• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/insanveislam.org/
  • https://twitter.com/insanuislam











Dr. Mehmet ÖZEL
mehmetozelli@hotmail.com
TARTIŞMALARIN ODAĞINDAKİ OKULLAR: İMAM-HATİP OKULLARI
02/10/2020

Tevhid-i tedrisatla tek tipleştirilen eğitim sisteminin içine bir şekilde eklemlenmeye çalışılan İmam-Hatip okulları, açıldıkları ilk günden bu yana gerek siyasi mülahazaların, gerek toplumsal kavgaların gerekse ideolojik tartışmaların “içine itilen” okullar olmuşlardır. En son, bir zamanlar FETÖ tarafından palazlandırılan, FETÖ geçer akçe olmaktan çıkınca, Kemalizm maskesine bürünen ve bu maskeyi dindar kesimleri dövmek için kalkan olarak kullanan Erol Mütercimler’in kategorik tahkirine maruz kalan bu okulların mezunları, bu tip toplumu kamplara ayırmayı seven, kötü niyetli ve saygısız zihinler tarafından daha çok hedef olarak gösterilmeye devam edecekler gibi gözüküyor. Bu okulların programı, eğitim anlayışı, topluma sunduğu değerler ve sağladığı katkıların önyargısız tartışıldığı bir ortam daha çok uzaklardaymış gibi gözükmektedir.

İmam-Hatip okulları bir yandan, aydınlanmacı ve batıcı sol zihinler tarafından laiklik için en büyük tehlike olarak gösterilmeye devam etmektedir. Zira onlara göre din adamı(?) yetiştirmek için açılan bu okullar, amacından saparak, toplumu dönüştürmeye başlamış ve batılı kazanımlara(?) tehdit olmaya başlamışlardır. Ancak din adamı ve kisve gibi kavramların hoş görülmediği dinimizde, batılı tarzda bir dini ruhbanlık mümkün gözükmemektedir. Bu açıdan bu okullar, özellikle toplumun kırsal kesimlerinden gelen çocukların, hem dinlerini öğrenerek, hem de eğitimden nasiplenerek yetişmesine katkı sağlamışlardır. Dolayısıyla batılı tarzda bir papaz okulu olmaktan çok, toplumun geneline din eğitimi veren okullar olmuşlardır. Bu da doğal olarak laik seküler zihin için bir tehdit olarak görülmektedir.

Dinle mesafeli olan kesimler, bu ideolojik bakıştan dolayı bu okullara mesafeli iken, aslına bakılırsa dindar kesimde durum çok daha farklı değildir. Özellikle cemaatler açısından bakıldığında, ideolojik ve kategorik bir bakışa sahip oldukları hemen göze çarpar. Tüm imam- hatip okullarını deist yetiştiren, ya da İŞİD’çi yetiştiren kurumlar olarak göstermek aynı şartlanmışlığın tezahürleri olsa gerektir. Bu ideolojik ve kategorik şartlanmışlık, bu okulları pedegojik, toplumsal, bilimsel katkıları açısından değerlendirmeyi nerdeyse imkânsız kılmaktadır.

Dindar kesim açısından bakıldığında ise; bu okulların farklı bir önyargı ile değerlendirildiği görülür. Örneğin; bir dönem İran İslam Cumhuriyeti’nin kuruluşundan etkilenip Ehl-i beytçi bir noktada olan kesimler tarafından Sünni ideolojinin propagandasını yaptıkları için dışlanmışlardır. Diğer taraftan, ‘ideolojik Sünnî (ön yargılı)’ kesimler ise bu okulları Ehl-i sünnet öğretisi için bir tehdit olarak görmüşlerdir. Bir kısım kesimler tarafından ise “sistemin okulları”(?) olarak nitelendirilen imam hatip okulları, yine ön yargılı, ideolojik ve kategorik bir zihinle tanımlanmışlardır. Zira sistem taraftarlığını İmam-Hatip okullarını tahkir etmek için kullanan bu kesimler, sistemin diğer okullarına karşı aynı ön yargıyı taşımamaktadırlar. Bu ise, kanaatimce, ahlaki bir tavır değildir. Aslına bakılırsa, ön yargısız toplumsal kesimler tarafından benimsenen bu okullar; basit düzeyde de olsa bir kısım İslami ilimleri okutan okullardır. Bu da en azından, Müslümanlığın bir kimlik olarak korunmasına katkı sağlamaktadır.

İmam-Hatip okulları tartışmaların odağında olmaya devam edecektir. Ancak mümkün olduğunca özet şeklinde vermeye çalıştığımız, bu ideolojik ve kategorik zihinler, tartışmaların bilimsel bir zemine kaymasına engel olmaktadırlar. Onun için bu okulların topluma sundukları katkılar, programları, öğretmen kaliteleri, öğrenci kaliteleri açısından tartışılmasının yolları aranmalıdır. Örneğin, (özellikle 80’li yıllardan sonra) gerek kırsal kesimin, gerek muhafazakâr ve kırsal kesimden gelen kız çocuklarının okullulaşmasında sağladıkları katkı gözle görülür bir katkıdır. Bu gibi katkılar, menfi ve müspet yönleri ile tartışılmalı ve bu okulların katkılarının arttırılmasının yolarına bakılmalıdır.

Sonuç olarak İmam-Hatip okulları, bir tartışmanın merkezinde yer almaktadırlar. Kuruldukları günden beri topluma yoğun katkı sağlayan bu okullar, hem dine mesafeli kesimler hem de dindar (ideolojik) kesimler tarafından kategorik bir gadre uğramışlardır. Kanaatimce dine mesafeli kesimler, -eğer toplumsal barışı önemsiyorlarsa- dindar kesimin din eğitimlerini sağlıklı bir şekilde alacakları kurumlara karşı önyargılı davranmaktan vazgeçmelidirler ya da imam- hatipleri aşan bir eğitim modeli önermelidirler. İdeolojik dindar kesimler ise halkın benimsediği bu okulları, kategorik bir gadre tabi tutmak yerine, bu okuları aşan, yaygın bir din eğitimi modeli önermelidirler. Zira tüm eleştiriler ve engellemelere rağmen İmam-Hatip okulları, toplumun en yaygın, en çok benimsenen ve mezunlarının suç oranları diğer okullara oranla -belirgin düzeyde- en düşük, aynı zamanda din eğitimi yönüyle henüz aşılamayan okullar olmaya devam etmektedirler. Programı, eğitimi ve felsefesi bilimsel eleştirilere tabi, daha kaliteli bir imam-hatip modeli ya da din eğitimi modeli eminim bu ülkeye ve İslam âlemine daha büyük katkılar sunacaktır. Ancak, bunun yolu elimizdekini harcamak değil, elimizdekini aşacak modeller geliştirmektir.



959 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

KUR’AN’IN YAKILMASI, YERYÜZÜNDE TANRILAŞANLARIN HÜSRANI VE KÜRESEL DİRENİŞ - 03/02/2023
Kur’an’ın savunduğu hakikat ve değerler batıda onu tehdit edecek kadar dile gelmiştir ki kitleler ona dikkat kesilir ve yakar olmuştur. Yoksa mesela; Tipitaka’yı, Veda’yı, Avesta’yı, kimse yakmaz. Çünkü bunların kutsal kitap olduğu bile bilinmez.
KUL VE TAKDİR - 03/11/2020
Niyet kulluk ise, “insan kaderini yaşar” cümlesi ile “insan kaderini çizer” cümlesi arasında pek bir fark yoktur. Her ikisi de kulluğa götürür. Ama eğer niyet isyan ise; “kaderini yaşamak”, günahları Allah’a fatura etmeye sevk eder.
SÜNNET Mİ GELENEK Mİ? - 16/06/2020
Şunu da söylemeliyim ki kitap ve sünnet dinin kaynaklarıdır, gelenek ise dinin kaynağı değil, "kitap ve sünnetin nasıl yorumlamalıyız" sorusunun cevabıdır. Tenkide açık olmak kaydıyla, bu günkü sorunlarımızın çözümü için umut vaad etmektedir.
VİRÜSTEN Mİ, YOKSA KİRLERİMİZDEN Mİ ARINMALIYIZ? - 11/04/2020
Tam bu noktada, insan olarak karar vermeliyiz; kirlerimizden mi arınmalıyız, yoksa virüslerimizden mi? Bence kirlerimizden arınmazsak virüsten kesinlikle arınamayız.
KUR’AN-I ANLAMAK MÜMKÜN MÜ? - 03/08/2019
Eğer Kur’an-ı anlamaktan kasıt muradı ilahiye tekel uygulamak ya da muradı ilahiyi anlama ameliyesini yöntemsiz kılmak ise böyle bir anlama mümkün değildir ve faydalı da değildir.
SORU SORMAK SANATTIR YA DA KISSADAN HİSSE - 16/07/2019
Aynı zamanda kıssanın kendisi zaten bir hisse barındırır. Onun için sen kıssayı anlat, isteyen hissesini alır.
AHLAK EĞİTİMİ ÜZERİNE - 10/07/2019
Sonuç olarak genel geçer bir ahlaki sisteme sahip olmadığımız gibi, eskileri bir kenara atmayı aydınlanmacılık kabul eden hastalıklı bir zihinle de karşı karşıyayız.
HANGİ NİMET DAHA BÜYÜK? - 21/05/2019
“En büyük nimet hangisi?” derlerse, “bana küçüğünü söyle ki ben de büyüğünü söyleyeyim” demelisin.
EĞİTİM ÜZERİNE NOTLAR - 06/05/2019
Eğitim bir toplumun en önemli eylemidir. Onun için gündemden hiç düşmemeli. Yükseköğrenim, çok acilen yüksek lise olmaktan çıkarılmalı.
 Devamı
Üye Girişi
Aktif Ziyaretçi4
Bugün Toplam894
Toplam Ziyaret4767216
MAKALELER
EĞİTİM SUNUMLARI