• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/insanveislam.org/
  • https://twitter.com/insanuislam











Abdurrahman AKBAŞ
a.akbas25@hotmail.com
ERDEMLİ HAYATIN SACAYAĞI ÜÇ ORGAN
21/09/2019

Hz. Peygamber (sav), bir hadis-i şerifinde "...Bedeninin senin üzerinde hakkı vardır..." buyurmuştur. Bu ilkesel sözüyle Peygamberimizin, bedeni oluşturan herbir organın meşru biçim ve yöntemle tatmin edilmesi ve aynı minvalde kullanılmasına işaret ettiği aşikârdır. Zira insan bedenindeki herbir organın işlevi, işi ve işleyiş düsturu, Yüce Yaratıcı tarafından belirlenmiştir.

Hiç şüphesiz insanın biyolojik varlığını oluşturan her organın ayrı bir değeri vardır fakat insan için hayatî öneme sahip organ sayısının üç olduğunu söyleyebiliriz. Bunlar, mide, beyin ve kalptir. Bu üç organı diğerlerinden ayıran en temel özellik, üçünün de kendilerine has gıdalarla sürekli ve düzenli olarak beslenmeye ihtiyaç duymalarıdır. Çünkü bunlar, ancak meşru gıdalarla ve ölçülü bir şekilde beslendiği sürece mutmain olurlar ve böylelikle haklarına riayet edilmiş olur.  Bu organları müstesna kılan bir başka özellik ise, bunların, insanın sadece hayatta kalıp-kalmamasını değil, aynı zamanda hayatının kalitesini de tayin edecek olmalarıdır. Zira bu organların itmi'nanı ve ıslahı, insanın hem biyo-psikolojik sağlığı hem de insan olma onur ve haysiyetini temin eder. Birbirleriyle sıkı etkileşim içinde olan bu organların üçünün birlikte sıhhatli olması, insanın sağlık ve izzetine; herhangi birinin fesâdı ise, hastalık ve zilletine sebep olur. Kısacası insanın maddî-manevî sıhhati, bu organların sihhatine; bunların sıhhati ise, sürekli beslenmeleri ve beslendikleri gıdaların meşruiyetine bağlıdır diyebiliriz. Dolayısıyla bu üç organ, erdemli bir hayatın sacayağını oluşturmaktadır.

Geliniz; bu üç organın gıdalarına ve meşru tatmin yollarına kısaca bir göz atalım:

1- Mide

Günde 2-3 öğün beslenmeye ihtiyaç duyan mide, insanın biyolojik varlığını ve sağlığını temin eder. Başta beyin ve kalp olmak üzere bütün azaların sıhhati, midenin beslenmesiyle doğrudan ilişkilidir. Bu yüzden pek ihmal edilmeye gelmez ki zaten olağandışı bir durum olmadıkça çok az insan bunu ihmal eder.

Midenin gıdası, yemek ve içmektir. Ancak, biyo-psiko-sosyal varlık olan insan, sadece yiyip içerek mutmain olamaz. Yiyip içtiği gıdaların meşru olması ve yeme -içme tarzının belirli bir ölçüyle olması da zorunludur.

Yüce Allah, Kur'an'da "Ey iman edenler! Size verdiğimiz rızıkların temiz ve helal olanlarından yiyiniz..." buyurarak midenin haram gıdadan korunmasını emreder. (Bakara, 2/172)

Hz. Peygamber (sav) ise beslenmenin ölçüsüne şöyle işaret etmiştir: "İnsanoğlu karnından daha kötü bir kap doldurmamıştır. Aslında insanoğluna, onun sırtını dik tutan birkaç lokma yeterlidir. Mutlaka daha fazlasına ihtiyacı olursa, hiç olmazsa; midenin üçte birini yemeye, üçte birini içmeye, üçte birini de nefes almaya ayırsın." (Ahmed b. Hanbel, IV/132; Tirmizî, Zühd, 47)

O halde midenin meşru gıdası, helal ve temiz olan yiyeceklerdir. Beslenme ölcüsü ise doymadan bırakmaktır. Ölçüsüz yiyen kimse, biyolojik sıhhatini kaybeder. Haram yiyen de (ölçülü olsa bile) manevî hastalıklara düçar olur. Zira haram yemek, iştah verse de iflah vermez. Midesini haram lokmadan korumayan kimse, her şeyden evvel zillete düşme konusunda emniyetini kaybetmiştir.

Ayrıca insanın yedikleri, yalnız bünyesine değil, düşüncesine/fikrine de etki eder. Bu sebeple "insan, yediğidir" denmiştir.

O halde, midenin insan üzerindeki hakkı, helal ve temiz olan yiyeceklerden, çok acıkmadan yemek ve tam doymadan yemeyi bırakmaktır. Yemek için yaşamak yerine yaşamak için yemek ilkesiyle hareket etmektir. 

2- Beyin

Beyin, tabiri caizse bedenin ana kumanda merkezidir. O da tıpkı mide gibi sürekli beslenmeye ihtiyaç duyar. Hatta İbn-i Haldun, beyni değirmen taşına benzeterek sürekli bir şeylerle beslemek gerektiğini, aksi halde beynin kendini öğütmeye başlayacağını ifade etmektedir.

Beynin gıdası ilimdir. İlim (bilgi), beynin en önemli işlevi olan tefekkürün öncülüdür. Çünkü bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunamaz. İşlevini hakkıyla yerine getirebilmesi için beynin sürekli ve düzenli olarak bilgi (ilim) ile beslenmesi gerekir.  

Sağlam bir fikrin temelini oluşturan doğru bilginin de doğru kaynaklardan ve doğru yollarla elde edilmesi önemlidir. Bilginin faydasızından ve bilgi edinmenin batıl yollarından sakınılması icap eder. Malayani ve yalan bilgiden uzak durmak gerektiği gibi; bilgi edinmenin batıl yılları olan tecessüsten, zandan ve gıybetten de uzak durmak; fasıktan gelen bilgiye karşı da ihtiyatlı olmak gerekir. (Hucurât, 49/6 ve 12)

Doğru bilgiden mahrum kalan beyin, tefekkür ve muhakeme kabiliyetini kaybeder. İyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan ayırt edemez ve bedeni idare kabiliyetini kaybeder. Nihayetinde ise komuta merkezine salt duygular hâkim olur ve insan, bağnazlık ve yobazlığın pençesinde kıvranır durur.

3- Kalp

Kalp de diğer iki organ gibi sürekli beslenmeye muhtaçtır. Kalbin meşru gıdası ise zikirdir. Allah'ı anmaktır. Her daim Allah'ı anarak verdiği nimetlere şükretmek ve her halükârda O'na hamd etmektir. Çünkü kalpler ancak Allah'ı anmakla huzur (tatmin) bulur.

Yüce Allah, Kur'an-ı Kerim'de hidayete erdirdiği kimselerden bahisle şöyle buyurur: "Onlar, inananlar ve kalpleri Allah'ı anmakla huzura kavuşanlardır. Biliniz ki, kalpler ancak Allah'ı anmakla huzur bulur." (Ra'd, 13/28)

Nitekim gıdasız bırakılan veya yanlış gıdalarla beslenen kalpte huzursuzluk ve tamahkârlık peyda olur. Allah'ı anmayan kalp, sonsuzluğun idrakine eremeyeceğinden hep tükenip biten şeylerin ardına düşer. İhtirasların kölesi olur. Bu dünyada asla tamamını elde edemeyeceği için de tatmin olamaz.

Görüldüğü gibi her üç organın da günlük (sürekli) beslenip tatmin edilmesi gerekmektedir. Bu son derece hayatî bir sorumluluk ve aynı zamanda bedenimizin bizim üzerimizdeki hakkıdır. Hiç kimsenin, bunların birini diğerlerine tercih etme yahut sadece birinin hakkını teslim etmekle yetinme gibi bir lüksü olamaz. Ne var ki birçok insan, ömrünü sadece midesini tatmin etme peşinde geçirmeyi marifet bilir. Bilmez ki, sadece mideyi besleyip kalp ve beyni ihmal eden kimsenin diğer canlılardan bir farkı kalmaz. Bilmez ki, bu üç organ, onurlu bir hayatın sacayağıdır. Üçünden biri ihmal edilirse adına insan denen bu zarif bünyenin erdemli ve onurlu bir şekilde yaşama imkânı olmaz.

Binaenaleyh sadece kalp ve beyni besleyip mideyi ihmal eden ayakta duramaz.
Sadece mide ve beyni besleyip kalbi ihmal eden huzurlu olamaz.
Sadece mide ve kalbi besleyip beyni ihmal eden istikamet bulamaz. 
Mideyi helal lokma, beyni doğru bilgi ve kalbi de Allah zikri ile besleyeni ise Allah'tan başkası esir alamaz.

Allah Teâlâ, bizleri, her işinde dengeyi bulan ve her hak sahibine hakkını verenler zümresine ilhak eylesin.

 



3770 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

KADİR GECESİ BİR BAŞLANGIÇTIR - 08/05/2021
Kadir Gecesi Bir Başlangıçtır
NAMAZIN RUHU: ALLAH'I ANMAK - 25/05/2020
Namazla alakalı üzerinde önemle durulan husus, şeklinden ziyade anlam ve ruhuyla alakalıdır. Bu bağlamda namazın, insanın bireysel ve sosyal hayatındaki potansiyel etkisine ve anlamına işaret eden ayetler üzerinde tefekkür etmek elzemdir.
NAMAZ BİR LÜTUFTUR - 21/05/2020
İslam’da ibadet denince akla ilk gelen, dış görünüşü itibariyle bir takım şekil, zikir ve kıraatten ibaret fakat gerçek mahiyeti, Yaratıcı kudret karşısında derin bir huşu ve içten bir münacat olan namaz ibadetidir.
İLETİŞİM ÇAĞINDA BİLGİNİN YÖNETİMİ: DİJİTAL YAYINCILIK - 23/02/2020
Genç kuşakların ve özellikle ilk oyuncakları elektronik cihazlar olan günümüz çocuklarının hayat tasavvurları, istikametleri ve istikballeri, onların ellerinden düşürmedikleri akıllı cihazlarında yer alabilenler tarafından belirlenecektir..
İNSAN, ŞEYLERİN NESİ OLUR? - 04/01/2020
“İnsan nedir?” sorusuna dair en temel yargının, “İnsan şeydir.” önermesi olduğunu düşünüyorum. Bu önerme, her ne kadar ağyârını mâni olmasa da efrâdını câmi bir tanımdır. Zira insan, ontolojik bakımdan bir “şey”dir.
EN BÜYÜK GÜVENCE - 19/06/2019
Çocukluğumuzun güvencesi insanlar vardı hayatımızda. Şimdi büyüdük ve güvencesi olduk çocuklarımızın. Ne var ki büyüse de bir güvence arıyor insan. Hem güven kadar neye ihtiyaç duyurulur ki?
KELİMELER ELE VERİR - 13/06/2019
Herhangi bir meramı anlatmak için kullanılan kelimelerin, muhatabı bilinçaltı gerçeklere ulaştıracak kodlar barındırdığı üzerinde bir tedebbür denemesi... Kelimelerimiz, kimliğimizdir.
ÇOCUKLARIMI NASIL TERBİYE ETMELİYİM? - 08/06/2019
Çocuk terbiyesi, günümüzde her ne kadar eğitim-öğretim (talim-terbiye) misyonuyla okullara (öğretmenlere) yüklenmiş gibi görünse de bu iş aslen ebeveynin görevidir. İşte "Ne olmalıyım?" sorusuna İslamî perspektiften birkaç cevap:
EN BÜYÜK MİRAS - 05/01/2019
İnsan çalışır, çabalar, kazanır ama kazancının pek azını kendisi yer. Hak vâki' olup da dünya denen bu misafirhaneden göç ederken, kazancından tükettiğinin belki kat kat fazlasını çocuklarına (vârislerine) bırakır.
 Devamı
Üye Girişi
Aktif Ziyaretçi6
Bugün Toplam732
Toplam Ziyaret4767054
MAKALELER
EĞİTİM SUNUMLARI