• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/insanveislam.org/
  • https://twitter.com/insanuislam











Hz. Eyyub

Hz. EYYUB

Soyu, Yaşadığı Zaman ve Yer:

Kur'ân-ı Kerim'de Hz. Eyyûb'dan dört yerde bahse­dilmiş ve hakkında çok az bilgi verilmiştir, onun hakkındaki bu bilgiler, peygamber olarak görevlendirilmesi, üstün ahlâkı, ağır bir hastalığa yakalanması ve Cenab-ı Hakk'ın lütfuyla bu hasta­lıktan kurtulmasıyla sınırlıdır. Kur’an-ı Kerim’de onun soyu, ne zaman ve hangi ülkede yaşa­dığı veya görevi sırasında nelerle karşılaştığı hususlarında bilgi bulunmamaktadır. Buna karşılık, tarih ve tefsir kaynaklarında, Hz. Eyyûb’un soyu ve yaşadığı zaman hak­kında farklı rivayetler aktarılmaktadır.

 

Kur'ân-ı Kerim'de Hz. Eyyûb Hakkında Verilen Bilgiler

Kur'ân’da Allah Teâlâ, Rasulullah’a gönderdiği gibi, diğer peygamberlere de vahiy gönderdiğini bildirirken bâzılarının isimlerini vermektedir. Hz. Eyyûb da bunların arasındadır:

إِنَّا أَوْحَيْنَا إِلَيْكَ كَمَا أَوْحَيْنَا إِلَى نُوحٍ وَالنَّبِيِّينَ مِنْ بَعْدِهِ وَأَوْحَيْنَا إِلَى إِبْرَاهِيمَ وَإِسْمَاعِيلَ وَإِسْحَاقَ وَيَعْقُوبَ وَالْأَسْبَاطِ وَعِيسَى وَأَيُّوبَ وَيُونُسَ وَهَارُونَ وَسُلَيْمَانَ وَآتَيْنَا دَاوُودَ زَبُورًا

(Ey peygamber) Biz, Nuh'a ve ondan sonraki bütün pey­gamberlere vahyettiğimiz gibi sana da vahyettik. Tıpkı İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a, torunlarına, İsa'ya, Eyyüb'a, Yunus'a, Harun'a ve Süleyman'a vahyettiğimiz ve Davud'a Zebur'u verdi­ğimiz gibi.[1]

Enbiya suresinde Cenab-ı Hak, bâzı peygamberlerine verdiği imkânlar ve onlara yaptığı yardımlardan bahsederken, Hz. Eyyûb’un yakalanmış olduğu hastalıktan kurtulmak için yaptığı duaya da işaret etmiş ve onun bu duasını kabul etti­ğini, ona şifa ile birlikte yeniden evlât ve bol miktarda mal verdi­ğini açıklamıştır. Ayrıca onun bu durumunu, musibetlere mâruz kalan mü'minlerin, bu belâların giderilmesini Allah'tan istemele­ri ve ihlâsla O'na sığınmaları hususunda örnek göstermiştir:

وَأَيُّوبَ إِذْ نَادَى رَبَّهُ أَنِّي مَسَّنِيَ الضُّرُّ وَأَنْتَ أَرْحَمُ الرَّاحِمِينَ

"Eyyûb'u da hatırla! O, bir zaman rabbine, 'Doğrusu ben bir hastalığa yakalandım. Sen, merhametlilerin en merhametlisisin!' diye duâ etmişti.

فَاسْتَجَبْنَا لَهُ فَكَشَفْنَا مَا بِهِ مِنْ ضُرٍّ وَآتَيْنَاهُ أَهْلَهُ وَمِثْلَهُمْ مَعَهُمْ رَحْمَةً مِنْ عِنْدِنَا وَذِكْرَى لِلْعَابِدِينَ

Bunun üzerine duasını ka­bul ettik ve onu yakalandığı dertten kurtardık. Ayrıca katımızdan bir rahmet ve bize kulluk edenlere bir ders olmak üzere, ona aile fertlerini ve onlarla birlikte bir o kadarını daha verdik.[2]

******

Sâd süresindeki âyetlerde de onun hastalığı ve Allah'ın lütfuyla şifa bulması hakkında bilgi verilmiştir. Burada, önceki bilgilere ilâve olarak, onun yakalandığı dertten nasıl kurtulduğuna, ma­lına mülküne yeniden kavuştuğuna, engin sabrına ve hanımıyla ilgili bir duruma işaret edilmiş; ayrıca onun Allah'a yönelen çok güzel bir kul olduğu belirtilmiştir:

وَاذْكُرْ عَبْدَنَا أَيُّوبَ إِذْ نَادَى رَبَّهُ أَنِّي مَسَّنِيَ الشَّيْطَانُ بِنُصْبٍ وَعَذَابٍ

"Ey Muhammed! Kulumuz Eyyûb'u hatırla! Hani bir zaman O, Rabbine, 'Gerçekten şeytan bana meşakkat ve ıztırap dokun­durdu!' diye nida etmişti,

اُرْكُضْ بِرِجْلِكَ هَذَا مُغْتَسَلٌ بَارِدٌ وَشَرَابٌ

Ona, 'Ayağım yere vur! İşte sana, yıka­nılacak ve içilecek soğuk bir su!' dedik.

وَوَهَبْنَا لَهُ أَهْلَهُ وَمِثْلَهُمْ مَعَهُمْ رَحْمَةً مِنَّا وَذِكْرَى لِأُوْلِي الْأَلْبَابِ

Nezdimizden bir rahmet ve akıl sahiplerine bir öğüt olmak üzere biz, ona aile fertlerini ve önceki mal-mülkünü bahşettik, bir o kadar da artırdık.

وَخُذْ بِيَدِكَ ضِغْثًا فَاضْرِبْ بِهِ وَلَا تَحْنَثْ إِنَّا وَجَدْنَاهُ صَابِرًا نِعْمَ الْعَبْدُ إِنَّهُ أَوَّابٌ

Biz, Eyyûb'a, 'Eline bir demet sap alıp onunla hanımına vur, yeminini bozma!' demiştik. Gerçekten biz, onu sabırlı bulmuştuk. O, ne gü­zel kuldu! Daima Allah'a yönelirdi."[3]

 

Kur'ân-ı Kerim’de Hz. Eyyûb hakkında verdiği bilgiler, bunlardan ibarettir. Görüldüğü gibi, orada onun peygamber ol­duğunun bildirilmesi ve güzel ahlakı yanında sâdece hastalığı ve Cenab-ı Hakk'ın lütfuyla bu hastalıktan kurtuluşundan söz edilmiştir. Bu hastalığından bahsedilirken de, duyduğu rahatsız­lık, bu rahatsızlığı yüzünden yaşadığı acıyı şeytana nispet etme­si, Yüce Allah'ın emrine uyarak hastalıktan şifa bulma şekli, yeniden mal mülk ve evlâda kavuşması, hastalığı sırasındaki bir yemini ve bu yeminini yerine getirmesiyle ilgili tavsiyeye yer ve­rilmiştir.

Dolayısıyla Kur'ân-ı Kerim'de, onun hastalığının sebebi, ne tür bir hastalık olduğu ve safhaları hakkında bilgi yoktur. Tevrat ve diğer kaynaklarda anlatılanları bir tarafa bırakıp, sâ­dece âyetlerdeki bilgileri esas aldığımız takdirde, onun bu hastalığının, diğer peygamberlerin tâbi tutulduğu imtihanlar cinsin­den, derecesinin yükseltilmesine vesile kılınan bir imtihan oldu­ğu anlaşılmaktadır. Hz. Eyyûb, büyük bir sabır göstererek bu imtihanı başarıyla tamamlamıştır.

Üstün Sabır Sahibi Güzel Bir Kul

 

Tefsirlerde ve diğer kaynaklarda anlatıldığına göre Hz. Eyyûb, büyük bir zen­gindi. Geniş topraklar, bağlar, bahçeler ve kalabalık sürüler sahibiydi. Son derece sağlıklı bir bünyeye sahip olup çok sayıda çocuğu vardı. Ömrünün bolluk ve sağlık içinde geçirdiği yılların­da, varlıklı ve sağlıklı bir kulun yapabileceği en güzel kulluk şek­lini göstermişti. Son derece muttaki, Allah'ın verdiği nimetlere şükreden ve muhtaçlara yardımcı olan bir kul olmuştu. Dünya malı hiçbir şekilde onu tuzağına düşürememişti. Bunlarla alâka­lı olmalı ki, Yüce Allah, onu kendisine bol bol verdiği bu nimet­lerle, çocuklarının çokluğu ve bedeninin sıhhatiyle imtihan et­mek istedi.

Onu malını mülkünü ve ardından yakınlarını elinden almakla imtihan etti. Bütün mal varlığını ve çocuklarını kaybe­den Hz. Eyyûb, aynı zamanda ağır bir hastalığa yakalandı. Bu durumda ise o, hasta ve muhtaç sâlih kullar için örnek bir hayat yaşadı. Başına gelen bu sıkıntılara karşı sabır zırhına bü­rünerek Allah'a hamdine ve yoğun ibâdetine devam etti. Asla kırgınlık göstermedi, büyük bir tevekkülle Allah'tan gelen her şeye razı olduğunu gösterebilmek için elinden geleni yaptı.

Bol­luk zamanında olduğu gibi, darlık hallerinde nasıl olunması ge­rektiği hususunda biz müminler için güzel bir örnek oldu. Hatta neticede, Allah Teâlâ tarafından "sabırlı, güzel bir kul olarak tanı­tılma" yanında, sabırlı kişiler hakkında en önemli örnek hâline geldi.

Rivayete göre sâliha bir hatun olan hanımı da, bollukta ve darlıkta ondan farksızdı. Nimetlere şükretmesini bilen bu bahti­yar kadın, sıkıntı ve ağır hastalık günlerinde, kocasını terk et­medi, onu yalnız bırakmamak için elinden geleni yaptı ve her türlü hizmetini yürütmeye çalıştı.

 

Şeytanın Vesvesesi

 

Müfessirler, âyette, Hz. Eyyûb’un hastalığı sıra­sında duyduğu meşakkat ve acıyı, şeytana nispet etmesinin yan­lış anlaşılabileceğini düşünerek, bu işin hakikatini şöyle açıkla­mışlardır:

Hz. Eyyûb, "Gerçekten şeytan bana meşakkat ve ıztırap dokundurdu!" derken, şeytanın insanlar üzerinde hastalık ve sıkıntı meydana getirdiğini veya onun böyle bir güce sahip olduğunu kastetmemiştir. Zâten şeytanın böyle bir gücü de yok­tur. Çünkü böyle bir güce sahip olması durumunda insanların onun kötülüklerinden kurtulmaları mümkün olamazdı.

Şeytanın insanlar üzerindeki yetkisi, vesvese vermek suretiyle onları etki­lemesinden ibarettir. Hz. Eyyûb’un kastettiği de işte bu ves­vesedir. Şeytanın Hz. Eyyûb'a verdiği vesvesenin keyfiyeti hakkında ise farklı açıklamalar yapılmıştır. Bu hususta söyle­nenler özetle şöyledir:

Hz. Eyyûb’un hastalığı şiddetlenince, ona gelen şey­tan, önceden sahip olduğu nimetleri ve o andaki hastalığını ha­tırlatarak, onu rahatsız etmeye çalışırdı. Veya vesvese suretiyle gelir, sıhhat bulamayacağından bahsederek onun zihnini karıştı­rırdı. Yahut eşine, "kocan bana itaat ederse, hastalığını gideri­rim" der, bunun üzerine eşi, şeytanın sözlerini aktararak Eyyûb' u rahatsız ederdi.

Bu yollardan hangisiyle olursa olsun, onun vesvesesi kendisini rahatsız ettiğinden, Hz. Eyyûb, onun şerrinden kurtulmak için Allah'a duâ etmiştir.

 

Şifa Bulması

 

Kur'ân-ı Kerim'de açıklanan diğer bir husus, Hz. Eyyûb‘un şifa bulmak için yaptığı duânın Allah Teâlâ tarafından kabul edilmesi ve hastalıktan kurtulması için ne yapması gerek­tiğinin bildirilmesidir. Cenab-ı Hak, ona "Ayağını yere vur! İşte sana, yıkanılacak ve içilecek soğuk bir su!" buyurarak hastalı­ğından nasıl kurtulacağını açıklamış, bunun üzerine ayağını yere vurduğunda, oradan soğuk bir su fışkırmış ve Hz. Eyyûb, o sudan içip ardından banyo yapınca şifa bulmuştur.

Hz. Eyyûb’un hastalığı, Enes b. Mâlik'ten nakledilen bir hadise göre 18 yıl devam etmiştir.

 

Kendisine Yeniden Çocuk Ve Mal Verilmesi

 

Kur'ân-ı Kerim’deki ilgili ayetlerde, Allah Teâlâ'nın, duasını kabul ederek sağ­lığına tekrar kavuşturduğu Hz. Eyyûb'a, önceden olduğu gibi, çok sayıda çocuk ve büyük bir servet bahşettiğini, hatta önceki servetini ikiye katladığını da haber vermiştir. Rasûlullah ona bahşedilen nimetlerle ilgili olarak şöyle buyurmuştur;

بَيْنَا أَيُّوبُ يَغْتَسِلُ عُرْيَانًا، فَخَرَّ عَلَيْهِ جَرَادٌ مِنْ ذَهَبٍ، فَجَعَلَ أَيُّوبُ يَحْتَثِي فِي ثَوْبِهِ،

"Eyyûb peygamber bir gün yıkanırken, üzerine altın çekirgeler düşmeye başladı. Eyyûb, onları toplayıp elbisesi­nin içine doldurmaya başladı.

فَنَادَاهُ رَبُّهُ: يَا أَيُّوبُ، أَلَمْ أَكُنْ أَغْنَيْتُكَ عَمَّا تَرَى؟

Allahu Tealâ, 'Ya Eyyûb! Ben seni bu gördüklerinden daha zengin kılmadım mı?' diye seslendi.

قَالَ: بَلَى وَعِزَّتِكَ، وَلَكِنْ لَا غِنَى بِي عَنْ بَرَكَتِكَ

Eyyûb ise, 'Evet, izzetine yemin ederim ki, be­ni çok zengin kıldın; fakat ben senin lütfettiğin bereketten müs­tağni olamam.' dedi.![4]

 

Yüz Değnek Meselesi

 

Âyetteki "Biz, Eyyûb'a, eline bir demet sap alıp onunla ha­nımına vur, yeminini bozma!' demiştik." ibaresiyle işaret edilen hususa gelince, Fahreddin Râzî ve Beyzâvî'nin naklettiklerine göre, hastalığı günlerinde, eşi bir ihtiyaç için gittiğinde geç gel­miş, bu duruma öfkelenen Hz. Eyyûb, "Hastalığımdan kurtulursam sana yüz değnek vuracağım!" diye yemin etmişti. Cenab-ı Hak, onun yeminini yerine getirmesi için bir kolaylık gösterdi. Çöplerden bir demet yaparak bir defa vurmasıyla yemininin ye­rine geleceğini bildirdi.

Başka bir rivayete göre ise, hastalığı arttığında hanımı, "Sen duası makbul bir adamsın, dua et de Allah şifanı versin!" deyince, "Biz yetmiş yıl nimetler içinde yüzdük, yetmiş yıl da belâ ve sıkıntıya sabredelim! Allah bana şifa verirse sana yüz sopa vuracağım." diye yemin etmiştir.

Elmalılı, bu konu hakkında şöyle demiştir:

"Deniliyor ki, Hz. Eyyûb, bir hâdise dolayısıyla eşine yüz değnek vurmaya yemin etmişti. Böylece bir demet yaparak vurmakla yeminin yerine geleceği kendisine ruhsat olarak göste­rilmiş, seri ceza ve yeminlerde bu "Eyyûb ruhsatı" adıyla bakî kalmıştır.

Derveze, Hz. Eyyûb'a verilen bu ruhsatı, Allah'ın kul­ları için, tehlike, zarar ve günâha düşürecek problemlerden kur­tulmaları hususunda meşru vesilelere tevessül edilmesine izin verdiğine delil olarak değerlendirmekte ve bunun Kur’ân’ın tek­rarlarla prensip haline getirdiği bir kaide olduğunu söyleyerek çeşitli örnekler vermektedir.

Hz. Eyyûb'a tanınan ve Al­lah'ın onun vefakar eşine büyük bir lütfü kabul edilen bu uygu­lama, fukâha arasında çeşitli görüşlere dayanak olmuştur.

 

Kitab-ı Mukaddes'te Hz. Eyyûb

 

Kur'ân-ı Kerim'de Hz. Eyyûb hakkında verilen bilgiler dışında onun milleti, mensup olduğu aile, yaşadığı dönem, hayatı ve bilhassa meşhur hastalığı ile ilgili olarak diğer kitaplarda pek çok şey söylenmiştir. Bu bilgilerin çoğunluğunun kaynağı Tevrat veya Ehl-i Kitab‘ın elinde bulunan diğer bâzı kitaplardır. Onun yakalandığı şiddetli hastalık ve hastalığı esnasındaki durumu hakkında söy­lenenlerin ekseriyetinin uydurma olduğu açıktır.

Hazırlayan: Mehmet ERGÜN / Vaiz



[1] Nisa, 4/163.

[2] Enbiya, 21/83-84.

[3] Sad, 38/41-44.

[4] Buhari, İbn Hanbel

Üye Girişi
Aktif Ziyaretçi11
Bugün Toplam743
Toplam Ziyaret4707034
MAKALELER
EĞİTİM SUNUMLARI