• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/insanveislam.org/
  • https://twitter.com/insanuislam











Nail ÇAM
nailcam09@hotmail.com
HAKSIZ KAZANÇLA İLGİLİ AHKÂM
07/10/2018

İnsanlar rüşvet, faiz, kumar, içki, zina, hırsızlık, gasp, karaborsacılık gibi gayri meşru yollarla para kazanabilmektedir. Bu yazıda ele alınacak olan bu tür haksız/haram kazançlara ne yapılacağıdır?

Tasadduk mu edilecek, sahibine iade mi edilecek, kişi kendisi mi faydalanacak, itlaf mı edilecek? Tevbe yeterli mi? Uygun olan hangisidir?

Haram malın çeşitli sûretleri ve durumları vardır. Bazen zatından veya kesbinden dolayı haram olur. Kesbi nedeniyle haram olan, bazen sahibinin rızası ile alınmış olur; bazen de rızası olmadan.. bazen kazanan haram olduğunu bilir, bazen bilmez. Bazen tevilden dolayı alır. Her birinin ayrı hükmü vardır.

1. Ayn’ından/zatından dolayı haram olan kazanç: Şarap, uyuşturucu, domuz ve put gibi aynı ile pis olan mallardır.

Bu tür mallardan kazanılan kazanç da, pis ve haramdır. Çünkü Allah bir şeyi haram kıldı ise ücretini de haram kılmıştır. (Ebû Dâvûd, İbn Mâce)

2. Kesbinden dolayı haram olan kazanç: Bu malın aslı, helaldir. Fakat onu harama dönüştüren riba, rüşvet gibi yollarla alınmış olma gibi bir vasıfla vasıflanmasıdır. 

Fasit akitlerle elde edilen mal, yasal olmayan görevlerin ücreti, haram malların ticaretine aracılık etmekten elde edilen kazanç, yalancı şahitlik ve faiz kitabeti gibi meşru olmayan hizmetlerin ücreti, hakkı olmayan bir şeye ulaşmak isteyenin rüşvet olarak verdiği mal, kumar, piyango ve kehanet yoluyla kazanılan mal bunun örnekleridir.

a) Başkasının malını haksız yolla, rızası ve izni olmadan almakla kastedilen: çalınan veya gaspedilen mal, kamu malını zimmete geçirme, aldatarak ve hile ile alma, sahibini zorlayarak alınan faizli fazlalık, hakkını elde edebilmek için mal sahibinin ödediği rüşvet gibi haram yollarla elde edilen maldır.

b) Yaptığı işlemin haram olduğunu bilmediği veya güvendiği ilim ehlinden birinin fetvasına binaen cevazına inandığı için yasak bir işlem ile haram bir mal kazanana -bir şartla- herhangi bir şey lazım gelmez. Bu şart da: Yaptığı bu yasak işlemden haramlığını öğrendiği anda el çekmektir. “Kime Rabbinden bir öğüt gelir ve son verirse geçmiş Allah’a kalmıştır” Bakara, 275) ayeti buna delalet eder. (İbn Teymiye, Mecmuu’l-Fetâvâ)

c) Haram olduğunu bile bile sahibinin izni ve rızası ile kazanılan mal.

HARAM MALIN TASARRUFU

Haram mal kazanan şahıs, bu eyleminden dolayı tevbe etmeli ve bu malı sahibine iade etmekidir. Bu malın muayyen bir sahibi olmazsa veya sahibine ulaşması mümkün olmazsa helal olan malını, bu haram maldan müslümanların maslahatına sarfederek veya fakir ve miskinlere sadaka olarak vererek temizler. 

Ancak bu tasadduğu, mübah bir şekilde kazandığı malından verdiği sadaka gibi görüp Allah’tan sevap umması caiz olmaz. Bu amel kabul olunmaz ve sevap kazanamaz. 

Abdullah b. Mesut’tan rivayet olunmuştur. Hz peygamber şöyle buyurmuştur: «إِنَّ اللَّهَ لَا يَمْحُو السَّيِّئَ بِالسَّيِّئِ، وَلَكِنْ يَمْحُو السَّيِّئَ بِالْحَسَنِ، إِنَّ الْخَبِيثَ لَا يَمْحُو الْخَبِيثَ» Allah günahı, günah olan şeyle imha etmez, fakat günahı, helal olan şeyle imha eder. Pislik pisliği imha etmez.” 

Ali el-Kâri, bu hadisi şöyle açıklamıştır: Haram malla tasaddukta bulunmak, günahtır. Allah kötü amelleri, haramlarla imha etmez. Bazı alimlerimiz, şöyle demiştir:  Kim ki, haram malı tasadduk eder ve bundan sevap beklerse kafir olur. Fakir de haram olduğunu bildiği malı isterse kafir olur. Fakat Allah günahı, helal tasadduk ile imha eder. (Mirkât) 

Hafız ibn Recep demiştir ki: Haram malla sadaka, makbul değildir. Çünkü hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: Allah taharet olmadan namazı kabul etmez. Ganimet malından aşırılan maldan verilen sadakayı da kabul etmez. (Müslim)

İbn Abbas’a, zulmederek haram mal elde eden, sonra tevbe eden, hacceden, köle azat eden ve ondan tasadduk eden bir şahsın ameli hakkında sorulmuş; şöyle cevap vermiştir: Pislik pisliği örtmez; fakat temiz, pisliği örter. 

Haramdan kazanılan malın yenilmiş veya infak edilmiş olması halinde bir şey gerekmez. Elde kalanın ise fakir, miskin veya hayır cihetine infak edilmesi gerekir. 

Haram mal, sadece kazanana haramdır. Başkasına haram olmaz. Bu hususta kaide şudur: “kazanılmasından dolayı haram olan mal, sadece kazanana haramdır. Ondan hediye, nafaka ve borç alma gibi mübah yollarla alana o mal mübahtır.”

Haram kazancın tasarruf ve tasadduku ile ilgili bu genel bilgilerden sonra haram kazancı olan kişinin ne yapabileceği ile ilgili olarak beyan edilen görüşleri teker teker ele alıp aktaralım:

1. Haram kazançtan dolayı tevbe gerekir.

Haramı işlemek veya sebep olmak veya aracılık etmek gibi bir hataya düşenin, tevbe etmesi ve bir daha o hataya düşmemeye azmetmesi gerekir. 

Kul hakları ile ilgili hususlardaki tevbenin sıhhati için haksızlığı gidermek ve ondan kurtulmak şarttır. Hz. Peygamber: “Kim ki ırzında veya herhangi bir şeyde kardeşine haksızlık yapmışsa dinarın ve dirhemin olmadığı günden önce ondan kurtulsun. Eğer salih ameli varsa haksızlığı oranında ondan alınır; hasenatı yoksa sahibinin seyyiatından alınır ona yüklenir” (Buhari) buyurmuştur.

2. Haram malın sahibine veya mirasçılarına geri verilmesi gerekir.

Haksız yolla alınan haram maldan kurtulmanın yolu, malı sahibine iade etmektir. Zimmet ancak bu şekilde teberru eder. 

Bu tür bir mal infak edilse veya onda tasarrufta bulunulsa sahibine geri verilmek üzere zimmette borç olarak kalır.

Elde bulunan mal, şayet sahibinin rızası olmadan alınmış ve bedeli ödenmemiş ise sahibine geri verilir. Geri vermek mümkün olmazsa ğasıb, hak sahibinin bildiği borcu varsa onu öder, bu mümkün olmazsa mirasçılarına verir, bu da mümkün olmazsa onun adına tasadduk eder. Hak sahibi kıyamet günü sevabını isterse sevap onun olur; istemezse malına el koyanın hasenatından malının muadilini alır. Bu durumda sadakanın sevabı tasadduk edenin olur. (İbn Kayyım, Zâdu’l-Meâd, 5/690)

Haram olduğunu bile bile sahibinin izni ve rızası ile haram bir mal kazanan kişi, bu malı ilim ehlinin iki kavlinden daha tercih edilenine göre sahibine iade etmez. Domuz veya içki satışı karşılığı veya zina karşılığı veya fahişelik karşılığı olan mal, ödeyenin rızası ile ve bedelini ödeyerek elde edilmişse bedelin ödemede bulunana geri verilmesi gerekmez. Çünkü onu ödeyen, kendi ihtiyarı ile vermiş ve yasak malın bedelini ödemiştir. Bedelin ve malın bir araya toplanması caiz olmaz. Çünkü bu, ona günahta yardımcı olmak ve günahkarın işini kolaylaştırmaktır. (İbn Kayyım, Zâdu’l-Meâd, 5/691)

Haram yolla elde edilen malın, sahibine veya öldüğü zamanki mirasçılarına iade edilmesi gerekir. Hak sahiplerini bilmek veya malı onlara ulaştırmak mümkün değilse mal onun adına tasadduk edilir. Hak sahibi, günü geldiğinde sadakayı onaylamak veya malı vermesini istemek arasında muhayyerdir. 

Çalınan malın miktarı bilinmiyorsa ondan temizlenildiğine dair zan üstün gelinceye kadar mal geri verilir.

Eğer uzun zaman geçmiş ve soruşturma yapmak zorlaşmışsa eldeki malın yarısı elden çıkarılır. 

Maldaki helal ve haramın miktarı bilinmiyorsa mal ikiye ayrılır; yarısını kendi alır, diğer yarısını da eğer sahiplerini biliyorsa onlara ulaştırır, bilmiyorsa tasadduk eder. (İbn Teymiye, Mecmuul-Fetâvâ)

Hemen geri vermekten aciz ise, üzerine borç kalır, def etmeden zimmeti temize çıkmaz. O takdirde yapılması gereken vasiyet etmektir. Zira hadiste şöyle buyurulmuştur:  “Yanında vasiyet edilecek bir şey bulunan bir müslümanın, vasiyeti yanında yazılı olmadan üç gece geçirmeye hakkı yoktur.”

‎مَا حَقُّ امْرِئٍ مُسْلِمٍ لَهُ شَيْءٌ يُوصِي فِيهِ يَبِيتُ ثَلَاثَ لَيَالٍ إِلَّا وَوَصِيَّتُهُ عِنْدَهُ مَكْتُوبَةٌ". (Buhari, Müslim)

“İnsanların malını alıp da onu geri vermek ister (veremezse), onun adına Allah onu geri verdirir. Kim de alır, itlaf etmek isterse Allah o malı itlaf ettirir.”

‎( مَنْ أَخَذَ أَمْوَالَ النَّاسِ يُرِيدُ أَدَاءَهَا أَدَّى اللَّهُ عَنْهُ وَمَنْ أَخَذَ يُرِيدُ إِتْلَافَهَا أَتْلَفَهُ اللَّهُ ). (Buhari) 

Biri hırsızlık yapar da bunu mal sahibine söylemesi zor olursa veya söylediğinde aralarının bozulacağını düşünürse malı mümkün olan bir yolla ona geri verir. Birisiyle ulaştırmak veya hesabına yatırmak gibi.

3. Haram mal, hayır yönünde tasadduk edilir.

Bu tasadduk, başkasına ait haram malı helal maldan ayırmak mümkün olmadığında veya sahibi bilinmediğinde olur.

Buna, hz peygamberin, “ hz peygambere ve arkadaşlarına pişmiş olarak gönderilen ve sahibinin izni olmadan alındığı öğrenilen oğlak etini yememesi ve bunu esirlere ver” buyurması delalet eder. (Elbânî, Aliyyül Kârî, Mirkâtu’l-mefâtîh)

Bazı alimler, geri verilmesi imkansız olan haram maldan kurtulma çaresi olarak lukataya kıyaslamada bulunmuştur. Çünkü bulan, bulduğunu tasadduk eder. Haram malı, fakir ve miskinlere verip elden çıkararak ondan kurtulmak verene nazaran değil de fakire nazaran sadaka olarak isimlendirilir. Haram malın tevbesi, onu fakir ve miskinlere vererek elden çıkarmakla olur. Ecir ve sevap için değil. Bu elden çıkarma, tevbeyi ve şartlarını tamamlayan şeylerdendir. Bu nedenle bu şahıs, elden çıkararak tasarrufta bulunmakla ecir kazanmaz.

Bakara, 297: “Eğer tevbe ederseniz sermayeniz sizindir; zulmetmeyin, zulme uğramayın.”

فَإِنْ تُبْتُمْ فَلَكُمْ رُءُوسُ أَمْوَالِكُمْ لَا تَظْلِمُونَ وَلَا تُظْلَمُونَ﴾

Kurtûbî bu âyeti tefsir ederken şunları söyler: “Âlimlerimiz dedi ki, eldeki haram malın tevbesi, eğer haram mal faiz ise faiz aldığı kişiye geri vermesidir. Eğer o kişi bulunamıyorsa bu malı tasadduk eder. Eğer eldeki haram mal haksızlıkla aldığı bir mal ise haksızlık ettiği kişiye geri verir. Ama işler karışık olup elinde ne kadar haram mal var? bilmiyorsa elinde geri vermesi gereken ne kadar mal olduğunu araştırır ve elinde haram mal kalmadığına kanaat getirinceye kadar hak sahiplerine verir. O kişileri bilmiyorsa veya bulamıyorsa tasadduk eder. Hak sahibi çok olup onlara verecek bir şeyi yoksa elindekinin tamamını miskinlere veya müslümanların genel maslahatına çıkararak tevbe eder. “

Alimlerin çoğunluğuna göre haram maldan fakir ve miskinlere veya amme maslahatına tasadduk ederek kurtulmak gerekir. Haram malda herhangi bir tasarrufta bulunulursa zimmette borç olarak kalır.

Bir kişi içki nakil ücreti, haç yapım ücreti ve zina ücreti gibi haram işlerden bedel alırsa onu tasadduk eder ve yaptığı haram işten dolayı tevbe eder. Verdiği sadaka, yaptığına keffaret olur. Çünkü bu bedelden faydalanması caiz  olmaz. Zira o, pis bir bedeldir. İmam Mâlik ve Ahmed böyle demiştir. (İbn Teymiye, Mecmu; Mevsıli, ihtiyar, 3/61)

Haram olduğunu bildiği halde haram yolla kazanılan mal, tevbe ile helal olmaz. İyilik ve hayır işlerinde infak ederek ondan kurtulmak gerekir. ( Fetâvâ Lecnetu’d-Dâime)

Haram olduğunu biliyorsa faizden, sadaka ile veya mescid yaparak veya yolları ıslah ederek vb. kurtulur. 

* Haram kazancın hangi alanlara tasadduk edileceğinde ihtilaf vardır.

Birinci görüş: Haram kazançla elde edilen mal için tevbe edilmek istenirse bunun yolu, bu malı müslümanların genel maslahatına sarf etmek veya fakirlere ve miskinlere infak etmektir.

İkinci görüş: Haram mal, kurbet sayılan hususlarda tasadduk edildiğinde kabul olunmaz. (Mescit yapma, ilim talebelerine yardım gibi) aynı şekilde mutasaddık haram malı, kendisinin, ailesinin veya başkasının yeme-içme ve giyimle alakalı işlerine veremez. Fakat, yol döşeme, fakirler için mesken yapma gibi amme maslahatı ile ilgili İşlere tasadduk edilebilir. 

Tâvus, Vüheyb b el-Verd gibi tasavvuf ehli bu tür mallardan faydalanmada tedbirli davranmışlardır. İmam Ahmed, Mescit, köprü, fabrika gibi genel menfaat için yapılanlara ruhsat vermiştir.

* Tasadduk işleminin kimin adına yapılacağında ihtilaf edilmiştir.

a) Haram kazanç sahibi, kendisi için tasaddukta bulunabilir; ama ecir kazanamaz, denilmiştir. 

Bu şahıs tevbe ecri ve Allah’ın emrine imtisal ecri kazanır; tasaddukta bulunma ecri değil. Çünkü bu şahıs, haram mala malik olamaz ki tasaddukta bulunan ecri kazansın. 

“Ey insanlar! Allah temizdir. Sadece temiz olanı kabul eder.”

"أيها الناس، إن الله طيب لا يقبل إلا طيباً"

(Müslim)

Bu tür kişiler, ecir kazanamaz. Aksine mal sahibinin izni olmadan tasarrufta bulunduğu için günahkar olur. Mal sahibi de kastı ve niyeti olmadığından ecir kazanamaz. 

Zeyd b. el-Ehnes el-Huzâî, Saîd b. el-Müseyyibe sormuş: Ben bir mal buldum, onu tasadduk edebilir miyim? Dedi ki: Sen ve sahibi ecir kazanamaz. (Abdurrezzak, Musannef)

Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “Allah temizdir, temiz olandan başkasını kabul etmez. Allah Resul’lerine emrettiğini, müminlere de emretmiştir. Allah şöyle buyurmuştur:  “Ey Rasuller, temizlerden yiyin, güzel işler yapın.” يَا أَيُّهَا الرُّسُلُ كُلُوا مِنَ الطَّيِّبَاتِ وَاعْمَلُوا صَالِحا

Başka bir âyette de: “Ey iman edenler, sizi rızıklandırdığımız şeylerin temizlerinden yiyin. Eğer sadece ona kulluk ediyorsanız Allah’a şükredin.”

‎يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا كُلُوا مِن

‎طَيِّبَاتِ مَا رَزَقْنَاكُمْ وَاشْكُرُوا لِلَّهِ إِنْ كُنْتُمْ إِيَّاهُ تَعْبُدُونَ  

Sonra hz peygamber şöyle devam etti: Saçları dağınık ve tozlu biri, uzun bir yolculuk yapar. Ellerini semaya açar, ya rabbi, ya rabbi der. Yediği haram, içtiği haram, giydiği haramdır. Duası nasıl kabul olsun? (Müslim)

Haram malla sadaka, makbul değildir. 

“Allah abdestsiz namazı ve ganimet malından sadakayı kabul etmez.”

لا يقبل الله صلاة بغير طهور ولاصدقة من 

غلول .

“Kulun kazandığı, infak ettiği, bundan dolayı dua edildiği, tasaddukta bulunduğu ve kendisinden kabul olunan ve de arkasında bıraktığı haram mal sadece cehennem ateşini artırır. Allah pisliği, pislikle imha etmez. Fakat pisliği temiz olanla imha eder. Pislik pisliği imha etmez.”

لا يكتسب عبد مالا من حرام فينفق منه فيبارك له فيه ولا يتصدق به فيتقبل منه ولا يتركه خلف ظهره إلا كان زاده إلى النار ، إن الله لا يمحو السيئ بالسيئ ، ولكن يمحو السيئ بالحسن ، إن الخبيث لا يمحو الخبيث .

“Haram mal kazanıp onu tasadduk edene ecir yoktur.”

 من كسب مالا حراما فتصدق به لم يكن له 

فيه أجر

“Haram yoldan mal kazanıp da onu yakınlarına ulaştıran, tasaddukta bulunan veya Allah yolunda infak edeni Allah, bu mallarla bir araya getirir ve cehenneme atar.”

 من أصاب مالا من مأثم فوصل به رحمه ، أو تصدق به أو أنفقه في سبيل الله جمع الله ذلك جميعا ثم قذف به في نار جهنم .

“İbn Abbas’a: Bir iş üzerine olan, zulmeden ve haram kazanan sonra da tevbe edip hacceden, köle azad eden ve tasaddukta bulunan bir kişi hakkında sorulmuştur. Demiştir ki: pislik, pisliği örtmez.”

وسئل ابن عباس رضي الله عنهما عمن كان على عمل فكان يظلم ويأخذ الحرام ثم تاب فهو يحج ويعتق ويتصدق منه ؟ فقال : إن الخبيث لا يكفر الخبيث .

İbn Mes’ud da aynı şekilde: Pislik, pisliği örtmez; fakat temiz, temizi örter, demiştir.

وكذا قال ابن مسعود رضي الله عنه : إن الخبيث لا يكفر الخبيث ، ولكن الطيب يكفر الخبيث .

Bu mevzudaki nass ve görüşler böyle olmakla birlikte, şöyle bir bakış açısı ile meseleyi anlamaya çalışmak yerinde olacaktır. 

Piyangodan büyük ikramiye kazanan biri, bir meyhane açıp gelen herkese bedava hizmet etse günah kazanacak mıdır? Tabi ki evet. O halde haksız kazancın hayri amaçlar için kullanılmasını da bu eksende ele almak doğru olabilir mi acaba?

b) Haram kazanç, hak sahibi adına tasadduk edilir.

Haksız kazanç sahibinin, malı sahibine veya mirasçılarına iade edememesi halinde sahibi adına tasaddukta bulunması âlimlerin çoğunluğuna göre caizdir. (Malik, Ebû Hanife, Ahmed vd) 

İbn Mesud ve İbn Abbas, sahibi bilinmeyen malların tasadduk edilmesi görüşündedir. Buluntu malın (lukata), ilan edilip sahibi bulunamadığında tasadduk edileceğinde icma edilmiştir.    Malın sahibi geldiğinde ücret ve tazmin arasında muhayyerlik vardır. Gaspedilen malda da hüküm böyledir.

Malik b Dînar, Atâ b Ebî Rabâha yanında sahibi bilinmeyen mal bulunan ve bunu elinden çıkarmak isteyen kişi hakkında sormuştur: Cevaben: Sahibi adına tasadduk eder; kendisi için değil, demiştir.

Süfyan şöyle demiştir: Bir şahıs, bir toplumdan gasbedilmiş bir şey satın alırsa onlara geri verir. Geri veremezse tamamını tasadduk eder. Kendi parasını alıkoymaz. Şu durum da aynıdır: Bir şahıs malında şüphe olan birine mal satsa ücreti tasadduk eder. İbn mübarek bu görüşe muhalefet etmiştir. Der ki: özellikle kazancı tasadduk eder. Ahmed de aynı görüştedir. 

Babasından miras alan kişi hakkında da aynı şeyi söylemişlerdir. Baba gayrı meşru işler yapıyor idiyse mirasçı kâr miktarını  tasadduk eder, geri kalanı alır. 

İmam Mâlik, Ahmed ve ikisi dışındakiler dahil Cumhura göre, eldeki haram malın sahibi bilinmiyorsa malın esas sahibi adına tasaddukta bulunulur veya müslümanların maslahatına sarfefedilir veya adil bir taksimatçıya teslim edilir o da müslümanların maslahatına sarf eder.

Kazanılmış olmayan bir malı sadaka olarak vermek, ibadet olamaz. O ancak sahibi için bir sadaka olur ki dünyada faydalanamadığı malı ahirette faydalı olsun.

Ulemadan bir kısmı, ğasıb vb.’lerinin başkasının malında yaptığı tasarrufu sahibinin icazetine bağlı olduğunu (mevkûf) kabul etmiştir. Mal sahibi ğasıbın tasarrufunu onaylarsa tasarruf geçerli olur.  İmam Ahmed’den  rivayet olunmuştur ki: Bir kişi, gaspedilen maldan zekatını verir de daha sonra mal sahibi buna icazet verirse tasarruf caizdir ve ondan zekat borcu düşer.

İbn Ebî’d-Dünya Ahmedden rivayet etmiştir. Bir kişi başkasının kölesini azad etse ve tazminatını kendi üzerine alsa sonra sahibi onay verse caizdir ve azadı geçerlidir.

Ebû Hanîfeden rivayet edilmiştir: Bir kişi bir koç ğasbedip kesse, sahibi de buna onay verse yeterli olur. 

c) Haram malın tasaddukundan kimse istifade edemez. 

İbn Ömer, ibn âmire haram kazançla köle azat etmekten sormuş: İbn amir şöyle demiştir: Senin örneğin deve çalan ve onunla hacceden ve cihad eden gibidir. Ne dersin allah bunları kabul eder mi?

4. Haram kazanç, kazanç sahibi tarafından kendi ihtiyaçları için kullanılır.

Fahişe veya içki tüccarı tevbe eder de fakir olurlarsa ihtiyaçları kadar bu kazandıkları haram maldan kendileri için tasarrufta bulunmaları caizdir. Eğer ticaret yapabileceklerse veya dokumacılık veya trikoculuk gibi sanatları varsa sermaye yapacakları mal dışındakileri verirler. (İbn Teymiye, Mecmûul Fetâvâ)

Haram maldan kurtulmak ve tevbenin tamamlanması, onu tasadduk etmek ile olur. Eğer fakir ise, bu maldan ihtiyacı kadar alır, geri kalanı tasadduk eder. Bu ayn veya menfaat olsa da bedelinin pisliğinden dolayı pis olan her kazanç için geçerlidir. (İbn Kayyım, Zadu’l-Meâd, 5/691)

Burda tevbe faktörünü unutmamak lazımdır. Zira şeriat, tevbe eden ile etmeyen arasını ayırmıştır. Şu âyet buna delildir: “Kime Rabbinden bir öğüt gelir ve nihayet verirse geçmişte olan onundur”.(فَمَنْ جَاءَهُ مَوْعِظَةٌ مِنْ رَبِّهِ فَانْتَهَى فَلَهُ مَا سَلَفَ) 

Bu görüşü, bu mal itlaf edilmez; tasadduk edilir görüşü  desteklemektedir. Tasadduk da zinakara ya da içkide ısrarcı olana yapılır. Ancak tevbekara ödenmesi daha uygun olur. Tevbekar, bu tasadduğa başkalarından daha layıktır. Hele fakir ise başka fakirlerden daha layıktır. Bu tevbekar fakir, bu maldan ihtiyacı kadar alır. Çünkü bu, tevbeden dolayı ona bir yardımdır. Eğer elden çıkarmakla mükellef tutulursa çok zarar görür. Tevbe etmeyebilir.

.

Bir de bu malı almasında bir mefsedet yoktur. Çünkü malı zaten almıştı ve mal, sahibinin hükmünden çıkmıştı. Malın zatı da haram değildir. Sadece vasıf nedeniyle yani harama yardım etme olduğundan haram olmuştu. Bu tevbe ile bağışlanmıştır. Bundan dolayı fakire helal olur. 

Biri, Ebû Ca’fere bir adam hakkında sormuş: Benim bir arkadaşım var; o, ev halkının her şeyine bulaşan haram mal edindi. Sonra bu adam durumun farkına vardı, hacca gitti. Bunun hakkında ne dersin? Ebû Ca’fer: Allahtan korksun ve artık harama dönmesin, dedi. (Musannefi Ebî Şeybe)

Allah, faiz akdi ile alınanın tevbe edince geri verilmesini emretmedi; sadece henüz alınmamış olan ribanın geri verilmesini emretti. Çünkü malikinin rızası ile kabzetmiştir. Bu ğasba benzemez. Bunda kolaylaştırma ve tevbeye terğîb vardır.  (Abdurrahman es-Sa’dî, el- Fetâvâ’s-Sa’dî)

5. Şafi’de haram mallar hakkında meşhur olan görüş şudur:  Bu mallar muhafaza edilir, sahibi ortaya çıkıncaya kadar tasadduk edilmez.

Sahibi bulununcaya kadar beklenir, görüşü pek isabetli gözükmemektedir. Çünkü umulmayan birşey için beklemenin faydası yoktur. Aksine bu, malın helake maruz kalmasına sebep olur. 

6. Fudayl b Iyâz der ki: Yanında sahibi bilinmeyen haram bir mal bulunan kişi onu itlaf eder ve denize atar; tasadduk etmez. Allah’a ancak temiz olanla yaklaşılır. 

Şarap, uyuşturucu, domuz ve put gibi aynı ile pis olan mallar, herhangi bir zaman ve mekanda helal olmaz. Bu tür haram mallardan kazanılan para, ümmetin maslahatına sarf edilebilirse de zatından dolayı haram olan mal kazanan veya hukukun nehyettiği şeylerin alış-verişini yapan, elde eden veya kullanan kişi onu sahibine iade edemez, kendisi de elde tutamaz, faydalanamaz, satamaz; İtlaf etmesi gerekir.

Haram malda tasadduk, kabul olunmaz. Çünkü tasadduk, ibadetin kendisinde olmuştur. Bu konuda, ayni haram malda değil de kesbî  haram malda sahih olan, tasadduktur. Çünkü malın itlafı ve zayi edilmesi yasaktır. Ebeden muhafaza edilmesi de, onu telef olmaya maruz bırakmaktır.

Hulasa: Haram malın tasarrufunun keyfiyetini bu söylenenlere göre şu kaideler üzerine özetlemek mümkündür:  Bir şahıs bir malı hukuki olmayan bir yolla kabzetmiş ve ondan kurtulmak isterse:

a) Tevbe eder.  

b) Sahibine geri verir.

b) Sahibine geri vermesi imkansız olursa mirasçılarına geri verir.

c) Bu da mümkün olmazsa mal sahibi adına tasadduk eder. 

d) İçki gibi zatı ile haram olan mala sahipse itlaf eder.

e) Fakir olup elindeki haram mala ihtiyacı varsa sermayeye yetecek kadarını kullanabilir

OKU, ANLA, PAYLAŞ. HAYRA ve BİLGİYE ORTAK OL.. 



2214 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

NAMAZ KIRAATİNDE TEKNOLOJİK CİHAZ KULLANMAK - 10/12/2020
Farz ve nafile namazlarda yazılı bir metinden, cep telefonundan, PC’den vs. okuyuşta bulunmak câiz midir? Sorusuna cevap bulunabilecek bir yazı.
NİÇİN KULLUKTA BULUNMALIYIZ? - 22/07/2020
Allahın cenneti ve cehennemi olmasa veya farz-ı muhal asiler cennete, itaatkârlar cehenneme girecek olsaydı bile, Allah ibadete layık olduğu için ibadet edebilmektir kulluk.
GENÇ KUŞAKLARI KENDİ EMEKLERİMİZLE HELÂK ETMEYELİM - 13/05/2020
Önce iman! Eyleme sevketme düşüncesi ile yaptığımız işler imansızlığa götürmesin gençlerimizi. Yanlış taktik neticede bizi, imansızlık ve inançsızlık için çaba sarfedenlerle aynı ligde top koşturuyor olmak gibi bir duruma sokabilir.
ALLAH’TAN KORKULUR MU? - 04/05/2020
Korkunç, çirkin, zararlı, şerli ve kötü olan şeyden korkulur. Türkçede kullandığımız şekliyle korkuyu bu gibi etkenler doğurur. Havfullah, haşyetullah ve takvallah korkuyla ne kadar ve nasıl ilintilidir?
İKİ ASLI, EKİNİ VE NESLİ HELAK ETMEK - 27/04/2020
Bakara 205. Âyet... Bir zihniyetin portresi..
CUMA MÜSTAKİL BİR NAMAZ MIDIR? - 20/03/2020
Eski ulemamızın bahis mevzuu yaptığı; fakat günümüzde sorgulanmadığı, gündem yapılmadığı ve dillendirilip yazılmadığı için pek bilinmeyen esaslı bir mevzuuyu ele alıp değerlendirmeyi size bıraktık.
İNSANIN İNSANA SECDE ETMESİ - 10/03/2020
Açıklanmaya ve izaha muhtaç olan bir rivayetti. Zira bu rivayet hakkında çok tartışmalar olmuş ve olmaktadır. Rivayetin senedi sahih olsa da metin tenkidi yöntemi ile anlamaya ve yorumlamaya çalıştık.
POZİTİF DÜŞÜNCE (TEFÂÜL) - 23/12/2019
Kolaylaştırın, zorlaştırmayın; müjdeleyin, nefret ettirmeyin! Her çığlığı aleyhte sanmayın! Belki o, müjde verecek; belki de sizi uyandıracak da tehlikeden kurtaracaktır.
YABANCI BİR KADINLA MUSÂFAHA YAPMAK - 02/10/2019
Dört mezhebin, yabancı bir kadınla musafaha yapmanın hükmü hususunda söylediklerini ve hükümlerine dayanak aldıkları akli ve nakli gerekçeleri ifade etmeye çalıştım.
 Devamı
Üye Girişi
Aktif Ziyaretçi16
Bugün Toplam1543
Toplam Ziyaret4772776
MAKALELER
EĞİTİM SUNUMLARI