, manyetik akım ile harekete geçirebilir.

 

Cinlerle insanların evlilikleri konusu, israiliyat ve bâtıl dinlerden, eski inanışlardan, hurafelerden, rivayet edilir. Hikâyeler, nesilden nesile, kulaktan kulağa aktarılırken, olay farklı boyutlarda değişmekte ve hurafe hâline gelmektedir.

 

Beyin ile alâkalı bir hastalık olan şizofreninin birçok çeşidi vardır. Halüsinasyon olayları şizofrenilerde çok görülür. Halüsinasyon şeklinde beyni hasta olan kişiye görünen cin, pekalâ hastanın kendisiyle evli olduğu kanaatini verebilir. O hastaya açık saçık bir insan suretinde görünüp, onun şehvetini arttırabilir ve ona izdivaç hayali gösterebilir. Aynen rüyalarda olduğu gibi kişi cünûp olabilir, boşalabilir. Cin burada manyetik olarakokişinin beynini uyarmakta, beynindeki şehvet merkezine akım göndermektedir. Beyni hasta kişi bu hayalî olayı, hakikî zanneder ve her tarafa "ben cinle evliyim" diye ilân yapar. Hayal ile hakikat birbirine karışmış olur.

 

İnsana musallat olup, böylesine hayaller gösteren cin, kendi âlemindeki çocuklarını o insandan oldu diye telkin ederse, bu kişi de cinlerden çocukları olduğunu savunur. Halbuki maddî âlemde böyle bir şey yoktur, bu sadece bir görüntüden ibarettir. Cinle temas kurduğunu söyleyen kişi, bunun bir görüntü olduğunu idrak edemez. Normal insanların rüyada boşalmaları gibi, kişi burada inzal olur. Böyle bir olayı başkalarına söyledi mi, ya "deli, aklını oynatmış" diye psikiyatri kliniğine gönderilir ya da karşısında bu olayı gerçek zannedenler tarafından inanılır.

Cinlerin Başka Varlıklar Şeklinde Görünmeleri

 

Cinlerin görülmeyecek şekilde olan aslî hilkatlerinden çıkarak şekillenebilmeleri vegörülmeleri mümkündür. Bu hususta birkaç şekil sözkonusudur: 

a. İnsan suretinde gelmeleri.

Buna delil gösterilecek hususlardan birisi de yüce Allah'ın şu 
buyruğudur: 
"Hani şeytan onlara yaptıklarını süslemiş ve şöyle demişti: 'Bugün insanlardan sizi yenebilecek yoktur. Ben de muhakkak sizin yardımcınızım." (el-Enfâl, 8/48)

Bu Bedir günü şeytan bir adam suretinde görünerek onlara söylediği sözleri söyleyip, müşrikleri aldattığı zaman tahakkuk etmişti.

Ebu Hureyre’nin bir adam suretinde gelen şeytan ile başından geçen olaylarıanlatan rivayet te buna delildir.

Ebu Hureyre (ra) anlatıyor: "Ben zekat mallarını bekliyordum. Bir gece, birinin gelip bu malları karıştırdığını gördüm..gördüm ve yakaladım. Ona, "seni Rasulallah'a götüreceğim" dedim. O ise kendisinin, ihtiyaç sahibi olup aile fertlerine başka bakan kimsenin olmadığını, bundan dolayı da kendisini serbest bırakmamı istedi. Ben de bu haline acıyıp onu serbest bıraktım. Ertesi gün Allah Rasulü'nün (sav) yanına geldim. Ben daha bir şey söylemeden Efendimiz (sav): "Ya EbaHureyre! Dünkü esiri ne yaptın?" diye bana o geceki macerayı sordu. Ben de "Ya Rasulallah! Onu size getirecektim; ancak kendisinin fakir olduğunu ve ailesine bakacak kimsesinin olmadığını söyleyince ben de vazgeçtim" deyince, Allah Rasûlu "yalan söylüyor, o yine gelecektir" buyurdular. O akşam ben yine nöbet tuttum. Aynı şahıs yine geldi ama bu sefer kararım kesindi; ne kadar yalvarıp dil dökse de dinlemeyecek, onu tutup Allah Rasulü'ne götürecektim. O da, bu kararlı tavrımı görünce: "şimdiye kadar söylediklerimin hepsi yalandı. Eğer beni bırakırsan sana, okuduğun zaman ben ve emsalimin şerrinden korunabileceğin bir dua öğretirim" diyerek kendisinin yalancı olduğunu itirafla Allah Rasulü'nü tasdik etmişti. Ben ise söyleyeceği duanın ne olduğunu merakla onu hemen bırakıverip dinlemeye başladım. Bunun üzerine o bana, "Ayete'l-Kürsi'yi okumaya devam ettiğin müddetçe, bütün insî ve cinnî şeytanların şerrinden emin olursun" dedi. Ben de sabah Allah Rasulü'nün huzuruna geldim ve Efendimiz yine: "Esirine ne yaptın?" diye sordu. Ben de olup-bitenleri anlattım. Sözümü bitirince de: "Yalancı ama, sana doğruyu söylemiş" buyurdular. Ardından: "Onun kim olduğunu biliyor musun?" diye sordu. Ben, "hayır, Ya Rasulallah!" dedim. Bana, onun şeytan olduğunu haber verdi. (1) 

b. Siyah köpek suretinde gelmeleri.

Buna da Muslim'inSahih'inde namaz bahsinde Abdullah b. es-Sâmit'ten, onun Ebu Zerr’den şöyle dediğine dair rivayet delil teşkil etmektedir:

Rasûlullah buyurdu ki:

"Sizden herhangi birisi kalkıp namaz kılacak olursa, eğer önünde deve eğerinin arka tarafındaki tahta gibi bir şey bulunursa onun için sütre olur. Şayet önünde deve eğerinin arkasındaki tahta gibi bir şey bulunmayacak olursa eşek, kadın ve siyah köpek onun namazını
keser."

 Ben (Abdullah b. es-Samit):“Ey Ebu Zerr dedim. Siyah köpek ile kırmızı köpek ve sarı köpek arasında nasıl bir farkvardır?” Ebu Zerr dedi ki: “Kardeşimin oğlu, senin bana sorduğun şekilde ben de Rasûlullah’a sordum. Şöyle buyurdu: 

“Siyah köpek bir şeytandır.” 

Siyahın cinlere mahsus renk olduğunu gösteren birtakım deliller de vardır. İ. AhmedMüsned'inde rivayet edildiğine göre Rasûlullah buyurdu ki: 

"Benden önce hiçbir peygambere verilmemiş beş şey bana verildi. (Düşmanımın kalbinesalınan) korku ile bana yardım olundu. Bu sebeple düşman bir aylık mesafeden benden korkar. Yeryüzü benim için hem namaz kılacak yer, hem de temizlenme aracı yer kılındı ve 
ganimetler bana helâl kılındı. Benden önce hiç kimseye helâl kılınmadı ve ben hem kırmızıya,hem siyaha gönderildim. Bana: "İste O sana verilecek” denildi. Ben isteğimi ümmetime yapacağım şefaat olarak sakladım. O inşaallah sizden yüce Allah'ın huzuruna ona hiçbir şeyi 
ortak koşmadan çıkan kimselere erişecektir." 

A’meş -ki burada delilimiz de budur- dedi ki: Mücahid'in görüşüne göre kırmızıdan kasıt insanlar, siyahdan kasıt cinlerdir.

MucemuŞuyuhiEbiBekr el-İsmailî’deki rivayete göre Ebu Abdi'r-Rahman es-Sülemî şöyle demiştir: Ali b. EbiTalib dedi ki: "Cinler muayyen birtakım köpeklerdir." 

Rasûlullah da şöyle buyurmuştur: "Sizler iki noktası bulunan simsiyah köpeği öldürünüz. Çünkü o şeytandır." 

İbnAbdi'l-Berr dedi ki: "İlim adamlarının dediklerine göre simsiyah (köpek) şeytandır. Yani böyle bir köpek menfaat sağlamaktan uzak, zararı ve eziyeti bir ihtimali yakın bir yaratıktır.

Bunlar düşünme ile anlaşılacak konular değildir. Kıyas ile bu neticelere ulaşılamaz. Bu hususlarda Hz. Peygamber’in dediği kabul edilir.

İbnAbdi'l-Berr kimseye zarar vermedikleri ve kimseye saldırmadıkları takdirde siyah köpeklerin dahi öldürülmeyeceği kanaatine yatkındır. Çünkü Hz. Peygamber canlı herhangi bir varlığın hedef edinilmesini yasaklamıştır.

Ayrıca köpeklerin öldürülmesine dair verilen emir Peygamber’in EbûDâvûd'unSünen'indeki şu rivayette olduğu gibi neshedilmiştir:

"Beş haşerevardır ki bunlar Harem hudutları içerisinde de, dışında da öldürülürler. Hz. Peygamber bunlar arasında saldırgan köpeği de saydı." 

Bu hadisiyle Rasulullah köpekler arasından sadece saldırgan için özel
hüküm vermiştir. Çünkü mü'mine saldıran, eziyet veren ve mü'min tarafından kendisine güç yetirilen herbir hayvanın öldürülmesi vaciptir. 

(İbnAbdi'l-Berr devamla) dedi ki: Yine bu husustaki delillerden birisi de şudur: İmam Malik'den sonra dönemlerin değişip durmasına rağmen bütün bölgelerde köpekler öldürülmemiştir. Bütün bu ülkelerde ise İmam Malik'in de, başkalarının da mezhebinde olan ilim adamları ve fazilet sahipleri bulunagelmiştir. Herhangi bir münkerve açık masiyette hiçbir şekilde müsamaha göstermeyen, mutlaka o münkere karşı tepki 
gösteren ve onu değiştirmeye kalkışan kimseler de bulunmuştur. 

Bu hususta rivayet edilen ve şeytan olduğunu belirten siyah köpeklerin öldürülmesi kanaatini benimseyenlerin ise buna dair bir delilleri yoktur. Çünkü yüce Allah kötülüğü ağır basan insanlara ve cinlere mensup olanlara “insan ve cin şeytanları” (Enam, 6/112) ayetinde şeytan adını vermiş bulunmaktadır ve bu sebep dolayısıyla da öldürülmeleri gerekmemiştir.

c. Evlerde barınan yılanlar şeklinde gelmeleri.

Buna Muslim'inSahih'inde Selâm bölümünde Ebu Said el-Hudri’den şöyle dediğine dair kaydettiği rivayet delildir: Rasûlullah buyurdu ki: 

"Şüphesiz Medine'de müslüman olmuş cinlerden bir kesim vardır. Her kim evlerde barınan bu kesimden bir şeyler görecek olursa üç (gün ya da defa) onlara süre tanısın. Bundan sonra bir daha ona görünecek olursa onu öldürsün. Çünkü o bir şeytandır."

"Evlerde barınanlar"dan kasıt ise evlerde barınan yılanlardır, bunlar çoğunlukla cinlerdenolurlar.

Nitekim Ahmed'inMüsned'indeİbn Abbas'ın rivayet ettiği hadiste şöyle
denilmektedir. Rasûlullah buyurdu ki:

"Yılanlar cinlerden mesh olmuşlardır. (Hilkatleri değiştirilmiştir.)" 

d. Zararlı haşereler suretinde görünmeleri.

Buna da EbûDâvûd'unSünen'indeEdeb bölümünde Ebu Said el-Hudrî’den şöyle dediğine dair kaydettiği rivayet delil teşkil etmektedir:

Rasûlullah buyurdu ki:

"Şüphesiz cinlerden olan haşerelerden herhangi birisini evinde kim görecek olursa üç defa ona görünsün. Eğer tekrargelecek olursa onu öldürsün, çünkü o bir şeytandır."


Hazırlayan: Mehmet ERGÜN / Vaiz



[1]Saffat, 158.

[2]En’am, 6/100.

[3] Buhari, Tefsir, Beni İsrail, 7-8.

[4] Cin, 72/6.

[5]Hicr, 15/27.

[6] Rahman, 55/15.

[7] Müslim.

[8] Ebu Davud.

[9]Kehf, 18/50.

[10] Buhari, Müslim.

[11]Zariyat, 51/56.

[12] Rahman, 55/31-36.

[13]En’am, 6/130.

[14] Cin, 72/11.

[15]Cinn, 72/2.

[16]Cinn, 72/1.

[17] Buhari.

[18] Müslim.

[19] Müslim.

[20]Ahkaf, 46/29-32.

[21] Müslim.

[22]Sebe, 34/14.

[23] Şuara, 25/210-212.

[24]Neml, 27/39.

[25]Müsned, IV, 144, 146; Buhari, Vekale, 10; Tirmizi, Fezailül-Kur’an, 2, 3.

 
Üye Girişi
Aktif Ziyaretçi9
Bugün Toplam584
Toplam Ziyaret4706875
MAKALELER
EĞİTİM SUNUMLARI